Türkiye,  Ülkeler

Yeryüzünün Göğe Değdiği Yer – Nemrut Dağı Gezisi

Daha çok yurtdışında gezmeyi seven biri olarak Nemrut’a gitmek farklı bir deneyim anlamına gelecekti şüphesiz. Ama çok fazla plan yapmadığım, biraz doğaçlama gelişen Nemrut gezim oldukça keyifli ve akılda yer edici şekilde geçti. Bu nedenle normalde yaptığımın aksine bir tane de Türkiye sınırları içinden bir gezilecek yer yazısı paylaşmak istedim.

Bildiğiniz gibi Nemrut Dağı, Türkiye’nin doğusunda bulunan dağ sıralarından biri aslında. Ama Nemrut denince akıllara mesela Bitlis sınırları içindeki Nemrut volkanı ve krater gölünden ziyade Adıyaman il sınırları içinde bulunan Milli Park ve malum heykeller geliyor. Tabii buraya Milli Park denmesi boşuna değilmiş, çünkü sadece heykeller veya gün doğumu/batımı değil, yol boyunca karşınıza çıkan bir sürü tarihi ve doğal güzellik, Nemrut gezisini asıl unutulmaz kılanlarmış. Yazının geri kalanında sadece zirvedeki tümülüsü ve etrafındaki heykelleri değil, yol boyunca karşılaştığımız diğer önemli yerleri ve Nemrut’a ulaşımla ilgili önerilerimi sizlerle paylaşacağım.

Not: Verdiğim bilgi ve ücretler 2019 Temmuz itibariyle geçerlidir.

Nemrut Dağına nasıl gidilir?

İstanbul, Ankara, İzmir gibi Batı şehirlerinden gelecekler için uçak en pratik çözüm. 2019 itibariyle Adıyaman Havaalanı’na günde sadece iki uçak inip iki uçak kalkıyor, bunlar THY’nin İstanbul Havaalanı seferiyle Anadolu Jet’in Ankara seferi. Ankara’dan 1 saat 15 dakika gibi bir sürede Adıyaman’a iniliyor. Otobüsle gitmek de pekala mümkün, ama en iyi ihtimalle örneğin Ankara’dan 10-11 saatlik bir yolculuğu göze almak gerekiyor.

Diyelim ki uçakla geldiniz. Havaalanına indikten sonra önünüzde iki seçenek olacak. Adıyaman şehir merkezine veya Kahta ilçesine gitmek. Havaalanı ikisinin yaklaşık olarak ortasında. Nemrut’a ulaşım için en mantıklı yol, Adıyaman’a yaklaşık 30 km uzaklıkta bulunan Kahta’da konaklamak, ama siz Adıyaman merkezdeki otellerde kalmayı da düşünebilirsiniz, çünkü söylediğim gibi iki şehir oldukça yakın.

Havaalanından sizi alacak biri yoksa veya taksiye binmek istemiyorsanız, tek toplu taşıma çözümü, Bay-Tur şirketinin minibüslerine binmek. Bu servisler uçakların iniş saatinde çıkış kapısında yolcuları bekler vaziyette oluyor. Hem Adıyaman hem de Kahta’ya seferler düzenleniyor, Adıyaman’a tek yön bilet 13 TL. Aynı şekilde havaalanına gitmek için de Adıyaman merkezden bu otobüslere binebilirsiniz. Adıyaman Emniyet Müdürlüğünün bitişiğindeki Bay-Tur yazıhanesinin önünden kalkıyor otobüsler.

Yakın bir Doğu şehrinde yaşıyorsanız zaten biliyorsunuzdur, Malatya, Diyarbakır, Gaziantep gibi şehirlerden ve Adıyaman’ın ilçelerinden otobüs haricinde sürekli çalışan dolmuşlarla da Adıyaman’a ulaşım sağlanıyor.

Adıyaman’dan Kahta’ya gidiş

Biz Adıyaman’da bir otelde kalmayı kendi seyahat planımıza daha uygun bulduğumuzdan, Nemrut’a gideceğimiz gün erken saatte yola çıktık. Yola çıktık derken kelimenin gerçek anlamıyla yol kenarında durduk, Adıyaman şehir merkezine ortadan ikiye bölen Atatürk Bulvarı, dosdoğru havaalanı ve Kahta yönüne gidiyor çünkü.

Normalde Adıyaman Otogarından kalkan otobüs/dolmuşlar bulunsa da otogara gitmeden, şehrin içinden geçen Kahta dolmuşlarına el ederek binmek kesinlikle çok daha mantıklı. Saatleri belli olmasa da uzun süre beklemeniz gerekmeden bir dolmuş geliyor. Yaklaşık 20-25 dakikada Kahta’ya ulaşan bu dolmuşların ücreti 11 TL.

Nemrut Dağı’na gidiş

Nemrut gezisinin biraz karışık gelebilecek kısmı bu olabilir, gidiş yöntemi bulma kısmı yani. Kahta’dan yaklaşık 45 kilometre mesafedeki Nemrut’un zirvesine gitmek için araba kiralamak bir seçenek.

Ancak Nemrut’a giden yollar, özellikle belli bir noktadan sonra oldukça çetin bir hale geldiğinden bir tura katılmayı ciddi şekilde değerlendirmenizi öneririm. Ben Kahta’daki Kommagene Otel’in düzenlediği tura katıldım ve memnun kaldım bu deneyimden.

Kahta’daki Baraj Gölüne bakan park ve terastan bir manzara

Küçük bir not, Kahta’ya gittiyseniz, ancak katılacağınız tura birkaç saat zaman varsa, boşta kalan zamanınızı baraj gölü kenarındaki mekanlara giderek, baraj kenarına inmeseniz bile göle yukarıdan bakan parka ve parktaki “I Love Kahta” yazısının yakınındaki fotoğraf teraslarına giderek değerlendirmenizi önerebilirim. Yaklaşık 5 kilometrelik yolu yürüyebileceğiniz gibi şehirde az sayıda bulunan taksileri bir şekilde yakalayarak veya esnaftan yardım isteyip çağırtarak da o yöne gitmeniz mümkün.

Biz de önümüzde kalan zamanı baraj gölü kenarında yemek yiyip dönerek kullandık. Döndükten sonra otelde biraz zaman geçirip tura başladık.

Nemrut turlarından hangisini seçmeli?

Nemrut turlarını biraz incelediyseniz görmüşsünüzdür, turlar genel itibariyle 3’e ayrılıyor. Güneşin doğuşunu ya da batışını izlediğiniz turlar, ki bunlar ilk 2 tur türü oluyor, bunlar dışında 3. olarak “kısa tur” diye adlandırılan, sadece zirveye çıkıp heykelleri gördükten sonra gerisin geri inmeyi içeren turlar seçenekler arasında. Ben kesinlikle uzun tur olarak nitelendirilen ilk 2 türden birine, yani güneşin doğuşunu ya da batışını gördüğünüz turları seçmenizi tavsiye ederim. Yanlış anlaşılmasın, Nemrut kesinlikle tepedeki heykellerden ya da güneşin doğuşu/batışından ibaret değil. Uzun turun ayrıntılarına yer vereceğim.

Uzun Nemrut Turu

Kahta’dan başladığımız turun ilk durağı, Karakuş Tümülüsüydü. Yola çıkışımızdan yaklaşık 15 dakika sonra vardığımız tümülüste Kommagene krallığının önde gelen kadınlarından birkaçının mezarı bulunuyor. Kral 3. Mithriades’in annesi Isias, kız kardeşi Antiochis burada gömülüymüş. Ön kısımda yüksek bir sütun üzerinde bulunan gagası sürtülmüş kartal heykeli, buraya adını vermiş. Tümülüsün çevresinde yine yüksek sütunlar üzerinde aslan ve boğa heykelleri de var. Ayrıca bir de kralın, diğer kız kardeşi Laodike ile tokalaşmasını gösteren bir kabartma da var. Her ne kadar girişte “tümülüslere tırmanmanın yasak olduğu” belirtilse de ben çıktım. Etraftaki çıplak tepelerden ibaret manzarayı seyretmek keyifliydi.

Yöre halkının kartala verdiği ‘Karakuş’ adı, Tümülüsün de adı olmuş zamanla

Yaklaşık 45. dakikada gelinen ikinci durak Cendere Köprüsü, mimarisi ve korunmuşluğuyla etkilemiyor sadece, arkasındaki kanyonvari kayalıklar ve delice akan nehirle bütünleşmiş müthiş bir yer. Buraya gelip nehrin sığ sularında yüzen, ayaklarını buz gibi suya sokan, hatta su üstünde voleybol oynayan ve elbetter ortalığı adeta bir kıraathanedeki gibi sabit bir dumana boğarak mangal-piknik yapan halkla karşılaşacaksınız. Siz de sadece köprüde kalmayın, aşağı, nehir kenarına gidip suyun ne kadar soğuk olduğunu kendiniz görün.

Cendere’nin zaten oldukça kendine özgü olan mimarisi, altından akan nehir, etrafını kuşatan kayalıklar ve göğe yükselen mangal dumanıyla birleşince akıllara kazınacak bir görüntü oluşturuyor.

M.S. 200 civarlarında yapılan ve çok küçük bir kısmı haricinde orijinal kalan, bunu da üzerinde yürürken dahi hissettiren köprünün tarihi Romalılara uzanıyor. Septimus Severus’un da adını taşıyan köprünün 4 görkemli sütunu varmış, ancak kralın oğlu Geta’ya adanmış sütun, kendisini öldüren kardeşi Caracalla tarafından kaldırılınca enteresan bir görüntü ortaya çıkmış. Ama bu, Cendere Köprüsünün Nemrut turunun en güzel duraklarından biri olmasını engellememiş.

Cendere’den kısa bir süre sonra, 1 saat 15 dk noktasında Şeytan (Selçuk) köprüsü geliyor. Bunu da Romalılar yapmış ve 900 yıllık, rehberimizin anlattığına göre çocuklarını burada vaftiz ediyorlarmış. Kahta Kalesinin dibinde bulunan bu çok dar köprüde ancak bir arabaya yetecek kadar boşluk var. Küöük bir çağlayan oluşturan köprünün alt kısmında insanlar mangal yapmaya devam ediyordu. İstemeseniz bile mecburen duraklayacağınız köprüye biraz zaman ayırın, fotoğraf çekin, Cendere’de yapmadıysanız mümkünse suya bir ayaklarınızı sokun derim.

Üzerinden aynı anda tek arabanın geçebildiği Şeytan Köprüsü

1.45’te milli parkın en ilginç yerlerinden biri olan Arsameia’ya (Arsemia da deniliyor) varılıyor. Burası köprüden sonra giderek dikleşen parke taşı döşeli yolun zirvesinde bulunuyor. Yol kenarında başlayan patikada çeşitli kabartmalar ve dağın derinliklerine inen tüneller yer alıyor. Tüneller ya yiyecek deposu ya da dini amaçlarla kazılmış. Buranın en ünlü eseri de Herakles ile Kommagene kralı Antiochos’un el sıkıştığı taş üzerine kabartma heykel. Hemen yanındaki duvarın üzerinde ise oldukça uzun Eski Yunanca bir yazıt oyulmuş. Bir zamanlar Kommagene krallarının yaşadığı bu küçük antik kente de uğramayı ihmal etmeyin. Buradan sonra yol kaldırım taşı döşeli, inişli çıkışlı ve çok virajlı bir şeklide devam ediyor.

2.30’da Nemrut’a arabalarla ulaşılan son noktaya geliyoruz. Dağa yapılmış adeta şehirlerarası otobüs dinlenme tesisi kıvamındaki yerde ihtiyaçlarınızı son kez giderebiliyorsunuz. Ayrıca müze mağazasından alışveriş yapıp kafeteryada çay kahve içebilirsiniz. Gün doğumu ya da batımına geldiyseniz soğuk havadan korunmak için kiralık battaniyeler de burada.

Nemrut Dağı zirvesine giriş biletlerinin satıldığı, otobüs dinlenme tesisi kıvamındaki yer

Yine burada dağın zirvesine giriş biletleri satılıyor. 2019 itibariyle giriş bileti 20 TL. Dağa yürüyerek tırmanmaya başlayacağınız son noktaya, eski giriş gişelerinin olduğu ve eskiden tüm araçlara serbest olan yere dek servis araçları sizi götürüyor, bunun için de-gidiş dönüş- 5 TL daha ödeyip Adıyaman Turizm şirketinin biletini alıyorsunuz. Bu yol da yaklaşık 1 km kadar.

Yaklaşık 3.15 noktası. Sonunda asfalt yolun bittiği noktaya geldiniz. Eskiden Nemrut’un ana girişi olduğunu düşündüğüm, artık terkedilmiş harabeler olarak varlığını sürdüren bilet gişesi ve kafeteryanın yanından geçip Batı veya Doğu Terası’na giden yola başlıyorsunuz. Hangisinden giderseniz gidin, nasıl olsa yukarıda iki tarafı da görme şansınız olacak. 500-600 metre civarında, sürekli tırmanışla geçecek bir yaya yolu var iki tarafta da. Hafiften Çin Seddi üzerindeki insanları hatırlatan bir manzara oluşturduğunuzu yukarıdan baktığınızda anlıyorsunuz.

Mesafe uzun olmayabilir ancak hem yüksek rakımdaki düşük oksijen seviyesinden hem de sürekli yukarı gitmekten ötürü hırpalayıcı bir yol olduğunu belirteyim. Yol kenarına yerleştirilmiş banklarda dinlenen insanlar göreceksiniz, siz de zaman zaman nefeslenebilirsiniz.

Nemrut’un zirvesine doğru giden Batı terası yolu, günün sonlarına doğru daha kalabalık oluyor.

Zirveye ulaştığınızda hakikaten bu kadar çabaya değdiğine siz de inanacaksınız. Batı terasındaki heykellerin baş kısımları oldukça iyi korunmuş. Yüksekliği 2 metreye yaklaşan kumtaşından mamül baş heykelleri var. İki tarafta da heykellerin dizilim sırası aynı. İki uçta aslan ve kartal heykelleri var. Ortada Zeus, Kommagene, Antiochos, Apollon ve Herakles var. Kendini bir tanrı gibi gören, Yunan ve Pers kültürlerinin birleşimiyle yepyeni bir kültür, adeta yeni bir din yaratmaya hevesli Antiochos, mezarına da böyle tanrısal figürler yerleştirerek mezarını dağın zirvesine inşa ettirip benim aklımın hiç alamadığı 50 metrelik acayip bir taşlık tümülüse gömülmeyi seçerek şüphesiz ölümsüzlüğe kavuşmuş, ülkesi tarih sahnesinde uzun süre kalamasa da.

Doğu tarafında, heykellerin alt vücut, yani bir çeşit kaide diyebileceğimiz kısımları çok daha sağlam ve heybetli şekilde duruyor. Buna mukabil Batı tarafında çok değişik taş kabartmalar bulunuyor.

Nemrut’taki heykellerin sadece kelle kısımları bile insan boyunu aşacak kadar yüksek

Milattan önce 1. Yüzyılda inşa edilen bu görkemli kompleks, günümüzden 100-150 yıl öncesine kadar hiç keşfedilmemiş. İnsan Nemrut’un daha kimbilir neler sakladığını merak etmeden duramıyor. Buranın Antiochos’un mezarı olduğu kesin olarak bilinmiyor, ancak tümülüsün altında ne olduğunu arama çalışmaları, bütün komplekse zarar verebileceği düşüncesiyle yapılmıyor ve bana sorulsa ben de olduğu gibi kalmasını, tüm görkemi ve gizemini olduğu gibi korumasını isterim naçizane.

Bütün bu tarihi hazinenin yanında bir de gün doğumu ve batımı fenomenleri var. Ben güneşin batışını izledim. Tepelerin ya da hava durumuna göre bulutların ardında batan güneş, güzel görüntüler oluşturuyor, görülmeye değer. Ancak kendi adıma ben milli parkın bütününü çok daha etkileyici bulduğumu belirtmeliyim. Ya da en azından Nemrut’u Nemrut yapan bu olmamalı, ama elbette insanların neyi sevdiği, yerel halkın neyi ön plana çıkarmayı tercih ettiği beni ilgilendirmez.

Nemrut Dağı’ndaki gün batımının en muhteşem olmayan fotoğraflarından biri…

Birkaç hatırlatmayla yazıyı bitirirken, en bilineni ile başlayayım isterim. Hava ne kadar sıcak olursa olsun, özellikle gün doğumu ve batımında hava oldukça soğuk olabiliyor. Daha doğrusu bulunduğunuz yerin 2100 rakımlı, etrafı açık bir tümülüs olması gerçeğiyle tutarlı bir şekilde müthiş bir rüzgar esiyor güneş ortada olmadığında üşüyebiliyorsunuz. Üşüyen bir insansanız yanınızda bir şal getirmeyi unutmayın. Unuttuysanız biletlerin satıldığı turist merkezinden battaniye kiralayabilirsiniz.

Bunun dışında, turlar esnasında gidilen yerlerde, yerin büyüklüğüne ve turistikliğine göre değişen müddetlerde serbest bırakılıyorsunuz. Rehberli ve rehbersiz turlarda süreler farklı olabilir. Siz mutlaka şoförün ya da turdaki sorumlu kişinin telefonunu alın. Araçtan inerken yaklaşık ne kadar süre orada kalacağınızı sorun. Elbette sizi bırakıp gitmezler, ancak turu yavaşlatan kişi olmayı eminim ki istemezsiniz. Bu yüzden tura katılan diğer insanlardan bir kısmını aklınızda tutmaya çalışın. Peşlerinden ayrılmayın demiyorum ama en azından gözle takip edin, geride kalmayın.

Son olarak, samimi bir şekilde Nemrut Dağı Milli Parkı’nın Türkiye sınırları içindeki en görülesi yerlerden biri olduğu düşüncemi yeniden belirterek yazımı bitirmek isterim.

İletişim

Bu yazıyla ilgili sorularınızı, yazıya yorum yaparak bana iletebilirsiniz. Ancak sizden ricam, önceki yorumları da okumanız, belki de aynı soru önceden sorulmuştur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir