İran,  Ülkeler

İran’a Geldikten Sonra Dikkat Edilmesi Gerekenler

Son güncelleme tarihi: 15 Eylül 2019

İran’a gitme kararı alma aşamasında dikkat edilmesi gerekenlerle ilgili bir yazı yazmıştım daha önce. İran’a vardıktan sonra aklınızda olması gerektiğini düşündüğüm şeylerle ilgili bir yazı daha yazma ihtiyacı duydum. İkisini birlikte okumanız halinde bayağı bir konuda bilgi sahibi olacağınızı düşünüyorum, bu anlamda bazı noktalarda örtüşseler de genel toplamda birbirlerini tamamladıkları söylenebilir. Bu yazıdaki önemli konuları başlıklar halinde bölüyorum. Çoğunlukla Tahran’da gördüklerim üzerinden örnekler verecek olsam da birçok konuyu İran’ın geneline uyarlamak mümkün. Her yazımda tekrar ettiğim gibi, 1,000 İran tümeni (10,000 riyal) yaklaşık olarak 90 kuruşa eşitti ben ziyaret ettiğimde. Hesaplamaları buna göre yapın.

İnternet ve Telefon

İran, beleş ve şifresiz kablosuz internet ağlarının pek yaygın olduğu ülkelerden değil. Tabii memlekette McDonalds olmadığı için onların ağına yanlama ihtimali de yok. Hosteller ve evler dışında çok az yerde kayıtsız, log-in’siz internet ağı var. Havaalanı gibi yerlerde bile kablosuz ağ sistemine kaydolmak büyük dert. Eğer sürekli internet takibi gerektiren bir iş yapıyorsanız ya da bir şekilde yakınlarınızla iletişim halinde kalmak istiyorsanız Türkiye’den uygun bir paket alarak gelin, aksi takdirde operatörünüz uygun gördüğü tarifelere razı olursunuz.

İran’a gelenlerin en çok kullandığı yöntemlerin başında bir İran sim kartı alıp seyahat süresince onu kullanmak geliyor. Böylelikle istediğiniz zaman internete bağlanabilirsiniz. Üstelik örneğin Tahran metrosunda da telefon çekiyor. Birçok site yasaklı olduğundan VPN kullanmanız gerektiğini de tekrar etmekte fayda görüyorum. İmam Humeyni Havaalanı’na girer girmez sizi sim kart satıcıları karşılıyor. Eğer İran hattı alacaksanız fazla zaman kaybetmeyin. Öğrendiğim kadarıyla 5-10 bin tümen gibi düşük ücretler karşılığında yeni hat almak mümkün. Yalnız burada şöyle bir durum var. İran’da bu kartlar alındıktan sonra pasaport gibi bazı belgelerle kayıt yapılması ve sim kartın aktifleştirilmesi gerekiyor. Bu işlemin birkaç saatte hallolduğunu söyleyenler olduğu gibi 1-2 güne kadar uzadığını da belirtenler de duydum. Bu da ikinci bir seçeneği ortaya çıkarıyor: bazı telefoncular aktifleştirilmiş, her şeyiyle kullanıma hazır, “aktive edilmiş” sim kartlar satıyorlar. Bunlar aslında başka birine ait ve kim bilir hangi şekilde elde edilmiş kartlar demek oluyor. Telefonunuza takıp direkt konuşmaya başlayabilirsiniz, zaten sim kartı başka birşeye sarılmış, bantlanmış şekilde veriyorlar. Ama asıl sorun şu ki bu kartlar pahalı, ben bir yerde sordum ve bana 75 bin tümen gibi bayağı yüksek bir fiyat söylediler. Ve doğal olarak İran’daki ağır sansüre bu kartlar da maruz kalıyor, Facebook, Couchsurfing, Youtube, Telegram gibi site ve uygulamalara VPN’siz giremeyeceksiniz. Türkiye’deki hattınızı kullanırsanız bu sansürlere maruz kalmıyor, tıpkı Türkiye’deymiş gibi Wikipedia’ya giremeden geri kalan sitelere girebiliyorsunuz.

