Zagreb’de Gezilecek Yerler
Son güncelleme tarihi: 27 Ocak 2019
Eskiden Zagreb denildiği zaman aklıma gelen ilk şey genelde Cibona olurdu. Sonra Lili Marlen Türküsü vs. gelirdi. Buranın başka şeyler de hatırlatması için bir ziyarette bulunmam gerekiyormuş demek ki.
Zagreb diğer birçok Avrupa şehri gibi ortasından nehir geçen bir yer. Ancak şehrin merkezi tamamen Sava Nehri’nin kuzey kısmında. Güney tarafında turistik bir yer bulunmuyor, daha çok yeni yerleşimler, AVM’ler, Arena Zagreb vs. var. Görmek isteyebileceğiniz her yer kuzeyde, hatta çoğu üst şehir denen kısımda. Bu kuzeyin de kuzeyini bir dağ sırası çeviriyor.
Zagreb’e Nasıl Gidilir?
THY’nin Zagreb’e düzenli seferleri var. Öte yandan yakındaki şehirlerden, yani Hırvatistan’ın diğer kentleri, Saraybosna, Ljubljana, Belgrad gibi yakın yerlerden otobüsler var. Yine şehrin aktif bir tren istasyonu (Glavni kolodvor) bulunuyor. Bu noktada Hırvatistan’ın 2017 Haziran itibariyle hala Schengen vizesinde istisna konumunda olduğunu hatırlatayım. Tek cümleyle özetlemek gerekirse, geçerli bir Schengen vizesiyle Hırvatistan dahil tüm Schengen bölgesini dolaşabilirsiniz, ama Hırvatistan vizesiyle sadece Hırvatistan’a gidersiniz. Bu yüzden boşuna uğraşmamak adına devam eden bir Schengen’iniz varken Hırvatistan planı yapmanızı öneririm.
Zagreb’de görülebilecek yerlere geçmeden önce Hırvatistan’da gördüğüm en harika yerin Plitvice Gölleri olduğunu tekrar hatırlatayım. Zagreb’e 2.5 saat mesafedeki bu doğa harikasında geçirdiğim günle ilgili gözlemlerimi daha önce yazmıştım, Plitvice yazıma da göz atabilirsiniz. Ayrıca kısa not, 2017 Haziran itibariyle 1 Hırvat Kunası yaklaşık 55 kuruştu.
Şehrin turistik merkezinin, şehrin asıl merkezi olan Ban Josip Jelačić meydanının hemen üst tarafında yer aldığını baştan belirteyim. Üst şehir ‘Gornji grad’ adıyla geçiyor. Ban Josip Jelačić’ten şehrin her yerine ulaşan tramvaylar kalkıyor. Birçok dükkanın bulunduğu caddeler hep buraya bağlanıyor. Acıktığınızda etraftaki dükkanlardan dilim pizza alabilirsiniz mesela, ya da restoranlardan ‘Ćevapi u somunu’ adında ekmek arası köfte formatında yemekler yiyebilirsiniz. Müze, görülebilecek yerlerin önemli kısmı, restoranlar da bu bölümde toplanmış.
Şehrin sembollerinden olan katedral, buranın en görkemli yapılarından. 1880’de yaşanan deprem yüzünden büyük ölçüde hasar görmüş, ama özellikle Yugoslavya’nın dağılmasından sonra tekrar eski haline getirilmiş. Dışarıda bir köşede deprem saatinde durmuş saati de görebilirsiniz. Katedralin içine pek birşey diyemiyorum, güzel ama benzersiz değil.
Zaten benim için birçok dini yapı artık benzersiz değil, ama Zagreb’deki Aziz Mark Kilisesi (Sv. Marka) biraz ayrılabilir. Macaristan’ın Mátyás Kilisesi gibi renkli seramiklerden müteşekkil rengarenk çatısı hemen dikkat çekiyor. Çatıda Zagreb şehrinin ve eski Dalmaçya Krallığı’nın armaları bulunuyor. Şehrin en çok fotoğrafı çekilen yerlerinden biri hiç şüphesiz.
Buraya çıkan yokuşta şehrin belki de asıl simgesi bulunuyor. Kamenita vrata (Taş kapı ya da Stone Gate), şehrin ortaçağdan kalma kısmı Gradec’e eski giriş çıkış noktalarından halen ayakta kalmayı başarmış olanı. Kapının altında küçük bir şapel var, şapelde ise her Zagrebli’nin önünden geçerken saygılarını sunduğu ünlü Meryem ve İsa tablosu… Tablonun şöyle bir kerameti varmış: 1731’de çıkan bir yangınla Zagreb’in büyük kısmı yok olmuş. Kapının hemen yukarısında yaşayan Bayan Modlar’ın evi de yanıp kül olmuş. Sadece bu tablo, enkazın arasından mucizevi bir şekilde sağlam çıkmış. Bunun üzerine Modlar kapıya bir şapel yaptırmış, bu tablo da oraya konmuş. Bir kilise gibi oturacak sıralar da var. Şehir halkı tabloyu bir koruyucu olarak kabul ediyor ve buraya yolu düşen herkes önünden geçerken bir mum yakıyor, en kötü haç çıkarıyor. Oldukça maneviyatı yüksek bir ortam var açıkçası bu köprüaltı gibi yerde, siz de geçerken sessiz ve saygılı olma ihtiyacı hissediyorsunuz.
Zagreb’in en enteresan müzesi herhalde Bitmiş İlişkiler Müzesi’dir (Museum of Broken Relationships). 2003’te yollarını ayırmış Zagreb’li Olinka Vištica ve Dražen Grubišić’in fikrinden doğmuş bu müzede dünyanın dört bir yanından gelen, bitmiş ilişki hatıraları sergileniyor, hikayeleriyle birlikte. Plak, kaleci eldiveni, basketbol forması, kartpostal, çeşit çeşit hediyeler, giysiler, hatta bir adet balta gibi birçok parça müzenin koleksiyonunda yer alıyor. Ben müzeye girmeden önce burada sadece ayrılmış eş ve sevgililere ait eşyaların olduğunu düşünmüştüm, ama anne-baba ve çocukların, hatta hiçbir zaman sevgili olmamış, birbirlerini bile görmemiş, ama bir şekilde aralarında bir bağ kurulmuş ve kopmuş kişilerin de hatıraları var. Farklı bir müze görmek isteyenlere öneririm, girişi 30 kuna.
Şehir müzesi normalde 30 kunaymış ama şehrin doğum günü şerefine beleş girdim. Müzede arkeolojik kalıntıların olduğu kısım ve ardından gelen şehirle ilgili hatıraların olduğu kısımlarda dikkatimi çeken, Aziz Mark Kilisesi’nin sunak ve süslemelerin aynen taşındığı yerdi benim için. Sonlardaki modern kısımlar, örneğin animasyon film atölyesi ve siyasi parti afişleri de ilgi çekiciydi. Güzel bir müze olduğunu düşünüyorum. Bazı yerlerinde İngilizce açıklama sıkıntısı olsa da görülesi müzelerden bence. Avrupa’nın şehir müzesi mantığını seviyorsanız Zagreb’dekini de ziyaret edebilirsiniz.
Hırvatistan Tarih Müzesi de görülebilir yerler arasında olabilirmiş, ama maalesef benim gittiğim zamanda 2 tane sergiden başka birşey yoktu. Biri Dubrovnik kuşatması üzerineydi ki aynısı Dubrovnik’te Srd Tepesi’ndeki kalede de mevcut. Sırp-Karadağ askerlerinin 1991’de başlattığı, yüzlerce kişinin ölmesine neden olmuş, tarihi şehir merkezine ciddi hasarlar vermiş kuşatma hakkında bilgi veren, orada ölmüş askerlerin eşyalarının da sergilendiği sergi, müzenin asıl kısmı. Bir de küçük bir portre sergisi var, Avusturya-Macaristan Kraliçesi Maria Theresa ve akrabalarının portrelerinden oluşan. Bu müzeyi görmeseniz de olur açıkçası, girişi 10 kuna.
Biraz da Old town dışına çıkalım. Şehir merkezindeki standart yerler kadar dağ bayır tırmanmayı seven biriyseniz Zagreb’de Medvedgrad’a gitmenizi öneririm. Burası şehri çevreleyen tepelerden birinin üzerine kurulmuş bir Orta Çağ kalesi ve kale içindeki kalıntılarından ibaret. Çok küçük bir bölgeden bahsediyorum, kalenin şehre bakan kule kısmı, bir küçük kilisesi, ve su deposu kalıntısı var, surların arasında küçük bir bölgeden bahsediyorum. Zagreb manzarası var, ama biraz uzak olduğından pek net değil. Buraya gelmenin asıl güzelliği, hele yürüyerek geliyorsanız, etraftaki dağ yolu ve ormanların tadına varabilmek bence, yoksa pek akıl karı değil. Şehir merkezinden kalkan 14 numaralı tramvayın son durağı Mihaljevac’tan yukarı, kuzeye giden otobüslerle biraz yakına gidebilirsiniz ama sonunda tırmanış yine size kalıyor. Gelenler genelde arabayla gelmiş. Tüm yolu yürümek isterseniz, Mihaljevac’tan takriben 10 km kadar, tırmanışların çoğunlukta olduğu bir yolu yürümeyi göze almanız gerekiyor. Ama çok keyifli bir yol olduğunu söylemeliyim. Medvedgrad bileti de 15 kuna.
Günümüzde şehrin ticaret ve çalışma hayatının merkezi haline gelmiş alt şehir (donji grad) bölümünde ise parklar, plazalar ve okullar daha fazla yer tutuyor. Zagreb’in en büyük ve önemli müzesi de bu tarafta. Mimara Müzesi, hem tarihi hem de sanatsal açıdan Hırvatistan sınırları içindeki en önemli eserleri sergiliyor. Burayı müze gezicilerine mutlaka öneriyorum. Giriş 40 kuna.
Hırvatistan denince, akıllara gelen isimlerden bir tanesi Dražen Petrović oluyor, en azından benim gibi basketbolseverler için öyledir muhakkak. Petrović her ne kadar Šibenikli olsa da Avrupa ve Dünya basketbol sahnesine çıkışı KK Zagreb (Cibona) yıllarında olmuştu, bu yüzden bir anlamda Zagreb’in de evladı diyebiliriz. Mezarı da biraz sonra anlatacağım Mirogoj’da zaten.
Petrović hiç şüphesiz Hırvatistan’ın ulusal kahramanlarından. Şehrin basket takımı Cibona Zagreb’in şehir merkezindeki salonuna Petrović’in adı verilmiş. Salonun önünde de güzel bir heykeli var. Bu üçgeni tamamlayan ise Petrović anısına açılmış müze. Burada 29 yıllık kısa ömründe kazandığı her şey var, madalyalar, ödüller, ayrıca maç biletleri, okul karneleri, fotoğraflar, formalar vs… Basketbola meraklıysanız ve Petrović adını duyduysanız muhakkak gitmenizi öneririm. Müzenin koleksiyonuna büyük katkısı bulunmuş Dražen’in annesi Biserka Petrović de müzeyle aktif olarak ilgilenmekte. Eğer denk gelirseniz kendisiyle tanışıp fotoğraf da çektirebilirsiniz. Müzeye giriş 20 kuna, yine Petrović’in adı verilmiş küçük meydanda (Trg Dražena Petrovića)
bulunuyor. Merkeze yakın sayılır, tramvayla gitmek isteyenler için Studentski centar durağını önereyim. Hazır buraya gelmişken tam karşıdaki Nikola Tesla Teknik Müzesi’ni de merak edenler görebilir.
Şehrin merkezinde, Ban Jelačić’in tam karşısında, yolun köşesinde küçük ama çok özel bir müze var: Budi Ponosan… ‘Gururlan’ demekmiş (Allahım nasıl da Türkiye’ye benzer hamasi hareketler). Hırvatistan Ulusal Futbol Takımı anısına açılmış yakın geçmişte. Elde ettikler başarılar ve başarısızlıklar, önemli maçlar, eski formalar gibi futbolu yakından takip edenlerin hafızalarında hala çok taze olan anılar var. Türkiye’den gelmiş biri olarak müzede gördüğüm iki şey tebessüm ettirdi: Biri Alen Bokšić’in Türkiye’yle oynadığı Euro ’96 grup maçında giydiği 11 numaralı forma… Onun yerine oyuna giren Goran Vlaović’in -Alpay’ın düşürmemesi sonucu- attığı golü herhalde o maçı izleyip de unutabilmiş olan yoktur. Bir de Euro 2008 var, ekranlarda eski maçlar dönerken Türkiye maçını gördüm. Semih’in attığı golden ve kaybedilen yarı finalden ‘Depresija’ (Bunalım) diye bahsetmişler. Tabii Beşiktaş’ın sürekli Dinamo Kiev’le eşleşmesi gibi Türkiye’nin de Hırvatistan’la eşleşme durumu var, böyle olunca bu müze bir anlamda Türkiye futbol tarihinin de bazı satırbaşlarını işaret etmiş oluyor. Futbolseverlere burayı tavsiye ederim.
Mezarlık gezmeyi sevenler için Zagreb’de çok özel bir durak var. Mirogoj Mezarlığı, Zagreb’in en bilinen mezarlığı diyebilirim. Oldukça da görülesi bir yer bence. Mezarlığın girişi zaten çok güzel, ayrıca son derece planlı inşa edilmiş içerisi. Mezarlar geometrik bir şekilde sıralanmış, mesela bizim Aşiyan gibi sıkışık değil yani. Mezar taşları son derece sade, Père Lachaise ya da Lviv’deki Lychakiv gibi harika heykeller yok. Genelde aile kabristanı şeklinde mezarlar. Mezarlığın hemen yanında kilise ve krematoryum da bulunuyor. Eğer benim gibi şanslıysanız, oraları dolaşırken bir cenaze törenine denk gelip seremoniyi uzaktan seyredebilirsiniz de. Cenaze bandosu önden geliyor, arkasından cenaze alayı onu izliyor. Mezarın başında peder duasını ettikten sonra mezara çiçekler bırakılıyor ve gelenler, rahmetlinin yakınlarına başsağlığı diliyor. Bu sırada muhabbete dalan bando üyeleri, sizi nasıl bir hayatta olduğumuza dair yeniden uyandırıyor, aynı şekilde yeni bir rahmetliyi alacak mezarların üstündeki beton blokların işçiler tarafından kesilmesini izleyebiliyoruz. Hepimiz bir gün oraya gideceğiz, herkes de işini yapıyor nihayetinde. Öte yandan burası Hırvatistan tarihinde yer etmiş önemli insanların gömüldüğü bir yer olarak da biliniyor. Zaten girişteki kemerin hemen arkasında büyük bir yer ayrılmış Hırvatistan’ın ilk devlet başkanı Franjo Tuđman’ın mezarını kaçırmak imkansız. Onun dışında yukarıda da bahsettiğim üzere Dražen Petrović’in de mezarı burada yer alıyor. Gitmek için şehir merkezinden tramvaya binip Mihaljevac yönünde Gupčeva zvijezda durağında inebilirsiniz.
Zagreb’de Ulaşım
Hazır tramvay demişken ulaşımdan biraz bahsedeyim. Söylediğim gibi şehrin merkezinde ana ulaşım aracı tramvay, biraz dış taraflarda otobüsler de mevcut. Tramvaylar herhangi bir araç gibi trafikte gidiyor, ışıklarda duruyor, önünde ve arkasında araçlar olabiliyor. Tramvay bileti 4 kuna, geçerlilik süresi 25 dakika. Aman dikkat, özellikle tren garı civarında tramvayda bilet kontrolü oluyor, bir gün önce biletsiz 3-4 kere binmemde sorun çıkmayınca sonraki gün süresi bitmiş biletle kontrole girdim, neyseki birşey demediler, zaten birkaç dakika geçmişti sadece ama diyebilirlerdi de.
Genel olarak ucuz bir yer olduğunu söyleyebilirim Zagreb’in. Yeme içme, kalma ve müzelere girişler bence makul fiyatlardaydı. Sadece şehirlerarası ulaşım o kadar ucuz değil, normal seviyelerde, hatta biraz üzerinde. Zagreb Dubrovnik arası 9 saatlik otobüs 230 kunaya kadar çıkıyor örneğin.
Saraybosna’dan daha modern olması normaldir sanırım, savaşta harap olmamış nihayetinde. İnsanları tıpkı Bosna’daki gibi gayet yardımseverdi gördüğüm kadarıyla. Müze anlamında daha zengin, daha Avrupalı, ama Dubrovnik gibi de aşırı turistik olmayan bir yer görmek isteyenlere Zagreb’i önerebilirim.
İletişim
Bu yazıyla ve diğer yazılarımla ilgili her türlü sorunuzu, yazıların altına yorum yaparak bana iletebilirsiniz.