Erivan'da sokak tabelası, Ermenistan
Ermenistan

Ermenistan’da dikkat edilmesi gerekenler

Ermenistan bizim için coğrafi olarak çok yakın olsa da bir o kadar uzak, gitmeden önce akıllarda çok fazla soru işareti yaratan bir yer. Geçmişte yaşananlardan ötürü iki ülke insanı arasında en hafif tabiriyle bir soğukluk olduğu açık, en azından gelmeden önce böyle düşünmek çok normal. Ben kendi araştırdıklarım ve orada geçirdiğim zamanda karşılaştıklarımdan yola çıkarak buraya gelinmeden önce bilinmesi ve gelindikten sonra dikkat edilmesi gerekenleri bu yazıda paylaşmaya çalışacağım. Şu noktada şu kadarını söyleyebilirim ki Ermenistan’a bir Türk olarak gelebilmek gayet mümkün, yeter ki gerektiği kadar araştırma yapmış olun ve Ermenistan’da tedbiri elden bırakmayın.

Nitekim Ermenistan’la Türkiye arasında resmi ilişkiler askıya alındığı için Erivan’daki herhangi bir Türk misyonu bulunmuyor. Polisle yaşayacağınız herhangi bir sorun halinde yardım isteyeceğiniz resmi bir kurum bulunmuyor. Bunu aklınızdan çıkarmayın.

Ermenilerle iletişim

Ermenistan’a gitmeden önce bir Ermeniyle çok az iletişim imkanım olmuştu. Örneğin Beyrut’a gittiğim zaman oranın Ermeni mahallesi olan Burj Hammoud’da bir hostelde kalmıştım, ancak hosteli işletenler de yabancıydı. Etraftaki Ermeni dükkanlarına da gitmeyince herhangi bir iletişime geçmem gerekmemişti kendileriyle. Onun ardından İran’a gittiğimde yine bazı Ermeni bölgelerine gitme durumum olmuştu. Mesela Isfahan‘da Ermenilerin yoğun olarak bulunduğu Yeni Culfa mahallesine gidip oradaki ünlü Vank Katedrali’ni ziyaret etmiştim. Orada da bir Türk olarak bir Ermeniyle konuşmam gerekmemişti. Ancak Tahran‘da Aziz Sarkis Kilisesi’ne gittiğimde, girişteki güvenlik görevlisi nereli olduğumu sormuştu. İlk başta söylemek istemesem de en sonunda Türk olduğumu söylemiştim ve kendisinin verdiği “I am Armenian and you are welcome” (Ben Ermeniyim, sen de hoşgeldin) cevabını hiç unutmadım. Bir Ermeniyle ilk konuşmam buydu sanırım.

Doğal olarak Ermenistan’a gittiğimde birçok Ermeniyle konuşmam gerekti. Bunların çoğuyla herhangi bir turist olarak konuştuğum için bir sıkıntı yaşamadım. Ermenistan çok turistik bir ülke değil, Ermenilerin de İngilizce seviyesi çok yüksek değil. Yine de gençlerin ve turistlerle muhatap olunan işlerde çalışan kişilerin İngilizcesi daha iyi. Yaşı biraz ileri olanlar daha çok Rusça biliyorlar yabancı dil olarak.

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki turistik iş yapan kişiler Türk olduğunuzu öğrendiğinde düşmanca tepkiler vermiyorlar. Sizi gördüklerine çok sevineceklerini iddia edecek değilim, ancak genel tutumlarında rahatsız edici hareketlerle karşılaşmadım. Sonuçta Ermenistan fakir bir ülke ve gelen her turiste -nereden gelmiş olursa olsun- ülkeye döviz getiren kişiler olarak baktıklarını düşünüyorum. Bu nedenle sizi geldiğinize pişman edecek hareketler yapmaları ihtimalini çok düşük görüyorum, benim başıma da zaten herhangi bir olay gelmedi.

Benim Ermenistan’da Türk olduğumu açık ettiğim 5 yer oldu. Hepsini kısaca anlatmak isterim. İlki doğal olarak havaalanındaki pasaport kontrolüydü. Bana öyle geldi ki benim prosedürlerim biraz yavaş ilerletildi -çünkü benim gibi Türkiye vatandaşı Türklerden birkaç tanesinin de işleri yavaş yapıldı gibi geldi-, ancak “burada ne işin var” tarzı bir tutumla karşılaşmadım. Belki normalden biraz daha fazla şeyi kontrol edip daha ağırdan almışlardır, ancak herhangi bir sorun yaşamadan Ermenistan’a girmeyi başardım.

İkincisi yine doğal olarak oteldeydi. Otele önceden rezervasyon yapmıştım zaten. Check-in için otele gelip pasaportumu uzattığımda fazla konuşmadan ve saygılı bir şekilde işlemleri tamamladılar. Otelde kaldığım süre boyunca da Türk olmamdan kaynaklı bir sıkıntıyla karşılaşmadım.

Üçüncüsü ve belki de acayip olanı futbol maçına gittiğimde yaşandı. Açıkçası bu kısım için oldukça tedirgindim, hatta ülkemi belirtmeden bilet alabilirim umuduyla internetten bilet almayı tercih etmemiştim. Nitekim Ermenistan Futbol Federasyonu’nun sitesi bilet alırken sisteme kaydolmayı gerektiriyordu ve yüksek ihtimalle pasaport bilgisini de alacaklardı. Ama ben maça girememe ihtimalini göze alıp (çok da müthiş bir maç kaçırmayacağımı da bildiğimden) biletsiz şekilde maç günü stada gittim. Vazgen Sarkisyan Stadı’nın önündeki gişede bilet almak istediğimi İngilizce olarak söylediğimde benden pasaport veya resimli bir kimlik istemeleri karşısında kısa bir şok yaşadım. Bir an maça girmekten vazgeçmeyi düşündüm ancak bir cesaret gösterip kimliği gişedeki görevliye verdim. Kimliğin üzerindeki ay yıldızı ayan beyan görmesine rağmen bir kez daha Türk olduğumu söyledim, bundan dolayı bir sorun çıkar mı diye sordum. Görevli hiçbir sorun olmayacağını söyledi ve kimlik bilgilerimi girdikten sonra biletimi verdi. Bir sürü Ermeni’nin ve az sayıda turistin arasında maçı izledim. Stada girişte, maç esnasında ve çıkışta herhangi sorun yaşamadan maçı izleyebildim.

Ermenilerin bile çok ilgi göstermediği (stadyum kapasitesinin ancak yarısı kadar seyirci geldi) Ermenistan – Faroe Adaları maçında yaşadığım deneyimi ayrı bir yazıda paylaştım, onu da okumak isteyenler varsa buyursun.

Türk olduğumu söylediğim dördüncü yer, internetten ayarladığım özel turla Erivan çevresindeki 5 önemli yeri gördüğüm gündü. Pek muhabbete girmeyen şoförümüz ve gayet iyi İngilizcesi olan rehberimizle bütün bu yerlere giderken yolda birçok şeyden konuştuk. Rehberim her yeri oldukça detaylı bir şekilde bana anlattığı gibi benim yol üstünde görmek istediğim 2 yere de -anlaştığımız tur programı kapsamında olmamasına rağmen- uğrayıp oraları da gezdirdi. Ermenilerin 1915’te olanlara karşı bakış açısını değiştirmek gibi birşey sözkonusu olamaz, böyle bir niyetim de yoktu, yine de birçok konuyu samimi bir şekilde konuştuk, iki halk arasındaki benzerliklerden, devam eden savaşlardan, birçok şeyden konuştuk. Tur sonunda da son derece medeni bir şekilde birbirimize teşekkür ederek ayrıldık. Bir Ermeniyle bire bir konuşabilmek için bu turu özellikle tek başıma ayarlamıştım, çok da memnun kaldım bu deneyimden.

Son olarak bir Ermeniye Türk olduğumu söylemem Vernissage’daki hediyelik eşyacıların birinden duduk alırken oldu. Standart bir turiste her zamanki gibi malını pazarlamaya çalışan satıcı, ürününü övüp yaptığı indirimi anlatırken nereli olduğumu sordu. Ermenistan’daki son günüm olması, yukarıda anlattığım karşılaşmalarda bir sorun yaşamamamdan ötürü satıcıya Türk olduğumu söyledim (İspanyol veya İtalyan’ım deme ihtimalini gezi boyunca aklımda bulundurmuştum). Bir an sessizlik yaşandı, o da muhtemelen şaşırdı bir Türk gördüğüne -belki de açıkça Türk olduğumu söylememe daha çok şaşırdı-, sonra malını aynı şekilde övmeye devam etti. Sonunda parayı verip alışverişi tamamladığımda el sıkışıp ayrıldık.

Özetle benim Türk olduğumu bilen/öğrenen hiçbir Ermeni bana düşmanca bir tavır sergilemedi, bana hakaret etmedi, herhangi olumsuz bir durumla karşılaşmadım. Tabii ki her Ermeninin bu şekilde davranacağını garanti edemem, ancak ben Ermenistan’da bir Türk olmaktan yana bir sorun yaşamadım.

Erivan’da sokaklarda dolaşmak

Tabii ki en çok merak edilen konu Ermenilerin sokakta karşılaştıkları bir Türk’e nasıl tepki verdikleri konusudur sanıyorum. Nitekim internet ortamında bulunan az sayıda videonun bazılarında Ermenilerin Türklere çok soğuk davrandıkları görülüyor. Bunun sebeplerini tartışmak anlamsız, zannediyorum iki ülke halkı arasında daha geniş kapsamlı bir anlayış hali belki sınırlar açıldıktan ve aradan on yıllar sonra olacak, belki hiçbir zaman olmayacak. Ben Erivan’da dolaşırken gördüklerime dair kendi gözlemlerimi paylaşmak isterim.

Yukarıda ayrıntılı bir şekilde anlattığım durumlar haricinde nereli olduğumu söylemem gerekmedi. Birçok müzeye girdim, kimse nereli olduğumu sormadı. Şehrin kuzeyindeki Zafer Parkına ve batısındaki Soykırım Anıtı’na merkezden yürüyerek gittim. İnsanların genelde yürümeyi tercih etmediği bu yollarda hızlı akan trafiğe dikkat ederek yürüdüm ve bir sıkıntı yaşamadım.

Tabii merkezi yerlerde de çok sayıda üniformalı polis dolaşıyordu. Onlarla başımı derde sokmamak için dikkat ederek dolaştım, neyseki hiçbir polisle muhatap olmam gerekmedi. Özellikle Cascade civarında çok sayıda polis var, ama zaten oralarda çok turist gezdiği için ekstrem hareketler yapmadığınız müddetçe dikkat çekmez, dikkat çekmeyince de bir sorun yaşamazsınız diye düşünüyorum.

Bir de Kond Mahallesi’nden kısaca söz etmek isterim. Burası adeta Erivan’ın merkeze yakın gecekondu mahallesi gibi, bir çeşit İstanbul’un Tarlabaşı’sı denebilir. Dar ve yamuk yumuk sokaklardan oluşan, tek katlı evlerin çoğunlukta olduğu bir bölge. Burada da biraz dolaştım ve herhangi bir sorunla karşılaşmadım. Tabii gece vakti daha farklı durumlar olabilir, dikkatli olmakta fayda var.

Bunun haricinde Erivan caddelerinde birçok yerde çeşmelerle karşılaşacaksınız, güzel, içilebilir bir su akıyor. Bakkaldan şişe su almanıza gerek yok, yanınızda boş şişeler bulundurmanız yeterli.

Su sebili, Erivan, Ermenistan
Erivan’daki çeşmelerde gayet içilebilir sular akıyor

Ermenistan vizesi

Türkiye vatandaşlarının Ermenistan’a giderken vize alması gerekiyor. Bu vizeyi tabii ki Ermenistan Büyükelçiliğine başvurarak alamıyoruz, nitekim ülkeler arasında diplomatik ilişki bulunmadığı için Türkiye’de büyükelçilik de bulunmuyor. Bu nedenle elektronik vize veya kapıda vize almak suretiyle Ermenistan’a giriş yapılabiliyor. Elektronik vize alma sürecini bu yazıda anlattım. Kapıda vize benim çekindiğim bir konu açıkçası, ancak okuduğum başka yazılarda insanların çok da zorlanmadan kapıda vize alabildiklerini okumuştum. Ben bu riski almak istemediğim için elektronik vize yöntemini tercih ettim. İşlerin daha hızlı ilerlediğini söyleyebilirim, nitekim benim uçağımdan inen neredeyse herkes doğrudan pasaport kontrol kuyruğuna girdi. Kapıda vize bankosuna giden çok az insan vardı, bu yüzden bu kişiler kuyruğun en sonuna kaldılar.

Not: Yukarıda bahsettiğim vizeler sadece umuma mahsus (bordo) pasaport sahipleri için geçerlidir. Yeşil veya diplomatik pasaport sahipleri bu imkana sahip değiller, o yüzden Ermenistan’a gitmeleri gerekiyorsa başka bir ülkedeki Ermenistan misyonuna başvurarak vize almaları gerekiyor.

Ermenistan’ın tarihi

Ermenilerin uzun yüzyıllardır bu coğrafyada bulunduğunu biliyoruz. Ben çok uzatmadan kendilerini Urartularla özdeşleştirdiklerini, bu isimli futbol takımlarının bile bulunduğunu söyleyerek başlayabilirim. Sonrasında gelen yüzyıllarda önce farklı bağımsız devletler kursalar da, sonrasında Türklerin ve Farsların en son da Rusların egemenliğinde uzun süre de kendi devletleri olmadan yaşadılar. Bugünkü Ermenistan coğrafyasının yanında, Nahçivan, Dağlık Karabağ, Doğu Anadolu ve Kilikya denen Adana, Antakya yöresinde Ermeni topluluklar bulundu.

Urartu haritası, Erivan, Ermenistan
Urartu devletinin sınırları Van Gölü’nü, Urmiye Gölü’nü ve Doğu Anadolu’yu kapsıyormuş

1917’de yaşanan Ekim Devrimi’nin ardından eski Çarlık Rusyası topraklarında yaşayan diğer uluslar gibi Ermeniler de bağımsızlık mücadelesi vermişti. Ancak Bolşeviklerle aynı düşüncede olup ülkenin yeni Sovyet Rusyasına katılmasını destekleyenler de vardı. Sonunda devlet 1920’de Sovyetler Birliği’ne katıldı ve 1991’e kadar bu şekilde devam etti. 1991’de diğer Sovyet ülkeleri gibi bağımsızlığını ilan etti.

Bağımsızlığın ardından Dağlık Karabağ’daki Ermeniler, Azerbaycan topraklarında yer almak istemediler, bu da 1993’te Azerbaycan’la Karabağ savaşına neden oldu. Normalde Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne ait olan, Birleşmiş Milletler tarafından da bu şekilde tanınan Dağlık Karabağ bölgesini Ermeni güçler işgal etti, burada yaşayan Azeriler, yeni kurulan Azerbaycan devletinin içlerine göç etmek zorunda kaldılar. Bu esnada Hocalı’da olduğu gibi Azeri katliamları da yaşandı. Bununla birlikte günümüzdeki Azerbaycan topraklarında yaşayan Ermeniler de Ermenistan’a göç ettiler. Bölge biraz daha homojen bir etnik yapıya kavuştu.

Günümüze dek çeşitli siyasi krizler yaşasalar da Ermenistan Cumhuriyeti varlığını sürdürdü. Ermenistan’da yaşanmış en büyük krizde, 1999’daki parlamento baskınında meclis başkanı Karen Demirciyan, başbakan Vazgen Sarkisyan ve 6 milletvekili öldürüldü. Tıpkı Ukrayna gibi Rus yanlısı ve daha liberal başkanlar yer değişerek ülkeyi yönetmeye devam ettiler, 2018’de yönetimden memnun olmayan Batı yanlısı vatandaşların sokak gösterileri sonucunda başbakan Serj Sarkisyan istifa etti ve yerine AB yanlısı Nikol Paşinyan geldi.

Hepimizin bildiği gibi 2020 ve 2023’teki savaşların ardından Azeriler, Ermenilere büyük üstünlük sağladı, sonunda Karabağ’daki Artsakh Cumhuriyeti lağvedildi ve Azerbaycan, resmi olarak kendisine ait olması gereken topraklara fiilen de egemen oldu. Karabağ’daki yaklaşık 120 bin Ermeni, Ermenistan’a göç etti. Bölgede 30 yıldır süren dengesiz siyasi durum bu şekilde bir çözüme kavuşmuş oldu.

Bu durum Ermenistan vatandaşları arasında ciddi protestolara neden olsa da an itibariyle stabil bir yapı oluştu. Yine de AB yanlısı başbakan Nikol Paşinyan’ın uzun süre ülkenin başında kalması pek olası görünmüyor, nitekim eski Sovyet coğrafyasında Rusya’dan uzaklaşıp Batı’ya yanaşanların sonunun pek iyi olmadığını Ukrayna örneğinde yakınen görüyoruz. Günümüzde Ermenistan, 3 milyon nüfuslu küçük bir ülke olarak, Azerbaycan ve Türkiye’yle sınırların kapalı olması neticesinde sadece Gürcistan ve küçük bir sınırı bulunan İran üzerinden dünyaya açılabiliyor ve maddi açıdan oldukça sıkıntılı bir durumda. Türkiye ve Azerbaycan’la arasını bir şekilde düzeltip normalleşmeden de ekonomik istikrara kavuşabilecek gibi görünmüyor. Paşinyan da ülke içindeki tepkilere rağmen Azerbaycan ve Türkiye’yle normalleşme adımlarını atmaya çalışıyor.

Ermenistan dini

Ermenilerin çok büyük kısmı Apostolik veya Ortodoks Hıristiyan inancına sahip. Katolik Ermeniler de bulunuyor ama azınlıktalar. Dünyada Hıristiyanlığı bir devlet dini olarak kabul eden ilk ulus olmakla övünüyorlar. MS 301’de kral III. Tiridatis’in Hıristiyanlığı ülke olarak kabul etmesiyle dünyada ilk olmuşlar. Tiridatis’i Hıristiyanlığa ikna eden, Krikor Lusareviç adlı bir şahısmış (İngilizce’de St. Gregory the Illuminator adıyla da geçiyor). 14 yıl boyunca Khor Virap’taki karanlık bir kuyuya atılmış, ancak yarattığı mucizelerle hem kendini kurtarmış hem de Tiridatis’le birlikte bütün Ermenileri Hıristiyan yapmıştı. Ermenistan’daki önemli bütün dini yapılarda Krikor Lusareviç’le ilgili bir hikaye bulunuyor.

Khor Virap, Ermenistan
Khor Virap, Ermeni Hıristiyanlığının en önemli yerlerinden

Günümüzde Ermeni halkı, diğer eski Sovyet ülkeleri gibi SSCB’nin dağılmasının ardından

Bununla birlikte Ermenistan’da farklı Hıristiyan mezheplerine mensup kişiler, Ezidi, Pagan ve Müslümanlar da bulunmakta. Zaten Erivan’da bulunan Gök Camii 18. yüzyılda Azeriler tarafından yapılmış. Tabii Karabağ Savaşı’yla Erivan’daki Azeriler gitmiş, İran’dan gelen göçlerin ardından bu camiyi İranlılar kullanmaya devam ediyorlar.

Ermenistan parası

Ermenistan’ın para birimi Ermenistan Dramı olarak bilinen para. Kısaltması AMD. Dram kelimesi Yunanca’daki drahma ve Arapça’daki dirhem‘le aynı kökenden geliyor, direkt olarak “para” demek. Şu an tedavülde kağıt para olarak 2018’de basılan seri bulunuyor. Bozuk paralar ise 50, 100, 200, 500 Dram şeklinde tedavüldeler.

Bozuk Ermeni dramları, Erivan
Bozuk Ermeni dramları

Şu an tedavülde olan Ermenistan Dramı banknotlarının ön yüzlerinde daha çok Ermeniler açısından kıymetli bulunan sanatçıların fotoğrafları bulunuyor, örneğin en çok elinize geçecek 1000 Dram’da şair Peruyr Sevak’ın veya 5000 Dram’da William Saroyan’ın resimlerini göreceksiniz.

Doğal olarak Türkiye’deki döviz bürolarında Ermenistan Dramı bulamayacaksınız. Ermenistan’da yanınızda Euro veya Amerikan Doları bulundurmanız halinde rahatça para bozdurabilirsiniz. Hem döviz bürolarında, hem de SAS gibi bazı süpermarketlerdeki ilgili bölümlerde para bozdurmak mümkün.

Ermenistan bayrağı

Kırmızı, mavi ve turuncu renklere sahip Ermeni bayrağındaki renklerin anlamı farklı şekillerde değerlendiriliyor. Bir yoruma göre kırmızı ülkenin bağımsızlık mücadelesini, mavi özgürlük ve barışı, turuncu ise bereketli toprakları ve çalışkanlığı simgeliyor.

Artık var olmayan eski Dağlık Karabağ’ın (Artsakh) bayrağı da Ermenistan bayrağının neredeyse aynısıydı. Aynı bayrağın sol başında kesik bir kısım vardı sadece, bu da ana vatan olarak gördükleri Ermenistan Cumhuriyeti’nden ayrı ama bir yandan da aslında aynı olduklarını simgeliyordu. Tabii ki anavatanlarıyla birleşmeleri mümkün olmadı ve bu topraklar Ermenistan’a değil, Azerbaycan’a katıldı.

