Ukrayna,  Ülkeler

Yurtdışı Gezisi 101 – Lviv’de Gezilecek Yerler

Son güncelleme tarihi: 12 Eylül 2019

Ukrayna’nın batısında yer alan bu turistik şehirde keyifli 1-2 gün geçirebileceğinizi garanti edebilirim. Gece hayatına hiç meraklı olmadığımdan bunu şehirdeki diğer gezilecek görülecek yerlere bakarak söylüyorum. 2016 yılının yaz ayında yaptığım ziyaretten aklımda kalanları paylaşmak istiyorum. O zamanlar 1 Ukrayna Hrivnası (UAH) yaklaşık 12 kuruşa eşitti.

Lviv çok büyük olmamakla birlikte gezmesi keyifli bir şehir. Şehrin her anlamda merkezi diyebileceğimiz Rynok ve etrafı son derece canlı, turistler kadar yerel halkın da ilgi odağı gibi. Görülmesi gereken yerlerin çoğu bu küçük alana sığmış, ama zamanınız varsa Rynok’un dışına çıkıp birkaç farklı yeri görme şansınız da mevcut.

Lviv’e Nasıl Gidilir?

Artık pasaportsuz geçiş uygulamasının da başlamış olmasıyla Ukrayna, genel itibariyle en kolay gidilir ülkeler arasına girdi. Türkiye’den birçok farklı Ukrayna kentine uçuşlar olduğu gibi Lviv’e de uçuşlar mevcut. Ukrayna içinde ise birçok şehirden, mesela Kiev’den günde 8-10 tane tren seferi bulunuyor Lviv’e. Bu yataklı trenlerde geceyi geçirme imkanınız da oluyor ki kendi deneyimlerimi Ukrayna trenleri ile ilgili yazımda biraz anlatmıştım. Ukrayna içinden olduğu gibi tarihsel bağların çok kuvvetli olduğu Polonya’nın Kraków ve Varşova gibi kentlerinden günde hatırı sayılır miktarda otobüs kalkıyor. Özetle gitmesi gayet rahat bir yer Lviv.

Ukrayna birçok anlamda ucuz olduğu için havaalanından şehre gelmek için taksiye binmek çok maliyetli olmayacaktır. Normalde 100 hrivna (yaklaşık 11 TL) istediklerini okumuştum. Ancak ben sabahın 5’inde geldiğimden otobüsler daha başlamamıştı, tek yol taksi gibiydi yani ve taksiciler 200 UAH’dan (yaklaşık 23 TL) aşağı inmiyordu. Normalde bu da büyük para değil, hele 3-4 kişi bindiğinizde bu ücret daha da düşüyor. Ancak aynı uçakla Türkiye’den gelen bir arkadaş, havaalanının hemen dışında troleybüslerin kalktığını öğrenmiş. Bir diğer arkadaşla beraber onun peşine takıldık. Sahiden sabah 6:20 gibi resmen dökülen 9 numaralı troleybüs geldi ve ona binip merkeze çok yakın üniversiteye kadar geldik. Kişi başı 2 UAH (yaklaşık 25 kuruş) ödedik. Sadece tasarruf için değil, şehirdeki toplu taşımanın neye benzediğini de anlamak isteyenler ve acelesi olmayanlar için de bu yolu önerebilirim. Tabii şoförden alınabilecek bileti aracın içindeki mekanik validatörlerde delmeyi unutmayın. Aynı şekilde tren garından (Vokzal) şehir merkezine gelen 10 numaralı bir troleybüs de mevcut.

Lviv’de Görülebilecek Yerler

Şehrin önemli yerleri Old Town tarzındaki tek bir bölgede Rynok yani “Pazar” meydanında toplanmış, burada çok farklı mezheplerin kiliseleri çok küçük bir alanda beraberce duruyor. Benim gibi mezarlık seviyorsanız hafif dışarıda kalan Lychakiv Mezarlığı’na uğrayabilirsiniz, büyüklük ve atmosfer olarak Père Lachaise’i andırıyor burası. Père Lachaise gibi dünyaca meşhurlar yok belki, ama Ivan Franko gibi Ukrayna’nın ulusal kahramanlarından birkaçı burada örneğin. Mezar taşları da çok çok güzel. Ayrıca 2. Dünya Savaşı’nda ölmüş Polonyalı askerlerin ve Ukrayna’nın doğusundaki savaşta ölmüş Ukraynalıların da şehitlikleri bulunuyor. Bence mezarlığın asıl dikkate değer yanı, tarihsel olarak uzunca bir süre Polonya şehri olarak kalmış Lviv’in (bazı kaynaklarda hala Lwów olarak da geçer, şehirde çok sayıda Polonyalı turist göreceksiniz) eski Polonyalı sakinleriyle yeni Ukraynalı sakinlerinin bir arada yattığı bir yer olması. Giriş 25 hrivna.

Lviv Lychakiv Mezarlığı
Lychakiv Mezarlığı’nda buna benzer çok sayıda sanat eseri mezar taşı bulunuyor.

Küçük ama muazzam güzellikteki opera binasına sadece gezmek için girebileceğiniz gibi iyi bir performans izlemek için de gidebilirsiniz. Ben La Traviata’yı izledim ve altyazılar Ukraynaca olmasına rağmen gayet memnun kaldım. Sadece gitmeden önce oyunun librettosunu okumakta fayda olduğunu düşünüyorum. Biletler 50 – 250 hrivna arası.

Operanın hemen köşesinde Andriy Sheptytsky Ulusal Müzesi bulunuyor. Lviv tarihinde yeri olan, belediye binasında da bir büstünü gördüğüm Metropolit Andriy Sheptytsky’nin adını taşıyan müzede çoğunluğu dini resimler olmak üzere Ukrayna’nın önemli sanat eserleri sergileniyor.

Şehrin güzel bir manzarasını yakalamak istiyorsanız dağ tepe tırmanmanıza gerek yok. Rynok’un göbeğindeki belediye binasının (City Council ya da Lvivska Miska Rada) kulesine çıkarak şehrin merkezini yukarıdan ve farklı açılardan görebilirsiniz.

Müzeler bakımından zengin diyebileceğimiz bir şehir Lviv, birçoğu küçük olsa da sayıca fazla müzesi var. Bence en önemlisi tarih müzesi. İçinde Lviv’in özellikle son yüzyılda yaşadığı büyük değişimler, 1. Dünya Savaşı’ndan sonraki Polonya devri ve 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyet Devri’ne dair birçok hatıra var. Ne yazık ki İngilizce açıklamalar fazla değil, ama Ukrayna’daki ana müzelerin dışında durum zaten böyle. Yine buraya çok yakın bir de Din Tarihi Müzesi bulunuyor, çok büyük değil ancak orada da birçok semavi ve Budizm gibi yaygın dinler ve mezheplerle ilgili eşyalar sergileniyor, bence görülebilir müzelerden bir tanesi.

Kiev’de de bir benzeri bulunan kırsal mimari, yani köy müzesi (Museum of Folk Architecture and Rural Life) ise mezarlığa yakın ormanın içinde. Ülkenin batısındaki birçok köyden bizzat sökülüp yeniden monte edilmiş köy evlerini ve barınakları görebileceğiniz bu müze ise 20 UAH giriş ücretine sahip. Konsept çok ilginizi çekmese bile orman içinde bir çeşit oryantiring yapma fırsatı veriyor, nitekim girişte farklı yörelerden köy evlerinin yerlerini gösteren bir harita veriliyor. Ahşap kiliseler, çalı çırpıdan yapılmış damlı evleriyle burası da zamanı olanlara önerebileceğim bir yer. Ben yürüdüm ama merkezden uzak olduğunu belirtmiş olayım.

Lviv Kırsal Yerleşimler Müzesi'nden Bir Kilise
Bu kilise gibi çok sayıda başarılı ahşap mimarisi örneği, Lviv Kırsal Yerleşimler Müzesi’nde karşınıza çıkacak.

Silah ve savaş aletleri ilginizi çekiyorsa Cephanelik (Arsenal) Müzesi Orta Çağ’dan günümüze, içinde Osmanlı silahlarını da barındıran zengin bir koleksiyon sunuyor.

Rynok’un üst tarafında, Cephanelik’in yakınındaki meydanda eski eşya ve kitaplarını satan insanları görebiliyorsunuz. Buralarda çoğunluğu amca ve teyzelerden oluşan satıcılardan hatıra olarak Sovyet döneminden kalma madalya, rozet vs. gibi ıvır zıvırı çok ucuza alabilirsiniz.

Arsenal'in hemen yanındaki küçük meydan, Lviv
Arsenal’in yanındaki bu meydanda eski kitap gibi birçok koleksiyonluk eşya ucuza satılıyor.

Yemek yemek için uygun mekanlar da genelde Rynok etrafında. Türkiye standartlarında uygun ücretlere yiyip içebilmeniz mümkün. Ben gitmedim ama gitmediğime çok pişman oldum, Masoch Kafe’ye değişik bir deneyim için uğranabilirmiş. Girişinde Mazoşizm’in isim babası Masoch’un küçük bir heykeli var, içeride de mazoşist fantezilere uygun hizmetler alınabiliyor, kırbaçlama vs. işlerini ücreti karşılığında yapan kadın ve erkek garsonlar bulunuyormuş.

Lviv’in ana sanat müzesi diyebileceğimiz Potocki Müzesi de görülebilecek yerlerden. Ukrayna resminin önemli insanlarının eserleri burada görebilmeniz mümkün. Zaten kendisi de eski bir saray olan binanın bahçesinde Ukrayna’nın önemli kale ve diğer mimari yapılarından bazılarının yer aldığı küçük minyatür sergisini de atlamayın derim.

Şehre daha yukarıdan bakan bir yere gitmek istiyorsanız Old Town’ın biraz kuzeyinden başlayan parkın, daha doğrusu ormanın içindeki kaleye (Vysokyi zamok) çıkabilirsiniz. Tabii kalenin sadece birkaç parça duvarı ayakta kalmış ama güzel bir manzarası var, yerde gördüğüm şişelerden anladığım kadarıyla gençlerin geceleri takıldığı bir yer olduğunu düşünebiliriz. En tepeye çıkabilmek için yukarıda dalgalanan Ukrayna bayrağını takip edin.

Bu kaleye yakın, Rynok’un biraz dışında kalan Lysenka Caddesi’ndeki küçük Özgürlük Hareketi (Музей визвольної боротьби України) müzesinde de 2. Dünya Savaşı yıllarında fırsattan istifade bağımsızlık için mücadele etmiş UPA ve OUN gibi örgütlerin mücadelesini anlatan hatıralar sergileniyor. Ukrayna milliyetçiliğinin doruklarda olduğu bir yer, gitmek için ekstra bir gayret sarf etmeseniz de olur bence. Yolunuz düşerse uğrayabilirsiniz.

Rynok’un güneydoğusunda kalan Katolik Katedrali’nin içinde yer alan Johann Georg Pinsel heykel müzesini muhakkak öneririm. Benim gibi ahşap heykellere özel bir ilginiz varsa hele, bu 18. yüzyıldan kalma, çoğu dini figürlerden oluşan müthiş ahşap heykellere mutlaka göz atın, zaten çok küçük bir yer.

Şehrin üniversitesinin (Universitet), hemen bitişiğinde, okulla aynı adı taşıyan Ivan Franko Parkı var. Girişindeki kocaman Ivan Franko heykelinden kolayca tanınıyor. Burada yeşilliklerde zaman geçirip birşeyler yiyebilir, dünyanın en süper içeceklerinden biri olarak gördüğüm kvas’tan içebilirsiniz.

Ben gittiğimde varolmayan, ancak 2017’nin yaz aylarında açıldığını sonradan öğrendiğim, şehrin kuzeyinde ve Rynok’un 1.5 km kadar dışında yer alan ‘Territory of Terror’ adı verilmiş yeni müzeyi de burada not edeyim. Eski Lviv gettosunun yer aldığı yere açılmış müze ilk önce Alman işgali zamanında getto, sonrasında Sovyet devrinde 10 yıl kadar hapishane olarak kullanılmış. Ben ziyaret ettiğimde açılmış olsaydı muhtemelen buraya da giderdim.

Lviv, Rynok Square
Lviv’in merkezi Rynok, özellikle akşam saatlerinde son derece canlı oluyor.

Yazının başında da belirttiğim gibi Lviv’le ilgili en çok merak edilenlerin başında gelse de gece hayatına dair fazla birşey söyleyemeyeceğim, sadece Rynok içinde ucuza birşeyler içebileceğiniz güzel barlar olduğunu belirtebilirim. Bayram tatili veya haftasonu gezmesi için tercih edilebilecek kadar yakın ve gitmesi kolay Lviv’i, Ukrayna’ya gitmeyi düşünenlerin kesinlikle atlamamasını öneririm. Son olarak bir kez daha müzelerde çok az İngilizce açıklama olduğunu, müze görevlisi teyzelerin de neredeyse hiç İngilizce bilmediğini, fotoğraf çekmenin çoğu müzede ayrıca parayla satın alınan bir izne tabi olduğunu ve görevlilerin fotoğraf konusunda birçok Eski Sovyet – Doğu Bloğu ülkesinde olduğu gibi son derece hassas davrandıklarını da not etmiş olayım.

İletişim

Bu yazıyla ilgili sorularınızı, yazıya yorum yaparak bana iletebilirsiniz. Ancak sizden ricam, önceki yorumları da okumanız, belki de aynı soru önceden sorulmuştur.

Özetle söylemek gerekirse, gezmeye meraklı bir beyaz yakalıyım. Üniversiteyi bitirene kadar hiç yurt dışına çıkmadıysam da, sonrasında elimdeki imkanları olabildiğince kullanmaya çalışarak 40'tan fazla ülkeye gittim. Ülkeleri sokaklarında yürüyerek, bütün müzelere ve tarihi yerlere gitmeye çalışarak, az konuşarak, az yiyip içerek, çok yürüyerek, erken kalkıp erken yatarak gezmeyi severim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir