Azerbaycan,  Ülkeler

Taşı Toprağı Çamuru Altın Memleket – Gobustan, Azerbaycan

Son güncelleme tarihi: 15 Eylül 2019

Bakü’de gezip gördüğüm yerlerin yanında Gobustan’ın (Azerilerin alfabesiyle yazılışı Qobustan) mutlaka ayrı bir yazısını yazmam gerektiğini, daha oraları uzaktan görür görmez hissetmiştim. Çünkü sadece Azerbaycan ya da Bakü’nün değil, tüm dünyanın çok nadir rastlanan ortak miraslarından ikisi bu bölgede bulunuyor ve kendi gezi geçmişimin iki unutulmaz durağı olmayı başardı buralar.

Gobustan, Bakü’nün yaklaşık 60 kilometre güneybatısında bulunan küçük bir kasaba. Ama asıl ününü, kasabanın yakınlarında yer alan benzersiz kaya resimleri (petroglif) ve çamur volkanlarından alıyor.

Dünya üzerinde 700 civarında çamur volkanı var, bunlardan en büyük ikisi de dahil olmak üzere yaklaşık yarısı Azerbaycan’da. Doğal kaynaklar açısından ne kadar zengin bir ülke olduğunu biliyoruz oraların, bunun yer şekillerine yansıması da oldukça doğal görülebilir. Onbinlerce yıl öncesinden gelen petroglifler insan eliyle yapılsa da aradan geçen binyıllar boyunca, içinde bulunduğu coğrafyanın bir parçası haline gelerek benzeri az görülen kayalık tepeleri iyice benzersiz hale getirmiş diyebilirim.

Gobustan Milli Parkı, UNESCO’nun dünya mirası listesinde

Bu yazıda Gobustan’a gidiş geliş bilgileri ve özellikle zamanınızı boşa harcamamanız için faydalı olabilecek ipuçları vermeye çalışacağım.

Not: 2019 Nisan itibariyle 1 manat yaklaşık 3.4 TL’ye eşitti.

Gobustan’a nasıl gidilir?

Gobustan’a Bakü’den taksi tutarak veya turlara katılarak rahat bir şekilde gitmeniz elbette mümkün. Ancak benim gibi her daim toplu taşımacı olanlar için de yöntemler bulunuyor. Ben de toplu taşıma kullandım, ama ancak Gobustan şehir merkezine gidiliyor bu şekilde. Petroglif veya çamur volkanlarını görmek için Gobustan’dan taksi tutmak gerekiyor.

İlk aşama, Bakü’nün merkezi yerlerinden otobüsle, şehrin batısında bulunan Lökbatan’daki Bina Ticaret Merkezi’ne (halk Bina Pazarı da diyor) giden otobüslerden birine binmek. Örneğin 28 May’dan 125, 20 Yanvar’dan 193 numaralı otobüsler sizi buraya ulaştırıyor. Wikiroutes.info sitesindeki saatlerden yararlandım ben. Otobüs tercih etmezseniz 2 manat karşılığında taksi dolmuşlara da binebilirsiniz.

Bina Ticaret Merkezi’nde indikten sonra ise Gobustan ve Alat (Ələt) yönüne giden 195 numaralı otobüsü sorun. Yaklaşık yarım saatte bir kalkan, zaman zaman oldukça gürültülü olabilen otobüs sizi 1 saate yakın bir sürede Alat’ın 10 kilometre kadar berisindeki Gobustan’a bırakacak. Ödeyeceğiniz ücret 2019 Nisan itibariyle 80 qepik. İndiğiniz yerde olmasa bile yakınlarında taksicilerle karşılaşırsınız mutlaka, çünkü turist bekleyen çok fazla taksici var bu kasabada.

Şimdi, bu noktada düşünmeniz gereken konu şu olacak, müze ve petrogliflerin olduğu milli park bir tarafta, volkanlar başka bir tarafta. Siz hangilerine gideceksiniz? Ben ikisine birden gitmenizi tavsiye ederim, bu nedenle taksiciyle pazarlık yaparken bu şekilde belirtin durumu.

Ha, benim gibi iki farklı seferde gitme durumunuz olursa birini önceliklendirmeniz gerekebilir. Bu durumda sadece bir yer için konuşup taksiciyle anlaşın. Azerbaycan’da taksimetre diye birşey olmadığını tekrar belirteyim bu vesileyle.

Gobustan Milli Parkı (Müze ve Petroglifler)

Henüz birkaç yıl önce yenilenip modernize edilmiş müze Gobustan’a çok uzak değil, 4 km kadar bir mesafede. Bölge Azerice’de Qobustan Milli Tarixi-Bədii Qoruğu olarak geçiyor.

Peki bu müzede ne var? İlham Aliyev’in 2011’in sonlarında açtığı müze, Bakü’nün diğer yeni müzeleri gibi oldukça modern. İngilizce açıklamalar bulunsa da Azerice açıklamaları da sökebilirsiniz bence. Müze genel olarak tarih öncesi devirlerle ve o dönemlerin insanlarıyla ilgili bilgiler vererek başlıyor, daha sonra petroglif figürlerinin anlamlarına yoğunlaşıyor. Kayaların üzerinde değil de kopmuş parçalarda kalan ve müzeye getirilen kaya resimleri de ilgi çekiciydi. Ayrıca kayalara nakşedilen hayvanların envanteri de beni heyecanlandırdı. Ama hepsinden öte, özellikle en meşhur resimlerden birinde gösterilen çift sıra halinde el ele tutuşan insan figürlerinin, Azerbaycan halk dansı Yallı’nın öncülü olabileceğine dair varsayımların bulunduğu bölüm aklımda yer etti. Giriş yabancılar için 10 manat. Müzede geçireceğiniz yaklaşık 45 dakikayı zaman kaybı olarak görmeyin derim.

Öküz ve evcil hayvan figürleri, Gobustan

Müzenin yaklaşık 1.5 km ötesinde bulunan Petroglif alanına ise bir tırmanışın ardından ulaşılıyor. Mesafeler çok uzun gözükmese de taksiye binmekte fayda var bence (ben yürüdüm tabii). Çünkü zamanınızı verimli kullanmanız gerekiyor. Bu arada ben sadece Gobustan’dan müzeye gitmek için taksiye 4 manat ödedim. Petrogliflere inip çıkmaya 10 manattan fazla istemezdi bence.

Gobustan’ın en bilinen figürleri, Yallı dansına ilham olmuş insanlar…

Petroglifler kesinlikle çok heyecan verici. Henüz 1930’larda keşfedilmiş kaya resimlerinin en az 20,000 yıllık olduğu tahmin ediliyor. İnsan ve hayvan çizimlerinin ağırlıkta olduğu kayalar, Bakü’nün olanca restore halinin, adeta yapaylığının yanında bütün doğallığıyla karşınıza seriliyor. Bir tarafta kadim dönemlerden kaldığını her haliyle hatırlatan dağlar, kayalar, diğer tarafta düz bir alan ve Hazar Denizi. Bir de parklardaki banklara benzeyen “kaval taşı” (qaval daşı) var. Söylenenlere göre farklı yerlerine küçük taşlarla vurulduğunda bir müzik aleti gibi sesler çıkarıyormuş. Ben de denedim ama çıkan sesleri fazla birşeye benzetemedim.

Maalesef pek anlamlı sesler çıkaramadığım Kaval taşı.

Yine de nefes kesici manzaralar ve benzerleriyle nadiren karşılacağınız şeyler göreceksiniz Gobustan Qoruğu’nda. Kesinlikle atlamayın burayı Bakü’ye geldiğinizde.

Gobustan’ın Çamur Volkanları

Çamur volkanı (Azeriler palçıq vulkanı şeklinde ifade ediyor) ziyareti için ise biraz daha fazla zaman ve parayı gözden çıkarmanız lazım. Çünkü kaya resimlerinin aksine buraya ulaşmak için uzun bir süre toprak yoldan gitmeniz gerekecek. Bu nedenle taksiler daha fazla istiyor. Müthiş bir vizyonsuzluk örneği sergileyerek ilk günümde burayı atladım, ama Bakü’ye döndüğümde hatamı anlayarak ertesi gün tekrar gittim. İyi ki de gitmişim.

Ben Gobustan merkezden volkanlara gidiş dönüşe 40 manata anlaştım taksici abiyle (o da Türkiyeli olduğum içinmiş, başka ‘haricilere’ 50-60 manat fiyat çekiyormuş normalde). Biraz pazarlık yapsam da kar etmedi. Gittiğimiz volkan, Gobustan’la Alat’ın yaklaşık olarak ortalarında yer alan volkan grubuna doğru yola çıktık.

Önceki gün yağmur yağdığından yollar çok çamurluydu, ancak son derece standart sedan arabasıyla taksici, çok yakına kadar ulaşabileceğimiz vaadiyle beni kandırıp (?) arabasına aldı. Çamurlara bata çıka, bir yandan da standart Azeri-Türk muhabbetlerini sürdürerek (turist misin iş için mi geldin, Türkiye’de hangi şehirde yaşıyorsun, iki devlet tek millet vs.) bazı yerlerde birkaç kez ileri geri yaparak, yarım saat kadar koşullarla cebelleşerek volkanlara birkaç yüz metre kalana kadar gittik, ancak araba daha öteye gidemeyince, taksici İlham Abinin önerisiyle ayakkabılarıma poşet bağlayıp hiçliğin ortasında gibi görünen tepeye tırmanmaya başladım. Altımızda bir 4×4 olsaydı devamını da getirebilirdik ama açıkçası o arabayla oraya kadar gelebilmemizi bile mucize gibi gördüğümden fazla uzatmadım. 10 dakika kadar yürüdükten sonra aklımda hep yeri olacak bir manzarayla karşılaştım.

Ay yüzeyini andıran çamur volkanı manzarası

Sanki yüzyıllardır insan gelmemiş gibi sakin ve çevresindeki tepelerle uyum içindeydi irili ufaklı volkanlar, sabahın ve gece yağan yağmurun verdiği hafif serinlik hissedilir şekilde huzur ve garip bir yalnızlık duygusu veriyordu. Karşıma dikilen irili ufaklı kraterlerden gelen fokurdamalar ve kuş cıvıltıları dışında hiç ses yoktu. Adeta ay yüzeyine çıkan ilk astronot gibiydim, nitekim yerdeki ayak izlerine bakarak günün ilk ziyaretçisi olduğumu anlamak kolay oldu. Patlayan poşetleri aşarak ayağıma yapışan çamur yüzünden astronot gibi ağır ağır yürümek zorunda kalmam bu hissi daha da artırdı tabii. Zaten yerlerde bir sürü parçalanmış poşet vardı “zibil” namına. Belli ki ayağına poşet bağlayan ve orada bırakmak zorunda kalan ilk kişi ben değildim.

Ayak izlerimin derinliği, ne kadar çamur sürüklediğimin göstergesi oldu.

Volkanlar gerçekten her boyutta mevcuttu, yerlerde adeta sızıntı gibi çamur bırakan karınca yuvası görünümlü olanlar da, insan boyunda olup kocaman kabarcıklar çıkaranlar da vardı. Benim ziyaret ettiğim değil ama daha büyük volkanlar, birkaç yılda bir yanardağ gibi patlayıp çok ciddi miktarda çamur püskürtüyormuş, hatta püskürtünün yüksekliği birkaç kilometreyi bulup zeminde metrelerce yarıklar açılıyormuş.

Bu olanca yalnızlık ve doğayla başbaşalık hissi hoşuma gitse de hava koşullarından dolayı çok fazla birşey yapma seçeneğim yoktu, bir yere oturup manzarayı seyredeyim de diyemezdim. Yaklaşık 20 dakika geçirdikten sonra ayrıldım bu benzersiz mekandan. Ben giderken benden sonraki ilk grup alana yeni gelmişti. Çıktığım tepeyi geri inip taksicimin yanına geldim ve çamurlu ayaklarımla bindiğim taksiyle Gobustan’a doğru yola çıktık. Araba o kadar çamurlanmıştı ki verdiğim 40 manatın 10’unun araba temizliğine gideceğini söyledi İlham abi.

Bakü’ye dönüş

Gobustan’dan Bakü’ye dönüş biraz daha sıkıcı, nitekim otobüsün ne zaman geleceğine dair herhangi bir fikriniz olmadan bekliyorsunuz durakta. Gobustan’ı ortadan ikiye ayıran anayolun öbür tarafına üst geçitten geçip gördüğünüz bir durakta çaresiz bir şekilde otobüsün gelmesini bekleyeceksiniz. İsterseniz yerel halka sorup 195’in orada duracağını teyit edebilirsiniz, çünkü beklerken “ne gelen var ne giden” düşüncesi ağır basıp moral bozmaya başlıyor. Ama sonunda geliyor otobüs/minibüs ve sizi aynı şekilde Bina Ticaret Merkezi’ne bırakıyor.

Bakü’nün Lökbatan bölgesinde bulunan Bina Ticaret Merkezi, bildiğiniz toptancı hali gibi bir yer

Gobustan’dan ayrılırken, çektirdiği zahmete rağmen buraya iyi ki geldim diye düşünüyordum. Siz de Bakü’ye gelmeniz halinde Gobustan’a mutlaka zaman ayırın derim.

Gobustan ziyaretiniz öncesi bazı uyarılar

  • Hem Milli Park’a hem de volkanlara aynı gün gidin. Olabildiğince erken gitmeye çalışın ki volkanları çok kalabalıklaşmadan, mümkünse kendi başınıza görme imkanınız olsun.
  • Ziyaretiniz için yağmursuz bir gün seçmeye çalışın.
  • Her ihtimale karşı yanınızda bol miktarda poşet getirin. Poşetiniz az ise kraterleri görene kadar takmayın. Bana inanın, ayakkabınıza bulaşan çamuru temizlemek çok zor olacak.
İletişim

Bu yazıyla ilgili sorularınızı, yazıya yorum yaparak bana iletebilirsiniz. Ancak sizden ricam, önceki yorumları da okumanız, belki de aynı soru önceden sorulmuştur.

2 Yorum

  • Özgür

    Selamlar Kasım ayı içerisinde bu bölgeye çamur volkanlarına bir ziyaret gerçekleştirmek istiyorum sizce uygun bir ay olur mu bu bölge için?

    • Geç Kalmış Yolcu

      Merhabalar Özgür Bey,

      Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Yorumunuz üzerine Accuweather sitesi üzerinden Gobustan’da Kasım ayı için beklenen hava durumuna baktım. Ayın önemli bir kısmında yağmur gösteriyor. Bu nedenle çamur volkanlarına çıkan yolun son derece çamurlu olacağı sonucuna varabiliriz. Ancak gideceğiniz döneme yağmur denk gelmeyebilir de, biraz şans meselesi açıkçası. Hava sıcaklığı 10 derece civarlarına çıkıyor en fazla.

      Kasım ayı için en uygun ay demek zor haliyle. Oradaki taksiler 4×4 olmadığı için her türlü zorlanırlar, ama muhtemelen götürebildikleri yere kadar sizi götürürler. Bence denemeye değer ama çamur deryasında ayakta kalabileceğiniz bir ayakkabı seçmenizi ve ayakkabınızı sarmak için bol miktarda poşet bulundurmanızı kesinlikle tavsiye ederim.

      Eğer gidebilirseniz çok özel bir yer göreceğinizden şüpheniz olmasın, size keyifli bir gezi dilerim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir