Gezi,  Ülkeler,  Yunanistan

Midilli’de gezilecek yerler

Son güncelleme tarihi: 25 Ağustos 2024

Ege Denizi’nde bildiğimiz gibi Türkiye sahillerine çok yakın mesafede birçok Yunan adası var, bunların en büyüğü olan Midilli, aynı zamanda Türkiye’den yurtdışına gidenlerin en çok tercih ettiği yerler arasında. Nitekim bu büyük, aynı zamanda engebeli adada onlarca küçük köy var ve birçoğunun ziyaretçilerine sunduğu farklı şeyler bulunuyor.

Antik dönemlerden beri insan yerleşiminin bulunduğu ada, Osmanlı’nın da uzun süreler yönettiği bir yer olmuş. Dolayısıyla adada Osmanlı izlerini de birçok yerde görmek mümkün. Büyüklüğü ve Çanakkale Boğazı’na yakınlığıyla da her daim kritik bir konumda bulunmuş olan ada, günümüzde Ege’nin en önemli turist destinasyonlarından biri haline gelmiş. Dolayısıyla Türkiye’nin yanında başka ülkelerden de ziyaretçilerini ağırlıyor. Her ne kadar Rodos kadar etkileyici bulmasam da Rodos gibi kaç ada var ki diye sormadan edemiyorum.

Devam eden Schengen vizemin son 2 haftasına girerken gitme imkanı bulduğum Midilli gibi büyük bir adada elbette 2 günde her yeri görmem mümkün değildi. Dolayısıyla Midilli şehrinin uzağına gidemedim maalesef. Yine de elimden geldiğince Midilli şehrinin görülebilecek yerlerine uğradım. Gördüklerimi ve öğrendiklerimi sizlerle de paylaşmak isterim.

Ayrıca Midilli sokaklarında gezerek çektiğim yürüyüş videosuna göz atıp anlattıklarımı daha canlı bir şekilde gözünüzde canlandırabilirsiniz.

Midilli nerede?

Midilli, Türkiye’nin Batı kıyısına çok yakın adalardan. Çanakkale, Balıkesir ve İzmir’in Ege kıyılarına fazlasıyla yakın. Türkiye kıyılarından bazı noktalarda kuş uçuşu 20 kilometre kadar mesafede. Ayvalık ve Dikili’nin direkt olarak batısında yer alıyor.

Midilli Türkiye’ye çok yakın olmasının yanında tüm Ege’deki en büyük Yunan adaları arasında ilk 3’te. Sadece Girit ve Yunanistan anakarasına çok yakında bulunan Evia (Eğriboz), Midilli’den daha büyük. Ancak 100 yıldan uzun süredir tartışma konusu olmayı sürdüren ünlü 12 Ada’dan (Dodecanese) bir tanesi değil.

Tabii en çok karıştırılan konudan da bahsedelim, biz her ne kadar adayı Midilli olarak bilsek de aslında adanın Türkiye’ye en yakında bulunan, en bilinen şehrinin adı Midilli (Mytilini). Adanın kendisini hem Yunanlılar, hem de dünyanın geri kalanı Lesvos veya Lesbos adıyla biliyor.

Midilli şehri kuzey bölümü
Midilli’nin kuzey sahilleri, eski Türk mahallesi olarak da biliniyor

Midilli’ye nasıl gidilir?

Midilli’ye ulaşım için Balıkesir’in Ayvalık ilçesi asıl çıkış noktası. Her ne kadar bir zamanlar Dikili’den de gemiler kalktığını biliyor olsam da şu aralar bunlar devam etmiyor anladığım kadarıyla. Ancak Ayvalık’tan düzenli olarak seferler yaz kış devam ediyor. Hem arabalı vapurlar, hem de sadece yolcuların binebildiği hızlı katamaranlarla Midilli’ye hızlı bir şekilde ulaşılabiliyor. Ayvalık’tan çıkan feribotlar 1.5 saatte, katamaranlar 45 dakikada Midilli Limanına varıyor. Ayvalık – Midilli feribotunun ücreti 2024 başı itibariyle gidiş dönüş 30€.

Midilli’ye kendi arabanızla giriş yapmayacaksanız, Ayvalık’a otobüsle gelmeniz gerekecek. Ankara’dan 10 saat kadar bir yolculukla Ayvalık’a gelinebiliyor. Ayvalık Otogarı merkezden 3-4 km kadar uzakta. Ayvalık’a sabahın köründe inmeme rağmen merkeze giden dolmuş kısa sürede geldi. 15 dakika olmadan Ayvalık Hudut Kapısı’na indirdi dolmuş. Dolmuş fiyatı 16TL (Balıkesir’in ulaşım kartı Balkart sahiplerine 15TL). Liman Ayvalık’ın merkezindeki Atatürk Anıtı’nın biraz uzağında, yürüyerek 15 dakika mesafede. Limana biraz erken bir saatte vardıysanız, dolmuştan hemen inmeyip merkeze geçtikten sonra geri dönmeyi de düşünebilirsiniz.

Ayvalık Limanı

Midilli’de çoğunlukla Atina gibi Yunanistan’ın diğer şehirlerinden kalkan uçakların indiği Midilli Uluslararası Havaalanı da bulunmakta. Havaalanı Midilli merkeze 7-8 km mesafede ve düzenli kalkan otobüslerle ulaşım sağlanıyor.

Yunan adaları vizesi

Yukarıda söylediğim gibi Midilli, Yunan adaları vizesi olarak bilinen istisnai vizeyle ziyaret edilebilen adalardan. Bu vizeyle aralarında Rodos, Kos ve Sakız’ın da olduğu 10 adaya bir haftalık süre için girilebiliyor, bu vize normal Schengen vizesinden daha kolay çıkıyor, daha ucuz. Dolayısıyla yakın adalara gidebilmek için çok sık kullanılan bir yöntemdi. Midilli de pandemiden önceki dönemde bu vizeyle en çok tercih edilen adalardan bir tanesiydi. Bu uygulama, 2024’ün Mart ayından itibaren tekrar başladı bildiğiniz üzere, dolayısıyla Midilli’ye Türkiye’den yoğun turist akışı tekrar hızlanacaktır. Yine de, havaların pek güzel olmadığı bir mevsimde gitmeme rağmen feribot bomboş değildi, üstelik gelenlerin çoğu sandığım gibi yeşil pasaportlu da değildi. Yani ada vizesi yokken bile insanlar Midilli’yi ziyaret ediyorlardı.

Ayvalık’tan Midilli’ye geçiş

Yukarıda belirttiğim gibi Ayvalık, Midilli’ye gitmenin en çok tercih edilen yolunun üzerinde bulunuyor. Bu bölümde Ayvalık Hudut Kapısı’ndan çıkış süreciyle ilgili birkaç şey anlatacağım.

Ayvalık Limanı’na geldiğinizde gümrük binasını göreceksiniz. Liman vergisi gişesi ve yurtdışı çıkış pulu gişesini girişin sağında görürsünüz. Ancak küçük bir detay varmış orada öğrendiğim, ben feribot biletini internetten almıştım ve telefonumdan online bileti göstererek binmeyi planlıyordum. Ancak biletin kağıt halini mutlaka görmeleri gerekiyormuş, o yüzden bilet aldığım firmanın hemen yolun karşısındaki yazıhanesine gidip biniş kartlarımı aldım. Bu esnada feribot şirketinin görevlisi vize durumumu kontrol etti, KKTC girişim olup olmadığını sordu. Yani Yunanistan’a girişte gümrük memurunun bakacağı şeylere baktı. Bu arada Ayvalık Midilli seferi yapan bütün şirketlerin yazıhaneleri (Turyol, Jalem, Meis vs.) yan yana duruyor.

Giriş kartını aldıktan sonra Ayvalık liman vergisi ödemeniz gerekiyor. 2024 Şubat itibariyle araçsız yolcular için 100 TL, arabalar için 850 TL’ydi bu ücret.

Liman vergisini de ödedikten sonra yurtdışı çıkış harç pulunu da alıp gümrüğe girdim. Önce çantam cihazdan geçti, sonra pasaport kontrolünün ardından artık gemiye binmeye hazırdım. Gemi belirlenen zamandan bir 10 dakika kadar sonra kalktı ve yaklaşık 1 saat 45 dakika sürdü yolculuk. İndikten sonra küçük gümrükteki hızlı pasaport ve çanta kontrolünün ardından Midilli’ye ayak basabilmiştim. Yol arkadaşlarımın çok büyük bir kısmı Türkiye vatandaşlarıydı, bu arada onu da belirteyim.

Midilli’de gezilecek yerler

Yukarıda belirttiğim gibi benim zamanım çok kısıtlı olduğu için Midilli şehrinin dışında çok fazla bir yer görme imkanı bulamadım. Arabayla gelenler veya araba kiralayanlar diğer yerleri de görme imkanı bulabilirler elbette. Ben aşağıda Midilli şehri çevresindeki yerlere ayrıntılı şekilde değinip diğer yerlerden okuduklarım ölçüsünde bahsedeceğim.

Midilli Kalesi

Midilli’nin muhtemelen en bilinen simgelerinin başında şehrin kalesi geliyor. Burası hem adaya gelirken, hem de adadan ayrılırken tüm heybetiyle karşınıza dikiliyor. Burayı görünce Atina’daki akropolü hatırlarsınız, nitekim burada da eskiden bir akropol varmış. Şehre yukarıdan bakan bir tepeye kurulmuş bu kale, limana da hakim bir konumda bulunduğu için adanın savunması açısından ne kadar kritik olduğunu anlamak zor değil. Bizanslılar devrinde buraya yapılan kale, 14 ve 15. yüzyıllarda Osmanlı’ya karşı koyan Cenevizlilerin üssü olmuş. 1462’de Fatih Sultan Mehmet devrinde Osmanlıların Midilli’yi fethetmesiyle birlikte ciddi tadilatlardan geçmiş. Özellikle 2. Bayezit zamanında büyük ölçüde yenilenen kaleye sonraki yüzyıllarda yine Osmanlılar tarafından defalarca eklemeler yapılmış. Osmanlı’nın eklemeleri özellikle kalenin aşağıda kalan, denize yakın kısmına yönelik olmuş. 1912’de 1. Balkan Savaşı’nın ardından Midilli’nin Yunanistan’a geçmesiyle artık savunma işlevini yitirmiş, farklı amaçlarla kullanılarak günümüze dek gelmiş. Bu arada 1960’larda kalenin alt kısmının ortasından yol geçirilmiş Tsamakia Parkı’nı şehrin diğer tarafına bağlamak amacıyla, dolayısıyla kalenin bütünlüğü biraz bozulmuş.

Günümüzde gördüğümüz kalenin bütün bu eklemelerle birlikte oldukça geniş bir alana yayıldığını söyleyebiliriz. Kalenin asıl surlarının içinde kalan kısımlarda çoğunlukla Osmanlı eserleri var. Özellikle Musa Baba Tekkesi veya Türbe denilen yerle hemen bitişiğinde Barbaros Hayrettin Paşa’nın yaptırdığı Medrese oldukça ilginçti. Ayrıca kalenin içinden yeraltı geçitleriyle inilebilen bir sarnıç bölümü var (crypt). Burası son derece büyük ve ışıklandırması sayesinde acayip bir atmosfere kavuşmuş bir yer. Buraya da inebilirsiniz kale ziyaretinizde. Bunun dışında kale surlarındaki gözetleme boşluklarından mükemmel Ege manzaraları yakalayabilirsiniz.

Asıl surların dış kısmında ise oldukça iyi korunmuş bir hamam, bir çeşme ve denize sıfır dış surlarla kale tamamlanıyor. Kalenin iç sur bölümüne giriş paralı, ücreti 2 Euro. Bu kalenin girişini bulmak biraz zor olduğu için Gatelouzou adlı sokağı bulup oradan yukarı doğru yürümenizi tavsiye etmiş olayım. Dışarıdan oldukça heybetli bir görüntüsü olan bu kaleye çıkmanızı tavsiye ederim.

Sapfo Meydanı (Sappho Square)

Midilli şehrinin merkezi diyebileceğimiz bir yer arıyorsak, orası Sappho Meydanı olmalı. Limanın içe yaptığı girintinin en iç kısmında yer alan bu küçük meydanın etrafında ada standartlarında janti kafeler ve restoranlar bulunuyor.

Bu meydan adını, adanın Batı ucundaki Eresos köyünde doğmuş kadın şair Sapfo’dan alıyor. Kendisinin meydanda bir heykeli de bulunuyor. Elinde bir lirle tasvir ediliyor ki zaten kendisi de lirik şiirleriyle ünlüymüş. MÖ 6. yüzyılda yaşamış Sapfo’nun şiirleri, kadınların başka kadınlara duyduğu aşkla iç içe geçmiş olması sebebiyle, lezbiyenlikle fazlasıyla ilişkilendiriliyor. Zaten adanın adı (Lesbos) da bu kavramın daha somutlaşmış halini oluşturuyor.

Sapfo Meydanı, Midilli, Yunanistan
Sapfo Meydanı’nda yarı maraton öncesi kalabalığı

Neyse, biz meydana dönersek sadece Sappho Meydanı’nı değil, buranın arkasında kalan ve meydana çıkan diğer sokakları da saymak gerekir, özellikle Ermou, Komninaki ve Archipelagous sokakları arasında kalan üçgende çok sayıda mekan ve dükkan bulunuyor. Burası Midilli’nin bir çeşit Old Town’ıdır desek yanlış olmaz. Eski zamanlarda burası adanın Rumlarının ağırlıklı olarak yaşadığı kesimmiş. Burada adanın en önemli ihraç malzemesi olan zeytinyağı pazarları kurulurmuş. Bu meydanın etrafında bulunan sokaklarda gezmek son derece keyifli. Mekanlar, kafeler, sokaklardaki duvar resimleri ile küçük ama son derece keyifli bir gezme deneyimi yaşayacaksınız bu bölgede. Eminim adanın diğer kasabaları da güzeldir, ama Midilli şehrinin en güzel yerinin buralar olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu arada, bu bölgenin adı günümüzde resmi olarak pek kullanılmasa da Ladadika imiş.

Midilli Arkeoloji Müzesi

Midilli’den çok eski zamanlardan kalma arkeolojik eserler çıkarılmış. Midilli Arkeoloji Müzesi de bunların küçük bir kısmına ev sahipliği yapmakta. Dediğim gibi, müzenin koleksiyonu çok büyük sayılmaz, ancak diğer Yunan adalarında olduğu gibi burada da göz kamaştırıcı mozaikler çıkarılmış ve bunların bir kısmı müzede yer alıyor. Bu mozaikler, bazı evlerden bir bütün olarak çıkarılmış ve evlerin farklı odalarındaki mozaikler, adeta bir ev gibi hep birlikte sergileniyor. Bunlardan en bilineni tabii ki “Menandros Evi” olarak bilinen yerden çıkarılanlar. Menandros (veya Menander) bilindiği gibi MÖ 4. yüzyılda yaşamış bir oyun yazarı. Bu eve Menandros’un adının verilmesi, yazar burada yaşadığı için değil, mozaiklerde oyunlarının ünlü kahramanlarının ve sahnelerinin resmedilmiş olması. Son derece etkileyici mozaiklerin süslediği bu ev, yazarın kariyerinin de bir özetini sunuyor adeta. Ancak bu odanın en ünlü mozaiği, Orfeus’ın resmedildiği mozaik bence.

Orfeus Mozaiği, Midilli, Yunanistan
Menandros Evi’nin Orfeus Mozaiği türünün en iyi örneklerinden bence

Orfeus, ada tarihinde önemli yeri olan bir şahsiyet. Liriyle dinleyen herkesi (insan, hayvan, dağ, taş) büyüleyen bir müzisyen olan Orfeus, efsaneye göre öldürüldükten sonra cesedi parçalanıp her biri bir yere dağılmış. Kesik başı ve liri denize karışmış, sürüklene sürüklene Midilli’ye kadar gelmiş. Kesik başını alıp bir dağdaki mağaraya gömen ada halkının ruhunda yaşamaya devam etmiş. İşte bu görkemli mozaikte Orfeus ve onu dinleyerek kendinden geçmiş hayvanlar detaylı şekilde resmediliyor. Son derece güzel bir mozaik ortaya çıkmış.

Müzede ayrıca başka mozaikler ve heykeller gösteriliyor. “Dinner of the Dead” kültüne bağlı olarak yapılan mezar taşları koleksiyonu son derece etkileyiciydi. Bir de adadaki yemek kültürüne adanmış bir sergi var, yer altından çıkarılmış yemek pişirme ve saklama araçları, ayrıca çeşitli yemek tarifleri ve dönemin yemek kültürüne ait çok sayıda bilgi ve buluntu sergileniyor.

Arkeoloji Müzesi’ne giriş ücreti 2€. Burası Yeni Arkeoloji Müzesi olarak biliniyor, Eski Arkeoloji Müzesi olarak bilinen eski binanın hemen yukarısında bulunuyor. Eski müze, adı gibi gerçekten eski bir binada kuruluymuş. Görebildiğim kadarıyla burası ziyarete açık değil. Sadece dışarıdan binasını ve bahçesinde yer alan bazı heykelleri görebilirsiniz.

Tsamakia Parkı

Kalenin hemen aşağısında, denizle kale arasında kalan alanda bulunan Tsamakia Parkı da Midilli’nin güzel yerlerinden. Denize nazır yürüyüş yollarıyla ormanlık alanların bir araya geldiği bu parkı da ziyaret etmenizi öneririm. Bir ucunda Özgürlük Anıtı, diğer ucunda ise kalenin denize doğru yıkılmış kalıntıları olan bu park, kaleye doğru yukarı yükselen ormanları da kapsadığı için son derece büyük ve güzel bir park diyebiliriz.

Özgürlük Anıtı

Tsamakia Parkının girişinde yer alan 15 metrelik bu anıt 1930’da dikilmiş. Sadece tasarımıyla değil, gemiyle gelenleri karşılamasıyla da ABD’nin Özgürlük Anıtı’na (Statue of Liberty) benziyor. Zaten New York’taki orijinal anıtı gören ressam Yorgos Yakovides’in aynısını Midilli’ye de yapma düşüncesiyle ortaya çıkmış. Heykeltıraş ise Gregorios Zevgolis imiş. Bunu da bir görüp geçebilirsiniz.

Midilli Özgürlük Anıtı, Midilli, Yunanistan
Midilli Özgürlük Anıtı, New York’taki orijinalinin değişik bir kopyası

Kiliseler

Virgin Mary Kilisesi, Midilli’nin önemli kiliselerinin başında geliyor. Sevgililer Günü’nün atfedildiği Aziz Valentin’in kemiklerinin bir kısmının yer aldığı kutsal bir yer. Ancak burayı açık bulmak biraz zor. Burayı göremezsiniz de Bizans Müzesi’nin hemen karşısında bulunan Aziz Therapondas Kilisesi‘ni açık görebilirsiniz, orayı hızlıca ziyaret edebilirsiniz. Açık bulursanız Bizans Müzesi‘ni de görebilirsiniz gelmişken, ben gittiğimde kapalıydı burası da. Zaten sadece Haziran’dan Eylül’e kadar açıkmış.

Türk Mahallesi (Yeni Camii, Çarşı Hamamı)

Eski zamanlardan beri Ermou Caddesi, Midilli şehrinin gerçek anlamda eksenini oluşturuyormuş. Hatta antik dönemde bu caddenin olduğu yerde bir kanal varmış (Euripos), yani kalenin de içinde bulunduğu doğu kısmı ayrı bir adaymış aslında. Zamanla burası dolmuş ve birleşmiş. İşte Ermou Caddesi’ni bir eksen olarak kabul edersek güney ucundaki Ladadika Bölgesi Rumların, kuzey ucu ise 15. yüzyıldan itibaren adaya yerleşmeye başlayan Türklerin bölgesiymiş. Dolayısıyla Midilli’deki Osmanlı varlığına dair eserlerin büyük bölümü, bu kuzey bölgesinde bulunuyor. Bu bölgenin günümüzdeki adı Epano Skala. Eskiden Türklerin yaşadığı, kendi pazarlarını kurduğu ve hayatını idame ettirdiği bölge, 1922’den sonra mübadillerin mahallesi olmuş.

Yeni Cami, Midilli, Yunanistan
Yeni Cami’nin iç kısmı böyle terkedilmiş vaziyette

Midilli’de günümüze kadar gelebilmiş en önemli Osmanlı eseri herhalde Yeni Cami‘dir. 1825’te, adanın o dönemki yöneticisi olan Kulaksızzade Mustafa Ağa’nın yaptırdığı cami, oldukça büyük, taş bir yapı. Günümüzde çatısız ve tamamen terkedilmiş bir durumda. Cami avlusunun karşı tarafında bir medrese bulunuyor, burası da aynı durumda. Burayla ilgili yerel yöneticilerin restorasyon planları olsa da henüz bunlar gerçekleşmiş değil.

Caminin hemen arkasındaki sokakta bir başka Osmanlı yapısı bulunuyor. Çarşı Hamamı denen bu hamam, adada 450 yıl hüküm süren Osmanlılardan kalma belki de en sağlam yapılardan biri. Caminin aksine burası biraz daha bakımlı, en azından çatısı yerinde. Hatta iç kısmında kurnalar, musluklar, bazı orijinal duvar işlemeleri ve de kubbelerin tavanlarındaki yıldız veya köşegen şekilli boşluklar aynen duruyor. Ankara’nın en eski hamamlarından Şengül’ün bir müdavimi olarak, hamamdaki genel görünümü ve atmosferi son derece tanıdık bulduğumu söyleyebilirim. Buraya da giriş ücreti 2€.

Çarşı Hamamı, Midilli, Yunanistan
Çarşı Hamamı bildiğimiz hamamlara çok benziyor

Bunların dışında üzerinde sadece kitabesi kalmış, şimdi bir bakkal olarak kullanılan deniz kenarındaki Yalı Cami var, eskiden Halim Bey Konağı adıyla bilinen bir başka binanın da Belediye Galerisi adıyla bir resim müzesi olarak kullanıldığını belirteyim. Burası sadece haftaiçi günleri açık, adadaki diğer birçok müze gibi. Kısacası birçok yakın Yunan adasında olduğu gibi Midilli’de de Osmanlı izleri halen görülebilir vaziyette olsa da Rodos’taki kadar belirgin ve yaygın değil diyebilirim.

Teofilos Müzesi

Teofilos, Midilli tarihinde yeri çok büyük olan bir şahsiyet. Asıl adı Teofilos Hacımihail olan ressam, hiçbir resim eğitimi olmadan yaptığı resimlerle Midilli’nin günlük hayatını resmetmiş, belki de adadan çıkmış en büyük sanatçı haline gelmiş. Hatta bazı eserleri Paris’te Louvre Müzesi’nde sergilenmiş. Ancak 1870-1934 arasında geçen hayatında hiçbir zaman şöhret sahibi olmamış, çoğu zaman boğaz tokluğuna resimler yapmış bu şahsiyetin resimlerinin korunabildiği kadarının yer aldığı bir müze var Midilli’de. Varia kasabasında bulunan bu müze maalesef sadece hafta içi açık olduğu için ziyaret edemesem de bu müze Midilli’nin en önemli ziyaret noktalarından biri olduğu için anmak isterim. Tipik tek katlı bir köy evi diyebileceğimiz müzenin girişinde Teofilos’un bir büstü de yer alıyor. 1965’te Tériade’ın maddi desteğiyle açılmış bu müze ki kendisinden birazdan bahsedeceğim.

Tériade Müzesi

Teofilos Müzesi’ne kadar gelmişken hemen yanındaki Tériade Müzesi’ni görmeden dönmek olmaz. Şansınız varsa Teofilos Müzesi kapalı bile olsa burayı açık bulabilirsiniz.

Tériade da tıpkı Teofilos gibi Midilli’den çıkmış bir şahsiyet. Gerçek adı Stratis Eleftheriadis olsa da Paris’teki sanat camiasında Tériade adıyla ünlenmiş. 1897’de Midilli’de doğmuş. Genç yaşta hukuk eğitimi için gittiği Paris’te şehrin o yıllarda (20. yüzyıl başları) zirveye çıkmış sanat ortamından etkilenerek kendine bambaşka bir yol çizmiş. Eleştirmen ve yayıncı olarak dönemin ünlü sanatçılarıyla kurduğu arkadaşlıklar ve özellikle de Verve dergisini meydana getirmiş kişi olarak biliniyor. 1983’te Paris’te ölmeden önce, Midilli’de iki sanat müzesinin açılmasını sağlamış.

Verve dergi kapaklarına çizimleri ve litografları ile hayat veren sanatçılar arasında Pablo Picasso, Marc Chagall, Paul Klee, Henri Matisse, Joan Miró, Alberto Giacometti gibi sayısız sanatçı yer alıyor. Ernest Hemingway, James Joyce ve daha pek yazar, düşünür makaleler yazmış. İşte bu derginin sayıları (1937-60 arasında 38 sayı çıkmış) ve bu sanatçıların kapak ilüstrasyonları, Tériade Müzesi’nde bulunuyor. Belirli konseptler etrafında yapılmış (mesela Macbeth) çizimler var bu derginin sayfalarında, Picasso’nun Ölülerin Şarkısı adlı şiiri yazıp resmettiği satırlar, veya her zaman etkileyici bulduğum Chagall’in karanlık atmosferli La Fontaine’in fablları için yaptığı çizimler oldukça ilginçti. Bunlar haricinde yukarıda bahsettiğim sanatçıların dergide yer almayan başka çalışmaları da müzede sergileniyor. Son bölüm olarak da Yunan ressamlara ayrılmış yer var ki müzesini açık bulamadığım Teofilos’un birkaç pastoral tablosunu burada görebilme imkanına eriştim. 1979’da, Tériade hala hayattayken açılmış bu müze oldukça sevimli, iki katlı, ağaçlar içinde yer alan bir evde bulunuyor. Ancak maalesef müzedeki açıklamalar sadece Yunanca ve Fransızca olduğu için müze ve Verve dergisiyle ilgili bilgileri daha sonra başka kaynaklardan okumak zorunda kaldım.

Tériade Müzesi, Midilli, Yunanistan
Tériade Müzesi, ormanın içinde güzel bir binaya kurulmuş

Tériade Müzesi’ne giriş ücreti 3 Euro. Sanat düşkünü değilseniz o kadar uğraşıp buraya gelmenize gerek yok ancak zamanı ve ilgisi olanlara burayı tavsiye edebilirim. Buraya Midilli’den yürüyerek yaklaşık 1 saatte gelirsiniz ve oldukça güzel manzaralı köylerden geçersiniz diye de not düşmüş olayım.

Yeme içme ve adadaki diğer yerler

Yukarıda belirttiğim gibi Midilli şehrinin içinde yöresel yemekler yiyip birşeyler içebileceğiniz, orijinal taverna deneyimi yaşayabileceğiniz yerler bulunuyor. Kalderimi Taverna direkt Sapfo Meydanı’nın dibinde bulunan bir mekan. Ben şehrin öbür tarafında, eski Türk Mahallesi olarak bilinen kısımda bulunan Kafeneion o Ermis adlı mekanda kendime göre mükellef bir akşam yemeği yedim. Birtakım deniz ürünleri, Yunan Salatası ve uzo şeklinde bir menü yapıp gayet makul bir ücret ödedim. Çalan müzikleri ve ortamıyla mütevazi ancak son derece keyifli zaman geçirilebilecek bir yer olarak not etmek isterim.

Midilli şehri ve yakınlarındaki bütün bu yerlerin yanında zaman kısıtından dolayı göremediğim yerler de oldu. Özellikle adanın diğer kasabalarında çeşitli görülesi yerler bulunduğunu okudum. Örneğin Molivos, şirin mimarisi ve sunduğu fotoğraflık kareleriyle çok anılan bir yer. Eresos ve Sigri de bahsetmeye değer diğer yerler arasında. Adanın en batı ucunda bulunan Sigri’deki Kale ve hele Midilli Taşlaşmış Ormanı Doğal Tarih Müzesi çok ilginç. Binyıllar önce burada bulunduğu düşünülen tropik ormanın ve burada yaşayan hayvanların, volkan patlamalarıyla taşlaşıp günümüze dek korunmasıyla oluşan acayip bir koleksiyon sergileniyor bu müzede. Sigri’nin birkaç kilometre doğrusunda bu fosilleşmiş ormanın bizzat kendisi bulunuyor. Gitmek isterdim ama adanın uzak kısmında kaldığı için fırsat olmadı.

Bunun haricinde Midilli’nin Yunanistan’ın milli içkisi uzonun önemli üreticilerinden bir kısmına ev sahipliği yaptığını belirtmek isterim. Hatta adada Plomari şirketine ait bir Uzo Müzesi ve birçok uzo üretim merkezi bulunuyor. Meraklısına önerilir. Midilli şehir merkezine 35 kilometre uzaklıktaki Mantamados’ta buluna Taxiarches Manastırı adanın en önemli dini merkezlerinden biri. Yine Midilli şehir merkezine yaklaşık 10 kilometre mesafede bulunan şirin bir sahil kasabası olan Skala Loutron da çok övülüyor. Burada bir de Anadolu’dan Yunanistan’a göçmüş mübadillerin anısına açılmış bir müze de var. 1922 Göçmenleri Müzesi olarak bilinen müzede mübadillerin yaşadıkları anlatılıp bazı eşyaları sergilenirken, yaklaşık 1.5 milyon Rum’un göç hikayesi, Yunan resmi tarihiyle uyumlu bir bakış açısıyla anlatılıyormuş, ben gitme imkanı bulamadım.

Midilli’de dikkat edilmesi gerekenler

Konu buraya gelmişken şu notu düşmeden geçmeyeyim, Midilli adasının tarihinde, Yunanlıların “Küçük Asya Felaketi” (Asia Minor Catastrophe) olarak adlandırdığı, bizim ise Büyük Taarruz ve “Yunanlıları Denize Dökme” şeklinde nitelediğimiz, 1922’de Türkiye’nin bağımsızlık savaşını başarıyla sonuçlandırdığı taarruzun çok büyük bir yeri olduğunu söylemek gerekir. Nitekim mübadillerin önemli bir kısmı da diğer adalarla birlikte Midilli’ye yerleşmiş. Tabii ki kendi açılarından bir felaket, nitekim gelen insanlar malını mülkünü bırakmış, son derece zor durumda oldukları için büyük zorluklar yaşamışlar ilk yıllarında. Bu nedenle Midilli kentinin her yerinde bu olaya ithaf edilen birçok anıt göreceksiniz, yukarıda bahsettiğim müze de mübadeleyi anmak için yapılmış zaten. Geldiğinizde bu da aklınızda olsun.

Muhtemelen Midilli’de en dikkat edilmesi gereken şey sokak köpekleri. Midilli sokaklarında çok sayıda sahipsiz kedi ve köpek bulunuyor. Kediler motosikletlerin selelerinde özgürce yatıp semirebiliyorlar. Köpekler ise daha yaygın ve bence daha tehlikeli. Sokak köpeği demişken, Türkiye’deki gibi devasa boyutlarda, sarımsı renkli köpekleri düşünmeyin. Bunlar tek tek bakıldığında oldukça sevimli, görüntüsü ve büyüklükleriyle korkutmayan, adeta kuçu kuçu diyeceğiniz, başını okşamak isteyeceğiniz sevimli hayvanlar. Bu hayvanların Türkiye’de özenle bakılan, sahipli, cins köpeklerden olduğunu düşündüm ki muhtemelen haklıydım. Ancak hareket tarzlarının hiç de sevimli olmayabildiğini bizzat deneyimledim.

Yukarıda bahsedemediğim bir başka ziyaret noktası var Midilli’de, Midilli Antik Tiyatrosu. Her ne kadar geriye pek bireyi kalmamış olsa da bu tiyatronun çok önemli olduğunu, Roma’daki antik tiyatrolara model alınacak kadar eski ve tarihi olduğunu öğrenince buraya da gitmek istedim. Zaten Aya Kyriaki adıyla bilinen bu tepede bulunan bir manzara noktasından, Midilli şehir merkezinin en güzel manzarasının görülebildiğini de okuyunca buraya gideyim dedim. Kamares Caddesi’nden yukarı yürüdüm, artık sokağın bittiği manzara noktasına kadar geldim. Hatta manzara noktasında vakit geçiren 8-10 genci de görünce yoldan çıkıp o noktaya doğru yürümeye niyetlendim. Ancak tepenin ileriki kısımlarında belli belirsiz gördüğüm köpek kalabalığı, bir anda üzerime doğru dört nala koşmaya başladı. Abartısız 10-15 köpek vardı havlayarak ve tüm gücüyle koşarak bulunduğum yere doğru gelen. İlk anda belki bana gelmiyorlardır diye umutlu bir aptallıkla hareket etmedim. Ancak apaçık bir şekilde üzerime geldiklerine ikna olduğumda artık çok geçti. Bütün gücüyle havlayan bu küçük ama kalabalık oluşlarından güç alan köpeklerin oluşturduğu sürü etrafımı sardı. Mecburen gerilemek zorunda kaldım. Beni o bölgenin dışına atana kadar susmayan hayvanlara elimdeki montu siper edip geri geri yürüyerek güvenli bir noktaya yürüdüm. Açıkçası köpeklere karşı soğukkanlı olduğumu düşünürüm ve bunun faydasını gördüğüme inanıyorum. Sakin bir şekilde, bir kaza çıkmadan oradan uzaklaştım. Sonuçta görmek istediğim yerleri göremedim, ama önemli bir ders aldım. Midilli’de sokak köpeklerine gerçekten dikkat edin. Sonradan yaptığım araştırmalarda Midilli’de sokak havyanları probleminin olduğunu, ve bu amaçla çeşitli derneklerin kurulduğunu öğrendim. Kesinlikle boşuna olmadığını söyleyebilirim.

Midilli’de dolaşırken dikkat edilecek konulardan bir diğeri de müze ve diğer ören yerlerinin açılış kapanış saatleri bence. Hele ki ölü sezonda gittiyseniz müzeler belirli günlerde ve kısıtlı sürelerde ziyarete açık oluyor. Ben bu nedenle Bizans Müzesi ve Teofilos Müzesi gibi yerlere giremedim. Ancak saatlerini önceden öğrendiğim ve açık olduğunu bildiğim diğer yerlere gitme imkanı bulabildim, o yüzden size de tavsiyem, Midilli’de göreceğiniz yerleri önceden netleştirmeniz ve ona göre günlük planlar yapmanız. Ölü sezon dedim ama aslında yılın tamamında hiçbir müze, saat 15:30’dan son açık kalmıyor, dolayısıyla günler her türlü hızlı bir şekilde bitebiliyor, ona göre planlama yapmak o nedenle önemli.

Midilli şehrinin içinde ve merkezin hafif dışında, özellikle deniz gören yerlerde çok sayıda eski püskü bina göreceksiniz. Bunları gördükçe İstanbul’da terkedilmiş, yeri güzel ama kendi yaşanmaz haldeki binaları hatırladım. Şehir merkezinin kuzeybatı tarafındaki terkedilmiş Georgiadis Konağı tam böyle bir yer, ancak bunun gibi çok fazla bina var gerçekten. Parası olanlar gelip bu binaları yıkıp yerine süper lüks ve aşırı değerli evler dikiyorlardır muhtemelen. Ancak merkezden daha yukarı, köylere doğru yürüdükçe harika müstakil evler, çok güzel bahçeler de gördüm. Gerçekten “burada yaşamak ne güzeldir” diye düşündüm evlerin yanından yürüyüp geçerken. Bizim Akdeniz ve Ege kıyısındaki şehirlerimizi de aklıma getirince “umarım buralar da Türkiye’deki benzerleri gibi rant için talan edilmez” diye düşünmeden edemedim. Her türlü Midilli merkezinin hafif dışında, tepelere doğru çıkan sokaklarda yürümenizi öneririm. Yalnız dikkatli olun, yukarıda belirttiğim gibi başıboş köpeklerin sürü halinde dolaştığı yerlere yaklaşmayın. Evlerin bahçesinde köpekler bulunuyor, ancak bunlar sadece havlamakla yetiniyor.

Georgiadis Konağı, Midilli, Yunanistan
Georgiadis Konağı gibi Midilli’de çok ev var

Benim gibi spor müsabakası meraklısıysanız, Midilli şehrinin futbol takımı Aiolikos, Yunanistan 2. Ligi’nde mücadele ediyor. Midilli merkezinin 1-2 kilometre dışında yer alan Midilli Belediye Stadı’nın yanından geçerken bu takımın bir maçına denk geldim, ancak zamanım olmadığı için 2 dakika kenardan seyredip yoluma devam etmek zorunda kaldım.

Midilli’den Ayvalık’a dönüş

Dönüşte de gidiştekine çok benzer işlemlerden geçiliyor. Midilli’ye indiğimiz feribot iskelesinden hızlıca geçip (burada liman vergisi yok) gemiye aynı yerden biniyorsunuz. Araba sahipleri de kendi prosedürlerinden geçerek feribottaki yerini alıyor. Ancak bu aşamada dikkat edilmesi gereken bir konu var. Özellikle hava kötü olduğunda, aşırı rüzgar ve fırtına tehlikesi söz konusuyken geminin zamanında hareket etmesi riske giriyor. Benim dönüş feribotum saat 16:30’daydı ve gidişe 45 dakika kala iskeleye gitmiştim. Pasaport kontrolü ve duty free‘de 15 dakika daha geçirdikten sonra tam gemiye geçmek için hazırlanırken feribot çalışanı koşarak gelip “Ayvalık yolcusu kalmasın” diye bağırdı. “Arkadaş daha rakı alıyordu” diyenlere “hemen çıkmazsak buradan ayrılamayabiliriz” dedi görevli. Hemen biletimi gösterip gemiye doğru yürüdüm.

Elbette hemen yola çıkamadık. Ben bindikten sonra daha bir sürü insan koştura koştura gemiye binmeye devam etti. Yine de vaktinden 5 dakika önce hareket ettiğimizi belirteyim. Açıkçası bu kadar insanı Midilli limanında hiçbir açıklama yapmadan, açıklanan saatten yarım saat önce kalkıp sap gibi bırakmaya kimse cesaret edemezdi diye düşünüyorum. Ama son dakikaya da kalmamak lazımmış, onu anladım. Yeniden kendime bir otel bulup ertesi sabaha dek beklemek zorunda kalmak hoş olmazdı. Rüzgarlı havaya rağmen gittiğimize yakın bir sürede döndük.

Midilli’de ulaşım

Midilli’de tıpkı Rodos’taki gibi KTEL adlı otobüs şirketinin işlettiği otobüsler olsa da özellikle adanın diğer kasabalarına ulaşım sınırlı. Günde 1-2 defa kalkan otobüsleri denk getirebilirseniz uzak yerlere gidebilirsiniz. Ancak otobüsünüzü kaçırmanız halinde geri dönmek için sağlam paralar ödeyerek taksi tutmak zorunda kalırsınız. Ayvalık’tan arabalı vapurlar kalkması boşuna değil.  Türkiye’den gelen birçok kişi adaya kendi arabasıyla çıkmayı tercih ediyor. Ayrıca adaya ayak basar basmaz karşınıza çıkan dükkanlarda Türkçe “Araç Kiralama” tabelalarını görürsünüz, yani Midilli’de araç kiralamak da çok yaygın. Böylelikle uzak yerlere gitmek sorun teşkil etmiyor. Midilli’ye gelmeden önce bu konuyu düşünerek hareket etmenizi şiddetle tavsiye ederim, özellikle adada uzun zaman geçirecekseniz.

İletişim

Bu yazıyla ve diğer yazılarımla ilgili her türlü sorunuzu, yazıların altına yorum yaparak bana iletebilirsiniz.

Özetle söylemek gerekirse, gezmeye meraklı bir beyaz yakalıyım. Üniversiteyi bitirene kadar hiç yurt dışına çıkmadıysam da, sonrasında elimdeki imkanları olabildiğince kullanmaya çalışarak 40'tan fazla ülkeye gittim. Ülkeleri sokaklarında yürüyerek, bütün müzelere ve tarihi yerlere gitmeye çalışarak, az konuşarak, az yiyip içerek, çok yürüyerek, erken kalkıp erken yatarak gezmeyi severim.

2 Yorum

    • Geç Kalmış Yolcu

      Merhabalar Melih Bey,

      Ben teşekkür ederim güzel sözleriniz için, sizi bilgilendirici bireyler aktarabildiysem mutlu olurum.

      Size keyifli geziler dilerim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir