Gezi,  Tanzanya,  Ülkeler,  Zanzibar

Zanzibar’da gezilecek yerler (Stone Town, turlar, köyler)

Zanzibar (veya Zengibar) şahsen gitmeye niyet edene kadar aklımda fazla bir çağrışım uyandıran bir yer olmadı hiçbir zaman. Freddie Mercury’nin burada doğduğunu biliyordum, yerini az çok tahmin ediyordum ama bunun dışında fazla bir bilgim yoktu. Hele buranın tam bir turist cenneti olduğunu, Maldivler veya Bali seviyesinde veya buralara farklı bir alternatif olarak görüldüğünü de bilmiyordum. Ancak benim de buraya gitme durumum oluştuğunda daha çok araştırma yapıp buranın tarihini ve bugününü çok daha iyi öğrendiğimi söyleyebilirim. Ek olarak burada geçirdiğim 1 haftanın üzerinde zamanda, pek aktif şekilde dolaşamasam da adadaki birkaç yeri bizzat görme imkanım oldu.

Bu yazıda bu karizmatik isimli diyara dair bildiğim ve gördüğüm her şeyi paylaşmaya çalışacağım. Umarım gelmeyi düşünenlere fikir verebilecek birşey çıkarabilmişimdir.

Zanzibar nerede?

Her şeyden önce Zanzibar dediğimiz yerin bağımsız bir ülke olmadığını hatırlatmak gerekiyor. Zanzibar, bizim Tanzanya olarak bildiğimiz, Birleşik Tanzanya Cumhuriyeti’nin bir parçası. Tanzanya karasının doğusunda, Hint Okyanusu içinde birkaç adadan müteşekkil bir bölge. Güney yarımkürede olmakla birlikte Ekvator çizgisine çok yakın olduğu için mevsimler değişse de ortalama sıcaklıkların çok değişmediği, ılıman iklime sahip bir bölge olarak dikkat çekiyor.

Zanzibar adası dediğimiz zaman Zanzibar şehrinin de bulunduğu, Unguja adıyla bilinen, 1,600 km2‘lik ana adadan bahsediyoruz. Tanzanya’nın en büyük şehri Darüsselam’a kuş uçuşu 40 kilometre kadar bir mesafede bulunuyor bu ada. Yakınlarda Pemba ve Mafia adlı başka Zanzibar adaları daha var, ancak oralar Unguja kadar turistik olmadığı için Zanzibar dendiğinde pek akla gelmiyor. Ben de bu yazıda Unguja’yı merkeze alarak anlatımda bulunacağım.

Neden Zanzibar?

Dünyada küresel tatil rotaları arasında yerini giderek yükselten bir yer Zanzibar. Her ne kadar uzun yıllardır turistlerin akın ettiği bir yer olsa da, adanın en büyük gelir kaynağı turizmdir desek de balayı tatili sektöründeki popülaritesi Bali veya Maldivler kadar değil. Bu da Zanzibar’ı biraz daha ucuz bir alternatif haline getiriyor, hem balayı yapacaklar hem de tropikal bir ortamda deniz-kum-güneş üçlüsünden müteşekkil bir tatil yapmak isteyenler için.

Paje'de deniz manzarası, Zanzibar, Tanzanya
Zanzibar’da deniz, kum, rüzgar sörfü bir arada

Zanzibar’ın özellikle kuzey ucundaki Nungwi ile doğu ve güney sahilleri, tatile son derece elverişli yerler. Uzun sahil şeritlerinde ve hafif iç kesimlerde sürüyle otel var. Üst seviye lüks oteller kadar nispeten ucuz yollu, biraz imkanları kısıtlı ama aynı denizi ve doğayı bulabileceğiniz butik oteller de mevcut. Ülkenin kültürüne yakınlığı önemseyenler için, Zanzibar’ın neredeyse tamamının Müslüman olması gibi gerekçeler de bu listeye eklenebilir.

Zanzibar’a nasıl gidilir?

Zanzibar adasının 1964’ten sonraki ilk başkanı olan Abeid Karume‘nin adını taşıyan uluslararası havaalanına 2016 yılından beri Türk Hava Yolları düzenli seferler düzenliyor. Bu uçuşların bazıları hiç ara vermeden gidiyor, bazıları da Tanzanya’daki Kilimanjaro Havaalanında duraklayarak Zanzibar’a geliyor. İstanbul Havaalanından Zanzibar’a direkt uçuşlar 7 saat civarında sürüyor. Ek bilgi, Zanzibar ile Türkiye yazın aynı zaman dilimindeler. Böyle uzun bir yolculuğun ardından aynı saat diliminde bir yere inmek de ilginç bir hissiyat yaratıyor. Ağustos 2024 itibariyle Zanzibar’a uçak biletleri, önceden alırsanız ve en iyi zamanı seçmezseniz gidiş dönüş 20,000 TL’lerden başlayan fiyatlara bulunabiliyor. Daha yakın zaman ve yaz ayları içinse en az 30 bin civarı ücretleri geçmek gerekiyor.

Zanzibar’a Tanzanya karasından, Darüsselam’dan gemiyle de gidilebiliyor. Yolculuk süresi 1 saat 45 dakika civarında ve biletler tek yön 35 dolar civarına satılıyor.
Abeid Amani Karume Uluslararası Havaalanı, Zanzibar, Tanzanya

Zanzibar Uluslararası Havaalanından 5 kilometre uzaklıktaki Zanzibar şehir merkezine taksiyle, önceden ayarlanmış transferle veya ileride daha ayrıntılı şekilde anlatacağımız dala-dala adlı yöresel dolmuşlarla gidilebiliyor. Eğer transfer yolunu tercih ederseniz, Stone Town’a gidişler daha hızlı ve 15-20$ civarına, diğer taraftaki oteller için ise daha uzun süreli ve tek yön 30-40$’dan başlayan fiyatlarla gerçekleşebiliyor. Bunu önceden ayarlamanızda fayda var, Zanzibar’a inip oralarda uygun bir araç aramak, havaalanında mahsur kalmak istemezsiniz.

Zanzibar’da kapıda vize süreci

Zanzibar’a önceden vize almadan gidilebiliyor. Bununla birlikte Tanzanya (yani Zanzibar) turistlere kapıda vize uyguluyor. Bu vize ülkeye girişte veriliyor ve 90 gün boyunca Tanzanya ve Zanzibar’da kalma hakkı veriyor. Normal pasaport sahipleri 50 Amerikan Doları karşılığında kapıda vize alabiliyor. Kapıda vize almakla uğraşmak istemeyenler için e-vize seçeneği de bulunuyor, ücret yine aynı, 50$. Kapıda vize alma süreciyle ilgili daha ayrıntılı bilgileri Zanzibar’da dikkat edilmesi gerekenler yazımda belirtiyorum.

Zanzibar’da gezilecek yerler

Zanzibar City (Stone Town)

Zanzibar’ı her ne kadar turistik kılan asıl yerler tatil odaklı deniz-kum-güneş üçlüsü olsa da, bu adanın oldukça köklü bir tarihi var. Bu tarihin yansımalarını ise adanın merkezi diyebileceğim Zanzibar şehri veya Stone Town’da (Taş Şehir) fazlasıyla görebilmek mümkün. Dolayısıyla Zanzibar şehri, hem mimarisi hem de tarihiyle, atmosferiyle görülesi bir yer haline geliyor. Zanzibar şehrinde kalmıyor olsanız bile, hiç olmazsa 1 gün için mutlaka buraya gelmenizi öneririm, zaten 20 dolarlık turlarla şehrin önemli birçok yerini birkaç saatte gezdiren rehberler bulunuyor. Burada görülebilecek yerleri öncelikli olarak yazıyorum, sonra adanın farklı yerlerine dair birşeyler anlatmaya çalışacağım.

Stone Town – Ng’ambo ayrımı

Öncelikle Stone Town derken kastettiğimiz alanın, Darajani Pazarının da bulunduğu Benjamin Mkapa Caddesi’nden denize kadar olan deltayı kapsadığını belirteyim. Şehrin tarihi yarımada diyebileceğimiz kısmı burası ve turistik değeri olan bütün yapılar bu bölgede yer alıyor. Buradaki tarihi merkez büyük ölçüde taş evlerden oluştuğu için zaten Stone Town adıyla biliniyor. Zaten ta İngiliz döneminde sömürgecilerle yerel halkın ayrım noktası da tam olarak burasıymış.

Ng'ambo, Zanzibar, Tanzanya
Stone Town’ın dışındaki Ng’ambo mahallesi oldukça fakir ve kargaşalı bir yer

Buranın ötesinde kalan, banliyö diyebileceğimiz kısma Ng’ambo (Öteki Taraf) adı veriliyor. Burada tenekeden gecekondular ve Sovyetik yapılanmaları hatırlatan Michenzani adı verilen yüksek bitişik bloklar yer alıyor. Zanzibar Devrimi’nin ardından Sosyalist Karume yönetimi, Ng’ambo’yu modern ve ideolojisine uygun bir şekilde yeniden inşa etmek istemiş. Böylelikle Doğu Alman desteğiyle uzun, bitişik toplu konutlar yapılmış. Aradan neredeyse 50 yıldan fazla zaman geçmiş ve insanlar bu iyice eskimiş evlerde yaşamaya devam ediyorlar. Bu bölgeyi havaalanından veya başka bir köyden Stone Town’a giderken muhakkak görürsünüz. Ben turistik mekanlarla devam edeyim.

Stone Town sokaklarında yürümek ve meşhur kapılar

Stone Town gezisinin en güzel tarafı, Avrupa’da gördüğünüz bir Old Town’dan hiçbir eksiği olmayan, hatta çok daha otantik bir havaya sahip olan Stone Town’ın sokaklarında yürümekti bence. Son derece dar sokaklarda, tarihi taş evlerin ve evlerden daha ünlü kapıların arasından geçerken kaybolmanız son derece mümkün. Bundan korkmayın, zamanınız bolsa bu sokakların tadını çıkarmaya çalışın. Bir sonraki köşe başında sürpriz bir binayla, değişik bir kapıyla karşılaşmanız çok mümkün. Ayrıca farklı işleri yapan dükkanlar bir arada bulunuyor, yani bir sokakta kuyumcular, bir başka sokakta baharatçılarla karşılaşıyorsunuz örneğin.

Ha, şunu itiraf etmeliyim ki bir beyaz olarak burayı gezdiğinizde turistik eşya satıcıları tarafından sürekli hedef haline geldiğiniz doğru. Ama olumlu tarafından bakacak olursam bu da bence burayı gezmenin bir başka otantik yanı olarak değerlendirilmeli.

Tarihi Stone Town kapıları, Zanzibar’ın en önemli turistik değerlerinin başında geliyor, hediyelik eşyalarda da en çok işlenen temaların başında geliyorlar. Rehberimizin anlattığına göre temelde iki çeşit kapı varmış, kemer kısmı oval olan ve dikdörtgen şeklinde olan. Oval olanlar Müslüman, Dikdörtgen olanlar Hint usulü kapılarmış. Hint kapılarında dışa doğru çıkıntılar da var, bu da geleneksel bir muhabbet, fillerin kapıları yıkmasını engellemek için Hindistan’dan getirdikleri bir adetmiş aslında. Bu kapılardaki bir başka önemli konu da üzerlerinde işlemeler. Çok ince ve detaylı oymalar barındıran kapılardaki süslemeler bazen sırf estetik amaçla yapılmış, ama bazılarının da daha farklı anlamları olduğu düşünülüyor. Örneğin rehberimizin gösterdiği bir kapıdaki zincire benzer kabartmalar, bu evin bir zamanlar bir köle tüccarına ait olduğunu gösteriyormuş.

Zanzibar kapısı, Stone Town, Zanzibar, Tanzanya
Stone Town’dan İslami usül bir kapı örneği

Zanzibar’daki kapıların çoğu bu iki usulün de ögelerini barındıran, hibrit diyebileceğimiz usülde yapılmış. Sokaklarda gezerken bunlardan çok sayıda göreceksiniz, en meşhurlarının etrafında ciddi bir turist kalabalığıyla da karşılaşabilirsiniz.

Kale ve surlar (Old Fort)

Tarihi Stone Town’ın denize yakın bir kısmında bulunan bu surlar, Umman sultanlığı zamanında, Portekizliler adadan uzaklaştırıldıktan sonra yapılmış. Yıllar içinde çeşitli eklemeler ve kulelerle zenginleşmiş, farklı amaçlarla kullanılmış. Hatta Zanzibar’daki tren hattının son durağı da buradaymış. Günümüzde diğer Zanzibar eserleri gibi oldukça bakımsızmış izlenimi uyandıran surların içinde kalan alan en azından kullanımda, bir işe yarıyor. Kalenin iç avlusunda çeşitli hediyelik eşya dükkanları yer alıyor. Ayrıca 90’larda yapılmış bir amfitiyatro da var ve burada zaman zaman performanslar düzenleniyor. Ayrıca Zanzibar Film Festivali’nde gösterimler de burada yapılıyor. Buraya da  uğrayıp içinden en azından geçebilirsiniz.

Freddie Mercury Müzesi

Binlerce yıldır farklı uygarlıkların hüküm sürdüğü ve insanların yaşadığı Zanzibar’dan çıkmış en meşhur insanın Freddie Mercury olması biraz tuhaf geliyor kulağa, ancak eski Zanzibar sultanları veya şimdiki Tanzanya devlet başkanı Mama Samia kusura bakmasın, gerçek bu. Aslında Mercury’nin hikayesi, İngiliz İmparatorluğunun nasıl bir güneş batmayan imparatorluk olduğunun çok net bir yansıması diyebiliriz. Nitekim Queen grubunun ikonik solisti, Farrokh Bulsara adıyla nasıl o zamanlar İngiliz mandası olan Zanzibar Sultanlığı’nın Taş Şehri’nde dünyaya gelmiş, sonra da Britanya’da bir dünya starına dönüşmüş, normalde aklımızın alabileceği bir hikaye değil. Ancak kolonyal dünyanın örebileceği ağlarla böyle bir hikaye gerçekleşebilirdi sanırım.

Ama Mercury, yaklaşık 1000 yıl kadar önce İran’dan Hindistan’a göç etmiş, Müslüman ve Hindu milyonların arasında Zerdüşt inancını sürdürmeyi başarmış ve 19. yüzyılın sonlarında gelen İngiliz mandasından önce Zanzibar’a yerleşmeye başlamış Parsi halkına mensup bir anne ve babanın çocuğu olarak 1946’da Stone Town’da doğmuş ve 8 yaşında Hindistan’a okumaya gönderilene dek burada hayatını sürdürmüş. Bugün Mercury’nin doğduğu ve ailesiyle yaşadığı ev bir müze olarak hizmet veriyor. 2019’da açılan müzede o yıllardaki Zanzibar’a, Mercury’nin çocukluğuna ve Parsi topluluğuna ait bilgiler ve fotoğraflar ziyaretçilerle paylaşılıyor. Zanzibar sultanları tarafından desteklenen ve önemli pozisyonlara getirilen Parsilerin Stone Town’da canlı bir hayatı varmış ve geleneklerine uygun bir şekilde yaşayabiliyorlarmış. Genç Farrokh da burada ailesiyle mutlu ve müreffeh sayılabilecek bir çocukluk geçirmiş. Sonrasında gittiği Hindistan’da geçirdiği yatılı okul zamanına dair de çok sayıda anı ve fotoğraf müzede yer alıyor. Ancak bildiğimiz üzere 1963’te Zanzibar’a geri döndükten hemen sonra yaşayan devrim sonucunda Arap ve Hintlilere karşı baskılar ve katliamlar başlayınca ailesiyle birlikte İngiltere’ye göç etmiş ve Zanzibar’a bir daha dönmemiş.

Müzede Bulsara’nın Mercury’e dönüştüğü İngiltere yıllarından da ayrıntılı olarak bahsediliyor. Queen grubunun büyük başarısı, Mercury’nin tam bir süperstara dönüşmesinin öyküsü anlatılıyor. Mercury’nin el yazması şarkı sözlerinin bulunduğu kağıtlar da müzede bulunuyor. Müzedeki en değerli eşyalar, Mercury’nin bir piyanosuyla iki sahne kıyafeti diyebiliriz. Ayrıca Mercury’nin çocukluk ve gençlik dönemine tanıklık etmiş kişilerin söylediği sözler de ziyaretçilerle paylaşılıyor.

Freddie Mercury müzesi, Zanzibar, Tanzanya
Freddie Mercury’nin piyanosu ve bir kostümü müzede sergileniyor

Freddie Mercury’nin röportajlarında Zanzibar yıllarına dair pek birşey söylediği duyulmadı. Açıkçası adada yaşayan Müslümanların Mercury’e ve onun şahsında vücut bulan eşcinselliğe dair çok hoşgörülü fikirleri olduğunu sanmıyorum, ancak Batılı turistlerden ekstra bir para kazanma yolu olarak bu müzeyi ayakta tuttuklarını ve Mercury’nin mirasına ancak “gerektiği kadar” sahip çıkıp pragmatik davrandıklarını söyleyebilirim. Yine de ada halkı Müslüman olmasaydı, Mercury kültünün etinden ve sütünden çok daha fazla yararlanmaya çalışırlardı, buna kuşku yok.

Stone Town’ın en turistik, en canlı yeri olan Shangani’de bulunan Freddie Mercury Müzesi’ne giriş ücreti 8$ veya 22000 Tanzanya Şilini. Bohemian Rhapsody’i izlemişlerin yakınen bildiği Mercury’nin hayatına dair ekstra bilgi almak isteyenler için tavsiye edilebilir.

House of Wonders

Adını ilk duyduğumda bir tür illüzyon müzesi olduğunu düşündüğüm bu mekan, aslında 1960’lara kadar adayı yöneten Zanzibar sultanının konutlarından bir diğeriymiş. Bu ismin verilmesinin nedeni de Zanzibar’da elektrik şebekesinin ilk çekildiği yer olmasının yanında bütün Doğu Afrika’nın içinde asansör bulunan ilk yapısı olmasıymış. Arapça adı da Beit el Acaib‘miş.

1883’te yapılan bu bina, aslında 2 tane köşkün birbirine bağlandığı, yakınlardaki diğer saraylara da geçitlerin olduğu bir saraymış. 1897’deki meşhur İngiliz savaşında (İngilizlerin sadece 38 dakikada kazandığı, dünyanın en kısa savaşı denen savaş) zarar gören bina restore edilirken, ortasına bir de saat kulesi kondurulmuş. Bir zamanlar sultanın acayip hayvanları bu sarayın bahçesinde zincirli dururlarmış. Zanzibar Devriminin ardından saray, yönetimdeki partinin akademisi ve de müzesi olarak kullanılmış. Ancak denize nazır olması nedeniyle maruz kaldığı rüzgar ve nem sarayı oldukça yıpratmış. 2012’den itibaren çeşitli bölümlerinde yaşanan çökmeler nedeniyle restorasyondan geçmiş. Ancak 2020’de yaşanan çöküşün ardından yeniden kapatılmış ve biz gördüğümüzde yeniden inşası devam etmekteydi. Restorasyonda Umman Sultanlığı’nın büyük bir madde desteği varmış, onlar da burayı ecdatlarının bir yadigarı olarak görüyor olmalılar.

Müze yıkılmadan önce içinde Svahili kültürüne dair çeşitli parçalar, Abeid Karume’nin arabası gibi eşyalar sergilenmekteymiş. Maalesef uzun bir süre burası ziyaret edilebilir olmayacak.

People’s Palace Museum

Zanzibar sultanının bir başka sarayı da burasıymış. Devrimden sonra halkın sarayı adı verilmiş. Yine denize nazır, beyaz boyalı bu binaya da maalesef giremedik, kapalıydı. İçeride çeşitli sultanların kişisel eşyaları varmış. Ayrıca Batı dünyasında çok bilinen bir karakter olan Prenses Salme’ye ait bazı eşyalar da bulunuyormuş. Salme 19. yüzyılda bir Almanla yaşadığı yasak aşk sonucunda hamile kalmış, sonra adadan kaçarak Almanya’ya gitmiş ve bir daha Zanzibar’a dönmemiş, batılıların oldukça egzotik ve farklı bulduğu bir hikayenin kahramanı bu arada.

People's Palace, Zanzibar, Tanzanya
Halkın Sarayı’nın dışarıdan görüntüsü

Bu saray bahçesinde çeşitli Zanzibar sultanlarının mezarları da bulunmaktaymış. Normalde görülebilen mezarlık kısmına tam bizim gittiğimiz gün yeni bir müze açılmış, o yüzden buraya da giremedik. Artık nasıl bir şanssa bizdeki, burayı da göremedik.

Forodhani Bahçeleri

Pek fazla parkı olmayan Stone Town’da önemli bir park diyebileceğimiz yer Forodhani Gardens olmalı. Zanzibar Sultanı Khalifa bin Harub’un tahttaki 25. yılı şerefine yapılan bu parkta gündüz vakti oturup dinlenmek, denizi izlemek mümkün. Ancak burası akşamları adeta başkalaşım geçiriyor. Parka kurulan seyyar tezgahlarda çeşit çeşit deniz ürünleri pişirilip satılıyor, başka fast food ürünleri de var. Tam bir sokak lezzeti şöleni yaşatan bir yer olduğundan burayı akşam görmek isterdim, maalesef sadece gündüz görebildim. Ancak burasının Stone Town’ın en bilinen ve en renkli yerlerinden biri olduğu muhakkak.

Eski Köle Pazarı – Anglikan Kilisesi

Afrika’nın birçok yerinde köle ticareti yapılmış. Ancak Zanzibar, Doğu Afrika-Hint Okyanusu hattının en hareketli köle ticaret noktasıymış. Gerek Avrupalılara, gerekse adayı yöneten Araplara binlerce köle satılmış buralarda. Old Slave Market olarak da bilinen eski köle pazarı, dünyanın kapatılan son köle pazarı olarak 1870’lere kadar aktif bir pazarmış. İnsan yerine bile konmadan Afrika’nın içlerinden yakalanıp buralara getirilip satılan kölelerin dokunaklı hikayesini, yaşadığı zorlukları görüp de etkilenmemek elde değil.

Bu köle ticaretinden Zanzibar Sultanlığı ve yerel köle kaçakçıları inanılmaz paralar kazanmışlar. Ancak ne enteresandır ki İngilizlerin zorlamasıyla sultan köleliği 1876’da yasak etmiş. Yine de kaçakçılık 20. yüzyılın başlarına kadar bir şekilde devam etmiş. Köleliğin resmi olarak yasaklanmasıyla Zanzibar’ın en işlek köle pazar yerine bir kilise yapılmış. 1879’da yapımı biten bu kilise halen ayakta duruyor.

Kilise kendi başına ortalama bir kilise diyebilirim, tabii aradan geçen yıllarda çok yıpransa da hala Zanzibar’daki Anglikan cemaatinin merkezi olarak hizmet vermeye devam ediyor. İçerideki resimlerde Svahili dilinde açıklamalar bulunuyor. Ancak bence kilise kampüsündeki en etkileyici şey kilise değil. Öncelikle kilise bahçesinde bulunan acayip heykeli söylemek gerekir. Birbirine boyunlarından zincirle bağlanmış erkek ve kadın köle figürleri, zeminin altında bir çukurda betimlenmiş. İsveçli heykeltıraş Clara Sörnäs’ın 1998’de açılan heykelinde kullanılan zincir de, o dönemde kölelerin bağlandığı gerçek bir zincirmiş ve günümüze gelen son orijinal zincirmiş.

Kölelik Anıtı, Stone Town, Zanzibar, Tanzanya
Çok etkileyici kölelik anıtı, kilisenin bahçesinde bulunuyor

Sonra yer altında bulunan, kölelerin istiflendiği mahzenlere iniliyor. Buralarda, daracık alanlarda yüzlerce köle aynı anda tutuluyormuş. Gerçekten korkunç şartlarda yaşamak zorunda kaldıkları, belki binlercesinin hayatını kaybettiği korkunç bir yer burası da.

Son olarak, buranın üstünde oldukça kapsamlı bir müze bölümü var. Hem kilisenin ve Zanzibar’da Hıristiyanlığın tarihi anlatılıyor, ama daha önemlisi Zanzibar’da köleliğin tarihine dair çok detaylı bilgiler veriliyor. Zanzibar’ın nasıl bir köle merkezi olduğu, kölelerin buraya gelene kadar yaşadıkları zorlu yolculuk, bu işten para kazanan Tippu Tip gibi tüccarlara dair bilgiler, köleliğin kaldırılışı, buna rağmen yıllarca bir şekilde devam edişi gibi konularda çok detaylı bilgiler var. Tabii kölelerin serbest kaldıktan sonra yapacak birşey bulamadıkları için ne kadar zorlandıkları da anlatılıyor ki bu da ayrı bir trajedi bence. Köle ticaretinin fildişi ticaretiyle ne kadar paralel bir şekilde ilerlediği de burada anlatılıyor ki beyaz adamın, siyah adam kadar zavallı hayvanları da nasıl kendi çıkarı için kullandığının çok net bir göstergesi olduğu ortada. Açıkçası Zanzibar’da gördüğüm en derli toplu müze burasıydı, en çok şeyi burada öğrendim diyebilirim.

Bu oldukça ağır atmosferli yere giriş ücreti 11,500 Şilin.

Darajani Bazaar (Darajani Pazarı)

Zanzibar’ın en otantik, en bilinen pazar yeri Darajani Pazarı. Burada gerçekten kendinizi Türkiye’den çok uzakta hissedeceksiniz. İnsan kalabalığının doldurduğu daracık geçitlerin etrafındaki dükkanlardan müteşekkil pazar alanında farklı bölümler var ve her bölümde farklı türden yiyecekler ve farklı eşyalar satılıyor. Ana caddeye en yakın kısım deniz ürünleri bölümü. Burada sadece balık değil, ahtapot, kalamar vs gibi denizden yeni çıkmış taze deniz ürünleri satılıyor. Tabii taşların üstüne serilmiş ve balık ve ahtapotların hijyenikliği konusunda birşey diyemeyeceğim. Bunun arkasından et bölümü geliyor. Tamamen açıkta duran çengellere asılmış farklı etleri burada görebiliyorsunuz. Et ve balık bölümünde son derece ağır bir koku olduğunu da belirteyim, midenize güvenmiyorsanız buradan hızlı geçin.

Bu bölümleri bitişinde sebze meyve bölümü bulunuyor, burada türlü türlü egzotik meyveler satılıyor. Hiç görmediğiniz, belki de bir daha hiç görmeyeceğiniz kırmızı muz gibi -bizim için- acayip meyveleri buradan görüp alabilirsiniz, hatta fiyatlar çok uygun olduğu için alıp tadabilirsiniz de. Bunlara ek olarak her türlü hediyelik eşya, kahve ve baharatla birlikte kap kacak gibi ev eşyaları da bu bölümde satılıyor. Bu pazarın mutlaka görülmesi gereken bir yer olduğunu düşünüyorum.

Jaws Corner

Zanzibar şehrinin en enteresan yerlerinden biri de Jaws Corner (Jaws köşesi) denen yer olmalı. Spielberg’ün meşhur filminin baş kahramanı olan köpekbalığının duvara bir de resminin çiziktirildiği dar meydanda standart Zanzibar halkıyla karşılaşıp gündelik hayatlarının neye benzediğini görebilirsiniz. Bu küçük meydanda dayılar köşelere oturup gündelik muhabbetler ediyorlar ve kahve içiyorlar, ayrıca maç olduğu zaman köşedeki bir dükkana ait televizyonun karşısına geçip maç seyrediyorlar. Burada bulunan bir telefonun üstünde ücretsiz uluslararası telefon görüşmeleri yapılabileceği yazıyor (telefon tabii ki çalışmıyor). Hikayeye göre buraya kurulan televizyonda zamanında Jaws filmi gösterilmiş ilk olarak, o yüzden buraya Jaws köşesi denmiş. Kısa da olsa bir görüp geçebilirsiniz.

Jaws Corner, Zanzibar, Tanzanya
Jaws Corner, turistlerle yerel halkın birbirine yaklaştığı yerlerden biri

Jaws Corner demişken “baraza” denen kavramdan da bahsetmek isterim. Dar sokakları saran evlerin altında bulunan uzun, alçak çıkıntılara baraza deniyor. Buralarda halk oturup muhabbet ediyor ve sosyalleşiyor. Bir çeşit uzun banklar gibi de düşünebiliriz baraza‘ları.

Prison Island (Changuu)

Zanzibar şehrinin birkaç kilometre açığında bulunan bir ada da ziyaretçiler tarafından sıklıkla ziyaret ediliyor. Nitekim burada yaşayan dev kaplumbağalar dünyada nadir görülen türden ve bu adayı tamamen kendi habitatları haline getirmişler.

Hapishane adası olarak bilinen Changuu’ya, kısıtlı zamanımız olsa da uğramayı ihmal etmedik. Buraya gidiş ve geçirdiğimiz zamanla ilgili daha ayrıntılı bilgileri ayrı bir yazıda aktarıyorum, onu da okumanızı tavsiye ederim.

Nakupenda

Zanzibar şehrinin hemen karşısında yer alan küçük adacık ve kumullardan en etkileyici olan Nakupenda’dır demek yanlış olmaz. Gece vakti su altında kalan, gündüzleri ise gelgit sonucu denizin çekilmesiyle ortaya çıkan bu kumul alanın çevresi, teknelerle doluyor. Bu teknelerdeki kişiler denize girip çıkıyor, teknelerinde yiyip içip zaman geçiriyor. Stone Town’dan uzağa gitmeden Zanzibar denizine girmek isteyenler için yakın bir alternatif olarak değerlendirilebilir.

Zanzibar’daki köyler

Zanzibar’ın ana adası Unguja çok büyük bir ada olmasa da nüfus açısından yoğunluğu yüksek bir yer. Stone Town oldukça kalabalık bir mahalle. Aynı şekilde, Zanzibar şehrinin yüksek bloklar ve gecekondu mahalleleriyle ne kadar çok insanı barındırdığını çok kısa bir gözlemle bile anlamak mümkün. Ancak Zanzibar’a gelen turistlerin önemli bir kısmının Zanzibar şehri dışındaki köylerde kalmayı tercih ettiğini söyleyebiliriz. Tabii ki bunun nedeni sakin bir deniz-kum-güneş tatili yapmak isteyen ve başkaca birşeyle ilgilenmeye niyeti olmayan kişiler. Bunda bir sakınca yok, nitekim Stone Town’da denize girecek pek fazla yer yok. Öte yandan adanın farklı taraflarında çok daha güzel plajı olan köyler bulunuyor. Ben kendim gitmemiş olsam da bir kısmından bahsetmek istiyorum.

Paje, Zanzibar, Tanzanya
Paje köyünün yol kenarındaki kısmı. Zanzibar’da birçok köy az çok böyle bir manzaraya sahip.

Stone Town alternatifi olarak akla ilk gelecek yer tabii ki Nungwi‘dir. Adanın tam kuzey ucundaki bu köy, artık köylükten çıkmış ve küçük bir şehre dönüşmeye başlamış. Yine de sayısız otel ve mekan seçeneğiyle ve uzun sahil şeridiyle Nungwi adanın en çok ziyaret edilen köyü durumunda diyebiliriz. Tabii bu popülerlik nedeniyle sahili çok kalabalık oluyormuş ve yerel halk, turistlere sürekli birşeyler satmaya çalışıyormuş. Yine de Zanzibar’ı tanımlayan yerlerin başında Nungwi’nin geldiğini söyleyebiliriz.

Nungwi’yi anmışken buraya sadece birkaç kilometre mesafedeki Kendwa‘yı da söylemek gerekir ki konuştuğum bir Zanzibarlı, adanın en güzel sahili hangisi sorusuna Kendwa yanıtını vermişti. Nungwi kadar ilgi görmeye hak eden Kendwa’dan da bahsetmiş olayım.

Bu ikisi haricinde adanın güney sahil şeridini oluşturan köyler serisinden de bahsetmek lazım. Nitekim burası daha sakin bir tatil arzu edenlerin daha çok tercih ettiği yerler. Adanın doğusunda kalan Michamvi yarımadasında bulunan Pingwe gibi köyler örneğin. Güney indikçe dümdüz sahil şeridinin etrafına kurulmuş diğer köyler de tercih ediliyor. Dongwe, Bwejuu, Paje ve Jambiani de ünlü köyler arasında.

Biz Jambiani yakınlarında kaldığımız için buradan daha çok bahsetmeye hakkım var diye düşünüyorum. Dediğim gibi, Zanzibar’ın güneyinde köyler nispeten daha sakinler. Tabii ki hem turistler hem de halktan insanlarla sürekli karşılaşıyorsunuz sahilde yürürken, ama insanı rahatsız edecek bir kalabalıktan kesinlikle söz edemeyiz. Zaman zaman yerel halk yanınıza yaklaşık birşeyler söylemeye, çoğunlukla birşeyler satmaya çalışıyor. Ancak biraz konuştuktan sonra yollarına devam ediyorlar. Onun dışında kumsallarda futbol oynayan onlarca çocuk ve genç görüyorsunuz. Burada gerçekten kendi şehirlerimizde yaşadığımızdan bambaşka bir hayat olduğunu görmek çok kolay. Gün doğunca günün başladığı, güneş batınca bittiği modern hayatımızın birçok alışkanlığının olmadığı gerçekten değişik bir hayata yakından tanıklık etmiş oluyorsunuz.

Baharat çiftlikleri

Zanzibar oldukça küçük bir memleket olsa da bir zamanlar dünyanın en büyük baharat üreticilerinden bir tanesiymiş. Artık zirvedeki yerini kaptırmış olsa da hala dünyada hatırı sayılır baharat üreticileri arasında yer alıyor. Ancak bir zamanlar özellikle karanfil üretiminde dünya birincisi olduğunu biliyoruz.

Öğrendiğimize göre Zanzibar’ın yurtdışına ihraç ettiği baharatlar devlet kontrolündeki, halka kapalı tesislerde üretiliyormuş. Bununla birlikte özellikle Dole bölgesinde bulunan özel baharat çiftliklerinde hem iç piyasa için, hem de ülkeye gelen turistlere satılmak üzere baharat üretimi yapılmaya devam ediliyor. İşte bu baharatların hangi bitki ve ağaçlardan toplandığını, dallarında ve doğal ortamlarında neye benzediklerini görebilmeniz için düzenlenen baharat çiftliği (spice farm) turlarını da deneyebilirsiniz.

Bu turları ayarladıktan sonra bulunduğunuz yerden bir baharat çiftliğine götürülüyorsunuz. Burada tam bir orman oluşturduğunu rahatça görebileceğiniz türlü ağaç ve bitkinin arasından geçerken rehberiniz size bu bitkilerin ne olduğunu, tarihçesini ve hangi sağlık sorunlarına iyi geldiğini anlatıyor. Hatta çeşitli formüller de paylaşıyor, adeta kocakarı ilacı tarifleri veriyor yani. Gördüğünüz onlarca bitkiyi ve duyduğunuz tariflerin hepsini hatırlamanıza imkan yok, ama yine de karanfil, zencefil, tarçın, zerdeçal, karabiber, beyazbiber, kahve, kakao, hindistan cevizi, papaya, kırmızı muz, jak meyvesi, nutmeg (muskat) ve daha birçok bitkiyi görebiliyorsunuz. Bu esnada rehber veya rehberin yanında yancı olarak dolaşan diğer genç, dalından bu meyveleri koparıp size yakından gösteriyor, hatta parmağınızda ezip hangi baharat olduğunu tanımaya çalışıyorsunuz. Karanfilin kokusunu biliyor olsam da taze karanfili parmağımda ezip koklayabilmek çok güzel bir deneyimdi açıkçası.

Baharat çiftliği, Zanzibar, Tanzanya
Baharat çiftliğinde muz ağaçları

Yaklaşık 2 saat süren turun sonunda bu baharatlardan yapılan sabun ve krem gibi ürünleri, ayrıca bizzat baharatların ve kahvelerin kendisini satın alabiliyorsunuz. Ayrıca küçük bir meyve tadımına katılıyorsunuz, taze ananas, kırmızı muz, papaya gibi meyvelerin tadına bakabiliyorsunuz. Turun sonlarına doğru hindistan cevizi ağacına tırmanarak “hakuna matata“lı bir şarkı söyleyen arkadaşa, yapraklardan taç yapıp kafanıza takan yancı arkadaşa ve tabii ki rehberinize bir miktar bahşiş bırakmak adettendir desem yanlış olmaz. Turlar gidiş gelişle birlikte 3,5-4 saat kadar sürüyor. Ayrıca kapalı giyinmenizde fayda var, ormanın içinde sinek olmasa bile çeşitli böcekler bir yerlerinizden ısırabilir.

Baharat dünyasına hiç ilginiz olmasa bile sırf bu bitkileri görmek, tamamen doğayla başbaşa bir zaman geçirmek ve tropikal iklimlerin ne kadar farklı bir bereketi olduğunu bizzat deneyimleyebilmek için baharat turlarına katılabilirsiniz.

Zanzibar’da en popüler turlar

Zanzibar’da toplu taşıma, anlattığımız ve tahmin edebileceğiniz üzere çok güçlü değil. Soldan akan trafikte araba kiralamak veya sürekli dala-dala’lara binmek istemiyorsanız; arada bir yüzmek ve güneşlenmek dışında birşeyler yapmak isterken otelinizin rahatından feragat etmek gibi niyetiniz yoksa Zanzibar’daki günübirlik turlar sizin için uygun bir seçenek olabilir. Basit bir internet aramasıyla birçok seçeneğini bulabileceğiniz turlar arasında en çok tekrar ettiğini gördüklerim şu şekilde:

Stone Town – Prison Island – Nakupenda

Bunların hepsini bir gün içinde gezdiren turlar da var, 1 veya 2 tanesine bütün günü ayıranlar da. Siz ilgi alanınıza göre bir planlama yapabilirsiniz, ancak her şekilde bu üçlüden en az ikisini görürsünüz diye düşünüyorum.

Blue Safari

Bu turlar genellikle adanın güneyindeki Kizimkazi açıklarında yunuslarla yüzme faaliyetini, Mnemba Adası veya farklı bir noktada şnorkelle berrak sulardaki mercanları ve deniz hayvanlarını görebilmeyi, yüzme ve güneşlenmeyi içeriyor. Zanzibar’dayken imkanınız varsa bir kez olsun yapılabilecek faaliyetlerden bir tanesi olduğunu düşünüyorum.

Spice Farm ve Jozani Forest

Baharat çiftliklerini ve kolobus maymunlarının dolaştığı ormanı içeren turlar, çoğunlukla Stone Town, Prison Island ve ada içinde başka yerlere de götürebiliyor sizi. Buralar kesinlikle görülesi yerler, sadece zamanınızı verimli kullanabilmek adına katılacağınız turları önceden belirlemeniz faydalı olur diye bir not düşeyim.

Kızıl Kolobus Maymunu, Zanzibar, Tanzanya
Eşsiz Kızıl Kolobus maymunları, insanların çok yakınına kadar geliyor.

Tanzanya’da safariler

İlk duyduğumda bana oldukça tuhaf gelmişti ama anladığım kadarıyla Zanzibar’a gelenlerin, özellikle Batılı turistlerin en rağbet ettiği turlardan biri de, günübirlik veya birkaç günlüğüne Tanzanya karasında bulunan meşhur milli park alanlarına safari turları. Mikumi ve Nyerere (Selous) parkları, bu turlarda en çok tercih edilen yerler. Ancak sadece ülkenin değil, bütün Afrika’nın en meşhur koruma alanlarının başında gelen Serengeti‘ye de Zanzibar’dan nadiren günübirlik turlar düzenleniyor. Serengeti turlarının çoğu birkaç günlük oluyor gördüğüm kadarıyla.

Bu turların genel kapsamı birbirine benziyor denebilir, ben kendim yapmadım ancak inceleme imkanı buldum. Otelinizden sabahın erken saatlerinde alınıp Zanzibar Havaalanına getiriliyorsunuz. Buradan küçük bir uçağa binerek yaklaşık 1 saat içinde milli parkın içindeki toprak düzlüğe iniliyor. Ardından ciple arazide gezme, adına bush lunch dedikleri, otların içinde bir piknik ve akşam olunca aynı şekilde Zanzibar’a geri dönüş şeklinde planlanan bu turları da “bir daha safariye gitme şansı ele geçmez” diyenler için tavsiye edebilirim. Ancak çok ucuz değil, 400 küsur dolarlardan başlayıp 500-600’lere giden kişi başı ücretleriyle pek hesaplı bir atraksiyon olduğu söylenemez. Ancak belgesel kanallarında görebildiğiniz ortamları ziyaret edebilme şansı da her gün karşınıza çıkmıyor tabii.

Bu turlar sizi Zanzibar’ın neresinde olursanız olun otelinizden alıyor, dolayısıyla içinize sinen bir turu hemen ayarlamanızda bir sakınca yok.

Zanzibar’la ilgili ek bilgiler

Zanzibar gece hayatı

Zanzibar çoğunlukla balayı için gelen çiftlerin veya çocuklarıyla tatil yapmak isteyen ailelerin tercih ettiği bir yer izlenimi verdi bana. Belki sadece benim kaldığım yerle ilgilidir, ama gördüğüm ve okuduğum kadarıyla gece hayatı Zanzibar’a gelenlerin öncelikli beklentisi olmamalı. Nitekim Zanzibar Şehri hariç adanın birçok noktasında aydınlatma olmadığı için zaten geceleri dışarıda dolaşmak pek mümkün olmuyor. Bununla birlikte otellerin zaman zaman çeşitli akşam etkinlikleri olabiliyor, yöresel sanatçılar sahneye çıkıp Svahilice ve İngilizce şarkılar söylüyor. Özellikle pazartesi günleri crazy monday (çılgın pazartesi) denilen etkinlikler yapılıyor, birçok videoda çılgın Zanzibar geceleri görebilirsiniz. Ama bu tip eğlencelerin belli bir saate kadar yapıldığını ve daha çok Kendwa, Nungwi gibi yerlerde bulunduğunu belirteyim. Buraların plajları çok meşhur, dolayısıyla zaman zaman etkinlikler yakalayabilmeniz mümkün olur.

Zanzibar para birimi

Birleşik Tanzanya Cumhuriyeti’nin bir parçası olan Zanzibar’da Tanzanya Şilini (TZS) adlı para birimi kullanılıyor. Eylül 2024 itibariyle 1 Amerikan doları, yaklaşık 2,600 Tanzanya Şilini’ne eşit.

Zanzibar’da para bozdururken veya alışveriş yaparken Amerikan dolarları da aynı şekilde kabul edilebiliyor. Ancak dikkat edilmesi gereken bir konu var. Tanzanya’da her dolar kabul edilmiyor. Tuhaf bir şekilde yeni tarihli dolarları kabul ediyor, eski tarihli dolarları almıyorlar. Bu konuya dikkat edin, yanınızda yeni dolarlar bulundurmaya çalışın.

Hem kendi deneyimim, hem de Reddit üzerinden bizzat orada yaşayanlara sorduğum sorudan yola çıkarak Zanzibar döviz bürolarında 2009, 2013 ve 2017 serilerinin kabul edildiğini, 2003, 2006 serilerinin kabul edilmediğini söyleyebilirim. Zanzibar’da bu tarz sorunlarla karşılaşmamak için döviz bürolarından mümkün olduğunca fazla 2017 tarihli yeni dolar toplamaya çalıştım ben de. Orada sıkıntı yaşamamak için bu konuya dikkat etmenizi öneririm.

Zanzibar tarihi

Zanzibar oldukça uzun ve bence hareketli bir tarihe sahip. Nitekim Zanzibar, Afrika’ya yakın, stratejik konumu nedeniyle dışarıdan gelenlerin iştahını kabartmış. Deniz ticaretine hakim olan veya olmak isteyen topluluklar farklı dönemlerde buraya gelmiş.

Adanın yerlileri binlerce yıldır burada yaşamaktalar. Ancak dışarıdan gelenlerin tarihinde MS 10. yüzyıldan itibaren Arap ve Fars tüccarların gelişi ciddi bir kilometre taşı oluşturuyor. Adanın bugünkü kimliğini veren en önemli unsur olan İslam, bu tüccarlar vasıtasıyla yayılıyor. Zanzibar halkının kendine verdiği Shirazi adının da İran’da Şiraz’dan gelen tüccarlar vasıtasıyla alınan bir isim olduğu söyleniyor.

15. yüzyılın sonunda adaya gelen Vasco da Gama’nın ziyaretinin ardından zaman içerisinde Portekiz devletine katılan Zanzibar, 2 yüzyıl boyunca bu şekilde kalmış. 1698’de Umman Sultanlığı’nın adayı fethetmesiyle burada yeniden Arap egemenliği başlamış. Burayı çok seven Umman sultanı Said bin Sultan, 1840’ta başkenti Zanzibar’a taşımış. Ölümünden sonra oğullar devleti ikiye bölmüş ve 1856’da Mecid bin Said ilk Zanzibar Sultanı olmuş. Onun da oğlu Barghash, 1873’te İngilizlerin baskısıyla köleliği resmi olarak sona erdirse de köle ticareti uzun yılllar devam etmiş. 1896’da yapılan dünyanın en kısa savaşının ardından zaten hissedilen İngiliz etkisi resmileşmiş ve ada İngiliz mandası haline gelmiş. 1963’te İngilizlerin adadan çekilmesinin hemen ardından yaşanan devrimle Zanzibar sultanı adadan sürülmüş. Kısa bir süre sonra da, 1964’te Tanganyika’yla birleşilerek Tanzanya Cumhuriyetinin ‘zan’ı olunmuş ve günümüze dek Tanzanya içinde özerk bir statüde devlet varlığını sürdürmüş.

Zanzibar Devrimi’ni yapanlar sosyalist ideolojiyi benimseyen kişiler olduğu için adanın bugünkü halinde etkileri olmuş, en basitinden Doğu Almanların yaptığı devasa blokların içindeki konutları ve Çinlilerin yaptığı stadyumları ve etrafta dolaşan Çin’den gelmiş otobüsleri gördükçe bu daha kolay anlaşılıyor. Konuştuğum Zanzibarlılar şu anki Tanzanya devlet başkanı Samia Hassan’ı çok seviyorlar, nitekim kendisi de bir Zanzibarlı ve dediklerine göre onun döneminde adaya yollar, hastaneler, ışıklandırmalar yapılmış, bir şekilde kalkınmaya başlamışlar.

Yanyana cami ve kilise, Stone Town, Zanzibar, Tanzanya
Yan yana duran minare ve çan kulesi, Zanzibar’daki dini hoşgörünün bir sembolü olarak bize anlatıldı.

Zanzibar’a gelip buradan geçmiş birçok farklı millet nedeniyle Zanzibar oldukça kozmopolit bir hale gelmiş. Bana sürekli anlatılan bir diğer şey de adadaki hoşgörü havasıydı. Adada Müslüman, Hıristiyan, Hindu ve diğer dinlere mensup kişilerin barış içinde yaşadığına çok vurgu yapılıyor. Biz bulunduğumuz kısa süre içinde bir sorula karşılaşmadık ama geneli nasıldır bilemiyorum. Çok hızlı bir şekilde Zanzibar tarihini bu şekilde özetleyebilirim.

Zanzibar’la ilgili kitap ve film önerileri

Gittiğim diğer yerlerde de yapmaya çalıştığım gibi Zanzibar’a gitmeden önce buranın edebiyatını temsil eden birkaç kitap tespit ettim, onlardan da söz etmek isterim. Tabii ki Zanzibar ve edebiyat denince akla gelen ilk kişi Abdulrazak Gurnah olacaktır. 1948’de Zanzibar’da doğup büyümüş, ancak Zanzibar Devrimi’nden birkaç İngiltere’ye gitmiş ve burada hem yazar hem de akademisyen olarak bir kariyer inşa etmiş. 2021 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanana dek kitapları İngiltere dışında doğru düzgün baskı yapmamıştı. Ancak Nobel sonrası adeta kıymete bindi ve eserleri Türkçe de dahil çok sayıda dile ancak o zaman çevrilmeye başlandı. Şu anda Gurnah’nın neredeyse bütün kitapları Türkçe’ye çevrilmiş vaziyette. Zanzibar Havaalanındaki bir dükkanın kitapçı bölümünde Zanzibarla ilgili kitaplar satılıyordu. Burada sadece Gurnah’nın kitapları için ayrı bir bölüm ayrılmıştı ve tüm kitapları satılıyordu. Gurnah’nın Zanzibar Edebiyatındaki yerini anlatmak adına iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum.

Gurnah’nın bir kısmı Zanzibar’da geçen kitabı Sessizliğe Hayranlık‘tan bahsedeyim. Muhtemelen Gurnah’nın en otobiyografik tarafı güçlü olan bu romanında Zanzibar’dan devrim sonrasında kaçmış ve sonrasında İngiltere’de okumuş, hayatını kurup çoluk çocuğa karışmış orta yaşlı bir adamın, ailesini görmek için Zanzibar’a yeniden dönüş hikayesini okuyorsunuz. Romanın farklı yerlerinde Zanzibar’daki çocukluk ve gençlik yıllarını anlatırken ülkenin devrim öncesindeki halini ve sömürge yıllarını anlatıyor, ayrıca devrim sonrası yıllarında ülkenin kötü yönetimine dair düşüncelerini de aktarıyor. Hem İngiltere’de yaşadığı yabancılık hissi, hem de Zanzibar’daki ailesinden uzaklaşmasını oldukça samimi, adeta sarkastik bir tavırla anlatıyor. O devrin Zanzibar’ının günümüz Zanzibar’ıyla benzerliklerini rahatça fark edebilirsiniz. Gitmeden veya gittikten sonra muhakkak okumalısınız.

Başka bir Gurnah kitabı olan Cennet‘te ise, Tanzanya’daki sömürge döneminde bir tüccarın himayesinde yaşamış Yusuf adlı genç bir erkeğin, ülkedeki farklı etnik unsurlara, sömürgeciliğe ve hayata dair çok şey öğrendiği yolculuk konu ediliyor, yazarın dilini sevdiyseniz bunu da tavsiye edebilirim.

Abdulrazak Gurnah kitapları, Zanzibar, Tanzanya
Abdulrazak Gurnah’nın kitapları, Zanzibar Havaalanında da satılıyor

Zanzibar’a dair film denince akla birkaç tanesi geliyor, ancak bunların özellikle eski olanları Zanzibar’da bile çekilmediği için çok da bahsetmeye gerek yok. İnternet ortamında rahatça bulunabilecek Jonah adlı 2013 yapımı kısa filmden söz edebilirim, Zanzibar’ın hem Stone Town hem de deniz kenarı manzaralarının görülebileceği, biraz saykadelik bir yapım, sadece Zanzibar sahneleri için bile izlenebilir.

Zanzibar’a dair daha ayrıntılı gözlem ve bilgileri Zanzibar’a gelmeden önce dikkat edilmesi gerekenler yazımda okuyabilirsiniz.

Son sözler

Zanzibar küçük bir yer olsa da görülecek çok yeri var. Stone Town’da zaman geçirmesi ayrı keyifliyken, deniz kenarları bambaşka deneyimler sunuyor. Dolayısıyla burada sadece kumlara uzanıp hiçbirşey yapılmayan bir tatilin ötesinde imkanlar olduğunu söylemem gerekir. Zanzibar’a gelmeyi düşünen herkese bu imkanları araştırıp adanın tarihine ve kültürüne dair çok şey öğrenebilecekleri imkanları da araştırmalarını tavsiye etmek isterim.

İletişim

Bu yazıyla ve diğer yazılarımla ilgili her türlü sorunuzu, yazıların altına yorum yaparak bana iletebilirsiniz.

Özetle söylemek gerekirse, gezmeye meraklı bir beyaz yakalıyım. Üniversiteyi bitirene kadar hiç yurt dışına çıkmadıysam da, sonrasında elimdeki imkanları olabildiğince kullanmaya çalışarak 40'tan fazla ülkeye gittim. Ülkeleri sokaklarında yürüyerek, bütün müzelere ve tarihi yerlere gitmeye çalışarak, az konuşarak, az yiyip içerek, çok yürüyerek, erken kalkıp erken yatarak gezmeyi severim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir