Ayetullah Humeyni’nin Mezarına Ziyaret – Tahran
Son güncelleme tarihi: 15 Eylül 2019
Bizim ve genel olarak bütün dünyanın Ayetullah Humeyni olarak bildiği, ülkesinde ise İmam Humeyni olarak bilinen, gerçek adıyla Ruhullah Humeyni, günümüz İran’ının mimarı olmasının dışında 20. yüzyılın en önemli figürlerinden biri kuşkusuz. Biz pek sevmesek de böyle. İslam Devrimi’nin yapılmasıyla Pehlevi Hanedanı’nın yıkılması ve İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasında önder olan Humeyni, 1989’da ölene dek ülkenin dini lideri, yani Ayetullah’ı (Supreme leader, ulu önder gibi birşey) görevini sürdürmüştü. Bugün Tahran’ın uluslararası havaalanının yanında İran’ın her yerinde birçok cadde, meydan ve metro durağına adını veren, sokaklarda dolaşırken adım başı -Ali Hamaney’le birlikte- posterlerini gördüğümüz Humeyni’nin mezarının da bu teveccühe yaraşır bir ihtişamda olmasını bekliyor insan.
Söylenenlere göre Humeyni türbe gibi bir anıtmezar yerine eğitim-kültür merkezi tadında bir mezar istemiş. Bu yüzden oldukça büyük bir cami-kültür-yaşam merkezi tadında bir yapı ortaya çıkmış. Humeyni’nin yarattığı ülke yapısından birçok İranlı gibi ben de hoşlanmıyorum, ama yine de mezarını görmek bir turist olarak hedeflerim arasındaydı. İnsanların mezara ne kadar türbe muamelesinde bulunduğunu kendim görmek istiyordum.
Humeyni’nin mezarına nasıl gidilir?
Burası Tahran’ın merkezi denebilecek bölgesinin 15-20 km kadar güneyinde kalıyor. Tabii Tahran’ın merkezi de geniş bir alanı kapsar, az çok İmam Humeyni Meydanı veya Gülistan Sarayı’nın olduğu yerden diyelim. 1 numaralı (kırmızı) metro hattının Kahrizak yönündeki Haram-e Motahar-e Imam Khomeini durağında inmeniz gerekiyor, merkezi yerlerden 30-35 dakika sürüyor metro yolculuğu.
Bu metro durağı, Tahran’ın en büyük mezarlıklarından Behesht-i Zehra Mezarlığı’nın da yanında bulunuyor. Buraya da bir uğramanızı öneririm. Şehrin en büyük mezarlığı olmasının yanında İran için büyük önem taşıyan şehitlerin, yani İran-Irak Savaşı şehitlerinin de büyük kısmı buraya gömülmüş.
Haram-e Motahhar durağının etrafında başka birşey olmadığından malum kompleksi rahatça göreceksiniz etrafınıza şöyle bir bakındığınızda. 500-600 metre yürüdükten sonra girişine varıyorsunuz. Kadın ve erkeklerin ayrı kapıdan geçtiği giriş kısmından sonra kompleksin ilk büyük parçası karşınıza çıkıyor (2 tane ana giriş gördüm ben, biri metroya yakın, diğeri asıl cami-türbe kısmına). Bu metroya yakın girişte çarşı benzeri bir kısımla karşılaşılıyor. Burada birçok şey, türbenin amacından tamamen alakasız şeyler de satılıyor.
Biraz ileride asıl türbe kompleksi bulunuyor. Girişinde Humeyni, Ali Hamaney ve Humeyni’nin 1995’te kalp krizi sonucu ölen oğlu Ahmed Humeyni’nin dev posterleri bulunuyor. Buraya yakın girişe çantanızı ve diğer eşyalarınızı bırakmanız gerekiyor. Sonrasında her camide olduğu gibi ayakkabılarınızı çıkarıyorsunuz. Eldivenli bir amca ayakkabılarınızı alıp dolaba koyuyor, karşılığında bir dolap numarası veriyor. Ardından askerler üzerinizi arıyor. Burada üzerimi arayan ve Türkiye’den geldiğimi öğrenince Türkçe konuşan asker, üzerimde sigara ve çakmak olup olmadığını sordu (bu garip soruya başka bazı yerlerde de rastladım, manasını hala çözebilmiş değilim. Kim bir camide sigara yakmak ister ki? Demek ki isteyenler varmış) Oldukça büyük ve yüksek bu cami-türbenin 2 kısmı var, girişteki kısımda adeta camide konaklayan insanlar yerde oturmuş vaziyette bekliyorlar. Burası nihayetinde bir hacı olma mekanına döndüğünden uzun süre burada kalanlar olduğunu tahmin ediyorum. Kadın ve erkekler için ayrı şarj üniteleri var, bunların başında da öbek öbek bekleyen insanlar bulunuyor. Burayı geçip karşınıza çıkan ikinci kısım ise asıl cami ve türbenin yer aldığı kısım. Humeyni’nin mezarı en ortada, etrafı ve üzeri kapalı, kare parmaklıklar ve yeşil bir camla çevrili. Bu kısmı da bariyerler ayırıyor, girişe göre sağdaki nispeten geniş kısım erkeklerin, soldaki kısımların kadınların. Gelen insanlar parmaklıklara tutunup dua ediyorlar veya yas tutuyorlar, artık orasını bilemiyorum. Ama birçok insan adeta Kabe’yi tavaf eder gibi kendilerine ayrılan kısmın etrafında dönüp ayrı ayrı yerlerde duasını sürdürüyor diyebilirim. Gayet hacceder gibi bir halleri vardı.
Ortadaki asıl türbe kısmında 3 kişinin mezarı bulunuyor. Ayetullah Humeyni, oğlu Ahmed Humeyni ve 2017’de hayatını kaybetmiş, Humeyni’nin en yakınlarından ve uzun süre İran Cumhurbaşkanı olarak görev yapmış Haşimi Rafsancani. Humeyni’nin mezarı diğerlerinden daha büyük ve yeşil bir örtüyle kaplı. Başında çerçeveli bir fotoğrafı ve etrafındaki çiçekleriyle zaten kolayca ayrılıyor. Oğul Humeyni ve Rafsancani’nin mezarları daha küçük, ama onlar da yeşil örtüyle kaplı ve fotoğrafları var. Bu bölümü çevreleyen yeşil camların üzeri açık, oradan ziyaretçiler tarafından muhtemelen camiye yardım ya da şehitler için atılmış paralar gözüküyor. Gerçekten içerisi belki milyonlarca tümen parayla dolu. Ayrıca bu kapalı bölümün haricinde 4 kişinin daha mezarı, insanların dolaştığı kısımların içinde bulunuyor. Bunlardan biri Humeyni’nin 2009’da ölen eşi Hadiye Sakafi’ye (Khadijeh Saqafi) ait, diğerlerini bilmiyorum.
Bu sırada siyah giyinmiş adamlar ve kara çarşaflı kadınlar, ellerinde yeşil veya gökkuşağı renginde toz alma tüyleriyle ortalarda dolanıyor. Sanıyorum ‘yanlış tarafa’ girenleri dokunmadan uyarmak, bir kargaşa olması halinde düzeni sağlamak göreviyle orada bulunuyorlar. Fotoğraf veya video çekilmesine karışmıyorlar. Ancak ben tamamen içgüdüsel olarak dalgınlıkla türbenin arka tarafını da görmek için kadınlar tarafına geçtim, kadın görevli birşeyler söyledi, ben de kendimce “kendi tarafıma geçiyorum zaten” gibi birşeyler söyledim. Zaten ben akşam 6-7 gibi gitmiş olduğumdan ortalık tenhaydı, herhangi bir sorun çıkmadı.
Bu ziyaretim tabii ki Humeyni’yi çok sevdiğimden değildi. Günümüz İran’ını şekillendirmiş birinin ve etrafındakilerin tepkilerini görmek istedim. Benim gibi düşünen ve burayı görmek isteyen birileri varsa yazının faydalı olmasını umarım.
İletişim
Bu yazıyla ilgili sorularınızı, yazıya yorum yaparak bana iletebilirsiniz. Ancak sizden ricam, önceki yorumları da okumanız, belki de aynı soru önceden sorulmuştur.