Ben şimdiki tecrübemle İran’a tekrar gitsem hemen sim kart soruşturur, ucuza bulabilirsem aktif edilmiş, olmazsa normal sim kartı hemen alırdım. Ancak her gün değil, arada bir kullanmam gerekiyorsa ona göre sadece belirli günlerde veri dolaşımına açıp kalan günlerde kapalı tutma yoluna giderdim.

Döviz mevzusu

Bu normalde bir sorun oluşturmuyordu, ancak benim şanssızlığım mıdır bilmiyorum, aylar önce biletini aldığım İran yolculuğuna yaklaşık 1 ay kala İran hükumeti iyice yükselen döviz kuruyla baş edemeyince bütün döviz bürolarını kapatarak dolar kurunu 1 $ = 4,200 tümen oranına sabitledi ve döviz bozma işini birkaç bankayla sınırladı. Bu durum tahmin edileceği üzere müthiş bir karaborsa yarattı. Karaborsada doların 7,000 küsur tümene çıktığını söyledi bana İranlılar. İran’daki ilk günlerimde biraz çekindiğimden karaborsaya giremedim. Ülkenin en büyük bankalarından Bank Melli’yi kullandım döviz bozdurmak için. Ama burası da her daim kalabalık, üstelik sizden pasaport numarası, adres (otel adresi), telefon numarası gibi bilgilerinizi istiyorlar. 50 $ bozdurmak için 10-15 dakika uğraşmanız gerekebiliyor. Açıkçası bu kadar uğraşıp piyasadaki gerçek değerinin altında bozdurmak biraz sinir bozucu olabiliyor.

Bankada 50 dolar bozdurunca böyle adam öldürmüş gibi sürüyle para alıyorsunuz.

Öte yandan karaborsa işi gerçekten riskli, özellikle bir turist için, ama yanınızda güvenebileceğiniz İranlılar varsa onlardan yardım isteyip, çok daha kısa sürede ve kolayca, aynı zamanda resmi oranın neredeyse 1,5 katına bozdurabilirsiniz benim de yaptığım gibi. Ama paralar çok yıpranmış, çünkü enflasyon yüksek, en büyük banknot 10,000 tümen bile pula dönmüş. Paralar sürekli el değiştirmekten, birbirlerine sürtmekten mahvolmuş. Ne diyeyim, umarım döviz yasağını tez zamanda kaldırırlar.

Kaldığınız otelin adresi maalesef önemli. Şu açıdan önemli: kaldığınız otel veya hosteller orada bulunduğunuz süre boyunca pasaportunuza el koyuyorlar. Ve birçok yerde pasaport istenebiliyor, olmazsa otel adresi soruluyor. Bu durumda kullanabilmek için kaldığınız otelin bir kartvizitini mutlaka isteyin ve dolaşırken yanınızda bulundurun. Mesela Isfahan’daki İmam Camii’ne girerken audioguide için pasaport istediler, onun yerine otel kartvizitini bıraktım. Couchsurfing yapıyorsanız “henüz otel ayarlamadığınızı” söylerseniz bu da özellikle bankalarda döviz bozdururken işinize yarayabilir.

Tahran metrosu

Özellikle Tahran metrosu dememin nedeni, burada çoğu zaman aşırı bir kalabalık içinde kalmış olmamdır. Isfahan’da metronun aşırı kalabalık saatlerin denk gelmedim ama burada da o saatlerde benzer kalabalık eminim ki vardır. Aslında Tahran’da metro olayı başarılı denebilir,  7 metro hattı var ve birçok yere ulaşımı sağlıyor, ama 15 milyonluk bir mega şehirde elbette yetmediği durumlarla da karşılaşılıyor. Ne var ki yukarıdaki trafikle karşılaştırıldığında metro hayat kurtarıcı desem yeridir. Yaklaşık sabah 6’dan akşam 23 dolaylarına kadar çalışan metro, günün her saati belli bir kalabalığı ağırlıyor, ama özellikle sabah işe gidiş ve akşam iş çıkışı saatlerinde ve belirli merkezi duraklar arasında metroya binmek bile büyük dert, bindiğinizde de pek kıpırdayacak yeriniz olmuyor. İstanbul’un metrobüsü gibi denebilir az çok. Şehrin en uzun metro hattı olan 1 numaralı (kırmızı) hat için konuşursak mesela, Pandzad-e Khordad ile Shahid Beheshti durakları arası, 2 numaralı (sarı) hat için Dorwazeh Dowlat ile Azadi Meydanı arası genellikle çok kalabalık. Hele sırtında büyük çantalar olan gezginler için işkenceye dönüşebiliyor. Ama yukarıdaki trafikle uğraşmamak adına en iyi çözüm metro.

Başka yazılarda da bahsettim, İran’daki bütün otobüs ve metrolarda kadınlara ayrılmış bölümler oluyor. Metroda bu ayrım daha net, metronun genelde ilk ve son vagonları sadece kadınlara ayrılmış durumda. Buralarda erkekler seyahat edemiyor, yalnızca tek tük seyyar satıcılar, onlar da belli duraklar arasında kadın bölümüne girip kadınlar için şal, örtü, kumaş, pijama veya gecelik satanlar kadın bölümüne giriyor. Ama normal erkek vatandaşlar oraya girmiyor. Kadınlar, özellikle yanlarında sevgilisi, kocası ve çocukları olan kadınlar herkese ayrılmış bölümlerde seyahat ediyorlar. Orta bölümlerde tek tük yalnız kadın da görmedim değil. Ama doğrusu kıpırdayacak yer olmayan orta vagonlara geçmektense az da olsa boşluk bulunabilen kadın vagonları, kadınlar için mantıklı bir seçenek haline geliyor ne yazık ki.

Tahran metrosunda kadınlara ayrılmış bölüm.

Tahran metrosunun en kendine özgü özelliği, içindeki seyyar satıcılar. Türkiye’de de zaman zaman görüyoruz belki ama Tahran metrosu bu konuda kendini aşmış. Kalabalık dağılıp biraz yürüyecek yer açıldığı anda hemen dolaşmaya başlıyorlar. Ve tıpkı İran’ın bazaarları gibi aklınıza gelecek her şey metroda satılıyor, sandalet, kemer, defter, kalem, sakız, sandviç, çocuklar için boyama kitabı, en çok da “hands free, power bank” falan diyerek dolaşanlar var. Aynı anda 3 seyyar satıcının sesini duyduğum anlar oldu. Tahran’ın kaotik ortamının en güzel yansımasını seyyar satıcılarla dolu Tahran metrosunda göreceğinizi garanti edebilirim.

Tahran metrosu için bizdekine benzer bir “Tahran kart” var. Bu kartı gider gitmez edinmenizi öneririm. Eğer havayoluyla geldiyseniz şehir merkezine ulaşmak için metroyu kullabilirsiniz. İmam Humeyni Havaalanı’na bağlanan 8 numaralı hat, Shahed Bagher Shahr durağında 1 numaralı hatta bağlanıyor, böylece şehir merkezine 1-1,5 saatte ucuza ulaşabiliyorsunuz. Havaalanı durağından şehre gidiş 7,500 tümen, ama size 10,000 tümen karşılığında kart + kredi yüklemenizi şiddetle tavsiye ederim. Bu 10,000’in 1,500’ü kart parası, 8,500’ü kredi. Tahran’da zaten çok metro kullanırsınız, gerektikçe de metro duraklarındaki gişelerde karta yükleme yapabilirsiniz. Bu kart otobüslerde de geçerli. Ama şunu aklınızda tutun, havaalanında şehre ilk metro sabah 06:50’de, sonuncusu akşam 20:10’da. O saatten sonra taksiye binmeniz gerekiyor. Öte yandan şehir merkezinden havaalanına giderken de aktarma durağı Shahed Bagher Shahr’da en geç 19:30 gibi olmanız gerekiyormuş, yoksa benim gibi taksiye kalırsınız. Burada Tebrizli taksici abi 40,000 tümen istedi, 35,000’e anlaştık.

Tahran dışında Isfahan ve Tebriz’de de ulaşım, şehirlerin kendilerine özel kartlarıyla yapılıyor.

Ramazan’da İran

Ben gitmeden aylar önce heyecanla İran’a uçak biletlerimi aldığımda ziyaretimin bir kısmının Ramazan’a tesadüf edeceğini tabii ki hesaplamamıştım. Ancak oradaki son 4 günümün Ramazan’a denk gelmesi, İran’la ilgili önemli bir olguyu da yerinde gözlemlememi sağladı.

İran’da oruç tutanların oranı Türkiye’den bile az olabilir. Ama anladığım kadarıyla kurallar halka açık yerlerde yeme içmeyi yasaklıyor. Esasında lokantalar gün boyunca açık, ekmek fırınlarının önü her daim kalabalık ama lokantaların içi bomboş ve ortalık yerde yiyip içen fazla insan göremedim. Böyle bir ortamda insan boş bir lokantaya gidip kendine yemek söylemeye cesaret edemiyor. Bilmiyorum, belki söylesem de işe yaramayacaktı. Açıkçası yiyip içmeyen tek bir kişi bile görmedim diyemem, özellikle genç kızlar birçok konuda olduğu gibi bu konuda da oldukça cesur görünüyorlardı. Ama ben yine de tedbirli olmak adına parkların tenha yerlerinde, etrafta insan olmayan bina girişlerinde hızlıca su içip bisküvi yiyerek akşamları ettim. Akşamları iftardan sonra bir sürü seyyar satıcı ortaya çıkıyor. Örneğin ‘Aş’ denen yeşil mercimekli tahıllı yemekten yemenizi öneririm, küçük tabağı 2,000 tümen. Kelle paçacılar da yoğun şekilde işliyor bu saatlerde.

Bana kalsa bu kadar dikkatli olma ihtiyacı duymayabilirdim. Ama Tebriz’e geldiğim sabah, beni o akşam için ağırlayacak ev sahibim bana mesajlar yazarak yemek için eve gelmemi, dışarıda yemenin yasak olduğunu ısrarla hatırlattı. Hemen eve gitmedim belki ama akşama kadar çok daha dikkatli oldum. Yakalanırsam sanırım karakola götüreceklermiş. Ben yakalanmadım ama Ramazan konusunda plan yaparken dikkat edin, oruç tutmayacaksanız mümkünse o dönemde gitmeyin.

Şehirler arası ulaşım

Tren, uçak ve otobüsle İran’da şehirler arasında seyahat mümkün. Ben sadece otobüs kullandığım için tren ve uçak hakkında fazla birşey söyleyemeyeceğim. Sadece şunu hatırlatayım, Tahran’a uçakla gelip hemen uçakla başka bir şehre geçmeyi düşünüyorsanız bir daha düşünün, çünkü Tahran’ın 2 havaalanı tamamen farklı destinasyonlara sahip. Şehir merkezinin yaklaşık 35 km güneyindeki İmam Humeyni Havaalanı sadece uluslararası uçuşlar için kullanılıyor. Siz de buraya iniş yapacaksınız eğer uçakla gelirseniz. Öte yandan ülke içi uçuşlar için kullanılan Mehrabad Havaalanı ise Tahran şehrinin artık içinde kalmış, en merkezi yerlerin 5-10 km batısında. İki havaalanı arasında ciddi bir mesafe var yani.

İran’da otobüs kullanımı çok yaygın. Petrolün bolluğu ve dolayısıyla benzinin ucuzluğu, kara yoluyla ulaşımı iyice ucuzlatmış. Gözlerimle görmesem inanmazdım belki ama ben gittiğimde benzincilerde bildiğimiz kurşunsuz bilmemkaç oktan benzinin fiyatı yalnızca 1,000 tümendi, yani 1 TL bile değil. Ben 5 kez şehirler arası otobüse bindim, hiçbirinde otobüsler tamamen dolu değildi. Otobüsler ise gayet rahattı, şoförün açtığı Türkçe arabesk parçalar yabancılık duygunuzu iyice azaltacaktır bile diyebilirim.

Bir VIP otobüsün iç kısmı. Koltuk aralıkları gayet geniş.

Tahran’ın birkaç tane büyük otobüs garı var: Güneydeki Terminal-e Jonoob, kuzeydeki Beyhaqi (Arjantin Meydanı) ve Batı’daki Azadi (Azadi Meydanı) bunlardan benin kullanma fırsatı bulduklarım. Her gardan her yere olmasa da çoğu yere gidilebiliyor, ama otobüslerin niteliği değişebiliyor. Otogarlar genel olarak Türkiye’dekilere çok benziyor. Girişte çığırtkanlar sizi karşılıyor, içeride otobüslerin başında ise muavinler, şoförler bağırıyor. Mesela Beyhaqi (Beyhaghi) garında Tebriz, Isfahan, Şiraz, Meşhed, Kirmanşah, Ahvaz falan diyen çok insan gördüm. Fiyatlarla da ilgili şöyle bir örnek vereyim: Tahran-Isfahan arası 6 saat civarında sürüyor. Yani az çok İstanbul-Ankara arası gibi. İran’daki en lüks otobüs sınıfı olan VIP otobüslerin bu güzergahtaki ücreti 33 bin tümen, yani yaklaşık 30 TL. Artık çığırtkanlardan bile Ankara’dan İstanbul’a 30 TL’ye bilet zor bulunuyor, standart otobüs ücretleri ise 50-60 TL’den aşağı değil. Üstelik İran’ın VIP otobüsü, Türkiye’de pek bulunmuyor. 2+1 tipinde ama koltuk aralıkları çok geniş ve koltuğun alt kısmı açılarak ayak uzatma yerine dönüşüyor. Her koltuğun arkasında ekran var. Otobüslerin ikramı bizdeki gibi tek tek değil, toplu halde bir kutu veya poşet vererek yapıyorlar. Kutuda kek, gofret gibi 3-4 parça yiyecek, bir de meyve suyu bulunuyor. Bazı otobüslerde boş bardak da veriyorlar, onunla otobüsün ortasındaki küçük sebilden suyunuzu doldurabiliyorsunuz. Yollar harika olmasa da gayet rahat bir yolculuk yaşıyorsunuz yani.

2. otobüs tipi Deluxe, bunlar Türkiye’de iyi kabul ettiğimiz otobüslere daha çok benziyor. Yine 2+1 koltuklu, yine geniş sayılabilecek aralıklar var. Ayak uzatma yeri ve her koltukta ekran yok sadece, onun yerine gündüz yolculuklarında bir film açıyorlar, hep beraber izliyorsunuz. Film tabii ki İran filmi. Bir de sudan ucuz ‘mahmuli’ denen otobüsler varmış. Onlara binmedim ama gördüğüm kadarıyla O 302 gibi eski otobüsler bu klasmana giriyor.

Şehir içi ulaşım

İran’ın en kalabalık 6 şehrinden 5 tanesinde (Tahran, Meşhed, Isfahan, Şiraz, Tebriz) metro ağı var. Ama bu şehirler çok geniş olduğundan metro ağı her yeri kapsamıyor. Tahran metrosunun büyüklüğünden bahsetmiştim, ancak böyle bir şehri tamamen metro ağıyla donatmak mümkün değil tabii. Diğer şehirlerde de metro hatlarında inşaatlar sürüyor, ancak en iyi ihtimalde bile çok fazla kapsanamamış yer kalıyor. Şehirlerde belediye otobüsleri var ama Tahran hariç diğer şehirlerde güzergah sadece Farsça yazıyor, bu biraz zorlayıcı olabilir. Bunun dışında yine Tahran’ın belli başlı bazı meydanlarında, mesela Tajrish Meydanı’ndan daha kuzeydeki Derbend gibi yerlere gitmek için yeşil renkli dolmuşumsu minibüsler de bulunuyor. Ama petrolün ucuzluğu, sizi taksi kullanımına yöneltebilir ve bundan dolayı da kimseyi suçlayamam.

İşlek caddelerin kenarlarında büyük motorcu öbeklerine her an rastlayabilirsiniz.

İran taksilerin bol olduğu bir yer. Farklı renklerde taksilerin yanında aslında taksi olmayan, ama taksi gibi çalışan normal arabalar da bulunuyor. Taksi duraklarının haricinde, yol kenarında durup beklerken, hatta tenha bir yerde yürürken bile yanınızda duran taksiler veya normal arabalar olabiliyor. Bunlar gayet dolu araçlar da olabilir, İran’da taksi paylaşılıyor (savari). Yani bindiğiniz takside insanlar olabilir, ya da sizin bindiğiniz taksiye başkaları binebilir. Sadece binmeden önce “savari” istediğinizi, “derbest” (tek başına) istemediğinizi belirtin, fiyat konusunu mutlaka konuşun yoksa kazıklamaya çalışırlar, hatta derdinizi anlatamadığınız için kazıklanırsınız da. Belki kazıklanacağınız ücret 5,000 tümeni geçmeyecek, ama yine de gerek yok. Bazen yolda veya takside karşılaştığınız insanlar sizin yerinize pazarlık yapabilir, böyle durumlarda çok uzun olmayan mesafede paylaşılmış takside 1,000 tümen ödediğiniz de olabilir. 15 dakikalık yolda 10,000 tümeni 5,000’e indirmeyi başaramadığınız da. Ama her şekilde Türkiye’deki muadillerinden çok daha ucuza yolculuk edersiniz.

Aklıma gelmişken belirteyim, İran’da motosikletler de taksi gibi yolcu taşıması yapıyor. Özellikle büyük meydanlarda ve kalabalık kavşaklarda yan yana bekleyen çok sayıda motor görebilirsiniz, bunlar ücreti karşılığında 1 veya 2 kişiyi istediği yere götürüyor. Benim etrafımda “motor, motor” diyerek adeta köpekbalığı gibi etrafımda turlayıp beni davet eden motorcularla karşılaşmadım değil 🙂 kullanma fırsatım olmadığı için ücreti veya konforu hakkında birşey söyleyemeyeceğim.

İran’da Uber gibi gavur icadı bir uygulama yasak olsa da onun yerli ve milli muadili olan Snapp’in çok yaygın kullanıldığını belirteyim. Uber mantığıyla çalışıyor ve bulunduğunuz yere taksi çağırabiliyorsunuz. İsteğe göre kadın şoför de çağırmanız mümkün. Tek problem, bu uygulamayı kullanabilmek için İran hattına sahip olmanızın gerekmesi…

Görüldüğü gibi İranlı motor kullanıcıları gayet rahat…

İran’da Trafik

Trafikte ister araç kullanın, ister yaya olun, kesinlikle çok dikkatli olmanızı öneririm. Olay sadece trafik sıkışıklığı değil, özellikle Tahran’ın dünyanın en kötü trafik düzenine sahip şehirlerinden biri olduğunu zaten biliyoruz. İstanbul trafiğini hiç aratmadığını söyleyebiliriz. Ama bence asıl problem, trafik sıkışıklığından ziyade trafik kaosu. Çünkü kavşakların çoğunda trafik ışığı bulunmasına rağmen ışıklar çalışmıyor ya da yanık sönen ışıklarla aslında hiçbir fayda yaratmıyor. Işıkların normal şekilde çalıştığı bazı yerlerde bile araçların ışıklara hiç aldırmadığını, yolu boş buldukları anda yola atladıklarını defalarca gördüm. Bazı kalabalık yollarda trafik polisleri ellerindeki uyarıcı çubuklarla araç trafiğini düzenlemeye çalışsa da kaosu ancak bir nebze hafifletiyor.

Bence İran trafiğinin Türkiye’den en büyük farkı, motosikletlerin en az otomobiller kadar trafikte yer alıyor olması. Araçların sağından, solundan rahatça geçtikleri gibi, trafiğin tıkandığı noktalarda hiç çekinmeden kaldırıma çıkıp oradan devam ediyorlar. Yani kaldırımda yürürken, özellikle benim gibi sırtında büyük çantalar taşıyan gezginler için söylüyorum, çok dikkatli olun, fazla sallanmadan yürüyün, gerçekten nereden motor çıkacağı belli olmuyor. Normal yolu geçtim, bazaarlarda bile yanımdan motor geçtiğini gördüm. Ve bu motorcuların belki %10’undan azı kask takıyor, tulum, eldiven, dizlik vs. gibi diğer ekipmanları kullanan hiç yok zaten.

İran’da motorcuların girmelerini engellemek için birçok yaya kaldırımında böyle bariyerler var.

Peki bu kargaşada bir yaya nasıl karşıdan karşıya geçebiliyor? Eğer bir alt veya üst geçit yoksa, ışıklara kimse aldırmıyorsa benim bulabildiğim tek yöntem, kargaşanın bir parçası olarak bulduğum ilk boşlukta yola atlamak oldu. Sizi gören araçlar yavaşlar, bir sonraki şerit boşalana kadar yolun ortasında beklemek zorunda kalsanız da başka pek bir çare yok. Samimi söylüyorum, kalabalık bir caddede her şeyin dört dörtlük şekilde güvenli olduğu bir anda karşıya geçmek için ısrar ederseniz akşama kadar beklersiniz. Yolları dikkatli gözleyin ve tedbiri kesinlikle elden bırakmayın, ama biraz görüp alıştıktan sonra cesur davranın.

Tahran çok büyük bir şehir olduğundan fazla rastlamadım, ama Isfahan veya Tebriz gibi nispeten daha küçük milyonluk şehirlerde bisiklet kullanımı da yaygın denebilir. Bisiklet yolu pek olmadığından diğer araçlarla aynı yoldan gidiyorlar, bu da trafikte dikkat etmeniz gereken bir başka unsur olarak dikkat çekiyor. Çok nadiren rastladığım bisiklet yollarında ise motorların da gidip geldiğini gördüm.

Traik Levhaları, Yön İşaretleri, Dükkan Tabelaları

İran bilindiği gibi Farsça dilini Arap alfabesiyle yazan bir ülke. Ancak resmi trafik levhalarının çok büyük kısmında ve metro duraklarında “İngilizce” olarak Latin alfabesi karşılıklarını görebilmeniz ulaşım ve yürüyerek gezme konusunda önemli bir fayda sağlıyor. Ayrıca müzelerde ve turistik yerlerde İngilizce açıklamalar, gördüğüm birçok yakın coğrafya ülkesine nazaran çok daha yeterli seviyede diyebilirim. Ancak ülke yeterince turistik bir hale gelemediğinden cadde ve sokak üzerindeki dükkanlardaki yazılarda Latin alfabesiyle yazılmış açıklamalar çok çok az. Tebriz gibi Farsça’dan ziyade Azeri Türkçesi konuşulan bir şehirde de durum aynı. Bu nedenle bir dükkana girip birşey almak istediğinizde fiyatları tek tek sormak durumunda kalıyorsunuz. Özellikle bu durum yemek yiyecek bir yer seçerken problem oluyor. Dışarıdaki yazılar hep Farsça olduğundan tam olarak ne sattıklarını anlamıyorsunuz. Lokantaların çoğu neyse ki İngilizce menüye sahip ama çok büyük olmayan restoranlarda ve fast food mekanlarında yemek belirlemek biraz zor olabiliyor, özellikle benim gibi ‘şu yemekte ne var, şu yemek nasıl’ gibi sorularla garsonlarla muhatap olmaktan hoşlanmıyorsanız. Fast food’cularda hamburger, çizburger gibi evrensel yemeklere talim etmek gerekebiliyor.

Kum’dan geçerken çektiğim bu fotoğraf, İran’daki genel dükkan tabela profilini özetliyor.

Aklıma gelenler bunlar, daha geldikçe de yazarım. Yazdığım uzun uyarılar gözünüzü korkutmasın, Türkiye’ye çok benzeyen bir ülke olmasından ötürü ülkenin düzenine kısa sürede alışacağınızı düşünüyorum.

İletişim

Bu yazıyla ilgili sorularınızı, yazıya yorum yaparak bana iletebilirsiniz. Ancak sizden ricam, önceki yorumları da okumanız, belki de aynı soru önceden sorulmuştur.

Özetle söylemek gerekirse, gezmeye meraklı bir beyaz yakalıyım. Üniversiteyi bitirene kadar hiç yurt dışına çıkmadıysam da, sonrasında elimdeki imkanları olabildiğince kullanmaya çalışarak 40'tan fazla ülkeye gittim. Ülkeleri sokaklarında yürüyerek, bütün müzelere ve tarihi yerlere gitmeye çalışarak, az konuşarak, az yiyip içerek, çok yürüyerek, erken kalkıp erken yatarak gezmeyi severim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir