Ebu Simbel (Abu Simbel) tapınağı gezisi
Son güncelleme tarihi: 19 Haziran 2023
Mısır denince akla başta Piramitler olmak üzere antik Mısır uygarlığına ait eserlerin gelmesi son derece doğal. Bu eserler Nil Nehri havzası boyunca kurulmuş Gize, Sakkara, Dendera, Luxor ve Aswan gibi kentlerin etrafında kümelendiği için, güneye doğru indikçe hepsi birer birer karşınıza çıkıyor. Ancak bütün bu eserlerin belki de en güzeli ülkenin en güneyinde, tam Sudan sınırının olduğu yerde bulunuyor. Bir diğer deyişle Mısır içinde ulaşması en zor yerde bulunan, –Luxor‘daki Karnak Tapınakları’yla birlikte- Mısır uygarlığının belki de en görkemli ve en zarif eserlerini barındıran Ebu Simbel’den bahsediyorum tabii ki.
Tamamen kendi imkanlarımla planladığım Ebu Simbel gezisine dair aklımda kalan her ayrıntıyı sizlerle paylaşmaya çalışacağım:
- Tapınaklar hakkında kısa bilgi
- Ebu Simbel’e nasıl gidilir?
- Tapınakların tarihi
- Tapınakların taşınması
- Tapınak kompleksine giriş
- Tapınaklarda neler var?
- Ebu Simbel’den Aswan’a dönüş
- Aswan
- Son sözler
Ebu Simbel Tapınakları hakkında kısa bilgi
Ebu Simbel (veya İngilizce adıyla Abu Simbel), Mısır’ın en tanınan firavunlarından olan ve 66 yıl ülkeyi yöneten II. Ramses‘in yaklaşık 20 yılda yaptırdığı, Amen-Ra ve Ptah gibi önemli tanrılara adadığı, Nil Nehri kenarında bir kaya tapınağı kompleksi aslında. İki tapınak bulunuyor burada. Birinci tapınakta, girişteki devasa heykeller, gerekse içindeki duvar kabartmalarında anlatılanlar düşünüldüğünde, kendisini tanrılarla bir tuttuğu, onlarla aynı seviyeye koyduğu anlaşılıyor. Bu anlamda kendi büyüklüğünü cümle aleme gösterdiği ve adeta gövde gösterisi yaptığı da pekala anlaşılabiliyor.
2. tapınak ise firavunun gözdesi olan eşi (toplam 68 karısı varmış rahmetlinin) Nefertari için yaptırdığı küçük tapınak veya Hathor Tapınağı. Burada ise Kraliçe Nefertari’nin bereket ve doğurganlık tanrıçası Hathor ile kendisini özdeşleştirmesi teması etrafında şekillenen heykeller ve kabartmalar bulunuyor. Detaylara sonra geçeriz, önce buraya nasıl gelinebileceğini anlatayım. Eğer genel bir Mısır turuna katılmadıysanız ekstra planlama gerektiriyor çünkü.
Ebu Simbel’e nasıl gidilir?
Söylediğim gibi Ebu Simbel, Mısır’ın Sudan sınırına 40-50 kilometre mesafede, yani ülkenin en güneyinde bulunuyor. Dolayısıyla kuş uçmaz kervan geçmez bir konumda demekte bir sakınca yok. Toplu taşımayla gidilebilecek bir yer değil (sınırlı bir kullanımı olan uçağı toplu taşıma saymazsak tabii). Burada biraz karışık detaylar var, elimden geldiğince kendi deneyimlerim ve araştırmalarımda öğrendiklerimle birlikte anlatmaya çalışayım.
Ebu Simbel’e turla günübirlik gidiş
Bence Ebu Simbel’e gitmek için en mantıklı yol bu. Ebu Simbel Tapınakları küçük bir yer ve adını tapınaklardan alan Ebu Simbel kasabasında kalmayı gerektirecek fazla bir sebep de yok. Dolayısıyla yarım günde Ebu Simbel’e gidip geldikten sonra günün geri kalanını Aswan’da geçirmek bence daha mantıklı.
Aswan, Ebu Simbel’e en yakın büyük şehir merkezi (yaklaşık 350 kilometre mesafede) ve orada görülecek çok daha fazla yer var. O nedenle burada üs kurmak benim için daha uygundu, planlarımı ona göre yapıp Aswan’da otel tuttum gelmeden önce.
Bu durumda Aswan’a geliş kısmından bahsetmem gerekir kısaca. Kahire‘den yaklaşık 1000 km uzaktaki şehre trenle geliş 14-16 saat arası sürüyor normal şartlarda ve 1. mevki tren biletine 175.5 EGP ödedim ben (yaklaşık 150 TL). Tren çok konforlu değil ancak iş görecek kadar rahat. Diğer yol ise Aswan Uluslararası Havaalanına yine Kahire’den kalkan Egypt Air veya Air Cairo gibi bir havayolu şirketiyle olabilir. Ancak havaalanı şehir merkezine 15-20 km mesafede olduğu için Aswan merkeze transfer ayarlamadan gelemezsiniz. Aswan Havaalanına Türkiye’den direkt gelen bir uçuş bulunmuyor. Kahire veya Hurghada’ya uçakla gelip, tren veya otobüsle Aswan’a ulaşabilirsiniz.
Bu yöntemlerden birini tercih edip Aswan’a gelişinizi ayarladıktan sonra Aswan’dan bir tur şirketi ayarlayıp Ebu Simbel’e gidiş kısmını ayarlamanız gerekiyor.
Aswan-Ebu Simbel turu ayarlama
Turu Aswan’a gelmeden önce ayarlamanızda büyük fayda var. İnternetten basit bir arama yapmak suretiyle Tripadvisor veya Viator gibi uluslararası siteler aracılığıyla yerel tur şirketlerinden birini kolayca ayarlayabilirsiniz. Günübirlik tur ücretleri 35-45$ arasında. Bu turlar genellikle sabah 4‘te kaldığınız otel veya sizin belirleyeceğiniz başka bir yerden alınmanızla başlıyor (ben Aswan’a gece geldiğim ve henüz otelime giriş yapmadığım için beni Aswan Tren İstasyonundan almalarını istedim, bir sorun çıkmadı). Çok erken bir saatte alındığınız için yolun bir kısmını uyuyarak geçirmenizde sakınca yok. Ancak gün ağardıktan sonra bir noktada uyanıp kendini uçsuz bucaksız bir çölün ortasında bulmak paha biçilmez bir deneyim. Çöl seyretme kısmını gündüz vakti olan dönüşe de saklayabilirsiniz tabii. Güzergahınızın üzerinde bulunan askeri kontrol noktalarından geçmeniz icap ediyor, sizin inmenize gerek olmasa da şoför ya yavaşlayarak geçiyor, ya da birtakım izin belgelerini buralarda bekleyen askerlere gösteriyor. Aswan’da tur aracına bindikten yaklaşık 3,5-4 saat sonra tapınak kapısına varıyorsunuz.
Önemli bir not, Mısır’daki diğer bütün tur organizasyonlarında olduğu gibi tur şirketi sizinle 1-2 gün önceden iletişime geçiyor. Bu iletişim WhatsApp uygulaması üzerinden oluyor. Sizinle iletişime geçen kişi, pasaportunuzla birlikte otel rezervasyonunuzun bir fotoğrafını talep ediyor. Nitekim bunlar Ebu Simbel’e gidiş izni ayarlamak için gerekiyor. Ben de pasaportumun kişisel bilgilerimi içeren, fotoğraflı sayfasının fotoğrafını gönderdim. Henüz otelime giriş yapmadığımı, turun düzenleneceği gece geleceğimi söyleyince ise tren biletimin fotoğrafını istediler. Kahire Ramses İstasyonundan aldığım Aswan biletinin bir fotoğrafını gönderince işlem tamamlandı. Saat 04:10 civarında beni önünde beklediğim Aswan Tren İstasyonundan aldılar. Ancak Mısır’da bu tip organizasyonlarda biraz daha uzun bekleme süreleri olabiliyor, siz de hazırlıklı olun derim. Ayrıca turdan 1 gün önce mutlaka internetinizi açın, gelen bu mesajları sakın kaçırmayın. Sizden istenen belgeleri zamanında göndermemeniz sıkıntılı durumlara yol açabilir.
Aswan’dan bu şekilde başlayan turlar yaklaşık 9-10 saat sürüyor. Şirketler tapınakların tarihini ve içindeki eserleri anlatması, en sonda da sizi minibüsün olduğu yere bırakması için tapınak civarında bekleşen bir rehberle anlaşıyor orada. Minibüsler klimalı ve rahat diyebilirim. Ve en sonunda tapınakların kapısına kadar götürülüyorsunuz, oradan da Aswan’a geri dönüş yolculuğu başlıyor.
Ebu Simbel Havaalanına direkt uçuşla gidiş
Evet, minik Ebu Simbel kasabasının bir havaalanı var gerçekten. Ancak tabii ki en önemli amacı, Mısır’ın en ücra köşesinde bulunan bu harika komplekse Kahire gibi uzakta kalan merkezi yerlerden hızlı ve konforlu bir şekilde Batılı ve bol paralı turistleri taşımak denebilir. Zaten çoğunlukla tüm Mısır’ı kapsayan genel Mısır turlarının bir parçası olarak kullanılıyor. Bu durumda da sizin hangi yöntemle geleceğinizi dert etmenize gerek olmayacaktır tabii ki.
Bireysel bilet almak da mümkün tabii bu uçaklara. Yalnız bu havaalanına sadece Aswan veya Aswan aktarmalı olarak Kahire’den uçuşlar yapılıyor. Kahire’den direkt uçuş yapılmıyor. Yine Air Cairo ve Egypt Air şirketleri uçuyor. Tren + tur otobüsü kombinasyonu kadar zaman kaybettirmese de çok daha pahalı diyebilirim. Eğer ciddi anlamda aceleniz yoksa bu yöntemi tavsiye etmem, nitekim havaalanından tapınağa gitmek için ayrı bir transfer ayarlamak, Ebu Simbel’de kalmak vs. ekstra bir maliyet yaratacaktır.
Ebu Simbel Tapınaklarının kısa tarihi
M.Ö. 1200’lerde yapılmış olan tapınaklar, II. Ramses döneminin en göz kamaştıran eserleriymiş şüphesiz. Ancak zaman içerisinde zaten çok ücra bir yerde olmasıyla da desteklenen bir ilgisizlik nedeniyle kumla örtülmüş ve ortadan kaybolmuş. 1813’te İsviçreli Johann Ludwig Burckhardt tarafından bulunana kadar bir daha gören ya da ilgilenen olmamış. Bu müthiş keşfin ardından İtalyan Giovanni Belzoni tarafından gün yüzüne çıkarılmış ve antik Mısır’ın en bilinen eserleri arasına hemen girmiş. Ancak bu tapınağın başından geçen oldukça ilginç bir taşınma vakası da bulunuyor. Bu hikayenin arka planını anlamak için biraz Mısır tarihine bakmak gerekiyor.
Tapınakların taşınması
Görkemli Nil Nehri’nin akışını regüle edip sel baskınlarını engelleyebilmek için 20. yüzyılın başlarında yapılmış olan ilk Aswan Barajı artık bu görevini yerine getirmekte aciz kalmaya başlayınca, yeni bir barajın yapımı için çalışmalara girişilmiş 1950’lerde. Arap Milliyetçiliğinin zirveye ulaştığı bu yıllarla birlikte, çok daha yüksek ve su tutma kapasitesi çok daha fazla olacak yeni bir Aswan Barajı’nın yapılması fikri iyice olgunlaşmış. Cemal Abdül Nasır’ın Sovyetler Birliği’nden aldığı hem mali hem de beyin gücü anlamında büyük yardımla 1960’larda yaptırdığı Yüksek Aswan Barajı (Aswan High Dam), Mısır Arap Cumhuriyeti’nin en büyük gurur kaynaklarından bir tanesi haline gelmiş. Buranın hikayesinin müzelerde ve meydanlarda sık sık anlatıldığına şahit olacaksınız.
Ancak bu baraj, Yukarı Nil bölgesi denilen Mısır’ın güneyinde çok ciddi ve geri dönüşü olmayan değişikliklere neden olmuş. Bölgede sular ciddi şekilde yükselip tıpkı Hasankeyf ve Yusufeli’nde olduğu gibi yerleşim alanlarını sular altında bırakacağı için burada yaşayan bölgenin yerel halkı Nübyeliler (veya Nubiler, İngilizce Nubians) yer değiştirmek zorunda kalmış, bölgenin coğrafi yapısı ve ekosistemi sonsuza dek değişmiş. Bunlarla birlikte barajın en önemli etkilerinden biri de, baraj havzasında kalan sayısız Antik Mısır eseri üzerinde olmuş. Bunları sular altında kalmaktan kurtarmak için UNESCO‘nun başlattığı ve 50 civarında ülkenin katıldığı çok büyük bir proje sonucunda bölgedeki eserlerin büyük bölümü daha yüksek yerlere, hatta projede yer alan ülkelere taşınmış.
Bu bölgedeki en önemli eser olan Ebu Simbel Tapınakları ise, 1964-68 yılları arasında yapay olarak inşa edilmiş iki tepenin içine, güneşe karşı aynı açıyı koruyarak taşınmış (tapınağın önündeki devasa heykellerin kesilip bloklar halinde taşınmasını gösteren fotoğraflar çok etkileyici, bir göz atmanızı öneririm). Hatta bu büyük proje sayesinde UNESCO Dünya Mirası listesi oluşturulmasına ve bu tip yerlerin korunması için evrensel bir çaba harcanmasına başlandığı söyleniyor.
Sonuç olarak Ebu Simbel, orijinal konumunun yaklaşık 200 metre ötesine ve 65 metre daha yüksekte bulunan bir noktaya olduğu gibi alınmış, bu sayede bizler hala bu harikayı görebiliyoruz. Asıl konumunu işgal etmiş baraj gölü (Nasır Gölü, Nasser Lake), kompleksin hemen yanında. Ramses heykelleri, orijinal yerinde olduğu gibi bütün görkemiyle akan Nil Nehri’ni olmasa da nehrin sularıyla dolan gölü izlemeyi sürdürüyor.
Ebu Simbel de bu sayede Gize’deki Piramitler, Luksor’daki Krallar Vadisi ve Karnak Tapınaklarıyla birlikte Mısır’ın en çok ziyaret edilen yerleri arasında yer almaya devam ediyor.
Ebu Simbel Tapınak kompleksine giriş
Tur otobüslerinin indirdiği noktadan biraz yürüdükten sonra bilet gişelerini gösteren işaretler yardımıyla tapınak kompleksinin giriş kısmı rahatça bulunabiliyor. Bazı turların kapsamına bilet ücreti dahil olabiliyor, ancak bilet ayrı tutulduysa kapıda bilet almanız gerekiyor. Bu noktada size içeride rehberlik edecek kişiyle tanıştırılıyorsunuz, o da “biletinizi aldıktan sonra içeride buluşalım, siz sakın birbirinizden ayrılmayın ve beni bulun” minvalinde şeyler söylüyor. Birkaç kişiden oluşan bir grupla birlikte hareket ediyorsunuz ama büyük bir sorun teşkil etmiyor, çünkü tapınakların içini yeterince görecek kadar zaman veriliyor.
Ebu Simbel tapınakları giriş ücreti, 2022 Aralık itibariyle 275 EGP’ye eşitti (yaklaşık 220 TL). Ancak etraftaki başka tabelalarda daha düşük ücretlerin yazdığını görünce yakın zamanda zam geldiğini düşündüm. Zaten Mısır’da turistik yerlerin bilet fiyatları sürekli dövize endeksli olarak değişiyor, buna hazırlıklı olun. Ayrıca ben gittiğimde gişede kredi kart geçmiyordu, nakit ödeme yapmak durumunda kaldım.
Tapınaklarda neler var?
Bileti alıp Mısır’da her yerde olduğu gibi güvenlik kontrolünden geçtikten sonra ana tapınak binasının arkasından ön tarafına doğru yürümeye başlayacaksınız. Tapınağın etrafını dolaştıktan sonra ise bir yanınızda Nasır Gölü’nü, diğer yanınızda ana tapınağın girişindeki Ramses heykellerini göreceksiniz. Tapınağın önünde rehberimiz bizi beklemekteydi, tapınağın tarihçesini ve elindeki fotoğraflar yardımıyla tapınağın içinde neler olduğunu anlattı. Nitekim rehberlerin tapınağa girişleri yasak. Bunun nedeni olarak Müslüman rehberlerin dini inançları gereği ölüye saygı göstermesi gibi birşey söylense de ben, tapınakların içi aşırı kalabalık hale gelmesin diye böyle bir sebep bulunduğuna inanmaya daha yatkınım açıkçası. Rehber size içeride gezmeniz için yarım saat kadar bir süre bırakıyor ki bu fazlasıyla yeterli bence.
Büyük Tapınak (II. Ramses Tapınağı)
Yukarıda belirttiğim gibi II. Ramses’in adeta megaloman denecek kadar kendini sevdiği ve tanrı yerine koyduğunu bu tapınağa sadece dışarıdan baktığınızda bile kolayca anlayabilirsiniz. Tapınak girişindeki 4 Ramses heykeli neredeyse birbirinin aynısı gibi görünse de tam olarak aynı değilmiş, firavunun hayatının gençliğinden ihtiyarlığına 4 farklı dönemini sembolize ediyormuş. Her biri 20’şer metreye varan yüksekliklerde, adeta korkutucu boyutlarda. Soldan 2. heykel günümüze tek parça halinde gelememiş, ancak kafa kısmından kopmuş kocaman parçalar yerde duruyor (taşınma sırasında yeniden dikmeye kalkmamışlar, ilk bulunduğu zamanda olduğu haliyle bırakmışlar. II. Ramseslerin arasında ç0k daha küçük boyutlarda, Ramses’in eşleri ve çocuklarının heykelleri serpiştirilmiş (yukarıda belirttiğim 68 karısına ek olarak 120 oğlu, 83 kızı varmış rehberin dediğine göre). Tapınağın üst kısmında güneşe “tapan” 22 babun heykeli var, her sabah gün ışığı ilk bunlara yansırmış. Babunlar dışında çeşitli hayvan ve tanrı heykelleri, hiyeroglif yazıları, ve diğer figürler, Büyük Ramses Tapınağı’nın etkileyici ön yüzünü tamamlıyor.
Tapınağın içi de en az dışı kadar etkileyici. İçerideki koridorda Osiris pozisyonunda bekleyen yeni bir set Ramses heykeliyle karşılaşıyorsunuz. Bu 8 heykel de neredeyse dışarıdaki heykeller kadar yüksek. Mısır’daki başka tapınaklarda da gördüğümüz gibi heykelli dış kısmın içinde kalan sütunlar ve arkadaki duvarlarda müthiş detaylı ve iyi korunmuş duvar kabartmaları bulunuyor. Bu kabartmalarda II. Ramses’in büyük savaş başarıları ve tanrılara sunduğu adaklar yer alıyor. Özellikle II. Ramses döneminde Hititlilere karşı yapılmış ve bizim barış anlaşmasıyla tanıdığımız Kadeş Savaşı‘na dair çok sayıda betimleme bulunuyor. Normalde bu savaşta net bir kazanan çıkmamıştı, zaten bu nedenle uzun yıllar süren savaşların ardından tarihin ilk barış antlaşması Ramses’le III. Hattuşili arasında imzalanmıştı. Ama niyeyse Ebu Simbel’deki kabartmalarda (hatta Mısır’ın başka yerlerindeki diğer tapınaklarda da) II. Ramses’i sürekli önünde diz çökmüş aman dileyen Hititli düşmanlarını kılıcıyla keserken veya kaçan düşmanlarını atlı arabasıyla (chariot) kovalayıp arkalarından ok atarken görüyoruz.
Bu duvarların arkasında kalan, daha küçük odalarda ise daha çok tanrılara adak sahneleri yer alıyor. Buralar özellikle loş bir şekilde aydınlatılıyor, nitekim duvardaki kabartmalar hala çok canlı renklere sahip.
Tapınağın belki de en mistik yeri, içinde 3 tanrıyla birlikte oturan II. Ramses’in heykelinin olduğu sunak kısmı. Kutsalların Kutsalı (Holy of Holies) adıyla da biliniyor. Ramses’in kendini en net şekilde tanrılarla aynı kefeye koymasını bu odada görüyoruz. Ramses’in yanında Ra-Horakhty, Amun Ra ve Ptah yer alıyor. Bu odanın çok önemli bir özelliği daha var. Tapınağın inşasında öyle bir hesaplama yapılmış ki, yılın yalnız 2 günü güneş ışığı ana kapıdan ve koridordan geçip bu odaya kadar sızabiliyor. Ve bu güneş ışığı, içeride 4 tanrıdan 3 tanesini aydınlatıyor. Sadece Ptah karanlıkta kalıyor ki kendisi de evreni yaratan ana tanrılardan biri olarak biliniyor, ayrıca zanaatkarların ve mimarların tanrısı olarak kabul ediliyor. Bu özelliklerin yanında ölülerin koruyucusu gibi bir özellik taşıdığından karanlık tanrısı olarak da anılıyor. Dolayısıyla bu yerleştirmenin bilinçli olarak yapıldığına şüphe yok diyebiliriz ve bu da tapınağı daha da akıl almaz bir mühendislik ürünü haline getiriyor.
Ebu Simbel Güneş Festivali
Güneş ışığının içeri girebilmesi olayı, tapınağın ilk yapıldığı dönemlerde her yıl 21 Şubat ve 21 Ekim’e gününde gerçekleşiyormuş. Bu iki gün, II. Ramses’in tahta çıktığı gün ve doğum gününe denk geliyor. Burayı bir mühendislik harikası haline getiren diğer unsur da bu olayın her yıl hiç şaşmadan gerçekleşmesiymiş. Yalnız, tapınağın yeri ve rakımının değişmesiyle bu günler birer gün kaymış. Ama güneşle olan açı korunduğu için yine de bu olay gerçekleşmeye devam ediyor.
Artık her yıl 22 Şubat ve 22 Ekim’de gün ışığı, tanrı heykellerini 20’şer dakika kadar aydınlatıyor. Bu 2 gün, Ebu Simbel Güneş Festivali (Abu Simbel Sun Festival) olarak kutlanıyor. Tapınak çevresinde müzik ve dans gösterileri düzenleniyor, yöresel yemekler ziyaretçilere ikram ediliyor. Dünyanın birçok farklı yerinden turistler de bu olaya şahit olabilmek için bu festivale katılıyor.
Küçük Tapınak (Nefertari)
Doğurganlık, aşk ve müzik tanrıçası Hathor ve kendini o seviyede gören Nefertari‘ye adanmış tapınak, Büyük Ramses Tapınağı’nın birkaç yüz metre ötesinde yer alıyor. Girişinde 6 adet büyük heykel var, bunlardan dördü yine II. Ramses’e, 2 tanesi ise Hathor şeklinde tasvir edilen Nefertari’ye ait. Heykeller biraz daha kısa sadece, her biri yaklaşık 10 metre boyunda.
Bu tapınağın da yapısı büyük tapınağa çok benziyor. Yine büyük heykellerin arasında çocukların küçük heykelleri var, yine içerideki koridorda yüksek sütunlar var, ancak sütunlarda Hathor’un gülümseyen başı yer alıyor. Yine buradaki duvarlara birçok sahne nakşedilmiş. Ancak burada savaşlardan çok tanrılara, özellikle Hathor’a yapılan adaklar, tanrı tasvirleri ve gündelik hayattan sahneler yer alıyor. Dolayısıyla sanatsal çeşitliliğin bu tapınakta daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Tapınak içindeki en önemli kabartma ise, Hathor’un bir inek görüntüsünde dağlardan çıkıp bir anda zuhur ettiği ve Nefertari ile Ramses’i koruduğu sahneyi gösteren kabartma diyebiliriz.
Tıpkı ilk tapınakta olduğu gibi rehber size yeterli serbest zaman veriyor. Ardından rehber eşliğinde önce kompleksin resmi dükkanına uğrayıp, sonra da yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüşün ardından (ve Mısır’daki diğer ören yerlerinde olduğu gibi hediyelik eşya satıcılarının arasında geçmek suretiyle) otobüslerin beklediği parka dönülüyor. Yaklaşık 2 saat içinde tapınak gezisi tamamlanmış oluyor.
Ebu Simbel’den Aswan’a dönüş
Tur bittikten sonra bütün tur otobüslerinin bekleştiği yerdeki kendi otobüs veya minibüsünüzü bulmanız gerekiyor. Zaten aynı tur otobüsüyle geldiğiniz kişilerden oluşan bir grupla gezdirildiğiniz için bu çok zor olmuyor, yine de minibüsünüzün ve plakasının bir fotoğrafını önceden çekmeniz iyi olur. Herkes toplandığında da otobüs hareket ediyor. Dönüş yolunun ortalarında bir yerlerde otobüs, hayatınızda görebileceğiniz en ilginç dinlenme tesisinde duruyor. Dinlenme tesisinin önemi, oradan alacaklarınız değil, önünüzde uzanan uçsuz bucaksız çölde fotoğraf çekme imkanı vermesi. Size verilen 10 dakikada olabildiğince çok fotoğraf çekin. Nitekim burada çöl denen şeyin ne olduğunu çok net bir şekilde anlayabilirsiniz. Önünüzde uzanan sonsuz çölde hatıra fotoğraflarınızın olmasını geçiyorum, ufukta gördüğünüz yansımaların bir su birikintisi izlenimi vermesi, -ancak onların gerçekte çölde bir vaha olmadığını bilmeniz- gibi başka bir yerde yaşamayacağınız deneyimler, bu kısa süre zarfında önünüze seriliyor.
Yine benzer şekilde 3,5 saat süren bir yolculuğun ardından, Aswan’da arabaya bindiğiniz yerde indirilmenizle tur son buluyor. Gerçi bizim minibüste birilerini tam aldıkları yerde değil de, yol üstünde bir yerlerde bıraktıkları için olay çıktı ama bu olay münferit midir bilemeyeceğim. En azından tur kapsamında aldıkları yere bıraktıklarını taahhüt ediyor şirketler.
Aswan hakkında özet bilgi
Aswan yukarıda çeşitli defalar belirttiğim gibi Ebu Simbel’e en yakın büyük şehir ve tapınaklara gidiş planlaması için konaklamayı ayarlama açısından bence en uygun yer aynı zamanda. Buradan da çok kısaca bahsetmek isterim.
Yaklaşık 350 bin kişinin yaşadığı şehir, mükemmel bir Nil manzarası sunuyor her şeyden önce, hem gündüz hem de geceleri harika bir görüntüsü var nehrin. Şehir, Mısır Devlet Demiryollarının güney ucundaki son istasyonu olma niteliğini de taşıyor. Kahire kadar kalabalık ve kargaşa içinde olmasa da merkezi yerlerde bir kalabalık var, kendinizi rahatsız veya tedirgin hissedeceğiniz bir yer değil genel olarak.
Şehirde görülebilecek önemli yerler arasında Ebu Simbel civarından toplanmış lokal eserlerin sergilendiği Nübye Müzesi, Antik Mısır döneminde yapımına başlanmış ancak bitirilmeden kalmış devasa yekpare bir kaya olan Unfinished Obelisk, özellikle akşam vakti oldukça tekinsiz bir yer haline dönüşse de etrafında bir sürü insanın, özellikle çok sayıda çocuk ve kadının dolaştığı büyük Fatımi Mezarlığı, şehrin merkezine yakın bir yerde bulunan yeni ve görkemli Kıpti kilisesi Aziz Mihail Katedrali, eski şehir kalıntılarının da yer aldığı, Nil Nehrinin ortasında bir adada yer alan Aswan Müzesi , merkezin güneyine düşen bir adada bulunan ve etrafını saran gölle birlikte harika bir manzara sunan Philae Tapınağı ve diğer Mısır şehirlerinde olduğu gibi şehrin günlük yaşamında önemli bir yer teşkil eden, merkezdeki eski çarşıyı (Old Souks) sayabilirim. Şehirde Mövenpick ve Sofitel gibi tanıdığımız lüks oteller bulunuy0r, ancak daha mütevazi ve gayet yeterli seviyede hizmet sunan lokal oteller de mevcut. Şehrin iki yakasını bağlayan bir köprü merkezde bulunmuyor, ancak iskelelerden kalkan teknelerle ortadaki adalara ve batı yakasına geçmek mümkün.
Son sözler
Ebu Simbel, hakikaten sizi en az Gize’deki Piramitler veya Luksor’daki Karnak Tapınaklarında yer alan görkemli sütunlar kadar etkileyebilecek türden bir yer. Tıpkı piramitlerin önünde olduğu gibi Ramses heykelleri karşısında kendinizi çok küçük hissetmeniz mümkün. Yalnız Piramitler’den farklı olarak burası binyıllar boyunca aynı yerde ve insanların gözü önünde kalıp, kendi büyüklüğünü herkesin aklına kazımış türden bir yer değil. İnsan eliyle yeryüzüne çıkarılmış, insanlar tarafından varlığı tehdit edilince yine insan eliyle kurtarılmış, insanlardan uzakta olsa da insanlıkla çok daha iç içe geçtiği zamanlar yaşamış bir yer. Muhteşemliğini kanıtlamak için kimsenin onayına ihtiyacı olmasa da, bir şekilde hala var olabilmesini de insanlara borçlu çok özel bir yer.
Ne şekilde olursa olsun, hala son derece etkileyici bir tapınak Ebu Simbel. Hem dışının görkemi, hem içinin zerafetiyle benzersiz bir yer. Ve ne kadar ücra bir köşede olsa da gittiğinize pişman olmayacağınız bir yer aynı zamanda.