Mostar’da Gezilecek Yerler
Son güncelleme tarihi: 19 Haziran 2024
Tıpkı Saraybosna gibi Mostar da 90’larda çocuk olanların aklına kazınmış bir görüntünün, o muhteşem köprünün bombardımanlar sonucu yıkıldığı anların talihsiz kahramanı olmuş bir yer Bosna Hersek’te. Savaşın en yoğun yaşandığı şehirlerin başında geldiği için 1995’te, yani artık ateşkese varılıp barış anlaşması imzalandığında şehrin her yeri, özellikle tarihi merkezi harabeye dönmüş, o güzelim köprü de yıkılmış vaziyetteydi.
Aradan 30 yıl geçti. Bugün Mostar aralarında Türkiye’nin de bulunduğu başka ülkelerin desteğiyle büyük ölçüde restore edilmiş ve hak ettiği şekilde Bosna Hersek’in en turistik yerlerinin başındaki yerini almış. Dünyanın her yerinden insanların geldiği bir şehir haline gelmiş. Ancak Saraybosna’dan farklı olarak savaşı anımsatan binaların bazıları hiç dokunulmadan bırakılmış, Never Forget ’93 yazıları duvarlara yazılmış, dolayısıyla şehrin sokaklarında gezerken tüyler ürpertici anıları kendiniz yaşamamış olsanız bile içinizde bir yerlerde hissedeceksiniz.
2017’deki ilk gidişimde çok etkilendiğim halde ancak yarım gün geçirdiğimden bir yazı yazmak istemediğim Mostar’a, ikinci gidişimin ardından artık birşeyler yazmaya hakkım var diye düşünüyorum. Adım başı Türkle karşılaştığınız bu şehirle ilgili hem yazılı hem de görsel yüzlerce kaynak var, yine de 2 farklı zamanda yaptığım gözlemleri bir araya getirerek kendimce bir yazı ortaya çıkarmaya çalıştım.
Yazıdaki sayısal bilgiler 2024 Mart itibariyle geçerlidir. Ben gittiğimde bir KM (Konvertibl Mark) yaklaşık 18 TL’ye eşitti. 1 KM de bildiğiniz gibi sabit kurla yaklaşık 50 cent yapıyor.
- Mostar’a nasıl gidilir?
- Mostar tarihi
- Mostar’da gezilecek yerler
- Mostar’da hava durumu
- Mostar yakınlarındaki ziyaret noktaları
- Mostar’daki bölünmüşlük
- Son sözler
Mostar’a nasıl gidilir?
Mostar, ülkenin güneyindeki Hersek bölgesinde yer alıyor. Bosna Hersek’in en büyük 5. şehri konumunda olduğu için ülkenin önemli kara ve demir yolları buradan geçiyor, dolayısıyla ulaşım rahat diyebilirim.
Saraybosna’dan Mostar’a gidiş
Bosna turu kapsamında ülkeye gidenler, çok büyük ihtimalle Saraybosna’dan Mostar’a da gitmenin yolunu arayacaktır. Saraybosna’dan 135 km mesafede bulunan Mostar’a hem otobüsle, hem de trenle kolayca gidebilirsiniz. Saraybosna-Mostar tren yolculuğundan ayrı bir yazıda daha uzunca bahsettim, daha fazla detay isteyenler orayı da okuyabilir. Şu kadarını belirteyim ki Saraybosna tren istasyonunda günde iki defa karşılıklı tren seferi yapılıyor ve yolculuk 2 saatin biraz üzerinde sürüyor. Dünyanın en güzel manzaralı tren yolculukları arasında gösterilen Saraybosna-Mostar tren yolculuğunu imkanınız varsa deneyin, nitekim sadece ulaşım açısından değil, başlı başına farklı bir deneyim sunduğu için bu yolculuğu not etmek isterim.
Ancak günde sadece 2 tren seferi olması nedeniyle zamanlama açısından otobüs yolculuğunu da önerebilirim. Nitekim havanın aydınlık olduğu neredeyse her saatte otobüs bulabilirsiniz. Saraybosna otobüs garından veya internetten bilet almanız mümkün. Autoprevoz-Bus Mostar şirketi başta olmak üzere çeşitli şirketler bu hatta çalışıyor. Buskarta sitesinden seferleri kontrol edebilirsiniz. Açıkçası bu yolculuk da en azından tren yolculuğu kadar güzel manzaraları görmenize imkan verecek, bunu da denemenizi öneririm. Yolculuk 2.5-3 saat arası sürüyor. Otobüs yolculuğuyla ilgili diğer bir notum da şu, Mostar’da doğu ve batıda olmak üzere iki tane ana otobüs istasyonu var. Otobüslerin çoğu doğuda kalan, tren istasyonunun bitişiğindeki gardan hareket ediyor olsa da özellikle internetten bilet alırken hangi istasyona aldığınıza dikkat etmenizi şiddetle öneririm.
Başka şehirlerden Mostar’a gidiş
Hem şehrin konumu, hem de eski Yugoslav coğrafyasında mesafelerin yakınlığından ötürü Saraybosna haricinde birçok şehirden de Mostar’a birçok direkt otobüs seferi bulabilirsiniz. Ben Mostar’a ilk geldiğimde Dubrovnik‘ten gelmiştim mesela. Ama ülke içinde Zenica, Banja Luka, Tuzla gibi şehirlerden, komşu ülkelerden de Zagreb, Split, Podgorica, Kotor ve Budva ile ta Belgrad‘dan direkt seferler bulunabiliyor. Yalnız bütün bu yolculuklar için internetten bilet bulamayabilirsiniz, bulunduğunuz şehrin otobüs garına gidip konuşmanızı tavsiye ederim. Bir de mesafeler kısa olsa da Balkanlardaki sorunlu sınır geçişlerinden ötürü yolculuk süreleri beklediğinizden uzun olabilir, aklınızda olsun.
Yeni yeni popülerleşmeye başlayan Mostar Uluslararası Havaalanı‘na Avrupa’nın şimdilik belirli şehirlerinden uçuşların yapıldığını, belki de yakın bir gelecekte buraya Türkiye’den bile direkt uçuşların başlayabileceğini düşündüğümü de ekleyeyim, nitekim burası Türkiye’den gelen turistlerin en çok ziyaret ettiği Balkan şehirlerinden bir tanesi konumunda.
Mostar tarihi, Bosna Savaşı ve günümüzdeki durum
Mostar nehirlerin birleştiği stratejik konumundan ötürü tarihin eski devirlerinden beri insanların yerleştiği bir şehirmiş. Tarihsel olarak Hum denilen bölgedeymiş ve burada Hırvat ve Sırp kökenli krallıklar bulunmaktaymış. 15. yüzyılda Osmanlı’nın Bosna topraklarına katılmasıyla birlikte bölgede Osmanlı hakimiyeti yerleşmiş. Hersek Sancağının bir parçası olan bölge, tıpkı Bosna topraklarının kalanında olduğu gibi yavaş yavaş Müslümanlaşmaya başlamış. Hatta Osmanlı döneminde burası Köprühisar adıyla anılıyormuş. Mostar Köprüsü ve diğer camiler bu yıllarda inşa edilmiş. Ancak elbette Hırvat ve Sırplar bölgede yaşamaya devam etmiş.
1878 Berlin Anlaşması’yla Osmanlı’nın Bosna-Hersek topraklarında fiili hakimiyetini kaybetmesiyle birlikte bölgede Avusturya-Macaristan egemen olmuş. Bu dönemde yapılan ve günümüze dek bir şekilde gelebilen Hotel Neretva gibi yapılarda bu mimari etkiyi fiziksel olarak da görebiliyorsunuz. Sonrası malum. 1908’de Avusturya-Macaristan’ın Bosna’yı ilhakı, Veliaht Prens Franz Ferdinand’ın Saraybosna’da öldürülmesi ve 1. Dünya Savaşı, arkasından Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı devri ve 2. Dünya Savaşı geliyor. Nazi işgaline uğrayan ve şiddetli çatışmaların yaşandığı yerler arasında Mostar da var. Hatta Nazilerin yerel işbirlikçisi olan Hırvat milliyetçisi Ustaşalar burayı bir süre kontrol etmişler.
Savaş sonrasında ise Sosyalist Yugoslavya devleti kuruluyor Tito önderliğinde. Mostar bu yıllarda da üç büyük etnik grubun kayda değer nüfusa sahip olduğu bir şehir olmayı sürdürmüş. Şehirde çeşitli sanayi kolları ve turizm gelişmeye başlamış.
Tito 1980’de ölüp ülke giderek etnik gerilimlerin hissedildiği bir barut fıçısına dönmeye başladığında Mostar’da da kötü şeylerin yaşanması maalesef kaçınılmazmış gibi geliyor şimdi dışarıdan bakınca. Çünkü 1991 yılında şehrin %35’i Boşnak, %35’i Hırvat, %20’ye yakını ise Sırplardan oluşmaktaydı. Yani Bosna Hersek’in o çok kültürlü yapısının belki de nüfusa en net yansıdığı yer burasıydı. 1992’de savaşın başlamasıyla burada da çatışmalar da başladı. Önce Sırplara karşı Hırvat ve Boşnaklar birlikte savaşıp Sırpları mağlup ettiler. Ancak sonrasında Hırvat ve Boşnaklar arasında çok şiddetli bir başka savaş başladı. Şehrin merkezi bir kez daha korkunç bir kuşatmaya maruz kaldı. Hırvatların topçu ateşiyle Mostar Köprüsü 9 Kasım 1993’te yıkıldığında, şehirdeki bir sürü köprüden ayakta kalan son köprülerden biriydi.
1995’teki Dayton Barış Anlaşmasından sonra savaş biti ve Mostar’ın demografik yapısı, savaş öncesine göre oldukça değişti. Sırplar neredeyse tamamen Mostar’ı terk etti. Şehirde kalan Boşnak ve Hırvatlar nehrin iki yakasına çekildi diyebiliriz. Günümüzde şehrin doğusu ve nehrin etrafında kalan bölüm Müslüman Boşnakların, batısı ise Katolik Hırvatların çoğunlukta bulunduğu yerler haline gelmiş. Yıllar içinde restorasyonlarla şehir yeniden eski haline yakın bir hale getirilmiş. Her ne kadar turistik değerlerin neredeyse tamamı nehir kenarında, Boşnakların çoğunluk olduğu yerlerde olsa da Hırvat çoğunluklu bölgede de çeşitli görülebilir yerler bulunuyor. Aşağıda hepsine değinmeye çalışacağım.
Mostar’da gezilecek yerler
Mostar Köprüsü (Stari Most)
Yukarıda da birkaç sefer değindiğim gibi Mostar demek, Mostar Köprüsü demek. Şehrin simgesi, Balkanlardaki bütün Osmanlı eserlerinin belki de en güzeli olan Mostar Köprüsü, veya halkın verdiği isimle Eski Köprü, 2004’te aralarında Türkiye’nin de bulunduğu finansman sayesinde yeniden inşa edildi. Bu iş için de köprünün yıkılmasıyla nehre düşen orijinal taşlardan da yararlanıldı. Gezdiğim yerlerde birçok köprü görmüşümdür, ancak Mostar Köprüsü kadar içinde bulunduğu doğayla iç içe geçebilmiş ve manzarayı tamamlayabilmiş bir köprüye rastlamadım diyebilirim.
Mimar Sinan’ın öğrencisi olan Mimar Hayrettin‘in 1566’da yaptığı bu köprü oldukça küçük aslında, sadece 29 metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğinde. Ancak uzaktan bakıldığında bile rahatça fark edilen V şekli burayı bayağı enteresan bir hale getiriyor. Uzunluğuna nazaran son derece dik bir çıkışı var ve taşlar da iyice aşındığı için kayıp düşmek çok olası. Bu nedenle insanların rahat adım atabilmeleri için yatay taşlar yerleştirilmiş.
Köprünün iki tarafındaki kuleler de köprünün parçası diyebiliriz. Tara ve Halebiye adındaki bu iki kule, köprü muhafızları için yapılmış. Zaten şehrin adı da buradan geliyor, mostari, köprü muhafızları anlamına geliyor. Altında akıp giden Neretva Nehri’nden yaklaşık 20 metre yüksekte bulunan bu köprüden aşağı atlama olayı da bir gelenek haline gelmiş. Yörenin gençleri arada bir etraflarına bir turist grubu toplayıp bu atlayışı gerçekleştiriyor. Turistlerden 3-5 ne koparırlarsa bahşiş topluyorlar bunun sonrasında. Tara Kulesi’nde bulunan Mostar Köprüsü Müzesi‘ni ise maalesef açık yakalayamadığım için ziyaret edemedim, köprünün tarihiyle ilgili bilgiler veriliyormuş bu müzede. Halebiye Kulesi’nin olduğu tarafta yolun sağındaki küçük “Don’t Forget ’93” (93’ü unutma) yazan küçük taşı da görmeden geçmeyin. Köprünün hemen altındaki nehir kıyısı bölgesinde bekleyen botlara binip nehirde küçük bir gezinti yapabilmeniz de mümkün.
Mostar Köprüsü manzaraları
Mostar Köprüsünün en güzel manzaralarını yakalayabilmeniz için birkaç seçenek mevcut. Öncelikle Kujundžiluk sokağı üzerindeki UNESCO tabelasının olduğu yer var. Sonrasında Koski Mehmet Paşa Cami’nin bahçesi ve diğer tarafta, nehir kenarına indiğiniz yerdeki manzaralar son derece güzel. Ben biraz daha az bilinen bir nokta olarak caminin biraz gerisinde bulunan dükkan bölgesinin içinden geçerek ulaşacağınız balkonumsu yeri tavsiye ederim. Hem kalabalık değil, hem de köprüyü gayet net bir şekilde görebiliyorsunuz. Šećerlook diye bir kafe varmış burada, o şekilde bulabilirsiniz.
Old Town, camiler ve konaklar (Stari Grad)
Mostar’ın eski şehir merkezi kesinlikle göreceğiniz en güzel Old Town‘lardan bir tanesi. Ciddi restorasyonlardan geçtikten sonra turistlerin akınına uygun hale gelen merkezde birçok restoran ve hediyelik eşya dükkanı arasında taş sokaklarda dolaşmak çok keyifli. Buradaki restoranlarda malum köfte (ćevapčići) ve pljeskavica adlı benim çok sevdiğim hamburgerimsi devasa türevlerini, ayrıca nehirden çıkarılan balıkları bence makul fiyatlara yiyebilirsiniz. Ayrıca Kujundžiluk (Kuyumcular) sokağında çok sayıda bakır işi hediyelik eşya dükkanı bulabilirsiniz. Yalnız bu kadar turistik olmasına rağmen halen birçok yerde sadece nakit kabul ediliyor, bu yüzden yanınızda yeterince Bosna Hersek Konvertibl Markı bulunmasına dikkat edin.
Yukarıda değindiğim gibi Koski Mehmet Paşa Cami, köprü manzarası nedeniyle son derece revaçta. 1618’de yapılan ve savaştan sonra Türkiye tarafından restore edilen bu küçük camiye ve minaresine çıkış ücreti 14 KM. Sadece köprü manzarası görmek isteyenler için caminin iç kısmına giriş ücreti ise 8 KM. Eğer niyetiniz yoksa da caminin dışında kalan avluya girebilir, en azından şadırvandan yanınızdaki şişeleri suyla doldurabilirsiniz diyeyim.
Karađozbegova (Karagöz Bey) Cami, Mostar’ın en büyük camisi. 16. yüzyılda Mimar Sinan’ın yapmış olduğu düşünülen cami duvarlarında kurşun delikleri görülebiliyor. Caminin hemen yanında bulunan mezarlık alanı, savaşla ilgili hikayesiyle anmaya değer. Burası, zamanında ünlü Boşnak şairi Osman Đikić‘in mezarının olduğu bir parkmış. Ancak savaş yıllarında çok büyük bombardımanlar nedeniyle mezar hasar görmüş. Daha da önemlisi, ölülerini kuşatma altındaki kentten çıkaramayan halk, bu parkın içine gömmüş ve burası da şehrin göbeğinde bir başka mezarlık haline gelmiş. Mostarlı Boşnaklar’ın yaşadığı sıkıntıları en net gösteren işaretlerden biri de bu bence.
Karagöz Bey Cami’nin sokağının ilerisinde Muslibegović Evi adında bir konak var. Tipik bir Osmanlı evinin hem dışarıdan hem de içeriden neye benzediğini gösterme konusunda çok iyi bir örnek olan bu ev, Nisan’dan Ekim’e kadar turistlerin ziyaretine açık. Ben bu tarihe denk gelemediğim için göremedim. Buna benzer bir başka ev de Bišćevića Kuća (Bišćević Evi). Bu da Kujundžiluk Sokağında korunmuş bir Osmanlı evi.
Eğri Köprü (Kriva Ćuprija)
Hepimiz Mostar Köprüsü’nü biliyoruz ama en az onun kadar güzel, benzer bir yapıda bir köprü daha var Mostar’da. O da Eğri Köprü adıyla biliniyor, İngilizcesi Crooked Bridge. 8 metrelik çok daha küçük bir köprü ve Neretva’ya akan Radobolja Çayının üzerinde bulunuyor. Burada su eğimli bir alanda, çok hızlı akıyor, bu yüzden bu köprünün etrafındaki manzara da çok etkileyici. Daracık çayın etrafında birbirine çok yakın duran restoranlar, alttan akan su ve bu iki yakayı birbirine bağlayan köprüyle müthiş kendine özgü bir manzara oluşturuyor. Burayı da muhakkak görürsünüz zaten dolaşırken.
16. yüzyılda Osmanlılar tarafından yapılan bu köprü de restore edilmiş. Her ne kadar savaşta büyük hasar görmüş olsa da, 1999’daki sel felaketinde yükselen sular nedeniyle çökmüş ve 2002’de orijinaline sadık şekilde yeniden yapılmış.
Savaş ve Soykırım Kurbanları Müzesi
Saraybosna’da çok sayıda müze var savaşa dair. Mostar’da da bu konseptte birkaç tane bulunuyor. Bunlardan en etkileyici olanı herhalde Srebrenica Soykırımını temel alan, ancak genel olarak savaş yıllarında Boşnaklara yapılanları anlatan Savaş ve Soykırım Kurbanları Müzesi (Museum of War and Genocide Victims). Bu müzede genel itibariyle 1992’den 95’e kadar süren savaşta yaşanan katliamların hikayeleri, savaşta ölen veya hayatta kalanların bireysel hikayeleri ve eşyaları, Srebrenica ve diğer toplu katliamlarda yaşananlar ve esir edilerek kamplarda tutulanların hikayeleri aktarılıyor. Ayrıca Lahey’deki Uluslararası Savaş Suçları mahkemesinin aldığı kararlarla ilgili detaylar, Ratko Mladić, Radovan Karadžić gibi figürlerle ilgili bilgiler veriliyor. Ayrıca o dönemki yaşam koşullarına dair bilgiler ve bazı eşyalar da sergileniyor. Bu yönüyle Saraybosna’daki Ulusal Müze’yi hatırlatıyor. Müzenin en alt katında da bir sığınak bulunuyor, sığınaklardaki yaşam koşulları canlı bir şekilde ziyaretçilere aktarılıyor.
Konusu açılmışken Srebrenica’dan da bahsetmek lazım tabii. Temmuz 1995’te yaşanan katliamlar sonrasında soykırım olarak da tanınmıştı zaten. Bosna-Hersek’in doğusunda kalan Srebrenica Sırbistan sınırına çok yakın. Sırpların kontrolündeki, daha sonra Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska) olacak bölgenin tam ortasında bulunuyor. Sırpların burada tam hakimiyet amacıyla Müslüman Boşnakları katletmeye başlamasıyla yöredeki köylerde yaşayanlar, yaşadıkları yerleri terk etmiş ve küçücük Srebrenica’ya sığınmıştı. Naser Orić’in önderliğindeki Boşnak tümeni burada Sırp baskısına direnmiş, burayı Boşnaklar için bir kurtarılmış bölge haline getirmişti. Sonrasında Birleşmiş Milletler Barış Gücü de burada küçük bir karargah oluşturmuş, burayı güvenli bölge ilan etmişti.
Ancak Temmuz 1995’te Bosnalı Sırpların ordusu Srebrenica’ya girdi. Hollandalı BM güçlerini adeta teslim alıp kasabanın kontrolünü ele geçirdi. Her ne kadar Sırp güçlerin komutanı Mladić, teslim olan Boşnakların hayatını garanti altına aldıysa da durumun öyle olmayacağı anlaşıldı. Kadın ve çocuklar otobüslerle Boşnak bölgelerine gönderilirken, 15-65 yaşlarındaki bütün erkekler ayrıldı ve sonraki haftalarda sistematik şekilde katledilerek toplu mezarlara gömüldü. 8 binden fazla Boşnak erkek katliamda hayatını kaybetti, cesetleri yıllar sonra bulundu ve teşhis edildi. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yaşanan en büyük katliam olarak kayıtlara geçti.
Müzeye giriş ücreti 15 KM. Bir not, müzede çok kötü hissettirecek bazı fotoğraflar ve toplu mezar detayları var, bu tip şeylere bakamıyorsanız buraya girmeyin. Ancak burası Mostar’ın en çok ziyaret edilen müzesi olma iddiasında ve içeride ziyaretçilerin savaşla ilgili düşüncelerini küçük yapışkan kağıtlara yazıp yapıştırdığı duvarda Türkiye’den gelen birçok kişinin yorumlarını görebiliyorsunuz.
Razvitak
Mostar’ın her tarafında bombalanmış, terkedilmiş binalarla karşılaşmanız mümkün. Bunlardan en bilineni Sniper Tower, ondan birazdan bahsedeceğim. Nehrin doğu yakasındaki bu tip binaların en etkileyici olanı bence Razvitak binası. 1970’lerde ülkenin en modern alışveriş ve yaşam merkezlerinden biri açılan bu büyük binada iğne iplikten yiyecek içeceğe, aklınıza gelen her şeyi bulabilmek mümkünmüş. Ancak savaş yıllarında ağır hasar alan bina sonrasında sahipsiz kalmış ve terkedilmiş. Günümüzde tam bir harabeyi andırsa da dış cephesindeki işlemeler hala göz kamaştırıyor. Bölgede yapılan kazılarda birçok örneğine rastlanmış stećak adlı mezar taşlarının üzerindeki enteresan figürler, bu binanın dışına işlenmiş. Bunlar hala son derece etkileyici gerçekten. İç kısmına girmek ise yasak, tıpkı diğer terkedilmiş ama yıkılmamış binalar gibi.
Razvitak aynı zamanda bir yaşam alanıymış. Savaştan önce burada yaşayanlar hala buranın restore edilmesini ve yeniden buraya taşınmanın hayallerini kuruyormuş. Mostar şehir yönetiminin de burayı eski şaşaalı günlerine döndürme planları varmış, ancak henüz bunlar gerçekleşmiş değil. Bu harabe haliyle bile görülmeye değer bir yer olduğunu düşünüyorum.
Mostar’ın bu yakasında başka müzeler de var, mesela Hersek Müzesi, Yugoslavya döneminin önde gelen siyasetçilerinden olan Mostarlı Džemal Bijedić’in evine yapılmış bir tarih-etnografya müzesi. Bijedić, 1971’den 1977’de bir uçak kazasında hayatını kaybedene dek Yugoslavya başbakanıydı. Müzede Bijedić’in hayatından kesitler ve Mostar çevresine ait günlük yaşamdan eşyalar bulunuyor.
Bu bahsettiğim yerler Mostar’ın turistik merkezinde, Neretva Nehri’nin kenarında kalan bölümlerdeki yerlerdi. Normal turlarda bu kadarını görmek yeterli kabul ediliyor ve şehrin diğer bölümlerine uğramadan geçiliyor. Açıkçası eski şehir merkezi Osmanlı mirasının korunduğu yerler olduğu için Türkiye çıkışlı turların buralara öncelik vermesini anlayabiliyorum. Ancak Mostar’da 1 günden daha fazla geçirmek veya şehrin diğer yerlerini de görmek gibi düşünceleriniz varsa Hırvatların çoğunluğu oluşturduğu Batı yakasındaki yerleri de anmış olayım.
Barış Çanı Kulesi (Mostar Peace Bell Tower)
Mostar’daki Katolik Hırvatların en önemli dini merkezi muhtemelen yeni yapılmış Aziz Peter ve Paul Kilisesi olmalı. Burası oldukça büyük bir katedral. Savaşta zarar görmüş ve 1999’da yeniden yapılmış. Denildiğine göre burada MS 6. yüzyıldan kalma bir kilisenin kalıntıları varmış. Ancak bu kilisenin asıl özelliği yanındaki devasa çan kulesi olmalı. Nitekim burası sadece Mostar’ın en yüksek yapısı değil, ayrıca bölgenin en yüksek çan kulesi. 2000’de yapılan kuleye artık kalıcı olacak bir barış temennisiyle bu ismi vermiş olsalar gerek.
Kiliseye yanında ancak ondan ayrı duran Çan Kulesi gerçekten devasa bir yapı. Toplam uzunluğu 107 metre olan kulenin 75. metresindeki seyir noktasından Mostar’ın her tarafının mükemmel manzaralarını yakalayabilirsiniz. Mostar Köprüsü buradan gözükmüyor ancak nehir kenarındaki eski şehri buradan net şekilde görebilirsiniz. Kulenin 45. metresine asansörle çıktıktan sonra kalan birkaç katı yani 150 merdiven basamağını yürümeniz gerekecek sadece. Bu yol boyunca da duvarlarda Mostar’ın önemli yapılarının hikayesinin anlatıldığı bilgi levhalarını görebilirsiniz. Kuleye çıkış ücreti 6 KM, biletler ilginç bir şekilde kulenin yanındaki Campanile adlı kafede satılıyor.
Bu kuleden görülen bir başka yapı da Batı tarafındaki Hum adlı tepede bulunan büyük haç. Milenyum Haçı. 2002 yılında dikilen haç Hıristiyanlığın 2000. yılı için yapılmış ki bir benzerini de Üsküp’te görmüştüm. Buradan çok güzel Mostar manzaraları görülebiliyormuş. Şehir merkezinden ciddi bir tırmanışla yürüyebilir ve araçla çıkabilirsiniz. Burada eski bir kale kalıntısı da bulunuyormuş. Haç şehrin birçok noktasından görülebiliyor.
Partizan Anıt Mezarlığı (Partizan Memorial)
Bence Mostar’ın az bilinse de en acayip yerlerinden biri burası. Nitekim Yugoslavya’nın 2. Dünya Savaşı’nda ölen Partizanları anmak için inşa ettirdiği bir anıt mezar kompleksi burası. Yaklaşık 800 civarında Partizan’ın mezarı burada bulunuyor. Eski Doğu Bloğu ülkelerinde görmeye alıştığımız tipte savaş anıtlarına benziyor.
Bildiğiniz gibi Partizanlar, Nazilere ve onların yerel işbirlikçisi Hırvat milliyetçisi Ustaşalara karşı savaşmış ve kazanmışlardı. 1965’te Tito’nun direktifiyle, Mostar’a yukarıdan bakan tepelerden birini dinamitlerle delerek inşa edilen, son derece özel bir yer olarak açılan bu anma noktası, Yugoslavya’nın yıkılmasının ardından acayip bir bakımsızlığa mahkum olmuş, adeta terk edilmiş. Bu tabii ki Sosyalist ideolojiye günümüzde konmuş mesafeyle ilgili olmalı. Ben 2017’de gittiğimde uzayan otlar ve ağaçların içinde kaybolmuş, yıkık anıtlar, kırık mezar taşları, sprey boyayla çizilip üzerine çarpılar atılmış gamalı haç ve orak çekiçler ve inanılmaz tekinsiz bir ortamla karşılaştım. Anıtın duvarlarına yazılmış sloganlar, yerdeki bira kutuları ve çöplerle ayyaşların işgal ettiği bir izlenimi veriyor. Ben tek başıma çıkıp gitmiştim ancak dikkatli olmak şart. Yugoslav nostaljisi olanların görmeyi düşünebileceği bir yer diyebilirim yine de.
The HUB of Fine Arts
İlk geldiğimde yoktu burası, 2022 yılında açılmış. Mostar sanat anlamında pek birşey vaat etmiyor, ancak son derece ilginç, adeta şaşırtıcı denecek kadar zengin bir koleksiyon barındıran bir modern sanat müzesine sahip olmuş. Mansur Tamir Abraham adlı İsrailli bir koleksiyoncunun yıllar boyunca biriktirdiği eserlerden müteşekkil. Bu adamın torununun başında olduğu vakfın Mostar’da yaptığı çeşitli yatırımlar varmış ve bu müze de vakıf sayesinde kurulmuş.
Burası oldukça modern, yüksek teknolojinin kullanıldığı bir müze. Eserlerin çoğunluğu 20. yüzyılın ilk yarısından kalma tablolar, birkaç tane de heykel var. Portreler, natürmortlar, kübizm veya farklı akımlara ait tablolar var. Çoğunluğu aşırı meşhur olmayan sanatçılara, ancak yine de kaliteli bir koleksiyon diyebiliriz. Müzenin en meşhur iki eseri kendilerine ait odalarda bulunuyor: Fransız ressam Edgar Degas’nın yaptığı az sayıda heykelden biri olan Ondört Yaşındaki Dansçı Kız, çok güzel, etkileyici bir heykel. Diğer eser ise Amedeo Modigliani’nin Annie Bjarne portresi. İkisi müzenin en büyük başyapıtları. Özellikle bronz heykelin üzerine kurdele ve balerin tütüsünü eklemek oldukça güzel bir sonuç çıkarmış bence. Zaten Degas’nın bu kız çocuğunun başrolünde olduğu farklı eserleri de varmış.
The HUB of Fine Arts’a giriş ücreti 20 KM.
Sniper Tower
Mostar’da yukarıda belirttiğim gibi savaşta büyük zarar görmüş birçok bina aynen duruyor, özellikle tamir edilmiyor. Bunlardan en korkutucu ve etkileyici olanı Sniper Tower denilen çok katlı bina. Bir zamanlar Ljubljanska banka adlı bankaya ait olan bu 7-8 katlı bina beton yığına, o zamanın Mostar’ındaki en yüksek bina olmasının dışında etrafındaki o yükseklikte başka bir bina olmamasından ötürü Hırvat keskin nişancılara müthiş imkanlar sunmuş. Burada konuşlu askerler birçok insanı buradan yaptıkları ateşle öldürmüş. Savaştan sonra burası ayyaşların takıldığı bir yer olmuş, içerisi leş gibi çöple dolmuş, ancak günümüzde kapıları kapalı ve içeriye girmek yasak. Binanın dış duvarları ve içi grafitilerle doldurulmuş, sokak sanatçılarının eserlerini sergilediği renkli ama hala çok korkutucu bir yer. Kneza Domagoja ile Kralja Zvonimira’nın köşesindeki bu binayı mutlaka görün. Bu meydanın etrafında başka bombalanmış, kurşun deliklerinden peynire dönmüş acayip binaları yine göreceksiniz. Burayı çeviren yolların asfaltında bile kurşun, şarapnel delikleri görülebiliyor. Bu bölgede savaşın izlerini en net şekilde görebilirsiniz.
Mostar’da bir başka enteresan yer de Bruce Lee Anıtı. Mostar’la Bruce Lee’nin ne alakası var diyebilirsiniz haklı olarak. Şöyle ki, 1970’lerden sonra tüm Yugoslavya’da olduğu gibi Mostar’da da Bruce Lee’nin dövüş filmleri çok seviliyormuş. Şehrin hafızasında bir şekilde yer etmiş bu figürün anısına 2005’te Zrinjevac Parkı’nda bir Bruce Lee heykeli açılmış. Ancak her nedense yıllar içinde saldırılara maruz kalmış, heykel kaldırılmış, sonra yeniden konmuş ancak tekrar kaldırılmış. Burada insanlar heykellere acayip kıyafetler giydirip, değişik pozlar takınıp fotoğraflar çektiriyormuş. Ben gittiğimde heykel gitmiş sadece adının yazılı olduğu kaidesi kalmıştı, bu nedenle kafamdaki planları uygulayamadım maalesef.
Bunun dışında İspanyol Meydanı’ndan (Španski trg) da bahsetmek isterim. Mostar’daki savaşta hayatını kaybetmiş Birleşmiş Milletler’e bağlı İspanyol askerlerinin anısına dikilmiş bir anıt ve küçük bir meydandan ibaret bu alanı Kralja Zvonimira ile Bulevar’ın köşesinde görebilirsiniz. Sniper Tower’a yakın. Karşısında ise Mostar’ın Avusturya-Macaristan döneminden kalma binalarından Gimnazija Mostar adlı yapı var. Turuncu rengi ve Saraybosna’daki belediye binasını hatırlatan mimarisiyle hemen tanırsınız.
Bu saydığım yerler haricinde ülkenin en büyük AVM’leri arasında bulunan Mepas Mall‘a gidebilirsiniz. Türkiye’deki AVM’lerle karşılaştırıldığında son derece standart olsa da alışveriş merakı olanlara burayı önerebilirim, Türkiye’dekilerinden tanıdığımız birçok markanın dükkanı bu alışveriş merkezinde mevcut.
Adını köprü muhafızlarından alan bir şehirde sayısız köprü olması normal. Sadece Eski Köprü ve Eğri Köprü değil, araç trafiğine açık Musala, Lučki, Carinski gibi birçok köprü Mostar’ın iki yakasını birbirine bağlamaya devam ediyor.
Mostar’da hava durumu
Mostar’da hava standart bir Balkan şehri gibi. Yazları sıcak, kışları soğuk ve yağışlı. Aslında yaz hariç yılın büyük bölümünde yağmurlarla karşılaşmak mümkün. Kışın kar yağdığı da oluyor. Ben iki gidişimde de bahar aylarına denk geldim, hava son derece gezmeye müsaitti diyebilirim. Mostar’daki güncel hava durumunu Accuweather‘ın sitesinden de görebilirsiniz.
Mostar yakınlarındaki ziyaret noktaları
Ben Mostar’ın dışına çıkma imkanı bulamadım ancak çıksaydım nerelere gidebilirdim diye bayağı baktım. Mostar yakınlarında gezilebilecek diğer yerleri aradığımda karşıma en çok çıkan Kravice Şelalesi oldu. Hırvatistan sınırına yakın bir noktada bulunan bu şelale Hırvatistan’daki Plitvice‘ye çok benziyor, onun gibi harika şelaleler serisi ve müthiş bir doğası var. Mostar’a yaklaşık 45 kilometre mesafede ve günübirlik turlarla gidip gelmek mümkün.
Türkiye çıkışlı turların büyük kısmı Mostar gezisini tek güne sıkıştırıyor. Bunu yaparken de Mostar yakınlarındaki diğer birkaç yeri de o tek gün içinde geziyor. Bunların büyük kısmı yine Osmanlı hatırasının canlı şekilde görülebildiği yerler. Örneğin Konjic‘teki (Koniçe) eski köprü ve havan topuyla vurulmuş kırık minareli cami çok ziyaret edilen yerlerden. Köprü, Mostar Köprüsü’ne çok benziyor. Bunun dışında Počitelj (Poçitel) var, bu küçük köydeki yapılar Osmanlı zamanındaki hallerine uygun şekilde korunduğu için burası Türk Köyü veya Osmanlı köyü olarak biliniyor ve bu yüzden tur planlarına ekleniyor. Bir de Mostar’a çok yakın Blagaj (Blagay) var, Neretva’nın kollarından Buna’nın doğduğu noktada bulunan Osmanlı dergahı (Sufi tekkesi) ve harika manzarası da ziyaretçilerin ilgi gösterdiği yerlerden.
Ben bunlara ek olarak Jablanica‘yı eklemek istiyorum. Saraybosna Mostar karayolunda Konjic’i geçtikten sonra varacağınız bu kasaba, nehre kurulmuş barajlar nedeniyle oluşan bir baraj gölünün kenarında, güzel bir kasaba. Ancak bence buranın asıl olayı, 2. Dünya Savaşı’ndaki meşhur Neretva Savaşı’nın geçtiği yer olması. Bu taktik savaşında Nazileri durdurmak ve yakındaki hastanede bulunan yaralıları korumak için mücadele edilmiş, nehirdeki birçok köprü Partizanlar tarafından havaya uçurulmuştu.
Bu savaşın hikayesini anlatmak için 1969’da çekilen aynı isimli film, Yugoslavya tarihinin en yüksek bütçeli filmiydi ve Tito bu filme her türlü maddi ve lojistik desteği vermiş, filmde Yugoslavya’nın en önemli oyuncularıyla önemli dünya yıldızları da rol almıştı. İşte bu filmin çekimleri için Jablanica’da patlatılan asıl köprünün orijinal yerine 2 defa yeni köprü yapılıp patlatılmıştı. İlk patlamada çekilen görüntüler yönetmeni tatmin etmeyince köprü yeniden yapılıp tekrar patlatıldığı için 2 kez yapılıp yıkılmış diyorum. Çekimler bittikten sonra olduğu gibi bırakılan köprüyü otobüsle geçerken uzaktan şöyle bir görebilir veya Jablanica’da inerek hem bu acayip yıkık köprüyü, hem de bu savaşın anısına açılmış küçük müzeyi de görebilirsiniz diyeyim.
Mostar’daki bölünmüşlük
Bu konudan da yukarıda sık sık bahsettim ancak spor üzerinden birçok örnek vererek anlattıklarımı pekiştirmek isterim. Mostar savaştan önce ciddi bir Sırp nüfusun yaşadığı, Boşnak ve Hırvatların da yaklaşık eşit sayıda olduğu bir şehirdi. Savaşın ardından Sırplar tamamen terketti şehri, Hırvat ve Boşnaklar da şehrin batı ve doğu yakalarına çekildi. Çok ilginçtir, Mostar’ın Batı yakasında dolaşırken küçük Boşnak mezarlıklarına rast geldim ki muhtemelen savaş yıllarında buralarda Boşnaklar yaşıyordu. Kuşatmadan çıkamadıkları için ölülerini boş buldukları yerlere gömdüklerini düşünüyorum. Ancak savaşın ardından çizgiler net şekilde çekilince yaşayan hiçbir Boşnak kalmamış o tarafta. Velež Mostar, 1922’de kurulduğu günden bu yana etnik ayrım fark etmeksizin bütün Mostarlıların takımı gibiymiş ki bu takımda sadece Boşnak değil, Sırp ve Hırvat birçok oyuncu forma giymiş. Belki de 1905’te kurulan Mostarlı Hırvatların takımı Zrinjski Mostar‘ın ırkçı, faşist kimliği nedeniyle 2. Dünya Savaşı’nın ardından Yugoslav liglerinden süresiz men edilmesinin de bunda bir payı vardır.
Ancak 1992’de Bosna-Hersek’in bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte Zrinjski Mostar tekrar faaliyetlerine başlamış. Velež’in uzun yıllar maçlarını oynadığı Bijeli Brijeg Stadı şehrin batısında kalıyor ve savaşın ardından maçlarını burada oynamasına çeşitli sebeplerle izin verilmemiş. Nitekim burası aynı zamanda Zrinjski’nin de stadıymış ve etnik gerilimlerin yeniden hortlamaması için Velež yeni bir stada, nehrin doğusunda ve şehir merkezinin kuzeyinde kalan yeni Rođeni Stadı’na taşınmış ve Mostarlı Boşnakların takımı haline gelmiş. Günümüzde Mostar’ın eski şehir merkezinde dolaşırken her köşe başında Velež grafitilerine ve logolarına denk gelirsiniz. Ve bu iki takımın maçları da yıllardır aşırı gergin geçiyormuş. Yani savaş bitmiş olsa da eski düşmanlıklar en azından futbol sahasında kendini göstermeye devam ediyor diyebiliriz.
Son sözler
Mostar’ı savaştan ayrı düşünmenin imkansızlığını kabul etsem de buranın yine de hayatımda gördüğüm en güzel yerlerden biri olduğunu da kabul etmek zorundayım. Dolayısıyla herkesin Mostar’ı görmesini, bu muhteşem doğanın ve harika şehrin tadını çıkarmasını, ancak savaşın öncesini ve sonrasını düşünerek kendi düşüncelerini oluşturmasını tavsiye etmek isterim naçizane.
İletişim
Bu yazıyla ve diğer yazılarımla ilgili her türlü sorunuzu, yazıların altına yorum yaparak bana iletebilirsiniz.