Ermenistan dili

Ermeni dili, tıpkı komşu coğrafyalarda konuşulan Farsça ve Kürtçe gibi Hint-Avrupa dil ailesine ait. İçinde bizim de tanıdığımız Türkçe, Arapça ve Farsça kökenli çok sayıda kelime barındırıyor. En basitinden tavladaki düşeş gibi bütün sayılar bizim de bildiğimiz şekilde söyleniyor. Bunun dışında Sovyet etkisinden ötürü günümüz Ermenistan’ında Rusça sözcükler de dilde yer alıyor.

Ancak Ermenice’de bir Doğu ve Batı Ermenice ayrımı bulunuyor. Günümüzde İstanbul’da ve diğer ülkelerde yaşayan Ermeniler Batı Ermenicesi, Ermenistan’da yaşayanlar Doğu Ermenicesi konuşuyor. Okuduğuma göre her ne kadar bu dilleri konuşan insanlar birbirlerini anlayabiliyor olsalar da iki kol arasında kayda değer farklar varmış.

Mesrop Mashtots heykeli, Matenadaran, Erivan, Ermenistan
Ermeni alfabesinin başöğretmeni Mesrop Mashtots’un Matenadaran önündeki heykeli

Bunun dışında Ermenice, dünyada kendine ait bir alfabeyle yazılan az sayıda dilden bir tanesi, tıpkı komşuları Gürcistan’ın Gürcü alfabesi gibi. Bu konu Ermenilerin en gurur duyduğu olaylardan bir tanesi. 36 harfli Ermenistan alfabesine dair daha ayrıntılı bilgileri Erivan’daki Matenadaran’da alabilmek mümkün.

Türkiye referansları

Ermenilerin tarihiyle biz Türklerin tarihi son derece iç içe geçmiş demekte yanlış birşey yok sanırım. Nitekim yüzyıllarca bugünkü Türkiye topraklarında hem başka ülkelerin tebaası olarak, hem de Osmanlı vatandaşı olarak yaşamış Ermenilerle aramızda doğal olarak çok sayıda ortak nokta olduğunu söyleyebilirim.

Günlük hayat pratiklerinden yola çıkacak olursak öncelikle bizim bildiğimiz tavla oyununun Ermenistan’da da çok yaygın olduğunu söyleyerek başlayabilirim. Hediyelik eşya dükkanlarında bizim bildiğimiz tavla setleri setleri satılıyor. Sadece pulların yerleştirildiği kısımlardaki oluklar bizim Türkiye’de bildiğimizden daha farklı, onun dışında kuralları hep aynı olan oyun Ermenistan’da da çok yaygın. Ermenice’de “nardi” deniyor. Bunun dışında her ne kadar Türk kahvesi demek istemeseler de bildiğimiz Türk kahvesinin Ermenistan’da da çok içildiğini, bizzat jazva, yani cezvelerle pişirildiğini söyleyebiliriz.

Ermeni kebap restoranı menüsü, Erivan, Ermenistan
Ermenistan’da menüleri rahatça okuyabilirsiniz

Bunun dışında gittiğim restoranlarda çok gördüğüm bir durum olarak, yemek kültürünün de çok yakın olduğunu söyleyebilirim. Özellikle Doğu ve Güney yemeklerinin, kebap kültürünün Ermenistan’da da bulunduğunu gözlemledim. Tabii bunda Suriye, Lübnan gibi ülkelere göç etmiş Ermenilerin etkisini yadsıyamayız. Ancak bir menüye baktığınızda yemeklerin en az yarısını tanımanız çok mümkün. “Anteb” adlı bir restoranda akşam yemeği yedim mesela, menüdeki tüm yemekler bildiğim yemeklerdi, salatalarsa daha çok Lübnan ve Ürdün gibi ülkelerde gördüğüm Arap mutfağına aitlerdi. Geri kalan bütün kebapları biz de aynen o şekilde adlandırıyoruz.

Müzelerde gezerken göreceğiniz bazı şehir isimlerinin bizim Türkçe’de kullandığımız isimlerle fonetik olarak aynı olduğunu gördüğünüzde şaşırmayın. Bazılarını biz de Ermenice’den almış olabiliriz. Mush (Muş), Marash (Maraş), Bitlis, Van, Alashkert (Eleşkirt) gibi çok sayıda şehrin ismini ortak şekilde telaffuz ediyoruz. Çeşitli alkollü içecek ve sigara isimlerinde direkt bizim Türkiye şehirlerinin ismini veya eski isimlerini görebilirsiniz. Örneğin Ermenistan’da aldığım bir şarabın adı Tuşpa’ydı (Van yakınlarındaki antik Urartu başkenti). Veya Ahtamar (Akdamar) marka sigaralar, Kilikia (Kilikya, Adana’nın da bulunduğu bölgenin eski adı) marka biralar satılıyordu.

Tabii şehir ve bölgelerden bahsetmişken Ermenilerin ortak hafızasında en çok yer eden yerin hiç kuşkusuz Ağrı Dağı yani Ararat olduğunu söylemek gerekir. Bu isimle çok ünlü bir konyak markasının olmasının yanında aynı isimli sigara ve bira da var. Bunun dışında dükkanlarda, mekanlarda birçok yerde Ararat adını sıkça görebiliyorsunuz. Hatta Erivan’ın en ünlü ziyaret noktası olan Cascade bile, direkt Ağrı Dağı manzarasına bakacak şekilde düzenlenmiş. Erivan şehir merkezi, Türkiye sınırına 20 kilometre, Ağrı Dağı’nın zirvesine ise 40 kilometre kadar bir mesafede ve o görkemli dağın zirvesi, Erivan’dan veya Türkiye sınırının dibinde bulunan Khor Virap gibi yerlerden bulutsuz, sissiz günlerde rahatlıkla görülebiliyor. Ülkeye giriş ve çıkışlarda pasaportlara vurdukları mühürde bile Ağrı Dağı silüeti var. Nuh efsanesinden dolayı kutsal gördüklerinden ötürü Ermeni kültüründe Ağrı Dağı’nın başka hiçbir şeyin olmadığı kadar önemli bir yeri var.

Ararat Konyak Fabrikası, Erivan, Ermenistan
Erivan’daki Ararat konyak fabrikası, turistlerce gezilebiliyor

Zaten William Saroyan’ın öykülerinde de çok gördüğüm bir şeydi, Ermenilerin küçüklerin duymasını istemedikleri konuları konuşurken Türkçe, hatta Kürtçe kullanmaları. Günümüzde özellikle Batı Ermenisi diyebileceğimiz özellikle Arap ülkelerinde yaşayan Ermenilerde, veya yaşı ileri Ermenistan Ermenilerinde hala Türkçe bilenlerle karşılaşmak mümkün. Tabii ki Ermenistan’daki Ermeniler Sovyet yıllarında daha çok Rusça’dan etkilendikleri için günümüzdeki dillerinde bazı sözcüklerin Rusça’dan kalması normal bir durum.

Bütün bunlara baktığımız zaman “Ermeniler bizim topraklarımıza göz dikmiş, dikkatli olmak lazım” denebilir mi emin değilim. Kuşkusuz atalarının yaşadığı topraklarda bugün yaşıyor olmak isterlerdi, ama biraz dünyayı takip eden, biraz objektif düşünebilen Ermenilerin artık geçmişe takılmamak gerektiğine, tıpkı bizler ve dünyanın bütün ülkelerinin vatandaşları gibi kendi kısıtlı ömürlerinde huzurlu ve mutlu bir hayat yaşamaktan başka bir gayeleri olmadığına inandıklarına inanıyorum. Nitekim her ülkenin başkasının toprağında ecdatlarından kalma hatıraları var ve intikamcı bir yaklaşım, dünyayı ancak ve ancak daha yaşanmaz bir hale getirecektir, ben de buna inanıyorum.

Sovyet etkisi

Elbette her eski Sovyet ülkesi gibi Ermenistan’da da Sovyetik diyebileceğimiz birçok şey var. Sadece Erivan’da biraz dolaşmak bile bunları görmeye yeter. Geniş bulvarları, devasa meydanları olan bir şehir. Bütün eski Doğu Bloğu ülkelerinde olduğu gibi 2. Dünya Savaşı’nı anan bir parkı ve içinde kocaman bir heykeli var. Her ne kadar şehir her tarafındaki modern konut inşaatlarıyla farklı bir yüze bürünse de merkeze uzak olmayan bazı mahallelerinde Sovyetik bloklarda yaşamaya devam ediyor insanlar. Toplu taşımada bile Sovyetler döneminden kalma metro ve çok eski troleybüsleri görebiliyoruz. İnsanlar yabancı dil olarak İngilizce bilse de Rusça bilen daha çok. Havaalanında anonslar Ermenice, İngilizce ve Rusça olarak 3 dilde yapılıyor.

Mother Armenia heykeli, Zafer Parkı, Erivan, Ermenistan
Mother Armenia, tam Sovyetik cinsten bir heykel

Ancak ülke olarak bu geçmişten uzaklaşıp Batı’ya yüzlerini döndüklerini düşünüyorum. Erivan’da Rusça tabela görmek bayağı zor mesela, buna çok şaşırdım. Komitas’da gördüğüm ünlülerin mezarlarında, eskiden Ermeni alfabesinin yanında Kiril alfabesiyle yazılıyormuş rahmetlilerin isimleri. Yakın zamanda ölenlerin mezar taşlarında Kiril yerine Latin alfabesinin kullanıldığını gözlemledim. Bu da ülkenin Sovyet geçmişinden uzaklaşmak istediğinin net bir kanıtı olarak göründü benim gözüme.

Ancak bu işlerin kolay değişmeyeceğini biliyoruz hepimiz. Gördüğüm pek çok eski Sovyet ülkesi, Sovyet geçmişini çok kötü şekilde anıp yüzünü batıya dönmeye çalışsa da bunun hiç kolay olmadığını yaşayarak görüyor. Ermenistan için de aradan yıllar da geçse, Sovyet yıllarını yaşamış insanlar aramızdan ayrılsa bile ülkenin günlük rutinlerine sinmiş etkiler çok uzun yıllar var olmaya devam edecektir diye düşünüyorum.

Müzeler

Çok ilginç bir şekilde birkaç istisna hariç bütün müzelerin giriş ücreti 2024 Kasım itibariyle 1500 Dram. Bunda bir standardizasyona gidildiğini öğrendim. Ulusal Müze gibi birkaç tanesi haricinde hep 1500 Dram giriş ücreti vardı. Bunun dışında gittiğim bütün müzelerde yeterince İngilizce açıklama vardı, Ermenice bilmememden ötürü bir sıkıntı yaşamadım. bunu da belirtmek isterim.

Erivan’da çok sayıda ev müzesi olduğunu söyleyebilirim. Önemli bir şahsiyetin yaşadığı evin müze yapılması veya başka bir evde o ortamın oluşturulmasıyla ortaya çıkan müzelerde, büyük çoğunlukla Sovyet Ermenistanı’nın çok önemli sanatçılarının anısı yaşatılıyor.

Müzelerde dikkatimi çeken bir diğer nokta ise, gittiğim neredeyse her müzede, her ören yerinde, kısacası Ermenilerin tarihine dair herhangi bir referansı bulunan her yerde kalabalık çocuk grupları bulunuyordu. Okul gezileri sayesinde yeni nesillerine kendi tarih anlatıları ve de değerli buldukları kişilerle ilgili her türlü bilgiyi genç yaşta vermeye çalıştıkları çok açık. Ermenistan’ın gördüğüm en milliyetçi ülkelerden biri olduğunu söyleyebilirim.

Son sözler

Tekrar etmem gerekirse Ermenistan’da gezerken hiçbir zaman tedbiri elden bırakmayın. Benim başıma hiçbir kötü olay gelmedi, Türk olduğumu öğrenen kişiler düşmanca bir tavır sergilemedi, hiçbir dükkanda “köpekler ve Türkler giremez” gibi yazılar görmedim. Yine de Türk olduğunuzu açıkça belli edecek hareketler yapmazsanız rahat bir kafayla Erivan’ı ve Ermenistan’ın diğer yerlerini görebilirsiniz. Nitekim Ermenilerin çok hassas olduğu soykırım mevzusunun yanına bir de Dağlık Karabağ’ın muhtemelen sonsuza dek kaybedilmesi de eklenince milliyetçi Ermenilerin bir Türkle karşılaştıklarında ne yapacaklarını kestirmek gittikçe güçleşiyor. Yine de sizler bizler gibi insan olan, hayatta kalma, güzel yaşama dışında başka bir dileği olmayan Ermenilerin çoğunlukta olduğuna ben inanıyorum.

Özetle söylemek gerekirse, gezmeye meraklı bir beyaz yakalıyım. Üniversiteyi bitirene kadar hiç yurt dışına çıkmadıysam da, sonrasında elimdeki imkanları olabildiğince kullanmaya çalışarak 40'tan fazla ülkeye gittim. Ülkeleri sokaklarında yürüyerek, bütün müzelere ve tarihi yerlere gitmeye çalışarak, az konuşarak, az yiyip içerek, çok yürüyerek, erken kalkıp erken yatarak gezmeyi severim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir