Barış Şehri yazısı, Şarm El-Şeyh Havaalanı
Gezi,  Mısır,  Ülkeler

Şarm El-Şeyh’te gezilecek yerler – Kızıldeniz’in gözbebeğinden notlar

Son güncelleme tarihi: 3 Kasım 2023

Şarm el-Şeyh denince Türkiye’de ve dünyada birçok kişinin aklına dalış turizmi gelmesi kesinlikle boşuna değil. Buranın denizinin ne kadar harika olduğu, yüzmekten ziyade dalışa ne kadar uygun olduğu zaten herkesin malumu. Ben tür bu işlerin pek meraklısı olmadığım için buraya ucuz uçak bileti olmasa zaten gelmezdim, nitekim 24 saat bile durmadan Kahire‘ye geçecek şekilde önceden planlarımı yapmıştım. Ancak birazdan anlatacağım Ras Mohammed‘e gidip, bir de gelmişken herkes gibi ben de bir suya gireyim dediğim için kendimle gurur duyabilirim. Çünkü herkesin sahip olabileceği basit bir deniz gözlüğü ve şnorkelle, ancak sualtı belgesellerinde görebileceğiniz muazzam görüntülerin içinde kendinizi bulmak, her gün karşılaşabileceğiniz birşey değil kesinlikle. Gerçekten derinlere dalış yapanların nelere tanık olduklarını düşünemiyorum bile.

Bu nedenle Şarm El-Şeyh’i sıradan bir gezi durağı olarak değerlendirmem mümkün değil. Bu yazıda 1 gün bile sürmeyen maceramda karşılaştıklarımı ve özellikle buraya gidiş deneyimlerimi olabildiğince ayrıntılı bir şekilde anlatmaya çalışacağım.

Şarm El-Şeyh’e nasıl gidilir?

Sina Yarımadasının en güney ucunda yer alan Şarm El-Şeyh, konum olarak Mısır’ın geri kalanından oldukça izole olsa da ülkenin en turistik yerleri arasında bulunduğu için oldukça sağlam ulaşım imkanlarına sahip. Şarm El-Şeyh Uluslararası Havaalanına Türkiye’den Pegasus ve THY sık sık sefer düzenliyorlar (bu aralar daha çok Rusya ve Kazakistan gibi eski Sovyet ülkelerinden gelen seferler artmış gibi görünüyor ki Şarm El-Şeyh’te acayip yüksek sayıda Rusla karşılaştığımı da belirteyim yeri gelmişken). İstanbul’dan gelen uçakların yolculuğu yaklaşık 2.5 saat sürüyor.

Şarm El-Şeyh Uluslararası Havaalanı
Şarm El-Şeyh Uluslararası Havaalanı

Mısır’ın başka bir yerinden, örneğin Kahire’den buraya toplu taşımayla gelme niyetiniz varsa, buraya sadece otobüsle gelebileceğinizi söylemek isterim, demir yolu yok. Go Bus gibi otobüs firmalarının seferleri yaklaşık 8 saat sürüyor ve bilet fiyatı 250 EGP (2022 sonu itibariyle yaklaşık 200 TL). Online bilet satışı olduğu için tavsiye edebilirim bu firmayı.

Ve tabii ki Türkiye ile Mısır arasında vize serbestisi olmadığı için bordo pasaportluların geçerli bir Mısır vizesi almış olması gerekiyor uçuş öncesinde. Bunun istisnasından ise bir sonraki bölümde bahsedeceğim.

Kapıda Şarm El-Şeyh vizesi

Benim gittiğim 2022 Aralık’ta Şarm El-Şeyh ile Mısır’ın geri kalanı için farklı vize rejimleri uygulanmaktaydı Türk vatandaşları için. 2023 Nisan’a kadar Mısır’a geliş için Mısır vizesi almanız gerekirken, sadece Şarm El-Şeyh ve çevresindeki yerlere gidecekseniz bir istisna bulunuyordu. Bu bölge, devlet tarafından bir turist vahası olarak konumlandırıldığı için sadece buraya gelecekseniz Mısır vizesi almak için gereken korkunç prosedürü bypass edebilmeniz mümkündü. Ancak bildiğiniz üzere Türkiye ile Mısır arasında diplomatik normalleşme süreçleri yaşandı ve artık Mısır gezilerinizde önceden vize almanıza gerek yok. Kapıda vizeyle Mısır’ın her yerine girebiliyorsunuz.

Yine de tekrar etmem gerekirse, Mısır’da sadece Şarm El-Şeyh ve çevresine gitmek üzere, 14 günden kısa bir süre için plan yaptıysanız normal Mısır vizesi almanıza gerek yoktu. Kapıda vize hakkı, sadece Şarm El-Şeyh ve Güney Sina bölgesine gelenlere tanınıyordu. 2022 Aralık’ta kendi deneyimlediğim bu süreci tarihe not düşmek, bir de Türkiye’yle Mısır’ın arası tekrar bozulursa bu işler yeniden gündeme gelir diye biraz daha detaylı anlatmaya çalışayım.

Şarm El-Şeyh’e giden uçakta giderken host ve hostesler size bir form dağıtıyorlar. Bu form, Mısır’a girişlerde talep edilen normal giriş formu aslında. Kişisel bilgilerinizin yanında gideceğiniz oteli de yazmanız gerekiyor. Eğer Şarm El-Şeyh’teki bir otel için rezervasyonunuz varsa bu forma doğal olarak o otelin bilgilerini yazmanız bekleniyor.

Şarm El-Şeyh girişinde doldurulan kart
Şarm El-Şeyh ve muhtemelen tüm Mısır girişlerinde kullanılan giriş kartı

Şarm El-Şeyh’te uçaktan indikten ve havaalanının terminal binasına girdikten hemen sonra, pasaport kontrolüne gelmeden önce etrafınızda Visa Stamp $25 yazan gişeler göreceksiniz (bunlardan bir tanesi, Mısır’ın büyük bankalarından Banque Misr’a aitti mesela). Bu gişelerden 25 Amerikan doları karşılığında Şarm El-Şeyh vizesi alabiliyordunuz. Bu vize, pasaportunuza görevliler tarafından yapıştırılıyor. Sıkça dillendirildiği gibi 18 yaşından küçük ve 45 yaşından büyük olmanıza gerek yok, benim yanımda 20’li 30’lu yaşlarda birçok insan bu vizeyi alıp geçtiler. Hatta şunu da belirteyim, geldiğimiz uçakta normal Mısır vizesi olan az sayıda kişiden biri bendim anladığım kadarıyla. Ben Kahire’ye ve diğer Mısır şehirlerine gitmeyi planladığım için standart Mısır vizesi almıştım, gelenlerin çoğu Şarm El-Şeyh ve çevresinin dışına çıkmayacağı için bu vizeyi almamışlardı, bunun yerine kapıda vize aldılar.

Okuduklarıma göre kapıda vizenin alınabilmesi için gerekenlerin sadece geçerli bir pasaport, 25$ para, gidişle birlikte dönüş uçak bileti rezervasyonu ve otel rezervasyonu olduğu söylenebilir. Bazı kaynaklarda 2000 Amerikan doları nakit gösterilmesi gerektiği de yazılsa da bunun teyit edildiğini ve gözümün önünde uygulandığını ben görmedim. Kısa bir tatil için kimseden böyle bir parayı göstermesini isteyeceklerini de sanmıyorum.

Güney Sina olarak tanımlanan bölgenin de sınırlarını çizmiş olalım, Şarm El-Şeyh haricinde St. Catherine, Nuweiba, Dahab ve Taba gibi şehirleri kapsıyordu o sıralar. Ancak dediğim gibi şu anda Şarm-el Şeyh’e girişle Mısır’ın herhangi bir yerine girişin prosedürleri aynı.

Şarm El-Şeyh’te pasaport kontrolü

Pasaport kontrolü çok sert değil. Bir fotoğrafım çekildi, sağ ve sol elimin dörder parmağı taranarak parmak izim alındı diğer herkes gibi. Yukarıda söylediğim gibi normal Mısır vizesi olan az sayıda insandan biri olmam çok küçük çaplı bir krize neden oldu. Giriş formuna Şarm El-Şeyh değil de bir Kahire oteli yazdığımı görünce memur bir süre şaşkınlık yaşadı, yandaki memurlara benimle ilgili birşeyler sordu. Sonrasında turistik Mısır vizem olduğunu görünce sorun olmadığını anlayıp giriş mührünü vurdu. Verdiğim formun arkasındaki açıklamalar bölümüne vize numaramı ve diğer ilgili detayları not düştü yalnızca. Başka da birşey sormadı.

Pasaport kontrolünün ardından karşınıza çıkan 1-2 memura daha vizenizi gösterip, yanınızdaki bavulları son bir kez daha x-ray‘den geçirdikten sonra resmen ülkeye giriş yapmış oluyorsunuz.

Şarm El-Şeyh Havaalanından şehir merkezine geliş

Mısır’ın genelinde göreceğiniz o turist kazıklama havası Şarm El-Şeyh’te de var haliyle. Ben, şehir merkezinden yaklaşık 10-15 km mesafedeki havaalanına toplu taşıma bulunmamasını buna bağlıyorum. Normal bir şehirde, hele ki böyle turistik bir yerde mutlaka belirli saatlerde çalışan bir toplu taşıma aracı olur, ama bence taksicilere ve transfercilere para kazandırıp biraz daha turist yolabilmek için böyle bir hizmeti sunmuyorlar. Dolayısıyla şehir merkezine gelebilmek için mutlaka taksi tutmanız veya bir transferle anlaşmanız icap ediyor. Ben de mecbur, 14 Euro gibi bir ücret karşılığında böyle bir transfer ayarladım gelmeden önce. Araç da yaklaşık 10 dakikalık bir gecikmeyle beni alıp, 15 dakikalık bir yolculuk sonunda beni merkezde önceden söylediğim noktaya götürdü. Hatta gelişimden bir gün önce WhatsApp üzerinden bana ulaşıp geliş saatimi teyit ettiler. Bu nedenle yeri gelmişken Mısır’da tur veya transferiniz olan her gün, hatta bir önceki gün de dahil olmak üzere internetinizi açmanızı tavsiye edeyim, nitekim iletişimler hep WhatsApp üzerinden ilerliyor. İnternetten bu hizmetleri basit bir aramayla kolayca bulabilirsiniz. Söylememe bile gerek yok sanırım, taksi tutacak olursanız mutlaka önceden pazarlık yapıp söyledikleri fiyatı indirmeye çalışın veya taksimetre açmalarını isteyin.

Şarm El-Şeyh Havaalanında geceleme

Bu konuyla ilgili de bilgi vermek isterim, nitekim benim gibi Şarm El-Şeyh’te kalmayı düşünmeden, sadece gün içinde turlara katılıp şehirden ayrılmayı planlayanlar olabilir. Türkiye’den gelen birçok uçak gecenin bir yarısı Şarm El-Şeyh’e vardığı için, geceyi orada geçirip, sabah şehir merkezine gidip direkt turlara katılmak bir seçenek olarak not edilmeli. Ben böyle yaptım en azından, birkaç saatlik uyku için otele para vermemek adına. Nitekim buradaki turlar genelde erken saatlerde başlıyor. Günübirlik geldiyseniz, Ras Mohammed veya St. Catherine turlarından bir tanesine gitmenizi kesinlikle tavsiye ederim.

Şarm El-Şeyh Uluslararası Havaalanı, kış aylarında bile oldukça hareketli (yılın en soğuk mevsimi olan Aralık ayında bile sıcaklıklar 13-14 derecenin altına düşmüyor nitekim). Türkiye’den, Avrupa’nın belirli şehirlerinden ve özellikle de eski Sovyet coğrafyasından çok sayıda uçak 24 saat boyunca inip kalkıyor. Bu nedenle havaalanı kapanmıyor. Mısır’daki genel kargaşanın aksine havaalanında sessiz sakin geçiyor geceleri, kimse tarafından rahatsız edilmeden terminal binası içindeki bir koltuğa geçip gözlerinizi yumabilirsiniz. Koltuklar çok rahat değilse de birkaç saat geçirilmeyecek kadar da rahatsız değiller.

Şarm El-Şeyh’te gezilecek yerler

Aslında Şarm El-Şeyh’te kültür turizmi açısından bakıldığında gezilecek pek bir yer yok. Şehrin sadece kendisine baktığınızda burası gerçekten deniz-kum-güneş turizminin bir merkezi olabilir dersiniz en fazla. Ben kendi gördüğüm veya gitmesem de adını duyduğum ve gidilebilir bulduğum yerleri burada sıralıyorum:

Ras Mohammed Milli Parkı

Bence Şarm El-Şeyh’in en önemli yeri burası. Hele ki kaldığınız otelinizdin sağladığı iyi bir dalış alanı yoksa, yahut benim gibi günübirlik geldiyseniz bu tura katılmanız elzem diyebilirim.

Ras Mohammed Milli Parkı, Şarm El-Şeyh’in ve dolayısıyla Sina Yarımadasının en güney ucunda, karanın bittiği yerde Kızıl Deniz’e çıkıntı yapmış bir bölge. Turla gelmeniz halinde önemli bütün noktalarını hızlı bir şekilde görebiliyorsunuz. Burası için yapılan turlar genelde 5-6 saat civarında sürüyor ve ücretler 18 Amerikan doları civarından başlıyor. Ben de bu kısımda turla gittiğim yerlerden bahsedeceğim.

Ras Mohammed turları genelde sabah saat 8’de başlıyor. Ancak tüm katılımcılar kendi otelleri önünden alındığı için, bulunduğunuz yere göre minibüs tarafından alınma saatiniz değişiklik gösterebilir. Bu esnada alınma saatiniz değişebilir, hatta sizi götürecek tur şirketi bile değişebilir. Bu yüzden internetiniz sürekli açık olsun.

Biraz gecikmeli ve başka bir şirket tarafından sonunda alındığımda saat 09:15 olmuştu, sorun değil. Sanırım sıkça olan birşey bu, çok takılmayın. Ben de alındıktan sonra bir dalış ekipmanı kiralama dükkanında durup gözlük, şnorkel, dalış kıyafeti gibi çeşitli eşyaları aldık. Başta denize girme olaylarına olmasa da olur gözüyle bakmış olsam da neredeyse herkesin birşeyler aldığını görünce sonradan pişman olmamak için ben de bu ekipmanlardan aldım, iyi ki de almışım. Turdakilerin çoğunluğu İtalyandı, tur rehberimizde gayet akıcı bir İtalyanca konuşuyordu onlarla.

Şehir merkezine sadece 12 km mesafede olsa da önce Şarm El-Şeyh’in çıkışında, sonra da Ras Mohammed Milli Parkı’nın girişinde güvenlik amaçlı konuşlanmış bazı kapılardan geçiliyor bu nedenle gidiş yarım saat civarında zaman alıyor. Geçişler esnasında gişelerde şoför tarafından bazı ücretler ödendiğini gördüm. Sonra parkın asıl girişinde yer alan devasa kayaların bulunduğu bir yerden geçiliyor. Tur otobüsü duruyor ve bir fotoğraf molası veriliyor. Allah Kapısı olarak da bilinen bu kayalar Arapça Allah gibi de okunabiliyormuş, Mısır’da güzel olan her şey Allah’la ilişkilendirildiği için parkla öyle bir uyumu varmış rehberimizin dediğine bakacak olursak.

Ras Mohammed'in girişindeki kaya heykeller
Ras Mohammed’in girişindeki kaya heykeller

Sonrasında turun zirvesi olan denize girme kısmına geçtik. Kesinlikle müthiş bir deneyimdi. Denizin içine doğru rahat 20-30 metre yürüdükten sonra bile su dizlerimizi geçmeyecek seviyedeydi. Sonrasında rehberimizi takip ederek suyun bir anda derinleştiği yerde yüzmeye başladık. Aman aman, sonradan fark ettim ki yüzmeye başladığımız nokta aslında falez gibi bir anda uçuruma dönüşen bir mercan resifiymiş. Sadece deniz gözlüğü ve şnorkelle gördüğüm manzaralar gerçekten sualtı belgesellerinde, yerin yüzlerce metre altındaki belgesellerde gördüklerimizden farksızdı. Bir tarafta diz seviyesine gelen bir resif zemini, diğer tarafta yüzlerce deniz canlısı tarafından etrafınızı saran ve uçsuz bucaksız bir derinlikte gibi görünen bir sualtı hayatı aynı anda karşımdaydı. Resiflerdeki rengarenk oluşumlar, tropik bitkiler ve çiçekler gibi rengarenk gözükse de jilet gibi keskin resiflerle birlikte yüzüyorsunuz. Resifler gerçek bitki olmasa da etrafınızı bir anda saran acayip balıklar yüzde yüz gerçek: siyah beyaz zebra gibi balıklar, tupturuncu balıklar, neon ışık parlayan gibi masmavi balıklar ve daha başka birçok çeşit deniz canlısıyla bir anda kendimi karşı karşıya bulmak muazzam bir histi. Balıklar o kadar yakınınızda dolaşıyor ki elinizle dokunabilecek kadar yaklaşıyorlar. Elinizi uzatıp dokunmak üzereyken kaçıyorlar adeta, ben birkaç kez denedim. Yalnız burada yüzerken dikkatli olun ve resiflere çok fazla yaklaşmayın ve rehberinizden uzaklaşmamaya çalışın. Kendinizi kaybedip rehberinizden uzağa düştüğünüzde sizi bağıra bağıra geri çağırıyorlar güvenli bölgelere.

Her şeye rağmen kesinlikle muhteşem bir deneyimdi Ras Mohammed’de denize girmek. Şarm El-Şeyh’e gelip de bunu yapmadan geçmeyin. Ancak buraya daha hazırlıklı gelip sualtı fotoğrafları çekmek istiyorsanız yanınızda mutlaka telefonunuz için su geçirmez şeffaf telefon kapları alarak gelin. Nitekim tura katılan diğer kişilerde gördüğüm şeffaf kaplar sayesinde onlar müthiş fotoğraflar çektiler, ben bu manzaraları sadece kendi hafızamda saklayabileceğim ölene dek.

Ancak tekrar hatırlatmak isterim ki sahil şeridi ve mercan resifleri inanılmaz keskin kayalıklardan oluşuyor. Elinizle okşamak istediğiniz -ve kendinizi tutamayarak dokunduğunuz resifler- gerçekten jilet gibi keskin. Denizden çıktığımda parmaklarım kanamamış çizikler içindeydi, ayaklarım ise bayağı parçalanmış vaziyetteydi ki önce rehberimiz, sonra da orada karşılaştığımız bir ambulanstaki görevliler tarafından ayağıma pansuman yapılıp sarıldı. Yine de sol ayağımdaki yara Mısır turumun sonuna kadar tam olarak iyileşmedi. Bu durumla karşılaşmak istemeyenlere diğer ekipmanların yanı sıra palet de kiralamalarını tavsiye edebilirim. Ben de bu yarayı bu harika deneyimin gözle görülebilir hatırası olarak gittiğim her yerde yanımda götürmüş oldum.

Yüzme faslının ardından mangrov ormanlarının olduğu bölüm geldi. Kısa boylu mangrov ormanları, çok fazla yer hareketinin olduğu sığ yerlerde oluşuyormuş ki burası da zaten böyle bir yer. 1968’de olmuş bir deprem sonucunda oluşmuş, küçük görünen ancak gerçekte oldukça derin su birikintilerini de tur esnasında görebilmek mümkün. Bunun haricinde The Enchanted Lake veya Hidden Bay ya da Büyülü Göl olarak bilinen yere de uğradık. Adeta çölün ortasında bir vaha denebilecek, son derece sığ bu göle de girip türlü fotoğraflar çektiriliyor.

Görecek yerlerimiz bittiğinde şehir merkezine dönüp bindiğimiz yerlerde tekrar indirildik. Yol esnasında tıpkı şehirlerarası otobüslerde olduğu gibi su ikram edildi şirket tarafından. Sonunda otobüsten indiğimde üzerimi değişebileceğim bir yer olmamasına, hele ellerim ve özellikle ayaklarım kesik içinde olmasına rağmen çok özel bir deneyim yaşadığımın tamamiyle farkında olarak indim ve yeniden buraya iyi ki gelmişim dedim.

Özel olarak dalış yapacak olursanız belki benim gördüklerimden çok daha fazlasını görmeniz mümkün olabilir, ancak bu kısıtlı tur kapsamında, sadece bir gözlük ve şnorkelle benim görebildiklerim bile akıl almaz derecede etkileyiciydi diyerek sözlerimi bu kısmı geçeyim.

Naama Körfezi (Naama Bay)

Old Market’ın da bulunduğu eski merkezin yaklaşık 6 kilometre uzağında bulunan Naama Bay, net bir şekilde şehrin en önemli turistik merkezi. Sayısız dükkan, lüks otel, kafe, restoran ve eğlence merkezi burada bulunuyor. Hard Rock Cafe de dahil olmak üzere dünyaca ünlü zincir kafe ve restoranların şubelerini de burada bulabiliyorsunuz. Ayrıca çoğunluğu Rus ve İtalyan olmak üzere her milletten turisti etrafta dolanırken görebiliyorsunuz. Ancak maalesef deniz kenarına inip, kendi başınıza denize nazır şekilde oturup etrafı seyredeceğiniz bir yeri ben bulamadım, nitekim deniz kıyısı mekan ve oteller tarafından neredeyse tamamen kapatılmış vaziyette. Gündüz vakti gelirseniz parası karşılığında girmeniz mümkün olabilir tabii. Her şekilde buraya bir uğramak lazım. Birazcık yürüyerek veya dolmuşa-taksiye binerek buraya ulaşılabiliyor merkezden.

Naama Bay'deki bir oturma alanı
Naama Bay’deki bir oturma alanı ve çevresi

Old Market

Şehrin biraz daha eskiymiş izlenimi veren alışveriş ve zaman geçirme merkezi, şehrin güneybatı ucu diyebileceğimiz bölgesinde bulunuyor. Burada Naama Bay gibi rengarenk ışıklı dükkanlar ve kafeler o kadar fazla olmasa da mücevherat, hediyelik eşya ve diğer gıda, baharat gibi ihtiyaçların alınabildiği birçok dükkan yer alıyor. Orta-üst seviye restoranlar da mevcut. Ayrıca 2017 yılında ibadete açılan Sahabe Camii (Al Sahaba Mosque) de bu bölgenin görünümü ve ruhuna katkıda bulunmuş diyebilirim. Mimari olarak Fatımi, Osmanlı ve Memlük unsurlarını bir araya getirdiği söylense de bana nedense Disney dünyasının meşhur Sinderella Şatosunu hatırlattı açıkçası. Fazla büyük, yeni ve ışıl ışıldı, birçok Müslüman ve Gayrımüslim önünde fotoğraf çektiriyordu.

Şarm El-Şeyh Old Market ve Sahabe Camii
Görkemli Sahabe Camii ve Old Market manzarası

Aklıma gelmişken Old Market etrafında konuşlu bir şekilde turistleri bekleyen deve ve atlar olduğunu, bunlarla ücreti mukabilinde turlar atılabileceğini de belirtmiş olayım. Buraya da tıpkı Naama Bay gibi mutlaka uğramak lazım bence.

El Hadaba

Old Market’in olduğu bölgeden biraz güneydoğuya tırmanan yolu takip ettiğinizde, bence bütün şehrin en güzel, en huzurlu mahallesi olan Hadaba’ya gelmiş olacaksınız. Huzurlu diyorum, çünkü burada dükkandan ziyade evler ve apartmanlar yer alıyor daha çok. Kendi adıma en çok sevdiğim, Şarm El-Şeyh’te ev alacak olsam burada alırdım dediğim mahalle burasıydı. Hele ki El Fener caddesinin kenarındaki yürüyüş yolundan gün batımını seyretmek gerçekten inanılmaz keyifliydi. Buraya da kafa dinlemek ve dolaşmak için gelebilirsiniz. Cadde üzerinde denize nazır ama yukarıdan bakan güzel mekanlar olduğunu da belirteyim.

Şarm El-Şeyh'teki Hadaba'dan gün batımı
Şarm El-Şeyh’teki Hadaba’dan gün batımı

Heavenly Cathedral ve El Mustafa Camii

Şarm El-Şeyh yakın zamana kadar var olmayan bir şehir olduğu için burada tarihi birtakım cami veya kilise gibi tarihi yapılar bulmak mümkün değil. Dolayısıyla burada fazla tarihi tarihi camiler olduğu söylenemez. Ancak Naama Bay ile Old Market arasında yer alan bir mahallede şehrin en görkemli iki dini yapısı bulunuyor diyebilirim.

2008’de yapımı tamamlanan El Mustafa Camii oldukça görkemli bir cami, 76 metrelik iki devasa minaresi, yakından baktığınızda göreceğiniz mermer ve ahşap üzerine zarif işlemeleriyle dikkat çekiyor. Buraya oldukça yakın bir yerde bulunan Kıptilerin Heavenly Cathedral adlı kilisesi de yeni ve dikkat çekici bir yapı. Ancak Mısır’daki bütün kiliselerde olduğu gibi etrafında sürekli polis bekliyor. Bu yüzden dışarıdan fotoğrafını çekerken dikkatli olun derim. Kontrolden geçip iç bölümünü görebilirsiniz.

Şarm El-Şeyh'te El Mustafa Camii
Şarm El-Şeyh’te El Mustafa Camii, şehrin en görülesi yerleri arasında

Azize Katerina Manastırı (Mount Catherine) ve Dahab

Şarm El-Şeyh’in kültür turizmi anlamında elindeki en önemli değerin Katerina Manastırı olduğunu söylemek için büyük bir araştırma yapmaya gerek yok. Düzenli yerleşimlerin bu bölgede ancak 60-70 yıllık bir tarihi olduğundan, Hıristiyan dünyasının ilk şehitlerinden Azize Katerina’nın öldürüldükten sonra bedeninin getirildiği kabul edilen bu manastır, dünyanın en eski aktif manastırı olarak biliniyor. İşte buraya günübirlik gezilerle gidilebiliyor.

Ben maalesef gitme fırsatı bulamadım ama bayağı araştırma yaptım. İki tür tur var, birincisi sabahleyin St. Catherine’e gidip manastırı gördüğünüz, bir de geri dönüş yolu üzerinde Dahab’da mola verilen, sabah başlayıp akşam biten turlar. İkincisi de akşam 9 buçuk gibi başlayıp gece yarısı St. Catherine’e vardığınız, gece boyunca ekstradan yaklaşık 3 saat karanlıkta Bedevi bir rehber eşliğinde Katerina Dağı’na (Mount Catherine) veya Musa Dağı’na tırmanıp, Türkiye’deki Nemrut‘a çok benzeyen bir gün doğumunu seyrettikten sonra geri gidip Katerina manastırı ve müzesini ziyaret ettikten sonra geri döndüğünüz turlar.

Şarm’dan buraya geliş yaklaşık 3.5 saat, tur ücretleri ise 35 Amerikan dolarından başlayarak artarak devam ediyor. Turlar 12-13 saat civarında zaman alıyor. Sadece Şarm El-Şeyh’i içeren bir plan yaptıysanız Azize Katerina Manastırı’nı görmenizi, mümkünse zifiri karanlıkta dağa tırmanma ve gün doğumunu seyretme deneyimini yaşamanızı tavsiye ederim naçizane, benim içimde kaldı açıkçası.

Müze sever biriyseniz tekrar belirteyim, Şarm El-Şeyh’te doğru düzgün müze yok. Yalnızca bir Kral Tutankamun (King Tut) Müzesi var ki burada sergilenen eşyalar zaten orijinal değil. Tutankamun’un mezarından çıkarılan eşyaların orijinalleri Kahire’de, Mısır Müzesinde sergileniyor. Başka da kayda değer bir müze yok.

Şarm El-Şeyh tarihi ve statüsü hakkında kısa bilgiler

Şarm El-Şeyh, ya da şehrin her yerinde kısaca yazılan şekliyle Şarm (ki Arapça’da körfez demek), 20. yüzyılın ortalarına dek son derece önemsiz birkaç balıkçı kasabasından oluşan küçük bir yerleşimmiş aslında. Ancak Kızıl Deniz ve Akabe Körfezi’ne bakan son derece kritik konumundan dolayı Arap-İsrail Savaşları esnasında 1-2 kez İsrail ile Mısır arasında el değiştirmiş, bir süre de Birleşmiş Milletler barış gücü burada konuşlanmış. 1967’de ikinci kez İsrail’in eline geçmesinin ardından burada ilk kez gerçek anlamda bir yerleşim inşa edilmeye ve burası bir turizm merkezi olarak konumlandırılmaya başlanmış. Ve 1979’da İsrail ile Mısır arasında, ABD arabuluculuğunda imzalanan Camp David Anlaşmasının ardından, ancak 1982’de Mısır’ın eline geçmiş yeniden. Mısır da buraya tıpkı İsrail gibi turizm yatırımları yapmaya devam etmiş, şehri de Barış Şehri olarak adlandırmışlar bu tarihin ardından. Barış şehri yerine turist şehri deseler de olurmuş şu haliyle. Nitekim buraya önemli miktarda Rus ve İtalyan kökenli turist geliyor, dükkan tabelalarında İngilizce kadar, hatta bazen daha fazla Rusça ve bazen İtalyanca yazı görüyorsunuz. Birçok dükkan sahibi Rusça da konuşabiliyor.

2005 yılında şehrin birkaç farklı noktasında eş zamanlı olarak yapılan ve toplam 88 kişinin hayatını kaybettiği terörist saldırılar nedeniyle olsa gerek, şehrin girişlerinde otoyol gişesi gibi güvenlik kontrol noktaları var. Bu nedenle şehir merkezi dışında katıldığınız turlarda pasaport fotoğrafını organizatörle paylaşmanız gerekiyor, gerekli izinlerin alınması için. Hatta dalış için şnorkel kiraladığınız dükkanda bile kaldığınız otele ve oda numaranıza göre kayıt yapılıyor. Söylediğim gibi benim bir otel rezervasyonum olmadığından kayıt defterine benim adımı yazdılar sadece.

Yukarıdaki Şarm El-Şeyh vizesi bölümünde ayrıntılı bir şekilde anlattığım vize rejimi de buranın farklı statüsünü kanıtlar nitelikte. Güney Sina Eyaletindeki belirttiğim şehirlerin dışına çıkmadığınız sürece kapıda vize sizin için yeterli. Kuzey Sina bölgesi zaten turistler için tehlikeli olarak nitelendiriliyor, Büyük Britanya’nın seyahat tavsiyesi sayfasındaki harita da bunu doğruluyor.

Şarm El-Şeyh’te toplu taşıma

Yukarıda birkaç yerde belirttiğim gibi, toplu taşıma çok iyi değil şehirde. Aslında anayollarda sürekli çalışan dolmuşlar görebilmeniz mümkün. Ancak bu dolmuşların nereden nereye gittiğini standart bir turist olarak dışarıdan bakarak anlamak imkansız. Bu nedenle dolmuşlara el edip istediğiniz yerlere gidip gitmediğini sorabilirsiniz. Zaten dolmuşlar ana olarak Old Market’tan başlayıp, Naama Bay’i geçerek havaalanına kadar uzanan El-Salam Caddesi üzerinde çalışıyor. Gideceğiniz yerler bu güzergah üzerindeyse çok sıkıntı yaşamadan bir yerden bir yere gidebilirsiniz. Vereceğiniz para 5 Mısır poundunu geçmeyecektir.

Şarm El-Şeyh'te dolmuş
Şarm El-Şeyh’te dolmuşlar yaklaşık olarak bu şekilde

Dolmuş dışında taksiler de oldukça yaygın ve ihtiyaç halinde baştan pazarlık ederek bunları kullanabilmeniz mümkün.

İklim Değişikliği Zirvesi ve şehirdeki etkileri

Belki bilenler vardır, Birleşmiş Milletler’in 1995’ten beri her yıl organize ettiği İklim Değişikliği Zirvesi’nin 27.si, 2022 Kasım ayında Şarm El-Şeyh’te yapıldı. Benim ziyaretimden çok kısa bir süre önce yani. Birçok dünya lideri 2 hafta boyunca dünyadaki iklim krizini konuşmak için buraya geldi. Hatta klasik Batı ikiyüzlülüğünün gereği olarak Mısır’daki insan hakları ihlalleri ve Sisi’nin otoriter yönetimi de sıkça gündeme geldi ve Mısır’ın ev sahipliği çok eleştirildi. Ancak Mısır’ın birşeyi eleştirilecekse, bence Kahire’deki korkunç kalabalık, trafik ve fosil yakıtlardan doğan hava kirliliği önceliklendirilmeliydi, neyse.

Bu zirve dolayısıyla şehrin uzun süredir hazırlık yaptığını, yetkililerin gelen yabancılara ülkenin güzel taraflarını gösterip çirkinliklerini saklamak ve misafirleri rahat ettirmek için bayağı uğraştığını düşündüm ben şehre iner inmez. Her yerde bir bal dökülüp yalanmışlık vardıysa da bunu Mısır gibi bir ülkede çok eğreti buldum. Tabii ki bu tip işlere bir yerden başlamak lazım, birşey demiyorum. Ama Kahire’yi gördükten sonra Şarm El-Şeyh en fazla bir pilot bölge olarak görülebilir ki zaten Mısır yönetimi de burayı bir turist cenneti haline getirirken aynı zamanda Mısır’ın geri kalanından daha çok izole ediyor diye düşünüyorum. Naçizane şunu diyeyim, sadece Şarm El-Şeyh’e gelen bir kişi Mısır’ı gördüm dememeli bence. Kahire’yi görmeden, o akılalmaz kalabalığına karışmadan gerçek bir Mısır deneyimi yaşamanın imkansız olduğunu düşünüyorum.

Şarm El-Şeyh'te bir tabela
Şarm El-Şeyh’te bir tabela

Zirve için yapılan hazırlıkların olumlu etkilerinden de bahsetmek lazım tabii. Mısır’ın geneline göre daha fazla bilgilendirme ve yön levhaları, halen inşaatı devam eden bisiklet yolları, daha çok geri dönüşüm kutusu ve diğer “gelişmiş şehir belirtileri”, Şarm El-Şeyh’in her yerine serpiştirilmiş vaziyette. Ayrıca bütün ana caddelerde zirvenin afişleri hala asılıydı. Zaten normalde de çok turistik bir yer olduğu için, Kahire veya gördüğüm diğer Mısır şehirlerine göre çok daha turist dostu bir hale geldiği söylenebilir.

Son sözler

Şarm El-Şeyh’e birkaç yıl önce gitmiş bir arkadaşım, burada sadece dalış yaptığını ve otelden bile neredeyse çıkmadan bir hafta geçirdiğini anlattığında onu içten içe biraz ayıplamıştım. Ama buraya geldikten sonra anladım ki, burada standart tarih ve kültür turizmine dair birşeyler bulmak gerçekten kolay değilmiş. Öte yandan inanılmaz denizi ve mercan resifleriyle, rengarenk balıklarıyla, suyla arası pek olmayanları bile etkileyecek cinsten harikalar saklıyor burası. Bu nedenle gelmek isteyenlerin, muhakkak aklında tutması gereken konu, burada beklentilerini standart denizli tatil ve ekstradan bir de dalış ekseninde oluşturmaları gerektiğidir bence. Zaten denizi öyle etkileyici ki, bu da tek başına yeterli bir sebep haline geliyor, hele ki elde kapıda vize imkanı varken. Ancak Mısır’ın geri kalanına da gitmiş biri olarak sadece Şarm El-Şeyh’e gidip dönenlerin bu ülkede çok şey kaçırdığını rahatlıkla söyleyebilirim. Yine de Şarm El-Şeyh’i bir Mısır alıştırması gibi görüp, kısa süreli tatil imkanları oluştuğunda ziyaret etmek de harika olacaktır notunu düşeyim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir