
Overbooking nedir, nasıl yapılır? Gönüllü overbooking maceramızdan öğrendiklerim
Yıllar önce aktarmalı olarak Boston‘a giderken, Frankfurt aktarmasında uçağa binmeden önce kapıda ilk kez overbooking anonsu duymuştum. O zaman birtakım kalantor şahsiyetlerin bir an önce Boston’a gidebilmek için ciddi paralar ödemeye razı olmasıyla, check-in yapıp uçağa binmek için gerekli tüm koşulları sağlamış kişilere hafızam beni yanıltmıyorsa 600€ gibi bir para ödeyebileceklerini anonsla duyurmuşlardı (mevzunun tam böyle olmadığını sonradan öğrendim). Şirket adına bir konferansa katılmak zorunda olduğumuz için bu seçeneği değerlendirmeyi sadece aklımızdan geçirmiştik. Ama sadece parasından değil, bu işlerin nasıl yapıldığına dair duyduğum meraktan ötürü de aklımda yer etmişti bu overbooking hadisesi.
Geçenlerde yaptığımız Londra gezisi için İstanbul Havaalanı’nda uçağa binmeyi beklerken -ve de hiç aklımda yokken- bu anonsu tekrar duyunca “bu sefer olur mu acaba” diye düşündüm. Geziyi birlikte yaptığımız eşimle çok da acelemiz olmaması, itiraf edeyim ki önerilen paranın (400€) cazibesi ve biraz da az önce anlattığım meraktan ötürü bir çılgınlık yapıp bu teklife ‘kabul’ dedik. Bu sayede overbooking’in nasıl bir süreç olduğunu bizzat öğrenmiş olduk.
Dolayısıyla overbooking’in ne olduğunu ve nasıl uygulandığını benim gibi merak edenler için böyle bir yazıyı kaleme almak istedim. Ama sürece geçmeden önce kısaca overbooking’in tam ne olduğundan bahsederek başlayayım.
Overbooking nedir?
Overbooking, basit şekilde anlatmak gerekirse havayolu şirketlerinin tarifeli uçuşlarda uçak kapasitesinin üzerinde bilet satmasına verilen isim. Neden böyle birşey yaptıklarına gelecek olursak, tabii ki “daha fazla para kazanmak için” şeklindeki basit yanıtı öncelikli olarak verebiliriz. Ama arka planın bu kadar basit olmadığı söylenegelmiştir. Nitekim havayolu şirketleri her zaman uçağı kaçıracak veya son anda binmekten vazgeçecek birilerinin varsayımıyla belli uçuşlarda kapasitenin %5-10’u kadar fazla bilet satmaktan çekinmiyor. Bu durumda overbooking denen şeye zemin hazırlanmış oluyor.
Peki ya herkes uçağa zamanında check-in yapar, zamanında kapıdaki yerini alırsa ne oluyor? O zaman ayakta yolcu götürmeyeceklerine göre binecek kişilerden bazılarının binmemeye ikna edilmesine çalışıyorlar. Bir insan biraz sonra bineceği uçağa neden binmekten vazgeçer? Elbette bunu da yolculara tazminat teklif edip gönüllü bulmaya çalışarak yapıyorlar. Gönüllü kişilere de gecikmeden kaynaklı olarak yaşadıkları mağduriyetin bedelini maddi olarak ödemeye çalışıyorlar. Ödedikleri para uçak biletine kıyasla oldukça kallavi bir para, ancak uçak boş gideceğine birkaç müşteriye fazladan 3-5 birşey vermek çok daha karlı olmalı ki böyle birşeyi oldukça yaygın bir şekilde yapıyorlar. Standart bir uçuştan ne kadar kazandıklarını siz hesap edin.
İlk başta anlattığım overbooking tanımına geri dönecek olursam, overbooking durumunda iş adamları, kalantorlar değil, sizin bizim gibi insanlar uçağa binme hakkı kazanıyor ve yine sizin bizim gibi insanlar binmekten vazgeçiyor gibi birşey söyleyebilirim. Çünkü uçak kapasitesinin üzerinde bilet satıldığında ve kapasitenin üzerinde yolcu uçağa kurallar dahilinde, zamanında check-in yaptığında veya check-in yapmak için zamanında havaalanında hazır bulunduğunda birilerinin açıkta kalması kaçınılmaz oluyor. Burada havayolu şirketlerinin çeşitli kriterlere göre seçtikleri yolcuları uçağa almama hakları da bulunuyor, bu durumda denied boarding denen şey oluyor. Bu kişiler de tazminat alma hakkı da kazanıyorlar, ama anladığım kadarıyla çok sık yaşanan bir durum değil. Havayolu şirketleri elbette bunu da istemiyor, bu durumda gönüllüler bulmaları gerekiyor, yani voluntary denied boarding olayı gerçekleşiyor. Yani herkesin biletini alıp zamanında geldiği uçağa binmesi, binemeyenlerin ise bunu gönüllü olarak yaptıklarına dair belgeler imzalaması ve havayoluna karşı gelecekte herhangi bir hak iddia edememesi temin edilmiş oluyor.
Overbooking tazminatları
Eğer havayolu şirkete size kısa süre sonra kalkacak başka bir uçuş bulabilirse, size bir miktar yiyecek içecek vs. getirerek tazminatını ödemiş oluyor. Bu süre sınırı uçuş mesafesiyle belirleniyor. Size teklif edilen uçuş -mesafenize göre- 2 veya 4 saatten daha sonraki bir zamanaysa aşağıdaki skalaya göre direkt olarak belli bir parayı ödemek durumunda kalıyor. Bu ücretler şu şekilde:
- Uçuş mesafesi 1,500 km’den kısaysa: 250€
- Uçuş mesafesi 1,500-3,500 km arasındaysa: 400€
- Uçuş mesafesi 3,500 km üzerindeyse: 600€
Bu maddi tazminatların yanında havayolu şirketi gerekiyorsa bir otele yerleştirilmeniz, otele transferiniz ve tekrar havaalanına ulaşımınızın sağlanması ve bu süre dahilinde yemek yiyebilmenizi sağlamakla yükümlü. Tabii vazgeçtiğiniz uçuş yerine yeni bir uçuşu da ayarlamaları gerekiyor, en azından sizin bundan emin olmadan overbooking’i kabul etmemeniz ve havaalanından ayrılmamanız gerekiyor.
Biz bu koşullara uygun şekilde overbooking durumuna düşmeye gönüllü olduk ve bahsettiğim bütün tazminatları alabildik. Sizlere de yardımcı olabilmesi için bütün deneyimimizi aşağıda detaylı şekilde anlatmaya çalışacağım.
Overbooking’de ne oldu (Overbooking deneyimimiz)
Overbooking öncesi
Eşimle uzun zamandır hazırlık yaptığımız ve açıkçası heyecanla beklediğimiz Londra gezisi için bir pazar günü İstanbul Havaalanı’na geldiğimizde elbette uçağa binmeden ayrılacağımızı düşünmemiştik. Bu tahmin edilecek birşey değil, en azından bizim gibi arada bir uçağa binen kişiler için. Tahmin ediyor olsaydım zaten çanta ve bavullarımı daha farklı şekilde hazırlardım (niye böyle dediğimi daha sonra açıklayacağım).

Öğleden sonra saat 3’e yakın kalkması beklenen THY’nin tarifeli İstanbul Havaalanı (IST) – Londra Heathrow (LHR) uçuşu için havaalanına gelmeden check-in’imizi yapmıştık. Havaalanına uçuştan 3 saat kadar önce gelip meşhur Gözen Güvenlik’in kontrolünden sonra kontuara bavullarımızı bıraktık. Çıkış harcını (haracını) ödeyip pasaport kontrolünden geçtik ve henüz açılmamış biniş kapısına yakın bir yerde beklemeye başladık. Sonra kapı açıldı, biz de sıraya girip tekrar güvenlik kontrolünden geçtikten sonra kapıya geçtik. Bu ana kadar hiçbir olağanüstü durumla karşılaşmamıştık, uçağın kalkış saatinde herhangi bir rötar da açıklanmamıştı. Ta ki İngilizce bir anons duyana kadar (Türkçe anons yapılmadı). Doğal olarak ilk anonsa pek dikkat etmedim, sadece overbooking ve 400€ kısımlarına dikkat ettim. Eşimle de şaka yollu konuştuk hatta, biz alabilir miyiz acaba diyerek. Dolayısıyla anonsları biraz daha dikkatli dinlemeye başladık. Biraz sonra aynı anonsu tekrar duyduk: Uçuşta overbooking durumu olduğu, uçuştan gönüllü olarak vazgeçenlere 400€ ve diğer tüm yan hakların verileceğini, ertesi sabah erken bir saate uçuş ayarlanacağını açık seçik anlayınca adeta şeytan dürttü desem yeridir. Kendimizce bir hesap yaptık, geç gidersek ne kaybederiz diye konuştuk. Akşam 7’de Londra’da olmakla ertesi gün sabah 10 civarı varmak arasında bizim için pek bir fark yoktu, 1-2 müzeye eksik gidecektir o kadar. Tabii ki 400€ biz beyaz yakalılar için hiç de az bir para değildi (Londra İstanbul’a kuş uçuşu yaklaşık 2,500 km mesafede olduğu için tazminat 400€ oluyor). İş bir anda ciddiye bindi ve sonunda denemeye karar verdik, en azından bilgi almak, merakımızı gidermek için kapıya gidip konuşalım dedik. O esnada yolcu alımı henüz başlamamıştı, biz de kapıda son hazırlıklarını yapmakta olan görevlilerin yanına gittik.
Yolcu alımı başlamamasına rağmen önümüzdeki birkaç kişi görevliyle konuşmaktaydı. Acaba onlar da mı overbooking için başvurdu, düşünüp taşınırken şansımızı kaybettik mi acaba derken sıra bize geldi ve görevli hanıma niyetimizi söyledik. Kendisi bize gönüllü overbooking’i (voluntary denied boarding) kabul edersek neler olacağını anlattı. Nitekim aradıkları son 2 gönüllü varmış, biz de tam zamanında gelmişiz yani. 400€’yu İstanbul’da kartımıza yükleme suretiyle veya belirteceğimiz hesap numarasına TL olarak gönderebileceklerini, eğer nakit almak istersek de indiğimiz yerde (yani Londra Heathrow’da) THY ofisine başvurarak, bize verecekleri bir çek benzeri belge sayesinde ve yerel para cinsinden (yani İngiliz pound’u olarak) vereceklerini açıkladı. Yarın sabah 8 civarında gerçekleşecek uçuşa (bilet kesebilecekleri en erken uçuş oymuş, daha önceki uçuşlarda hiç yer yokmuş) yerimizin kesinlikle hazır olacağını, hatta oradan ayrılmadan biniş kartlarını vereceklerini söyledi. Bagajımızı da istersek geri alabilirmişiz. Akşam için kalacak yer konusunda da bizi 30 tane anlaşmalı otelden seçeceğimizi bir tanesine (bu otel seçme kısmını belki de yanlış anladık, nitekim gerçekte o şekilde olmadı) yerleştireceklerini, otelde ücretsiz kalıp havaalanında otele gidiş ve dönüş transferlerini ücretsiz bir şekilde yapacaklarını vurguladı. Oteller de beş yıldızlıymış hep. Yani özetle bir sonraki uçuş saatine dek cebimizden hiçbirşey çıkmadan oyalanabilmemiz mümkün olacaktı.
Biz bu konuşmaları yaparken yolcular uçağa binmek için kuyruğa girmeye başlamıştı bile. Fazla düşünecek zaman yoktu, ama düşünecek birşey de yoktu, kabul ettiğimizi söyledik. Bunun üzerine görevli bizden uçuş kartlarımızı istedi. Ancak bize kontuarda biniş kartı basılı olarak verilmemişti, elimizdeki online kartlarla binmemizi söylemişlerdi. Bunun üzerine görevli online biniş kartlarının fotoğrafını çekti. Bir kenarda beklememizi söyledi, herkes bindikten sonra uçakta hala yer kaldıysa yine de binme ihtimalimiz olduğundan bahsetti. Bu arada bizim elimizde bulunmayan biniş kartları kağıt olarak da basıldı ve üzerlerine Vol x2 şeklinde notlar düşüldü. Voluntary, yani gönüllü anlamında not düştüklerini sanıyorum.
Önce check-in yapmış yolcular normal şekilde uçağa bindiler. Overbooking’e maruz kalmış yolcular kapıya yakın bir yerde, ayakta bekliyorlardı. Açıkçası hiç de düşündüğüm gibi iş insanı kılıklı tipler değildi hiçbiri. Tek kabahatleri online check-in yapmamalarıydı belki, onun dışında gayet bizim gibilerdi. Bu kişiler de orada hazırlanmış biniş kartlarını görevliden alıp sırayla uçağa alındılar. Geriye yalnızca uçuştan gönüllü olarak vazgeçmişler kaldı, yani biz ve bizim gibi bir çift, toplam 4 kişi. Bütün yolcular bindirildikten sonra uçağın tamamen dolduğunu söylediler ve kapıyı kapattılar. İtiraf edeyim ki oldukça enteresan bir histi, zamanında geldiğimiz kapıdan uçağa binemeden ayrılmak zorunda kalmak. Ama gerçek buydu ve artık geriye dönüş yoktu. Uçağa binenler muhtemelen bagajlarını yerleştirip, kemerlerini takıp uçuşa hazırlanırlarken biz de kapıdaki görevlinin eşliğinde yeniden terminal binasının içlerine doğru yürümeye başladık.
Overbooking sonrası süreçler
Görevlilerin peşine takılıp biraz önce uçağa binmek üzere yürüdüğümüz yerlerden gerisin geri yürüdük. Bu noktadan sonra prosedürü tamamlayabilmek için birkaç farklı yere gitmeniz gerekiyor. Biz de ilk olarak THY’nin Denied Boarding (Uçuşa Alınmama) bölümüne gittik. Burası terminalde THY’nin bir yardım merkezinin bitişiğinde bulunan küçük bir yer. Kapıdaki görevli bizi buraya bırakıp ayrıldı. Sürecin kalan kısmına dair buradaki görevliler size ayrıntı bilgiler veriyor, söylenenleri dikkatli bir şekilde dinlemenizi tavsiye ederim.

Orada pasaportlarımız alındı ve hepimize yarınki uçuşun biniş kartları -check-in yapılmış ve koltuk numaraları verilmiş şekilde- verildi. Bu esnada iki tane belge doldurup onları imzaladık. İlki bir çeşit KVKK rıza metni gibi (pasaport bilgilerimizi gönüllü olarak verdiğimize dair), ikincisi ise 400€ aldığımıza dair bir belgeydi, tam adı Uçuş ve Hizmet Aksaklığı İbraname Formu. Sonra görevli bizlere para iadesi ile ilgili seçenekleri anlattı. Para iadesi ya gittiğiniz yerdeki THY ofisi tarafından oradaki yerel para biriminde yapılıyormuş, ya da kredi kartınıza veya banka hesabına TL cinsinden aktarılıyormuş. Bunu zaten öncesinde öğrenmiştik. Bizim fazla nakit pound’a ihtiyacımız olmadığı için (zaten yanımda yeterince nakit pound vardı), Heathrow’da zaman da kaybetmemek adına TL ödemeyi seçtik. Eğer kredi kartınıza iade yapılmasını istiyorsanız bunu hemen orada hallediyorlar. Üzerinde adınızın yazılı olduğu bir kredi kartınızın bulunması yeterli. Kredi kartımı alıp bir POS cihazı kullanarak hızlı şekilde kartıma ödeme yapıldı (hem benim hem de eşimin ödemesi benim kartıma yapıldı). Kartıma yansıması ise 2-3 gün sürer dediler ki çok hızlı bir şekilde provizyon kartıma yansıdı. İngiltere özelinde böylesinin mantıklı olduğunu düşünüyorum, nitekim Londra’da geçirdiğimiz 1 hafta boyunca hiç nakit kullanmama gerek kalmadı. Yatırım amaçlı pound tutmak gibi bir niyetim de olmadığı için benim durumumda TL iade almak daha mantıklı oldu. Eğer Euro bölgesinde bir ülkeye gidiyor olsaydık, nakit Euro almayı da değerlendirirdim diye düşünüyorum.
Buradan çıkmadan önce, sonrasında uğramanız gereken yerlerin ve oralara nasıl gidileceğini anlayan bir kağıt gösteriliyor, onun fotoğrafını çekmeyi unutmayın. Çünkü bundan sonra yalnız kalacaksınız, işleri kendiniz çözmeniz gerekiyor. İkinci durağımız, çıkış kapısındaki transfer ve gümrük bölümüydü. Burada THY görevlisi pasaport ve bagaj kuponlarımızı aldı, bunların fotokopileri çekildi ve imzamız alındı. Bir de resmi gümrük görevlisi memur, bizim dönüşümüzü (veya gidemeyişimizi) teyit etti.
Buradan sonra 3. durağımız, Türkiye’ye tekrar (?) girebilmek için yeniden gittiğimiz pasaport kontrolüydü. Nitekim biz aslında kontrolden geçmiş, çıkış mührümüz vurulmuştu. Türkiye’ye yasal bir şekilde “dönmemiz” icap ediyordu. Durumumuz özel olduğu için kuyruk bulunmayan engelli gişesine gitmemizi istediler. Oradaki görevliler bizi görünce girmemize izin verdiler, zaten geleceğimizin haberi de verilmişti. Burada pasaportunuza Türkiye’ye giriş mührü vurulmuyor, kısa süre önce vurulmuş çıkış mührünün üzerine kırmızı mürekkepli İPTAL yazılı ikinci bir mühür vuruluyor. Bu sayede yarın tekrar geldiğimizde yeniden yurt dışı çıkış harcı ödememize gerek kalmayacağı söylendi, o açıdan bunu da aklınızda tutun.
Pasaport kontrolünden geçip artık ülkeye yeniden girdikten sonra otel ayarlaması için hotel desk bölümüne gitmemizi söyledilerse de biz çıkmadan THY’nin bagaj bölümüne gidip bavullarımızı alıp alamayacağımızı sormak istedik. Bagajı alabileceğimizi söylediler, nitekim uçuşa binmekten vazgeçince bavulumuzu da uçağa almayıp bir kenara ayırdıklarını biliyorduk. Ancak biraz zaman geçince bagajın gelişinin 45-50 dakika sürebileceğini söylediler, bu durumda bir karar vermemiz gerekti. Daha fazla beklememek adına bagajı bıraktık ve çıkış yaptık (zaten sonraki uçuşumuza otomatik olarak yönlendirilecekti). Otele bavulumuz olmadan gitmeyi göze aldık yani.

Son olarak gelen yolcularla birlikte çıkış yapıp aynı katta (-1) bulunan THY’nin otel masasına (hotel desk) geçtik. Burada durumumuzu anlattık, bize uygun bir otel ayarlayacaklarını söylediler. Ayrıca akşam yemeğinin de otelde ücretsiz verileceğini teyit ettiler. Çift kişilik mi yoksa iki tane tek kişilik oda mı istediğimizi sordular. Onun dışında sandığımızın aksine otel seçimi diye birşey yokmuş, sıradaki oteli veriyorlarmış. Ancak bütün otellerin birbirine yakın yerlerde bulunduğunu ve 5 yıldızlı olduğunu söyleyerek içimizi rahatlatmaya çalıştılar. Bu şekilde bize, havaalanına yaklaşık yarım saat mesafede, Bağcılar’da bulunan 5 yıldızlı bir otelde yer ayırttılar. İsmimizin okunacağı zamana kadar yan taraftaki oturma alanında beklememizi istediler. Gerçekten de 10 dakika kadar sonra bizim ve benzer durumda olduğunu tahmin ettiğim farklı milletlerden yaklaşık 10-12 kişinin ismi okundu. Bu alakasız grubu topladıktan sonra görevli, -2. kattaki transfer alanına kadar bize eşlik etti. Orada beklemekte olan THY transfer araçlarından birine bindikten sonra beklemeden yola çıktık ve 35-40 dakika içinde Bağcılar’daki otele vardık. Transfer şoförü, bizler adına düzenlenmiş belgeleri resepsiyona iletti ve resepsiyon görevlisi bizleri sırayla çağırıp otele check-in işlemini gerçekleştirdi. Sonra da odamıza yerleştik.
Bu esnada çok önemli bir not bırakmak isterim: Bu kargaşa esnasında gitmeyi planladığınız yerde ayarladığınız otel veya transfer gibi hizmet sağlayıcılarına ulaşıp durumunuzu haber etmeyi unutmayın. Biz Londra’da kalacağımız otele o gün gelemeyeceğimizi, ama bir gün sonra muhakkak orada bulunacağımızı ilettik. Onlar da durumu teyit ettiler, bu sayede Londra’ya gittiğimizde 1 gün gecikmeli gelmemize rağmen check-in’de bir sorun yaşamadık. Zaten otel parasını önceden ödemiştik.
Otel ve havaalanına tekrar gidiş
Bağcılar’da kaldığımız otel bence hiç fena değildi. Akşam yemeği hizmete dahildi, oda da tek gece geçirmek için gayet yeterliydi. Tabii bavulumuzu havaalanında bırakmış olduğumuz için yedek kıyafet, pijama, diş fırçası vs gibi ihtiyaçlardan mahrum kaldık. Elbette kimse overbooking’i düşünerek bavul hazırlamaz ama böyle bir durum da oldu. Londra’ya inmiş olmam gereken saatlerde Bağcılar manzaralı bir otel odasında bulunmak enteresan bir his oldu ama kimse kimseye 400€’yu kolayca vermeyecekti tabii, bu da katlanılmayacak birşey değildi.

Otelde resmen bizden başka Türk misafir yoktu. Adeta tamamen THY’ye çalışıyordu. Akşam yemeğinde Türk olduğumuzu öğrenen garsonlar da çok şaşırdılar zaten. Bize söylenene göre transfer bizi yeni uçuşumuza 3 saat kala havaalanında olacak şekilde alacaktı. Otel resepsiyonu da yarım saat önce telefonla uyandırıp haber verecekti. Tam bu şekilde olduğunu söylemek isterim. Biz zaten uyanmıştık ama resepsiyon da transferi haber vermek için vakitlice aradı. Transfer belirtilen saatten 15 dakika kadar geç gelse de geldi ve bizi iyi bir zamanda havaalanına tekrar bıraktı.
Zaten check-in’imiz tamamdı, bagajımız da verilmişti. Yine de havaalanına gelince bagajın akıbetini öğrenmek için kontuara uğradık ve durumunu teyit ettik. Pasaport kontrolünde de iptal mührünü gösterip harç ödemeden geçtik. Pasaportumuza bir daha -bu sefer son olarak- çıkış mührü vuruldu. Sonraki işlemler de standart şekilde oldu ve yeniden kapıya geldik. Hatta kapıda bizimle birlikte overbooking’i kabul etmiş çiftle karşılaştık, onlar da Yenibosna’da bir otelde gecelemişler. Uçuşla ilgili küçük bir tatsız sürpriz şu oldu, uçağımız 1.5 saat kadar rötarlı kalktı. Ancak bir şekilde uçağa bindik ve Heathrow Havaalanı’na ulaştık. Bu uçuşta yeniden overbooking anonsu yapmadılar. Orijinal uçuşumuzda dar gövdeli bir uçakla gidecektik, ama ikinci uçağımız geniş gövdeli bir Boeing 777 idi mesela. Onun dışında farklı bir gözlemim olmadı.
Son sözler
Uçağın rötarlı kalkması üzerine şunu düşünmeden edemedim, en iyi uçak zamanında kalkan uçaktır, sonraya bırakılan her uçuşun ertelenme ihtimali vardır, gecikmeden kalkan uçak buldun mu kaçırmayacaksın vs. Evet bunlar doğru, ama bizler öyle çok özel, zamanı paradan kıymetli insanlar değiliz, dolayısıyla kişi başı 400€ alabilecekken buna hayır demeyi beceremedik. Ertesi günkü uçuşa geçirildiğimiz sırada merak edip yeni uçuşumuzun biletlerinin ne kadar olduğuna baktım. Sadece birkaç tane business class bileti kaldığını, onların da fiyatının 80,000 TL’nin üzerinde olduğunu gördüm (biz biletimizi 6,000 TL gibi bir fiyata almıştık zamanında). Yani zaten bana verdikleri 20,000 TL’ye yakın ekstra paranın onlara pek de koymayacağı ortadaydı açıkçası, çünkü eminim ki overbooking’e giren yolculara yine çok yüksek fiyatlara bilet satmışlardı zaten.
Yine de kabul etmeliyim ki bütün bu süreç genel itibariyle başarılı yönetildi. Havayolu şirketinden ve bizimle ilgilenen görevlilerden şikayetçi olacak herhangi birşey yaşamadık. Kategorik olarak overbooking kavramına karşı olabiliriz, ancak bir kez kabul ettikten sonra sürecin iyi yürütüldüğünü ve bize verilen sözlerin tutulduğunu da belirtmek zorunda hissediyorum.
İletişim
Bu yazıyla ve diğer yazılarımla ilgili her türlü sorunuzu, yazıların altına yorum yaparak bana iletebilirsiniz.
