Pisa Centrale, 2011

Tren Garlarında Uyumak

Yolculukta zaman ve para tasarrufu yapabilmenin bence iyi yollarından biri de trenle gece yolculuğu yapmak. Özellikle 7 saati geçen yolculuklarda geceyi trende geçirmek, hele benim gibi otobüs, tren, uçak gibi yerlerde uyuma konusunda uzmansanız sıcak ve görece konforlu bir uyku çekmenizi sağlayacaktır. Ancak daha kısa yolculuklarda gecenin başını veya sonunu garlarda geçirme ihtiyacı doğabilir. Korkacak birşey yok tabii, ancak dikkatli olmanızı gerektirecek şeylerle karşılaşabilirsiniz.

Her şeyden önce garlar gece kapalı olabilir. Genelde garı kapatırken içeridekileri de dışarı atarlar. Barcelona Sants Estacio ve Floransa Santa Maria’da gece 12’de köpekli polisler tarafından bizzat kovulmuşluğum var. Barcelona’da dışarı uyku tulumu serip nöbetleşe uyumuştuk arkadaşla, Floransa’da ise tek başımaydım ve garın açılacağı saat 4’e dek sokaklarda dolaşıp titredim. Ekim’de geziyorsanız ve benim gibi inatçıysanız başınıza böyle şeyler gelebiliyor.

Ama bazı garlar geceleri açık kalabiliyorlar. Evsizlerin yoğun ilgisine mazhar oluyor böyle yerler. Örneğin Milano Centrale’de bütün banklar, zemin, hatta McDonald’s’ın dış tabureleri evsizlerle ve benim gibi gece treni bekleyenlerle kaplıydı mesela. Hiç tanımadığınız insanlarla aynı masaya baş koymak enteresan bir deneyim oluyor kesinlikle. Elbette bu tür yerlerde güvenlik endişesi olabilir haklı olarak. Ve de kimse kimseye %100 garanti veremez böyle durumlarda. Ben de veremem. Yalnızca benim gibi pervasız insanların tek başınayken mecbur kaldıklarında deneyebileceği bir seçenek olarak tren garlarını belirtmek istedim. Cüzdanınızı, pasaportunuzu, telefonunuzu ve diğer değerli eşyalarınızı üzerinizde ve kapalı ceplerde taşıdığınız sürece yankesicilik girişimlerine karşı biraz daha hazırlıklı olursunuz.

Bu noktada tren garlarında gecelerken başıma gelen en acayip olayı da anmak isterim. 2011 Interrail’ımın sonunda Prag’da Münih’e geçmek için direkt giden Einstein Ekspresi yerine 5 trenden oluşan çok daha karmaşık ve maceralı bir yol seçmiştim ucuzluk sevdasından. İlk trenle Prag’dan Plzen’e gece 01:30 gibi vardım. Alman sınırında yer alan Cheb’e gidecek trene daha 3 saat zaman vardı ve istasyon kapısı kapalıydı. Çaresizce istasyondan çıkan bir adamın peşine takıldım belki bildiği birşey vardır diye. Ama adam beni hırsız veya sapık zannedince çocuk gibi azarlayınca geri döndüm. Niye takip ettiğimi ben de bilmiyorum, sanırım onun da benim gibi birkaç saat dinlenebileceği bir köşe aradığını düşünmüştüm. İstasyonun kapısında ne yapacağımı bilemeden beklerken içeriden bir güvenlikçi geldi. Durumu anlatınca ve sonraki tren rezervasyonumu gösterince istasyona aldı beni ve tren saatine dek bir mermer masaya başımı koyarak uyudum. İnanın en rahat yataktan bile daha rahat geldiği anlar olabiliyor böyle rahatsız yerlerin. Dışarıda kısa sürede içim üşümüştü, Plzen İstasyonu’nun sıcaklığını asla unutamam.

Özetle tek başına çok tavsiye etmesem de grup halinde gidilirken ve en önemlisi grup üyeleri salaşlıktan rahatsız olacak, birkaç gariban evsizden ürkecek insanlar değillerse tren garları hem dozunda bir macera hem de tasarruf imkanı sunacaktır.