Mezarlıklar

Tıpkı gezme hevesim gibi mezarlık görme huyum da sonradan çıktı. Hayatımda yaptığım ilk gerçek mezar ziyareti, kendi çapımda hayranı olduğum, yazdığı her şeyi okumaya çalıştığım Oğuz Atay’ın Edirnekapı’daki mezarınaydı. Annesi Muazzez Hanım’la birlikte uyuyan Atay’ın mezarının başında hissettiklerim, mezarlıklara bakışımı muhakkak etkilemiştir (Bu arada Oğuz Atay’ın mezarının yerini, zamanında gördüğüm bir Ekşi Sözlük entry’si sayesinde öğrenmiştim. Gitmek isteyenler için buradan da yazayım tam adresini: Edirnekapı Mezarlığı, Sakızağacı Şehitliği, Ada 5, Blok 4, No 82). İlk yurtdışına çıkışımda da Franz Kafka’nın Prag’daki mezarına gitmiştim, gerisi geldi zamanla.

Şimdi gittiğim her şehirde bir mezarlık görmek istiyorum, çünkü orada yaşayan insanlarla ilgili, onların özellikle dini gelenek ve kültürleriyle ilgili birşeyler görmek için en güzel, en doğal fırsatı mezarlıklar sunuyor. Çünkü benim gibi gelip geçici turist kalabalıkları veya ne koparırsak kardır diye bakınan akbabalar olmaz orada, sadece kaybettikleri yakınlarını ziyarete, onlara dua etmeye, mezarın etrafını temizleyip sulamaya gelen sıradan insanlar olur oralarda (Tamam, Pere Lachaise hariç). Mezar taşlarının şekilleri, üzerinde yazanlar, üzerine bırakılanlar, ne kadar bakımlı oldukları sizi muhakkak yaşam, ölüm ve daha başka şeyler üzerine düşünmeye iter. Bir de şu vardır, genellikle yüksek duvarlarla çevrelenmiş, geniş alanlara yayılmış bu mezarlıklar, şehrin gürültü patırtısından uzak kalmayı başarabilmiş en huzurlu yerleridir. Bu dünyadan artık elini eteğini çekmiş, bizim gibi hala fani olanların hiçbir günlük derdi ve hesabıyla işi kalmamış meftaların yanı, suç oranının en düşük olduğu bölgeleridir bulunduğunuz yerin. Tarifi güç bir dinginliği hissettiğim en birinci mekandır. Eğer muhakkak görmek istediğim bir rahmetli varsa, mezarların arasında yürürken tıpkı İyi Kötü Çirkin’in efsanevi Tuco’su gibi Ecstasy of Gold kafamda çalar, yoksa dünyada gerçekten amaçsız, acelesiz olmanın az bulunan ruh halinin tadını çıkarırım. İkisi de ayrı güzel gelir. Siz de deneyin, inanın bana yaşayanların arasında bulunmaktan daha ürkünç değil.

Başta Pere Lachaise olmak üzere Fransa’da gördüğüm mezarlıklar üzerine Yazıhane’de yazdıklarım için lütfen tıklayın.