Gezi

Turist Cenneti Budapeşte’de Gezilecek Yerler

Son güncelleme tarihi: 2 Temmuz 2022

Macaristan’ın başkenti Budapeşte, Avrupa’nın en tarihi başkentlerinden bir tanesi şüphesiz. Turistleri cezbedecek çok sayıda yer olmasının yanında son derece turist dostu bir şehir olması ve Türkiye’den çok zor olmadan ulaşılabilmesi nedeniyle de gezmeye başlayacak kişilerin ilk gideceği yerler arasında söyleyebileceğim türden. Daha görmemiş tecrübeli gezginler de elbette burayı atlamamalı. Bu arada turist dostu derken gezilecek yerlerin çok olması, ulaşım ağının iyi olması ve harita, tabela vs. anlamında gezmesi kolay bir yer olmasını kastediyorum. Ucuzluğu konusunda bir yorum yapmam gerekirse, orta pahalılıkta bir yer diyebilirim.

Ben Budapeşte’ye ilk kez 2017’de gittim, bu yazı da o tarihte yazıldı. Ancak 2022’de yaptığım ikinci ziyaretin ardından bazı bilgileri güncelledim. Yazıyı olabildiğince güncel hale getirmeye çalıştım.

Yazıda vereceğim ücretler Haziran 2022 itibariyle doğrudur. 2017’de ilk kez gittiğimde 1000 Macaristan Forinti (HUF) 12 Türk Lirası’na, kabaca 300 forint de 1€’ya eşitti. Ancak 2022’deki ziyaretimde TL’nin değeri yaklaşık 4’te 1 düşmüştü, 1€ ise yaklaşık 400 forinte tekabül ediyordu. Yani yaklaşık 22 forint 1 TL ediyor diyebiliriz an itibariyle.

Budapeşte’ye nasıl gidilir?

Gitmesi gelmesi en kolay Avrupa başkentlerinin başında geliyor Budapeşte. Ferenc Liszt Havaalanı’na THY, Pegasus, Anadolu Jet gibi havayolları düzenli seferler düzenliyor. Eskiden Macaristan’ın ucuz yollu havayolu şirketi Wizz Air da İstanbul’dan sefer düzenlerdi, maalesef kaldırdılar. Avrupa içinden de otobüs ve trenlerle, örneğin Viyana’dan çok rahat gidilebiliyor. Budapeşte’nin iki tane büyük tren istasyonu var (Keleti ve Nyugati), buraya ülke içi ve dışından çok sayıda tren geliyor. Tabii ki Macaristan sınırlarına girebilmek için geçerli bir Schengen Vizesi veya yeşil pasarport sahibi olmanız gerektiğini hatırlatayım.

Hazır bu noktadayken havayoluyla gelenler için şehir merkezine ulaşmanın yollarını anlatmak isterim, nitekim birçok Avrupa başkenti gibi doğrudan metroyla bağlantı yok. Havaalanından kalkan 200E numaralı otobüsüne binip son durak olan Kőbánya-Kispest M‘ye kadar gidin (sondan bir önceki Kőbánya-Kispest değil, yanlışlık olmasın). İndiğiniz yerin sol tarafında metro durağı olacak, buradan 3 numaralı hatta (mavi) binin. O tren sizi Peşte tarafının en merkezi kısımlarına götürecektir. Gerekirse aktarma yaparak istediğiniz bölgeye gidebilirsiniz, nitekim 5 metro hattıyla Budapeşte’de ulaşım gerçekten iyi.

Ancak 2017’nin ikinci yarısında çalışmaya başlayan 100E numaralı otobüs bence daha iyi bir seçenek. Nitekim bu otobüs şehrin göbeğindeki Deák Ferenc tér‘e kadar direkt gidiyor. Yine merkezdeki bir başka durak olan Kálvin tér‘e kadar da hiç durmuyor, bu yüzden trafik durumuna bağlı olmakla birlikte gayet hızlı gidiyor. Gün içinde 35-40 dakikada merkeze varabiliyorsunuz. Tek yön bilet ücreti 1 Temmuz 2022’de gelen zamla itibaren 1500 HUF oldu (öncesinde 900 HUF idi). Bileti havaalanı içindeki bilet gişesinden veya hemen terminal dışındaki otomatlardan alabilirsiniz.

Havaalanından gün içinde sık sık 100E ve 200E otobüsleri kalkıyor.

Budapest Card

Yine bir başka çağrışımın peşinden giderek hem ulaşım hem de müze girişlerinde oldukça avantajları olan Budapest Card‘dan biraz bahsedeyim. 24, 48 ve 72 saatlik seçenekleri olan bu kartla metro ve otobüslere sınırsız biniyor, birçok metroya ücretsiz veya indirimli girebiliyorsunuz. Gitmeden önce mutlaka resmi siteden araştırma yapın, gitmeyi düşündüğünüz yerlere ne kadar indirim yaptığını görün, bence en az 2-3 günlük ziyaretlerde işinize yarar. Bunu almayacaksanız da en kötü ihtimal sınırsız ulaşım kartı alabilirsiniz, her ne kadar Budapeşte genel anlamda yürüyerek gezilebilir bir şehir olsa da.

Çağrışımlar yüzünden asıl konuya giremeyecek gibi görünsem de korkmayın, bu son. Budapest Card’la ilgili küçük bir çakallık önerisinde bulunacağım. Normalde kartın arkasına kullanmaya başladığınız tarih ve saatin yazılması gerekiyor. Müzelerde kartın barkodu okutularak 1 kereden fazla kullanılmaması garanti altına alınıyor. Ancak otobüs ve metrolarda kartı gösterip geçiyorsunuz. Neredeyse hiçbir görevlinin kartın tarihine baktığına tanık olmadım. Mesela 24 saatlik kart alıp uzun süreler kullanabileceğiniz anlamına gelebilir bu durum ama yine de risk almak istemiyorsanız bu son paragrafta söylediklerimi unutabilirsiniz. Nitekim bazı yoğun metro çıkışlarında görevliler bekliyor ve özellikle tek binişlik kartları dikkatli şekilde inceliyor.

Bir bilgi daha, Budapest Card veya şehir içi ücretsiz ulaşım kartı kapsamında gelen sınırsız seyahat hakkı havaalanını kapsamıyor. Yani havaalanından gelirken, veya merkezden havaalanına giderken ayrı havaalanı biletini almak zorundasınız. Biletler otobüse binmeden önce görevliler tarafından bizzat kontrol edildiği için araya karışma ihtimaliniz yok diyebilirim.

Budapeşte’de görülecek yerler

Zincir Köprü (Chain Bridge)

Tuna nehrinin etrafına yayılmış, batıda tarihi ve tepelik Buda ve doğuda yeni ve düz Peşte kısımlarından müteşekkil şehir, iki tarafı bağlayan birçok köprüye sahip. Zincir Köprü şehrin en meşhur sembollerinden bir tanesi bilindiği üzere. 150 yıllık köprü, İngiliz mühendis William Tierney Clark’ın dünyada ayakta kalan az sayıda eserinden biri. Yapımına ise İskoç mühendis Adam Clark nezaret etmiş. Şurayı şöyle görün dememe gerek yok, burayı görmeme gibi bir ihtimal yok çünkü. En az 1 kere köprüden karşıya geçmeyi unutmayın tabii. Köprünün dışında nehir kıyısında yürümek de keyifli, ayrıca Parlamento’ya yakın bir kısımda nehir kenarında öldürülmüş Yahudiler’in anısına dökülmüş ayakkabı heykelleri de yürek burkan cinsten, görmek lazım.

Bir not, 2021 Haziran ayından beri Zincir Köprü büyük çaplı bir yenileme çalışmasından geçtiği için kapalı, 1 yıl sonra bile çalışma devam ediyordu. Köprüden karşıya geçmek veya -üzeri restorasyon malzemeleriyle kaplı olduğundan- güzel bir fotoğrafını çekmek an itibariyle pek mümkün değil maalesef.

Chain Bridge, Budapeşte
Budapeşte’nin simgelerinden zincir köprü, gece vakti bir başka güzel

Buda (Old Town)

Şehrin daha tarihi olan Buda kısmı, aynı zamanda çok daha turistik. Old town diyebileceğimiz bölümde yer alan en önemli yapı sanıyorum Mátyás Kilisesi. Giriş için 1500 HUF ödediğiniz bu kilisenin dışı çok güzel, porselen kaplı olsa da iç kısmı için aynı şeyleri söylemek zor, bence görmeseniz bir şey kaybetmezsiniz. Çan kulesine çıkmak için yine 1500 forint vermeniz gerekiyor.

Bu tarafta ayrıca Ulusal Galeri (Nemzeti Galéria) de bulunuyor. Burada da başta resim olmak üzere ülkenin sanat tarihinin en önemli eserleri sergileniyor. Kilise tablolarından Rönesans devrine, savaş resimleri ve natürmortlar gibi klasik aşamalardan yakın devrin modern eserlerine oldukça kapsamlı olduğunu söyleyebilirim. Girişi 3400 HUF, 2017’de 1800’dü. Budapest Card’ sahiplerine giriş ücretsiz. Konuyla ilgileyseniz bol zaman ayırın, pek ilginiz yoksa zamanınızı başka bir yerde değerlendirmeyi düşünebilirsiniz.

Burası şehrin müzeler bölgesi gibi olduğundan galerinin hemen yanında Budapeşte Şehir Müzesi olduğunu hatırlatayım, ben yetişemedim maalesef. Yine bu bölgede bulunan küçük başkanlık konutunun önünde nöbet tutan askerlerin nöbet değişim törenlerini yakalarsanız izleyin. Aynı tören birazdan bahsedeceğim parlamentoda da bulunuyor bu arada. Ayrıca Fisherman’s Bastion adlı manzara balkonu da Tuna’ya yakından bakıp bol bol fotoğraf çekme fırsatı veriyor. Sonuçta burası yüksek bir bölge ve Buda’nın arkasındaki tepeler de diğer taraftan görülebiliyor. Tabii buranın üst kat balkonlarına çıkıp daha güzel fotoğraflar çekmek için 1000 HUF ödemeniz gerekiyor. O yüzden sabah 9’la akşam 7 arasında geldiyseniz ve para vermek istemiyorsanız sadece alt kat balkonlarına çıkabilirsiniz, oralar da doğal olarak çok kalabalık. Diğer saatlerde Bastion’un tümüne geçiş ücretsiz.

Fisherman’s Bastion

Bu son derece tarihi, aynı zamanda kalabalık bölgeye bizzat tırmanarak da çıkabilirsiniz, ama zaman ve enerji tasarrufu için metroyla geldiğiniz Széll Kálmán tér‘den sürekli kalkan otobüslere, mesela 16A’ya binebilirsiniz.

Memento Park

Eski Komünist ülkelerde görmeye alışık olduğumuz türde bir heykel parkı olan Memento Park‘tan bahsetmek isterim. Komünist yönetim bitene dek Macaristan’ın meydanlarında, parklarında boy gösteren Sovyetik heykeller burada toplu halde sergileniyor. Girişte kocaman bir Marx heykeli var zaten, içeride de Lenin, Béla Kun gibi kişiliklerin, Sovyet-Macar dostluğunun sembolik heykelleri var. Girişte de o devrin sembolü Trabant marka araba bulunuyor. Demir Perde geyiklerini sevenler gidebilir. Giriş 1500 HUF, Budapest Card sahiplerine ücretsiz.

Yalnız biraz şehir dışında olduğundan buraya ulaşım azıcık dertli. Şöyle anlatayım, parka 150 numaralı otobüs gidiyor. Bu otobüsün başlangıç durağı Újbuda-központ, 4 numaralı (yeşil) metro hattının bir durağı aynı zamanda. Buradan Memento Park yaklaşık yarım saat. 4’e geçmek için şehrin daha merkezi yerlerinde dolanan 3 numaralı metronun Kálvin tér durağında aktarma yapılabiliyor.

Terror Háza

Macaristan yakın tarihinin en önemli olaylarının başında 1956 Devrimi geliyor. Zamanın Sovyet yanlısı rejimine karşı ayaklanmış çoğu genç ve milliyetçi eğilimli insanlar, 2 hafta kadar idareyi ele almışlar. Ancak -müzenin ortasında duran tank gibi araçlarla- imdada koşan Sovyetler, yönetimi tekrar ele geçirip Komünist Parti’ye iade etmiş. Bu olay sırasında reformist lider Imre Nagy ve yakın ekibi idam edilmiş, binlerce Macar ülkeyi terk etmiş.

İşte bu olayla birlikte 2. Dünya Savaşı sırasında iktidarı elinde tutup Nazi işgaline çanak tutan Arrow Cross (Gamalı Haç’ın bir türevi) Partisi dönemini anlatan Terror Háza (House of Terror) da iki olayı lanetliyor ve Macarlar’ın neler çektiğini anlatıyor özetle. Çok uzun sürmeyen ama ciddi hasarlar bırakmış Nazi işgali, arkasından gelen Sovyet baskısında yaşananlara, idamlara, sürgünlere, işkencelere yer verilmiş. Sovyet dönemi daha ayrıntılı anlatılmış tabii. Macar resmi tarihinin her yerine sirayet etmiş Sovyet dönemi nefretinin, aşırıya yaklaşan Macar milliyetçiliğinin en çok hissedildiği yerlerden biri. Çok merkezi bir yerde, bence görülebilecek bir müze. Girişi 3000 HUF (2017’de 2000 forintti).

Ulusal Müze

Bence şehrin en önemli müzesi Ulusal Müze (Nemzeti Múzeum). Kafamdaki ulusal müze kavramına son derece uygun bir yer. O coğrafyanın tarih öncesi dönemlerinden başlayarak Hun ve Avar akınları, Macar Krallığı’nın kuruluşu, Mohaç’ın arkasından gelen uzun Osmanlı hükümranlığı devri, Habsburg yılları, dünya savaşları ve sonrasındaki demir perde yılları, uzun uzun anlatılmış. Müzede bulunan en kıymetli eserler ise çok yakın zamanda müzeye gelmiş Seuso Koleksiyonu. MS 5. yüzyıldan kalma bu müthiş gümüş tabak çanak setinin esasen hangi ülke topraklarına ait olduğu meçhul olsa da en sağlam veriler, bunların Macaristan topraklarından çıkıp zaman içinde İngiliz koleksiyonerlerin eline geçtiğini gösteriyor, bu nedenle, toplam 40 milyon Euro’dan fazla bir ücret karşılığında koleksiyonun tamamı 2017’de Macaristan Devletine verilmiş. Gerçekten çok iyi korunmuş, çok detaylı işlemelerin yer aldığı koleksiyonu mutlaka görün.

Müzeye giriş 2900 HUF (2017’de 1600 forintti), Budapest Card’a ücretsiz. Kálvin tér metro durağına çok yakın.

Gül Baba Türbesi

Şehir, özellikle Buda tarafı uzun yıllar Osmanlı kontrolünde kaldığı için o dönemden bazı izler kalmış olması normal. Bunlardan en kayda değer olanı herhalde Gül Baba Türbesi’dir. Osmanlı yıllarında burada yaşamış ve ölmüş Gül Baba adında mübarek bir şahsiyetin mezar ve türbesi, bu tarihi bölümde yer alıyor. Hatta buraya çıkan taşlı yokuşun adı Gül Baba utca, mahallenin adı da Rózsadomb (Macarca Gül Tepesi demek). Ben gittiğimde (2017 Mart) Türkiye destekli bir külliye inşaatı sürdüğü için kapalıydı burası. 2022’de gittiğimde ise inşaat bitmişti ve açılmıştı, sadece pazartesi günleri kapalıymış. Osmanlı miraslarına çok meraklı değilseniz anlarım, ben de değilim ama yine de burayı önerebilirim, nitekim türbenin hemen yukarısındaki Péter Mansfeld Parkı’nda çok net olmasa da farklı bir açıdan şehir manzarası görebiliyorsunuz. Bana Budapeşte’nin en nezih, en pahalı evlerinin olduğu bölge gibi geldi ama elimde veri olmadan söylüyorum bunları.

Budapeşte'den Tuna manzaraları
Buda kısmından bir başka güzel Peşte manzarası…

Citadella (Gellért-hegy)

Bence Budapeşte’de en güzel manzara Citadella denen kısım ve Özgürleşme (Liberation) heykelinin olduğu tepede bu arada. Şehir içindeki konumu ve nehre hakimiyeti bakımından Kiev’deki Anavatan (Motherland) heykelini de hatırlatıyor, hatta Tuna’yı çok daha net gördüğünü söyleyebilirim. Ayrıca etrafta birçok satıcı var, yiyecek içecek ve hediyelik eşya dükkanları var, üzerinde yayılıp içilecek çimleri var. Yürüyerek tırmanması mümkün, ben öyle yaptım. Burası da şehrin Buda tarafında bulunuyor.

Ancak 2022 ziyaretimde burası da tadilattan geçtiği için anıtların olduğu yer kapalıydı, onu da belirteyim.

Macaristan Parlamentosu (Országház)

Macaristan Parlamento binası da oldukça görkemli bir yapı. Avrupa’nın en büyük meclis binası olduğunu söylüyorlar ama Bükreş’teki parlamento-saray çok daha büyüktü, sanırım farklı klasmanda sayıyorlar. Burada İngilizce dahil çeşitli dillerde 45 dakikalık rehberli turlarla geziliyor. Halen milletvekillerinin toplandığı ana salon da dahil olmak üzere mimari açıdan zengin koridor ve salonları gezebiliyorsunuz. En değerli koleksiyon parçası ise Macar kraliyet tacı. Bratislava Kalesi gibi başka bazı yerlerde kopyası sergilenen tacın orijinal parlamentoda bulunuyor. Başında sürekli 2 muhafızın beklediği, o meşhur “yamuk haçlı” tacın bulunduğu salonda Macar tarihinin önemli figürlerinin mini heykelleri bulunuyor. Gezinin sonunda ise parlamentonun tarihine ilişkin küçük bir müze yer alıyor. Girişi birazcık tuzlu, 2017’de gittiğimde Avrupa Birliği vatandaşlarına 2200 HUF, bizim gibilere ise 5400 HUF gibi bir ücret söz konusuydu. 2022’deki ikinci gidişimde ise AB vatandaşları için 3500, AB vatandaşı olmayanlara ise 6700 forint gibi oldukça yüksek bir giriş ücreti koyduklarını gördüm.

Parlamento binası oldukça görkemli

Buraya gidecekseniz size tavsiyem bileti internet üzerinden önceden almanız yönünde olur, nitekim özellikle turistik mevsimlerde bilet kuyruğu uzayabiliyor. Ya da erken gidip saat 9’daki günün ilk İngilizce turuna katılın derim, böylece müzelerin genelde açıldığı saat olan 10 civarında burayı bitirmiş olursunuz.

Küçük bir not, parlamento binasının içinde Macaristan’ın ilk mevzuat veya anayasasının (legislation) 1000. yılı şerefine açılmış ücretsiz bir sergi bulunuyordu 2022 ziyaretimde. Genel olarak Macaristan’ın siyasi tarihinin küçük bir özeti diyebileceğimiz sergide Ulusal Müze’de göreceklerinizin küçük bir önizlemesini görebilirsiniz.

Dohány Caddesi Sinagogu

Avrupa’nın hala aktif durumdaki en büyük sinagogu Budapeşte’de. Dünyanın da en büyük sinagoglarından bir tanesi olan Dohány Caddesi Sinagogu‘ndan bahsediyorum (Dohány Macarca tütün demekmiş, gereksiz bir bilgi). Gerek dışı, gerekse içi pek sinagoga benzemiyor, arabesk motiflerle bezeli. Zaten mimarı Avusturyalı Ludwig Förster’miş, bir Yahudi değil yani. Benim için akılda kalıcı yanı, arka bahçesindeki küçük mezarlığıydı. Zamanında Nazi işgaliyle bölge getto haline getirildiğine, Yahudiler ölülerini mezarlığa götürme şansından bile mahrum kalmışlar. Bu nedenle arka bahçeye binlerce kişi gömülmüş. Binlerce ölüden ancak küçük bir kısmının adı belli ve mezar taşları var. Ayrıca içeride İngilizce de dahil birçok dilde mini turlar düzenleniyor, giderseniz onlara katılmanızı öneririm. Bir de küçük müzesi var buranın, zamanınız olursa oraya da uğrayabilirsiniz. Bölgenin eski Yahudileri’nin bazı hatıra eşyaları sergileniyor. Buranın restorasyonu ve bu hale getirilmesinde çok sayıda bağışçının katkısı olduğunu sürekli vurguluyorlar, hatta en büyük destek, kendisi de Macar Yahudisi kökenli olan sinema oyuncusu Tony Curtis’ten gelmiş. Sinagoga giriş 2017’de 4000 HUF idi, 2022’de ise 5000 HUF, Budapest Card’a %10 indirim var.

Dohany Sokağı Sinagogu, Budapeşte
Sinagoga pek de benzemeyen Budapeşte’nin Dohany Sokağı Sinagogu

Aziz Stefan Bazilikası (Szent István Bazilika)

İngilizce Stephen olarak bilinen, bundan 1000 yıl kadar önce Macar Krallığı’nı kurmuş, aynı zamanda Macar halkının Hıristiyanlığı kabul edişinde büyük rol oynamış ve sonrasında da aziz ilan edilmiş Kral István’ın anısına yapılmış István Kilisesi de uğranabilecek yerlerden. Nitekim görsel anlamda şehrin simgelerinden biri olduğu rahatlıkla söylenebilir. Peşte kısmının görkemli eserlerinden olan kilisenin arka tarafındaki küçük şapelde kralın kutsal kabul edilen sağ elini görebilirsiniz.

3200 HUF karşılığında alacağınız biletle kilise ve kilisenin tepesindeki kuleye gidebilir, Budapeşte’nin güzel manzaralarını seyredip fotoğraflar çekebilirsiniz.

Istvan Bazilikası şehrin simgelerinden

Kerepesi Mezarlığı

Her yerdeki mezarlık görme huyunu buraya da taşıyarak şehrin önemli mezarlıklarından Kerepesi’ye de uğradım. Burası oldukça büyük, ancak büyüklüğüne oranla tenha diyebileceğim bir mezarlık. Ancak içinde bazı önemli rahmetlilerin ve demir perde döneminden kalma Sovyet anıt mezarları yer alıyor. Sovyetler’in şehri Naziler’in elinden aldığı savaşta ölenler, 1956 Devrimi’nde (Sovyetler’in karşı devrim diye nitelediği) ölen devlet ve ordu görevlilerinin anıt mezarları var. Bu mezarlığın bence önemi, bizdeki Cebeci Asri Mezarlığı gibi farklı dönemlerde farklı siyasi akımların farklı politikalarına maruz kalması belki de. 1850’lerde açıldıktan sonra dönemin akademisyen ve entelektüellerinin son durağı olmuş, ama Sovyet etkisiyle burası kapatılmış ve söylediğim gibi siyasi olaylar ve kişiler için kullanılmış. Şimdi de pek fazla insan gömülmüyor anladığım kadarıyla. Ama içindeki gereğinden büyük ve görkemli Lajos Kossuth ve Ferenc Deák anıtmezarları görülmeye değer.

Pál Sokağı (Pál utca)

Ayrca çocukluğunda Ferenc Molnár’ın Pal Sokağı Çocukları adlı klasik romanını okuyanlar için, Pál Sokağı’nın bulunduğu yere uğramak isteyebilirsiniz. Gerçek Pál Sokağı son derece kısa ve hiçbirşeyin olmadığı bir yer, ancak buraya çok yakın, yolun hemen karşısındaki Práter Sokağı’nda çok tatlı bir heykeli var bu çocukların, kitaptan bir sahneyi canlandıran  bu heykeli de yolunuz düşerse görebilirsiniz.

Margit-sziget (Margit Adası)

Budapeşte’nin çok meşhur Sziget Festivali, her yıl Ağustos ayında, şehrin ortasında, Tuna üzerinde kalan adalardan Óbudai’de gerçekleşiyor (Zaten Macarca ‘sziget‘ ada demek). Her türden müzikseverin ihtiyacını karşılayacak şekilde çok sayıda sahne kuruluyor ve giden arkadaşlarım çok keyifli zaman geçirildiğini söylüyor. Festival dışında adada pek birşey yokmuş. Ama asıl buraya bitişik bir başka ada olan Margit’e gitmelisiniz bence. Halkın gelip gezdiği, spor yaptığı, geniş ağaçlık alanlarda ve yeşilliklerde dinlendiği, hamam-havuzda zaman geçirdiği bu adaya parlamentonun olduğu noktadan 20 dakikalık bir yürüyüşle ulaşabilirsiniz. Burası gerçekten çok güzel bir yer, mutlaka görün derim.

Margit-sziget’in parklarından sadece bir tanesi

Şehrin güzel manzaraları genelde nehir etrafında toplanmış durumda. Tam bir manzara vermese de bir yere de değinmek istiyorum. Yine Széll Kálmán tér‘den tramvayla ulaşabileceğiniz Városmajor durağından ağır ağır tırmanarak Buda’nın tepelerine yükselen 60 numaralı tramvaya binin derim. Son derece eski trenlerin oflaya puflaya çıkıp, güç bela kontrol edilerek aşağı indirildiği bu dik tramvay hattıyla, Buda kısmının nasıl dağlık olduğunu anlayabilirsiniz. Buranın son durağı Széchenyi hegy‘den kısa bir yürüyüşle ulaşılan çocuk treni Gyermekvasút‘a da binebilir, 11 kilometrelik yolda güzel manzaralar görebilirsiniz, ancak gittiğimde maalesef o gün için seferler sona ermişti. Esasen çocuklara yönelik bir eğlence olduğundan özellikle kış aylarında erken bitiyor.

Opera ve Erkel Színház

Budapeşte’nin opera binası, türünün en güzel örneklerinden biri ve binanın dışı kadar içi de çok güzel, gün içinde binada turlar da düzenleniyor. İlginizi çekerse onlara katılabilirsiniz. Ben sadece binaya girip sorgusuz sualsiz gezilebilecek yerlerine bakıp tavan süslemelerine hayran kaldım.

Ben Devlet Operası’nın diğer binası olan Erkel Tiyatrosu’nda (Erkel Színház) Çingene Baron operetini izledim. Elbette tamamen Macarca olduğu için konuşmaları anlamadım, ama konuyu önceden okuduğum için biraz olsun takip edebildim ve özellikle Macar halk danslarının olduğu kısımlardan keyif aldım. Çok aşırı pahalı da değildi. Siz gittiğinizde gerçekleşecek temsilleri operanın sitesinden öğrenip ilginizi çekecek birşeyler varsa ona göre plan yapabilirsiniz. Koskoca binada, herkesin iki dirhem bir çekirdek giyindiği bir ortamda tişörtle gelmiş, ter içinde kalmış, yol iz bilmeyen belki de tek turist olduğunuzu bilmek sonrasında sizi gülümsetecek bir ayrıntı olabilir, hasbelkader yanında oturduğum ve bütün akşam bana ters ters bakan şık hanım ve beyler aynı şekilde düşünmemiş olabilirler tabii.

Matyas Kilisesi, Budapeşte
Matyas Kilisesi’nin renkli seramik çatısı hemen dikkat çekiyor.

Budapeşte’de toplu taşıma olayı genel anlamda başarılı olsa da zaman zaman taksi kullanmanız gerekebilir. Bu konuda biraz dikkatli olmanızı önereceğim. Taksilerde taksimetre yok ve -tıpkı daha önceki bir yazımda İsveç’le ilgili yazmış olduğum gibi- taksilerin üzerinde tarife etiketleri var. Genelde kilometre başına 280 HUF (yaklaşık 1 €) yazıyor, indi bindi parası ise 450 HUF. Gideceğiniz yeri az çok biliyorsanız binmeden önce fiyat pazarlığı yapın derim. Ben bir kez kullanmak zorunda kaldım ve kazık yedim. En fazla 1 km gittiğimiz halde taksici 2000 forint istedi. Zaten çok acil bir yere yetişmeye çalıştığım için fazla itiraz edemeden 1200 verip çıktım ama normalde onu bile vermemeliydim, neyse. Verdiğim alt tarafı 4 € olsa da taksicilerin özellikle turistleri kazıklama peşinde olduğunu bu örnek net bir şekilde ortaya koyuyor zannediyorum.

Macar mutfağı

Çok yeme içme düşkünü olmadığımı hep söylüyorum, ancak Macaristan’ın ulusal yemeği diyebileceğimiz gulaş (gulyás) benim için ayrı bir yere sahip. Löp sığır etinin patates, havuç ve yeşillikle birlikte pişirildiği gulaş çorbası benim için bizdeki dil çorbasının bir başka çok lezzetli versiyonu. Vejeteryan değilseniz mutlaka deneyin. Ayrıca bir başka Macar lezzeti diyebileceğim langos, sabahları fırınlarda çıkan, pizza ile kır pidesi arası çok güzel bir hamur işi yemeği. Bunu da denemenizi öneririm.

Genel anlamda Macar yemeklerinde kullanılan, Osmanlı’nın ülkeye armağanı diyebileceğimiz acı biber, yani paprika soslu yemekleri de denemenizi önerebilirim.

Böyle. Eminim ki atladığım, görmeyip çok şeyler kaçırdığım yerler vardır daha. Birini söyleyeyim mesela, az önce sözünü ettiğim sinagoga çok yakın bir yerdeki harabe barı (Szimpla kert) ziyaret etmeyi maalesef iki ziyaretimde de başaramadım. Tamamen kendine özgü bir konseptle doğmuş bu mekana mutlaka uğrayın. Yakınlarda aynı mantıkla kurulmuş başka harabe barlar da var.

Ayrıca biz Ankaralılar için artık mazinin bir parçasına haline gelmeye başlamış unutulmaz ‘kırmızı’ belediye otobüsü Ikarus’ların burada hala kullanımda olduğunu söylemeden geçmek istemiyorum, etrafta görüp hasret giderebilirsiniz. Şehir gerçekten çok turistik olduğundan bu tür başka yerler de muhakkak vardır. Dolu bir gezi geçirmek isteyenler veya gezi işlerine yeni girenler Budapeşte’yi değerlendirebilir, klişe ama öğretici ve keyifli bir seçenek olacaktır.

İletişim

Bu yazıyla ve diğer yazılarımla ilgili her türlü sorunuzu, yazıların altına yorum yaparak bana iletebilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir