Gezi

Podgorica, Biraz da Kotor ve Lovćen’den İzlenimler – Karadağ Gezisi

Son güncelleme tarihi: 27 Ocak 2019

2 günlük Karadağ gezimde öğrendiğim en önemli şey şu oldu herhalde: Karadağ’a kışın veya bahar aylarında gitmeyin! Gün boyu yağan yağmurlar gezmemi oldukça zorlaştırdı, yüksek yerlerde yoğun sis ve karlar içinde kaldım. Çevredeki başka ülkelerde de geçerli olabilir bu kural ama Karadağ hakikaten bir başkaydı. Ek bilgi, Karadağ Euro kullanan ülkelerden bir tanesi, etrafındaki ülkelerin çoğu gibi kendi para birimini kullanmıyor.

Burayı geçtiğimize göre Podgorica’nın ne kadar ‘düz’ bir şehir olduğundan bahsedebilirim. Karadağ dendiği zaman çoğu insanın aklına haklı olarak Kotor ve Budva öncelikli olarak geliyor. Ama buralar aynı kıyı şeridinde yer alan, az çok birbirine benzeyen yerler. Bu nedenle bir tanesini gezmek yeterli olur diye düşünüp 1 günümü Podgorica’ya, 1 günümü de Kotor ve macera olsun diye Lovćen Milli Parkı’ndaki Njegoš’un anıt mezarına gidecek şekilde böldüm.

Podgorica kısmı çok kısa sürecek zaten. Karadağ’ın başkenti, tarihsel olarak belli bir öneme sahip olsa da hiçbir zaman önemli bir durak haline gelmemiş. Federal Yugoslavya zamanında Titograd olarak anılmış bir süre. Yugoslavya’nın dağılma sürecinde yeniden Podrogica olmuş. Moraca Nehri’nin ikiye böldüğü şehre adını Kuzeydoğu tarafında yer alan Gorica tepeleri vermiş. Zaten şehrin eskin kısmı nehrin doğusunda kalıyor, şehrin büyümesiyle birlikte batı tarafı da yapılanmış ve Yeni Şehir (Novi Grad) adını almış. Buralarda daha modern yapılar var. Ama görülmeye değer mi, pek sanmıyorum.

Şehrin az sayıda görülebilir yerleri eski tarafta, yani doğuda. Ayrıca şehre ulaşımı sağlayan tren garı, otobüs istasyonu ve havaalanı da bu tarafta. Hazır bahsetmişken Podgorica’ya Belgrad’dan günde 2 kez gelen bir tren olduğunu, ayrıca ülkenin her yerinden ve komşu ülkelerin büyük şehirlerinden düzenli otobüs seferleri bulunduğunu belirtelim. Türkiye’den THY buraya uçuyor.

Podgorica’nın göbeğinde, nehir seviyesine yakın kısmında kalmış Orta Çağ kalıntıları, Skaline

Şehirde kayda değer bir tane müze var. Podgorica Müze ve Galerisi adıyla geçiyor. Gayet küçük bir müze, ülkenin tarihiyle ilgili birkaç açıklama, birkaç antik kalıntı, birkaç da folklor eşyası, savaşlarda kullanılmış silahlar vs. gibi benzersiz bir şey sunmayan küçük bir müze. Ayrıca bir sergi kısmı var, ben gittiğimde Sırp ressam Naod Zorić’in eserlerinden oluşan bir sergi vardı. Giriş 3 €.

Bunun haricinde bir şekilde Podgorica’ya geldiyseniz Gorica Tepesi’ndeki parka gitmenizi önerebilirim. Aşırı büyük olmasa da 3-4 kilometrelik parkurları olan, gayet yeşillik, şehre hakim bir tepeye kurulmuş, ama çıkması çok efor gerektirmeyen Gorica Parkı’nda bir yürüyüş yapın. Parkın içinde Yugoslavya yıllarından kalma olduğu bariz bir Partizan anıtı var. 2. Dünya Savaşı’nda ölen Partizanlar anısına yapılmış. Park girişinde St. George (Djordje) Kilisesi var, o da tarihi bir kilise.

Podgorica’nın Eski Türk Mahallesi ‘Stara Varoš’

Şehrin Old Town kısmı, yani Stara Varoš, eski Türk Mahallesi. Giriş kısmında eski bir saat kulesi, dar sokakları, bir camisiyle çok büyük bir yer değil burası da. Bir tur atıp çıkabilirsiniz. Ayrıca şehrin iki yakasını bağlayan çok sayıda köprü var, Novi Most gibi eskiler, Millenium gibi yeniler… Union Bridge’in hemen alt tarafında bulunan merdivenlerle (Skaline) inilen kısımda küçük bir köprü ve eski şehir kalıntıları yer alıyor.

Onun dışında Novi Most ile Millenium Köprüsü arasında kalan doğu kısımda da barlar, restoranlar ve alışveriş yapılabilecek şehrin merkezi bulunuyor. Ama bütün bunlar Podgorica’yı mutlaka görülmesi gereken yerler arasına sokmaya yetmiyor açıkçası. Bir de şehirde toplu taşıma fazla güçlü görünmedi ki bu kadar az şeye sahip bir yer için fazla geniş bir alana yayıldığı söylenebilir Podgorica’nın. Herhangi bir tarihi esere sahip olmayan batı kısmında da, özellikle Rimski Meydanı civarında (Rimski Trg) da modern mekanlar bulunuyor.

2005’te açılmış Podgorica’nın modern köprülerinden Millenium

Kotor’a gelirsek, burayla ilgili ilk söylemek istediğim de yılın hangi mevsiminde bulunduğunuza göre ulaşım imkanlarının değişiyor olması olur. Şöyle örnek vereyim, ben Üsküp’ten Kotor’a otobüsle gitmek istediğimde direkt seferlerin Haziran’dan itibaren başladığını öğrendim, bu yüzden önce Podgorica’ya gidip oradan Kotor’a bilet aldım.

Kotor’un muazzam Old Town bölümünden bir görüntü…

Kotor görüntü olarak, coğrafi olarak Budva’ya ve Hırvatistan’daki Dubrovnik’e çok benziyor. Adriyatik’in biraz içe doğru girinti yapmış bir kısmında bulunuyor. Yukarıdan bakıldığında Dubrovnik’tekine çok benzer bir ‘stari grad’ yani tarihi şehir merkezi görüyorsunuz. Yine Dubrovnik’teki gibi şehrin arkasında hemen yükselen bir dağ serisi bulunuyor. Ama farklı olarak daha dik, daha fazla kondisyon isteyen bir tepe olduğunu söyleyebilirim. Bu tepede artık harabeye dönmüş bir kale kalıntısı var. Kalıntıda gerçekten çökme-yıkılma tehlikesi var, haberlere çıkmak istemiyorsanız dikkatli dolaşın. Hele benim gibi yağmurlu bir havada çıktıysanız daha da dikkatli olun, basamaklar kayabiliyor. Ama buraya çıkmayı ihmal etmeyin bence. Dubrovnik gibi bir teleferik yok, yürüyerek çıkmanız gerekiyor. Bütün Kotor şehir merkezini görebildiğiniz manzarası güzel.

Kotor’un Old Town kısmı yine birçok tarihi kilise ve yapının yanında çok sayıda mekan barındırıyor. Ben fazla dolaşmadım, çünkü yakınlardaki Lovćen’e gitmeyi kafaya koymuştum. Lovćen Karadağ’ın ünlü milli parklarından biri. Kotor’a kuş uçuşu 10 kilometre kadar bir mesafede olmakla birlikte ulaşımı o kadar kolay değil. Kotor’a tepeden bakan kalenin arkasında derin bir vadi var, onun arkasında daha da yüksek bir dağ sırası var. Milli park orada işte. Bu yüzden yürüyerek oraya gitme planımı Kotor’daki kaleye çıktıktan sonra iptal ettim.

Kotor’un Old Town kısmını, bu sahil şeridinde alışık olduğumuz üzere yüksek duvarlar çeviriyor.

Lovćen’e ulaşmak için buraya en yakın şehir olan Cetinje’ye gelmek gerekiyor. Kotor’dan, Budva’dan ya da Podgorica’dan otobüsler bulunuyor buraya. Ben Kotor’dan 6 € karşılığında bir biletle yaklaşık 1.5 saatte vardım. Ama sürekli zigzaglar çizen bir yolda acayip bir sis inince yolculuğum hafif korkulu geçti açıkçası. Bir tarafı uçurum olan yolda dışarıyı sisten göremezken, şoförümüz sigarasını içip yolcularla gayet rahat muhabbet etmeyi sürdürünce bu gerginliğim biraz daha artmış olabilir. Üstelik bu memleketlerin otobüslerinde sık sık gördüğümüz üzere otobüs yukarıdan su falan akıtıyordu. Şoförün görüş mesafesi 10 metreden fazla değildi belli yerlerde. Bu yüzden yukarıdaki uyarıyı tekrar edeyim, Karadağ’a kışın ya da bahar aylarında gelmeyi düşünüyorsanız bir daha düşünün.

Bir şekilde Cetinje’ye vardıktan sonra Lovćen’e çıkmak için yapmanız gereken tek şey bir taksiyle anlaşmak. Cetinje’deki otobüs garının çıkışında çok sayıda taksici sizi karşılıyor zaten, ben de bir tanesiyle Njegoš’un mozolesine gidiş dönüş 20 € karşılığında anlaştım.

Yukarıda da değindiğim Njegoš’a biraz değineyim. Kendisi 19. yüzyılda yaşamış Sırp ve Karadağ Edebiyatı’nın önde gelen temsilcilerinden biri. Öldüğünde de Lovćen’in tepesine gömülmeyi vasiyet etmiş. Dağın tepesine bayağı etkileyici bir anıt mezar yapılmış. Burayı da görmek istediğimden Cetinje’ye kadar gelme zahmetine katlandım. Taksicim çok az İngilizce bilen bir dayıydı, dağa tırmanışa geçmeden önce bir markette durup kendine birşeyler aldı, bana da çikolata almış sağolsun. Kısıtlı ortak dilimiz aracılığıyle muhabbet ede ede çıktık. Dağ çok uzak olmasa da yol 35-40 dakika sürüyor. Yolda önce Lovćen milli parkının içinden geçiliyor. Cetinje’de yağmur yağarken buralar bayağı karlıydı. Anıt mezara yine zigzaglı yollarla yaklaştıkça kar seviyesi yükseldi, zirveye birkaç yüz metre kala tek arabanın geçebileceği kadar açılmış, etrafı 2 metreye yakın kar duvarıyla çevrilmiş bir yoldan geçtik.

Yolun sonuna vardığımızda hiçkimse yoktu, bir tane kar küreyici iş makinası dışında. Burası anıt mezarın giriş bölümüydü ama kalan yolu yürümek gerekiyordu. Karlar arasındaki basamaklara dikkatle tırmanarak ilerledim. O sırada mozolenin bekçisi bir amca çıktı, bana kendi dilinde birşeyler söyledi. Anıt mezarın kapalı olduğunu, gitmenin mümkün olmadığını söyledi anlayabildiğim kadarıyla. Ama oraya kadar gelmişken geri dönecek halim yoktu, yola devam ettim. Yukarı doğru tırmanan tünel gibi birşeyden yukarı çıktım. Sonra tünel bitti, her yer kar içindeydi, bir tane kürek vardı ve yolun ötesi görünmüyordu. Az önce dedim ya, geri dönemezdim oradan diye… Tamamen yaz için yapılmış ayakkabımla karlar üzerinde emekleyerek, kaya kaya tırmanmaya devam ettim ve sonunda anıt mezara ulaştım. Anıt mezar kısmının demir kapısı kilitliydi ve deli gibi bir rüzgar esiyordu. Üstelik her yer ağır sis altındaydı. Mozolenin dışarıdan birkaç fotoğrafını çekip düşmemek için azami dikkat sarf ederek geri döndüm, ne olursa olsun hedefime ulaştığımı var saymanın iç rahatlığı vardı içimde. Yine de buraya yazın gitmeniz çok daha mantıklı olacaktır.

Lovcen’deki Njegos mozolesini Mart ayında ziyaret ettiğinizde böyle karlar altında bulabilirsiniz.

Aynı zorlukları yaşayarak aşağı indim, bekçi abiye selam verip teşekkür ettim ve beni bekleyen şoför abiyle Cetinje’ye geri döndüm. Oradan da Podgorica’ya otobüs bileti aldım 3.5 € karşılığında, maalesef ülkenin nispeten tarihi değeri olan şehirlerinden Cetinje’yi dolaşamadım. Tren istasyonunda buralarda çok sık gördüğümüz üzere taksici abiler yanıma gelip nereye gideceğimi sordular. 12 € karşılığında buradan Podgorica’ya taksiyle gidebileceğimi de bu abiler sayesinde öğrenmiş oldum.

Karadağ ile ilgili bir özet geçmem gerekirse, belirli yerleri haricinde fazla turistik bir varlığı bulunmuyor buranın. Maalesef bu belirli yerler arasında Podgorica yok. Podgorica’da biraz uzunca gezmeye kalkarsanız biraz sıkıcı bulabilirsiniz açıkçası. Ama bahsettiğim diğer yerleri hedefleyip Podgorica’yı bir sonraki seyahatiniz için bir üs olarak belirlerseniz Karadağ da ülke olarak gezilebilecek birkaç yer sunacak sizlere.

İletişim

Bu yazıyla ve diğer yazılarımla ilgili her türlü sorunuzu, yazıların altına yorum yaparak bana iletebilirsiniz.

Özetle söylemek gerekirse, gezmeye meraklı bir beyaz yakalıyım. Üniversiteyi bitirene kadar hiç yurt dışına çıkmadıysam da, sonrasında elimdeki imkanları olabildiğince kullanmaya çalışarak 40'tan fazla ülkeye gittim. Ülkeleri sokaklarında yürüyerek, bütün müzelere ve tarihi yerlere gitmeye çalışarak, az konuşarak, az yiyip içerek, çok yürüyerek, erken kalkıp erken yatarak gezmeyi severim.

2 Yorum

    • Geç Kalmış Yolcu

      Merhabalar İrem Hanım,

      Ben bizzat Üsküp’ten Podgorica’ya tek otobüsle gitmiştim. Şimdi hızlıca bir kontrol ederek tersi yönde de direkt giden otobüsler olduğunu gördüm. Rule Turi şirketinin seferlerini incelemenizi öneririm. Size keyifli gezmeler dilerim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir