Petra, El Hazne, Ürdün
Gezi,  Ülkeler,  Ürdün

Petra antik kenti gezisi – Ürdün

Dünyanın yeni 7 harikası arasında hak ederek yerini almış olan Petra, kesinlikle bu şöhretini hak eden bir yer. Geniş bir vadiye yayılmış bir şehir Petra, ve şehrin neredeyse her yeri buradaki kayaların içine oyulmuş vaziyette. Sadece o ünlü “Al Khazneh” (El Hazne) yapısı değil, daha bir sürü başka binasıyla hep kayaların içine yapılmış. Nebatilerden sonra gelen diğer uygarlıklar da kendi katkılarıyla şehri büyütmüş. Dolayısıyla eşi benzeri olmayan büyük bir şehir antik ortaya çıkmış.

Petra’yı aslında Kapadokya’ya benzetmek mümkün. Dağlar, kayalıklar doğal etkilerle acayip şekillere kavuşmuş ama kayalıkların içi öyle şekilde oyulmuş ki, farklı farklı amaçlara hizmet eden sayısız binasıyla eksiksiz bir şehir haline gelmiş burası. Akıllara zarar bir emek harcandığını anlamak hiç zor değil.

Petra antik kenti, Ürdün
Petra’da kayalıkların üzerinde türlü işlemeler var

1985’te UNESCO Dünya Mirası listesine giren bu muhteşem yere yaptığım gezide gördüklerimi ve burayla ilgili öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Petra’nın tarihi

Petra, bölgede 4 yüzyıl kadar hüküm sürse de günümüze dek gelen derin izler bırakmış Arap kökenli Nebati uygarlığının bir eseri. Ancak bütün komplekste Roma ve Bizans gibi sonradan gelen uygarlıkların da etkileri ve katkıları olmuş. Yine de Petra’yı Petra yapanlar Nebatilermiş demek hata olmaz. Nebatiler zamanında şehir Raqmu adıyla biliniyormuş. MÖ 3. yüzyıl civarlarında adı bilinmeye başlayan şehirde bugün bilinen her şey Nebatilerin elinden çıkmış denebilir. Ancak Nebatilerin ticari ilişkiler sayesinde bölgedeki tüm ülkelerle ilişki içinde bulunması, Petra’nın karakterine de yansımış. Petra’daki anıtlarda çok farklı uygarlıklara ait izler bir arada görülebiliyor, çoğunluğu Yunan olmak üzere. Sadece meşhur El Hazne değil, diğer anıt ve tapınaklar da Roma Yunan veya Mezopotamya izleri taşıyor.

Nebatilerin oldukça barışçıl bir uygarlık olması, farklı kültürlerin iç içe geçmesine neden olduğu gibi bir yandan da kendi sonlarını getirmiş de diyebiliriz. Önce Roma’nın Arap yarımadasındaki eyaletine kendi isteğiyle katılıp sonra da tamamen Roma içinde kaybolmasıyla Petra’da Romalıların, sonra Bizanslıların bizzat yaptığı eserler de kendine yer bulmuş. Ancak MS 4. yüzyılda yaşanan büyük depremin ardından şehir büyük ölçüde yıkılıp, Roma ve Bizanslıların deniz ticaretini geliştirmesiyle önemini kaybetmiş. Yıllar içinde Bedeviler dışında kimsenin hatırlamadığı, buraya hakim olan Memlûk ve Osmanlıların bile değer vermediği bir yer haline gelmiş. Yakınlarına bazı kaleler ve yapılar yapılsa da bugün Petra olarak bildiğimiz yere pek uğrayan olmamış.

Ve çok ilginçtir, Mısır’daki Ebu Simbel‘i dünyaya tanıtan İsviçreli Oryantalist Johann Ludwig Burckhardt, Petra’yı da gören ilk modern Batılı olmuş. Onun ardından gelen diğer Batılılar buranın resimlerini çizmiş, kitaplarında yer vermiş (Agatha Christie’nin Ölümle Randevu kitabı mesela) ve tabii ki yapılan kazılarla Petra’nın görülmeyen birçok yerini de açığa çıkarmış. Yakın zamana kadar da yeni yerler keşfedilmeye devam etmiş, kazıldıkça daha birçok şey çıkacaktır kanımca.

Birtakım dini hikayelerde de yeri var Petra’nın. Hz. Musa’nın kardeşi Harun’un gömüldüğü yerin Petra’ya bitişik Wadi Musa kasabası olduğuna, yine yakınlardaki Ayn Musa adlı yerdeki bir kayaya asasıyla vuran Hz. Musa’nın bir anda su çıkardığına, hatta buradan gelen suyun Nebatiler tarafından Petra’ya kanallarla aktarıldığına inanışlar da bulunuyor. Tabii ki birçok dinin kutsal topraklarına yakınlığından ötürü bu tür hikayelerde yeri olması da normal. Şehrin İbranice adı ise Sela. Hem Petra, hem de Sela “kaya” anlamına geliyor ki bu da oldukça normal.

Petra antik kenti nerede?

Yukarıda da belirttiğim gibi Petra antik kenti Ürdün’de bulunuyor. Ürdün’ün yaklaşık olarak güneybatısında, Musa Vadisi’nde (Wadi Musa) bulunan antik kent, İsrail sınırına da oldukça yakın bir konumda. Buraya en yakın büyük şehir merkezi Akabe olsa da Amman’dan da çok uzak sayılmaz. Petra’nın hemen dibinde bulunan Wadi Musa kentinde de birçok kalış seçeneği bulunuyor.

Petra girişi, Ürdün
Petra girişi

Petra’ya nasıl gidilir?

Utanarak baştan söylemek isterim ki ben turla gittiğim için Petra’ya asıl gidiş yollarını kendim deneyimleme fırsatı bulamadım. Ancak konuyla ilgili olarak birtakım araştırmalar yaptım ve bunları sizinle paylaşacağım. Maalesef Orta Doğu coğrafyasında internette yazanla gerçekte karşılaşacağınız şeyler arasında ciddi farklar olabileceği için bu söyleyeceklerimi sadece tavsiye olarak kabul etmenizi rica edeceğim.

Petra’nın en yakınında bulunan havaalanı, Akabe Uluslararası Havaalanı. İstanbul’dan THY’nin buraya seferleri bulunuyor. Ancak Amman da çok uzak sayılmaz, dolayısıyla Amman Kraliçe Alia Uluslararası Havaalanı’ndan gelseniz de olur. Amman’a Türkiye’den çok daha fazla sefer var. Amman Petra’ya yaklaşık 250 kilometre mesafede.

Petra antik kentinin bitişiğinde bulunan otobüs garına Amman’dan, Akabe’den ve Wadi Rum‘dan otobüsler kalktığını, Ürdün’ün resmi otobüs şirketi diyebileceğimiz JETT’in sitesinden görebiliyoruz. Otobüs saat çizelgesi bu şekilde. Ancak kalkış saatlerinin doğruluğu, hatta otobüs seferinin olup olmadığı son derece meçhul, dolayısıyla teyite muhtaç. Ben olsam Amman Abdali’deki veya Akabe’deki JETT bürosuna gidip durumu bizzat kendim kontrol ederdim. Muhtemelen otogarlarda Petra otobüsü bir şekilde bulunabiliyordur, ancak önden rezervasyon yapmak kolay olmayabilir.

Biraz daha pahalıya gelecek diğer yöntemle de, ayarlayacağınız günübirlik bir turla ulaşımı dert etmeden Amman’dan veya Akabe’den götürülüp getirilebilirsiniz. İnternetten pek çok Petra turu bulabilirsiniz.

Petra giriş ücreti

Petra’nın ilginç bir fiyatlandırma sistemi var. Petra’ya kaç gün harcamak istediğinize ve Ürdün’de ne kadar kalacağınıza göre bilet fiyatları değişiyor. Petra’ya normal giriş ücreti 50 Ürdün Dinarı. Bu açıdan hayatımda gittiğim en pahalı turist mekan diyebilirim, nitekim 2023 Haziran itibariyle 1750 TL gibi paraya denk geliyor. Ancak Petra gibi bir yeri başka bir yerde görmek de kolay değil, dolayısıyla Ürdün’e geldiyseniz Petra’ya gitmemeniz gibi bir durum söz konusu bile olamaz.

Tabii Petra çok büyük bir alana yayıldığı için buraya 1 günden fazlasını ayırmak isteyenler de olacaktır. 2 gün için geçerli Petra bileti 55, 3 günlük bilet 60 JOD.

Ancak fiyatlandırmada şöyle bir detay var, Ürdün’de 1 gün bile kalmadan geri döneceksiniz ödemeniz gereken ücret 90 JOD’a çıkıyor. Bilet gişesindeki görevliye bunu nasıl tespit ettiklerini sordum. Dediğine göre bu ücret Petra girişinde değil, Ürdün’den çıkış yaparken gümrüklerde toplanıyormuş. Yani Ürdün çıkışında ödediğiniz 40 JOD ile toplam ücret 90 Ürdün Dinarına çıkıyor. Tabii özellikle İsrail’den gelen birçok İsrailli ve yabancı turistin Petra’ya günübirlik turlarla geldiği biliniyor, dolayısıyla bu ücreti daha çok onlar ödüyordur diye tahmin ediyorum.

Ancak benim bildiğim ve başka yerlerde okuduğum kadarıyla, Ürdün’e giriş yaptığınız gün Petra’ya giderseniz 90 JOD ödüyorsunuz, eğer Ürdün’den aynı gün çıkmazsanız da 40 JOD’u sonra iade ediyorlar. Biraz karışık bir durum ama Ürdün’e gelen birçok kişi ülkede muhtemelen 1 günden fazla geçireceğini için giriş ücretine 50 dinar demekte sakınca yok.

Normal giriş ücretlerini söylemişken Jordan Pass‘ten de bahsetmek isterim. Ürdün’deki birçok turistik atraksiyonu kapsayan Jordan Pass‘le Petra’ya ücretsiz girebilirsiniz. Tek günlük Petra gezisinin dahil olduğu pass ücreti 70 Dinar olduğundan, Ürdün’de 3-5 yere daha girdiğinizde zaten parasını karşılamış oluyor.

Petra nasıl gezilmeli?

Petra’nın girişinde tavsiye niteliğinde çeşitli rotaların gösterildiği haritalar bulunuyor. Her bir rotanın gidiş dönüş dahil ne kadar uzunlukta olduğu ve yaklaşık olarak ne kadar zaman alacağı yazılı. Siz de zamanınıza ve kondisyonunuza göre bir rota seçebilirsiniz. Örneğin sadece El Hazne’ye kadar gidip gelecekseniz kolay bir rotada gidiş geliş 4 kilometrelik bir yürüyüş yeterli olur. Ana rotayı takip edip Qasr al-Bint’e kadar gidecekseniz yaklaşık 8 kilometrelik bir yürüyüş yeterli olur, yine düz bir rotada. Ancak biraz daha fazlasını görmek ister, Petra’nın en yüksek noktasında yer alan El Hazne benzeri tapınak Ad-Deir’e kadar çıkmak isterseniz ekstradan bir 2.5 kilometre daha yürürsünüz, ancak bu 2.5 kilometre, hayatınızda göreceğiniz en zorlu 2.5 kilometre olabilir, nitekim inanılmaz derecede dik kayalık patikalardan buraya çıkmanız gerekecek, hakikaten oldukça zorlayıcı bir yol olduğunu söyleyebilirim, hem çıkarken hem de inerken.

Petra haritası, Petra, Ürdün
Petra haritası ve patikalar

Bu nedenle buraya geldiğinizde nereleri görmek istediğinize dair bir fikriniz olmasında fayda var. Eğer görmek istediğiniz yer çoksa Petra’ya 2 veya 3 günlük bilet alabilir, gezi planınızı ona göre ayarlayabilirsiniz.

Petra içinde zaman zaman küçük kafelerle karşılaşacak olsanız da yanınıza yeterince su ve yiyecek alın, özellikle sıcak havalarda ve yukarı tırmanırken suya çok ihtiyaç duyacaksınız. Ayrıca kullanma alışkanlığınız varsa şapka da götürün, hava çok sıcak.

Bir şey daha söylemek isterim, biraz tuhaf kaçacak olsa da. Petra’ya olan turist akınlarıyla birlikte buradaki yapıların hızlı bir şekilde bozulmaya başladığını okudum bir yerde. Gelen insanların getirdiği nemin yanında duvarlara elleriyle dayanan kişiler yüzünden kayaların renkleri değişime uğruyormuş. Gerçekten dünya üzerinde eşi benzeri olmayan bir yerde olduğunuzu ve burayı olabildiğince korumak konusunda hepimizin sorumluluğu olduğunu düşünüyorum.

Petra’da görülebilecekler

Petra’da girişteki turist merkezinde biletinizi aldıktan 200 metre kadar sonra bilet kontrolünün yapıldığı giriş kapısından geçerek komplekse giriyorsunuz. Yolun ilk bölümü yokuş aşağı gidiyor. Solda turistlerin binmesi için atların bekledikleri bir alan var. Ata binişin bilete dahil olduğunu söyleseler de bana pek inandırıcı gelmedi, bir noktada kesin bahşiş koparmak için fırsat kolluyorlardır. Bu esnada yolun etrafında hediyelik eşyacılar göreceksiniz, Petra’nın her yerinde küçük işletmeler bulunuyor.

Yol üstünde ilk göreceğiniz yer, Cin Blokları (Djinn Blocks) adı verilen dikdörtgen prizma şeklinde dikilmiş lahitler. Adından anlaşıldığı gibi cinler tarafından yapıldığına inanılan, amacı hakkında net fikirler bulunmasa da çok ilginç yapılar olduğu kesin.

Cin Blokları, Petra, Ürdün
Cin Blokları, Petra’da göreceğiniz ilk harika denebilir

Arkasından yolun sol tarafında yüksekçe bir kayalık yapı görülüyor. Obelisk Mezar ve Bab es-Siq Triclinium‘u buranın adı. Obeliske benzer şekli olan 4 anıtın içinde yer alan triclinium (Yemek odası) bölümünden oluşuyor bu yapı. Ölülerin anısına düzenlenen ziyafetler için kullanılıyormuş. Siq’e inene kadar bu tip çeşitli kaya mezarlarını görmeye devam edeceksiniz. Ayrıca usta hidrolik mühendisi olan Nebatilerin yaptığı barajın kalıntıları da, Siq’in girişine oldukça yakın bir yerde.

Siq

Hep El Hazne hatırlanır Petra dendiğinde ama Siq de Petra’yı Petra yapan, Hazne’yi bu kadar benzersiz kılan şeydir bence. Çünkü bu daracık ve inanılmaz yüksek kayalarla çevrili uzun koridoru geçtikten sonra Hazne’yi görmek bambaşka bir his veriyor insana.

Siq kelimesi, İngilizce’ye shaft, yani şaft olarak çevrilmiş. Direkt bir Türkçe karşılığı yok. Benim yorumum, bu kanyonun tıpkı bir eksen veya şaft gibi incecik uzanıp El Hazne ile şehrin dış kapılarını bağlama görevini üstlenmesinden dolayı bu ismi aldığı.

Siq kemeri, Petra, Ürdün
Siq koridorunun girişindeki kemer kalıntıları

Girişinde yapılmış küçük bir kemerin kalıntılarını geçtikten sonra  1 kilometrenin biraz üzerinde süren akıllara zarar koridora girmiş oluyorsunuz. Hafif bir meyille aşağı inen bu koridorda bazı noktalar 3 metreye kadar daralıyor. Etrafını çeviren bazı kayalıkların yüksekliği ise 80 metreyi bulabiliyor. Tıpkı Wadi Rum’daki Khazali Kanyonu gibi, devasa bir kayadaki küçücük bir yarığın genişlemesiyle oluşmuş bu emsalsiz kanyon. Bu dar vadide birkaç küçük tapınak girişi yer alıyor. Ayrıca burası deve kervanlarının da şehre giriş yaptıkları yer olduğu için duvarlarda birkaç deve ve kervancı kabartması da yer alıyor, bunları da görmeden geçmeyin.

Siq boyunca bir diğer takip etmeniz gereken detay ise karşılıkla kaya duvarlarının alt kısımlarına oyulmuş su olukları. Bir tarafı içme suyu, bir tarafı kullanma suyu taşımak için tasarlanmış, zaten Nebatilerin suyu verimli kullanma konusunda adeta deha olduklarını defalarca tekrar ettim, ne kadar söylesem eksik kalır.

Bunun dışında kayaların doğal etkilerle törpülenip kazandığı acayip şekiller de burayı özel kılan bir başka unsur. Özellikle ortalarda bir yerde, göz oyukları ve hortum gibi çıkıntısıyla bir fil’e veya bir balık’a benzeyen acayip bir kaya var, ona da dikkat edin.

Balık heykeli, Petra, Ürdün
Balık veya file benzeyen kayalık

Bazı yerlerde yol daraldığı gibi üzerinizde yükselen kayalar da iyice birbirine yaklaşıyor. Klostrofobiniz olmasa bile sizi tedirgin hissettirecek kadar tepenize çöküyor bu kayalar. Kayalar törpülenip açığa çıktıkça kayalardaki tabakalar da iyice netleşmiş, kırmızının çok değişik tonlarında tabakalarla kaplı kayalar, sadece buranın yaşına dair jeolojik ipuçları vermiyor, ayrıca Wadi Rum’daki gibi müthiş görüntüler de sunuyor ziyaretçilere.

Burada yürürken bir anda karşınızda Hazne’nin belireceğini biliyorsunuz ya, bu nedenle döndüğünüz her köşede Hazne’yi görmeyi beklemek çok enteresan bir heyecandı. Ancak bizim yerel tur rehberi sağolsun küçük bir çakallık yaptı, bizi fotoğraf çekme bahanesiyle bir tarafa çekip sonra hep birlikte kafamızı çevirtmek suretiyle Hazne’nin önüne çıkardı. Bu deneyimi kendi bildiğim ve istediğim şekilde yaşayabilmeyi çok isterdim, çünkü hayatınızda yalnızca bir kez kayaların arasındaki incecik boşluktan Hazne’yi bir anda karşınızda bulma deneyimini yaşayabilirsiniz, tekrarı yok bu anın. Bence siz yemeyin böyle numaraları.

Siq El Hazne çıkışı, Petra, Ürdün
Siq’in sonunda, El Hazne’ye kavuştuğunuz anı unutmayacaksınız

Yeniden söylemekte sakınca görmüyorum, El Hazne’yi bu kadar muhteşem yapan, Siq gibi inanılmaz bir yoldan geçtikten sonra karşınıza dikiliyor olmasıdır bence. Burada attığınız her adımın keyfini çıkarın.

Hazine-Hazne (Al-Khazneh)

Hazine veya Treasury adlı bölüm, hiç şüphesiz Petra deyince akla ilk gelen yer. Böyle bir yeri dünyada göremeyecekseniz muhtemelen.

El Hazne adı, Firavun’un Hazinesi anlamına gelen Al-Khazne el-Far’oun ifadesinden geliyor. Efsaneye göre Musa’yı kovalayan Firavun, burada o dillere destan hazinesini saklamış. Hatta Hazne’nin üstünde görülebilen vazo kabartmasında bu hazinenin saklı olduğuna inanan Bedeviler burayı ateşli silahlarla delik deşik etmiş, ancak tabii ki hiçbir şey bulamamışlar. Bu kurşun delikleri hala görülebiliyor.

Yüksekliği 40 metreye varan Hazine, Nebati Kralı 4. Aretas tarafından yaptırılmış. Buranın bir anıt mezar olarak yapıldığı düşünülüyor. Yukarıdan aşağı doğru kayaların oyulmasıyla inşa edilmiş. Önce kayayı zımparalar gibi dümdüz etmişler, sonra da aşağı doğru dış yüzeyi büyük bir titizlikle işleyerek inmişler. En sonunda alt kısımdan kayanın içini kazıp iç kısmı inşa etmişler. Mimari olarak Ptolemaios, yani Mısır’da İskender’in fethinden sonra hakim olmuş Helenistik uygarlığın izleri belirgin. Hatta İskenderiye’den gelen ustalar bile yapmış olabilir diyenler var.

El Hazne, Petra, Ürdün
Petra’nın incisi El Hazne, öğle saatlerinde sarı, akşam saatlerinde pembe renk alıyor

Üzerinde Yunan usülü yapılmış heykeller bulunuyor. Yukarıda ortada duran vazonun etrafında kartal heykelleri var mesela. Üst katta dans eden amazonlar ve Nike‘ler, giriş katında ise Kastor ve Polluks heykelleri bulunuyor. Bütün bu ögeler, ölümü ve ölümden sonraki dünyayı simgeliyor.

Hazne’nin giriş bölümüne yaklaştığınızda üzerinde mazgallar duran kazılmış bir yer göreceksiniz. Baktığınızda alt kattaki mezar odalarını görebilirsiniz. Bunlar henüz çok kısa süre önce keşfedilmiş ve buranın anıt mezar olduğunu kanıtlıyor. İç bölümde de 3 odanın bulunduğu söylense de içeri ziyaretçi kabul edilmiyor.

El Hazne’nin önünde sürekli develer ve eşekler bekliyor, turistler bunlara binip biraz dolaşabiliyor. Bunun haricinde El Hazne’nin tepesinden çekilmiş fotoğrafları da çok meşhur. Hazne’nin karşısındaki kayalığa tırmanıp bu fotoğrafları çekebilir, kendi fotoğraflarınızı çektirebilirsiniz. Ancak burada yaygın bir turist dümeni dönüyor, karşınıza çıkan gençler size bu kayalığa çıkan yolu göstermek için yuh dedirtecek paralar isteyebiliyorlar. 10 Dinar isteyenler bile varmış ama sonunda 1 Dinara fit oluyorlarmış. Tabii siz kendiniz de çıkabilirsiniz ama yolu bulmak için aranmak yerine cüzi bir ücret vermek koşuluyla bu gençlere güvenebilirsiniz, hatta sizin fotoğraflarınızı da çekerler. Zamanınız varsa buraya da tırmanabilirsiniz.

Hazne önünde sabahtan akşama kadar bekleseniz bıkmazsınız diye düşünüyorum. Ancak Petra’da görülmeye değer daha birçok yer var, o nedenle bu manzarayı aklınıza kazıdıktan sonra yavaş yavaş yolunuza devam edebilirsiniz. Zaten dönüşte tekrar buradan geçeceksiniz.

Petra Tiyatrosu

Tıpkı Amman ve Jerash‘taki gibi burada da harika bir tiyatro var. Ancak Petra kentindeki tiyatro biraz farklı. Akropol, Efes, Sagalassos veya diğer bütün antik kentlerden hatırlayacağınız üzere antik çağ tiyatroları bir tepenin yamacına tribünlerin yaslanması ve buralara büyük taş blokların yerleştirilmesiyle yapılır. Ancak Petra’daki tiyatronun tribün kısmı, tamamen yekpare bir kayanın oyulmasıyla ortaya çıkarılmış, bu anlamda dünyada eşi benzeri yok. Hakikaten çok değişik bir görüntüsü var buranın. Tabii ki kayaların zaman içinde aşınmasıyla sıralar biraz iç içe geçmiş, ancak buranın halen her şeyiyle tam bir Roma Tiyatrosu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Petra Nebati Tiyatrosu, Petra, Ürdün
Petra Tiyatrosu’nun tribünleri halen kısmen kullanılabilecek kadar sağlam duruyor

Tabii tiyatronun iç kısmına girişe izin verilmediği için bu tiyatrodaki Nebati detaylarını (Kral 4. Aretas döneminde yapılmış) ve akustik anlamında mükemmelliğini kendimiz göremesek de Nebatilerin gelişmişliğini hala bizlere gösterebildiği ortada. Burası yapılırken hemen karşıdaki kral mezarlarının manzaraya dahil olabilmesi için özel bir çaba sarfetmişler.

Kral Mezarları

Hazne’yi geçip de kentin derinliklerine inmeye başladığınızda zaten yolun sağ tarafında çeşitli kaya mezarlarını görmeye başlayacaksınız. Ancak tiyatronun karşısında kalan kayalıklara baktığınızda çok daha özenle yapılmış ve günümüzde kısmen restore edilerek ilk günkü görüntüsüne yaklaştırılmış daha haşmetli yapılar göreceksiniz. Bunların kral mezarları (royal tombs) olduğu düşünülüyor.

Kral Mezarları, Petra, Ürdün
Kral Mezarlarının uzaktan manzarası göz kamaştırıcı

Burası yol seviyesinin biraz yukarısında kaldığı için bir miktar tırmanmanız gerekecek. Yan yana duran birçok mezar oyuntusunun uzaktan görüntüsü oldukça etkileyici, ancak buraya çıkıp hatta bazı odaların içine girebilmek de güzel bir deneyim. Diğer yapılar gibi bunların da bazıları 45-50 metre yüksekliğe ulaşıyor. Renkleri ve farklı mimari yapılarıyla bu mezarların kimlere ait olduğu tam bilinmese de krallara ait olduğuna dair deliller var ve açıkçası böyle bir yerin de ancak krallara layık olabileceğini düşünmek kolayınıza gelecek. Buradaki bölümlerden Urn Tomb olarak bilinen yerin iç odaları, MS 447’de yani Bizans döneminde kiliseye çevrilmiş ve bu şekilde kullanılmış. Maalesef bu mezar odalarının kimler için yapıldığına dair çok sınırlı kesin bilgi edinilebilmiş şu ana kadar. Zaten mezarların büyük kısmının hırsızlar tarafından yağmalandığı tahmin ediliyor.

Kral Mezarlarının olduğu bölümü geçtikten sonra sola dönüp bir zamanların sütunlu caddesinden yolunuza devam ediyorsunuz.

Büyük Tapınak (Great Temple)

Burası da Petra’nın en geniş alana yayılmış yapısı. Sütunlu cadde seviyesinin üzerinde bulunması nedeniyle de zamanında halka bayağı tepeden bakan, üstünlüğünü hissettiren bir yer olduğunu tahmin etmek zor değil. Altta geniş bir avlu ve basamaklarla çıkılan üst katta ise tapınak kısmı yer alıyor. İç sütunlarının bir kısmı hala duruyor, hatta bazı sütun başlarında Nebatilerle özdeşleşmiş fil kafaları da yer alıyor. Kanalizasyon sisteminin bir parçası olan kanal ve boruların bir bölümünü görebilmeniz de mümkün. Burası ayrıca Petra’nın kayalara oyulmamış az sayıda yerinden biri olmasıyla da ayrı bir yere sahip.

Büyük Tapınak, Petra, Ürdün
Petra’nın en geniş yapısı, Büyük Tapınak

Burada kazılar hala devam ediyor, buranın daha çok şeyler sakladığına eminim. Burada daha çok şey bulunup orijinal buluntularla restore edildiğinde inanılmaz görkemli bir görüntüye kavuşacağını düşünüyorum.

Qasr al-Bint

Petra’nın görkemli yerlerinden biri de Qasr al-Bint adıyla da bilinen dini yapı. 23 metreye ulaşan duvarlarının önemli ölçüde sağlam kalması, bazı işlemelerin de günümüze ulaşabilmesiyle günümüzdeki görkemini iyi korunabilmiş olmasına borçlu diyebiliriz. Ayrıca tapınağa çıkan orijinal basamaklar da görülebiliyor. MÖ 30 civarında yapıldığı tahmin edilen tapınağın Nebatilerin en büyük tanrısı olan Duşara’ya adandığı düşünülüyor. İçeri girilemiyor olmakla birlikte dışarıdan bile etkileyiciliği rahatlıkla anlaşılıyor. Tıpkı Büyük Tapınak gibi Qasr al-Bint de kayalara oyulmamış, açık alana taşlardan inşa edilmiş bir yapı olarak dikkat çekiyor.

Qasr Al-Bint, Petra, Ürdün
Qasr Al-Bint’in duvarları ve tapınağın iç kısmındaki belirli bölümleri halen ayakta

Bu tapınağın arkasında yer alan Columbarium bölümü de oldukça ilginç. Columbarium ifadesi bildiğiniz gibi mezarlıklarda yakılan kişilerin küllerinin yer aldığı vazoların konulduğu bölmeli yer anlamına gelir, Türkçe’de güvercinlik olarak da kullanılıyor. Ancak buradaki bölmeler ne vazo, ne de güvercinlerin sığacağı kadar geniş. Dolayısıyla ne amaçla yapıldığına dair net bir tahmin yok. Ancak çok ilginç ve iyi korunmuş bir yapı olarak görülmeye değer.

Burayı ve yakındaki restoranı geçtikten sonra Manastır’a doğru çıkan inanılmaz kırıcı, zorlu taş merdivenli tırmanış başlıyor. Kendinize güvenmiyorsanız buradan geri dönebilirsiniz, burası ana rotalardan bir tanesinin sonu zaten.

Manastır (Ad-Deir)

Manastır, Petra’nın ulaşması en zor yerlerinden bir tanesi hiç kuşkusuz. Qasr el-Beit’e nispeten zahmetsiz, dümdüz bir yolu takip ederek vardıktan sonra taş bir patikaya girip sonu gelmeyecekmiş gibi hissettiren merdivenleri geçtikten sonra bu tapınağa varılıyor. 800 basamaklıymış bu patika. Yol üstünde çok sayıda hediyelik eşyacı ve küçük kafe bulunuyor, çünkü buraya çıkarken veya buradan inerken biraz soluklanmak istemeniz çok olası. Bu yapının ilginç tarafı, mimari olarak El Hazne’nin neredeyse kopyası olması, yine bir kayanın içine oyulmuş. Dışındaki nişler de benzer, sadece heykel yok. Ancak bulunduğu yükseklikten ve içine yerleştiği kayalıktan ötürü etrafındaki manzaraya çok daha farklı bir hava kattığı söylenebilir.

MS. 1. yüzyılda yapılan bu manastırın Nebati kralı 1. Obodas için yapılmış olduğu düşünülüyor, ancak mezar olarak kullanılmış olma ihtimalinden de bahseden yerler gördüm. Şurası kesin ki, burası Bizans devrinde bir kiliseye çevrilmiş ve Hıristiyan tapınağı olarak uzun süre kullanılmış. İç kısmında sunak olarak kullanıldığı düşünülen bölümler haricinde fazla birşey yok.

Ad Deir (Manastır), Petra, Ürdün
Manastır’ın kayalıklarla uyumu gerçekten olağanüstü

O kadar yorucu bir yolu tırmandıktan sonra, Manastırın karşısındaki çay bahçesinde bireyler içmek kesinlikle güzel bir hareket olur. Ancak burada gördüğünüz birtakım tabelalar aklınızı çelebilir. Yolun devamında tepelerde bazı küçük kafeler bulunuyor ve bunların sahipleri “Dünyanın en güzel manzarası” yazan tabelalarla sizleri buraya çekmeye çalışıyor. Açıkçası dünyanın en güzel manzarası mıdır bilemem ama çok güzel, uçsuz bucaksız çöl ve kayalıklardan müteşekkil, güzel bir manzarası olduğu kesin.

Açıkçası buranın ilerisinde gidilecek yollar belki vardır, ancak Petra’nın resmi patika haritasına bakacak olursak Petra kompleksinin kuzey batı ucu burası. Haritadan çıkarak gezmek mümkün olabilir, ancak kaybolma riskini almak istemiyorsanız buraya geldikten sonra geri dönmenizi tavsiye ederim.

Diğer yerler

Ana rotaların dışında olduğu için daha az ziyaret edilen birçok güzel yer var Petra’da. High Place of Sacrifice adlı adak bölümü ve yine civarında bulunan tapınak ve kaya mezarları bunlar arasında sayılabilir. Kanatlı Aslanlar Tapınağı (Temple of the Winged Lions), çok iyi korunmuş mozaiklerin görülebildiği Bizans Kilisesi gibi özel başka yerler de var. Ayrıca özel bir yere varmasa da Petra kompleksi içinde oldukça zorlu ama aynı ölçüde nefes kesici manzaraları olan çeşitli patikalar yer alıyor, Petra girişinde verilen haritalardan bunları tespit edebilirsiniz.

Petra by Night

Ürdün devletinin Petra’dan elde ettiği geliri azami seviyeye çıkarabilmek için icat ettiği bir gelir modeli olarak gördüğüm Petra by Night, Petra’nın hava karardıktan sonra ziyaret edilmesine olanak tanıyan bir etkinlik. Petra yaz aylarında 18:00 civarında kapatılıyor ve içerideki ziyaretçiler dışarı alınıyor. Dolayısıyla normal Petra biletiyle bu etkinliğe girmek mümkün değil. 17 JOD değerindeki ayrı Petra by Night biletini almak zorundasınız.

Petra by Night etkinliği akşam saat 7-8 gibi başlıyor. Olay El Hazne’nin önünde mumların yakılması, El Hazne’nin renkli ışıklarla aydınlatılması ve bir flüt dinletisi yapılmasından ibaret. Ben gitmedim ancak giden arkadaşlardan duydum. Açıkçası El Hazne’nin gece fotoğraflarını çekmek haricinde pek de bir olayı olmadığını söylemek yanlış olmaz. Bunun yerine Wadi Musa’da dolaşıp güzel bir restoranda akşam yemeği yemek daha iyi seçenek olabilir, en azından biz öyle düşünerek Petra by Night’a gitmeyi tercih etmedik.

Petra by Night mavi ışık, Petra, Ürdün
Petra by Night boyunca Hazne değişik renklere bürünüyor

Tabii ki siz kendi kararınızı verebilirsiniz, ancak ben Petra’ya olabildiğince erken saatte gelip yorgunluktan bitap düşene kadar içinde dolaştıktan sonra çok da geç olmadan uyumayı daha mantıklı buluyorum kendi adıma.

Petra Müzesi

Petra’ya gelmişken bu inanılmaz şehri vücuda getirmiş Nebati uygarlığına dair ayrıntılı bilgiler veren Petra Müzesi‘ni de görmeden olmaz diye düşünüyorum. Zaten hemen Petra’nın ana giriş kapısının yanında bulunuyor.

2018 yılında Japonya’nın büyük desteğiyle yapılmış olan müze, İngilizce açıklamaları ve interaktif bilgi ekranlarıyla gayet modern ve kapsamlı şekilde bu uygarlığa dair bilgiler aktarıyor. Tıpkı Amman’daki Ürdün Müzesi gibi yepyeni ve gezmesi keyifli.

Bu müzede Nebatilerin, devrinin en önde gelen uygarlıklarından biri olduğu sık sık vurgulanıyor. Özellikle de suyu kullanma ve azami verimle değerlendirme yöntemleri ayrıntılarıyla anlatılmış. Zaten Petra’da Siq boyunca gördüğümüz kanallar bunun en iyi kanıtı olsa da, müzede daha ayrıntılı örnekler de verilmiş. Örneğin hamam gibi ortamlarda kullanılan suyun kanallarla nasıl taşınıp sulama amaçlı kullanıldığı şemalarla gösteriliyor. Zaten oldukça sınırlı miktarda yağan yağmuru ve yetersiz yer altı sularını bundan daha verimli kullanmak mümkün olamazmış, dolayısıyla Nebatilere usta hidrolik mühendisleri diyorlar. Petra civarında yapılan diğer baraj ve sarnıçlar sayesinde zaman zaman yaşanan sel baskınlarını da bertaraf etmeyi başarmışlar, bu da ustalıklarının bir diğer kanıtı olarak anlatılıyor. Nebatilerin yaptığı bazı su biriktirme havuzları hala kullanılmaktaymış Ürdün’de. Bu müzede de o dönemden kalma çeşitli boru parçaları sergileniyor ve yazılı bilgiler veriliyor.

Fil kafalı sütun başlığı, Petra Müzesi, Ürdün
Petra Müzesi’nde Nebatilerle özdeşleşmiş fil şeklinde sütun başlığı da sergileniyor

Bunlarla bağlantılı olarak Nebatilerin tarım ve özellikle ticaretteki başarılarına da değiniliyor. Bulundukları bölgenin Baharat Yolu‘na olan yakınlığı nedeniyle ticarette ilerleyip zenginleşen ülkenin tek zenginliği maddi değil aynı zamanda farklı uygarlıklarla ilişki içinde olması suretiyle kültürel anlamda da gerçekleşmiş. Petra’daki eserlerde görüldüğü üzere Romalılar işgal etmeden önce bile Roma usülü sütunlar yapmışlar. Ayrıca Yunan, Mezopotamya ve daha başka uygarlıklardan da öğrendiklerini kendi yapılarında kullanmışlar. Özetle bilime düşkün, refah içinde ve barışçıl bir ülkeymiş Nebati diyarı. Ancak zaman içinde Roma etkisine girip Hıristiyanlığa geçmişler ve bölgenin öneminin azalmasıyla kaybolup gitmişler.

Müzede sadece Nebatiler değil, Nebatiler ağırlığı olmakla birlikte Petra bölgesinin binyıllara dayanan tarihini başarıyla anlatılıyor. Ayrıca farklı uygarlıklardan birçok arkeolojik kalıntı da sergileniyor. Petra’nın önemini yitirmesinden sonra başına neler geldiği ve tekrar nasıl keşfedildiği de özet olarak aktarılıyor. Batılıların burayı keşfetmesi, Agatha Christie’nin Ölümle Randevu gibi kitaplarında geçişi gibi detaylara da yer veriliyor. Bu müzeye giriş ücretsiz. Petra’da gördüklerinizi tamamlamak açısından faydalı olacağını düşünüyorum. 40-45 dakika içinde pek çok şey öğreneceksiniz.

Petra ve Indiana Jones

Petra gibi bu dünyada eşi olmayan bir yer tabii ki birçok filmde kendine yer bulmuş. Transformers: Revenge of the Fallen (2009), Queen of the Desert (2015) gibi çeşitli Hollywood filmleri ve birçok yerel film burada çekilmiş, El Hazne zaten her görenin hemen tanıyacağı bir yer. Ancak Petra’yla en çok bütünleşmiş ve popüler kültürde iç içe geçmiş film, hiç şüphesiz 1989 yapımı Indiana Jones and the Last Crusade (Son Macera) filmidir. Sinema tarihinin en ünlü arkeologu Dr. Jones’un Nazilerin de peşinde olduğu kutsal kaseyi bulabilmek için yaşadığı maceralı yolculuğu anlatan, serinin 3. filminde kutsal kasenin yerinin İskenderun yakınlarında bir çöl olduğu anlatılıyordu. Ancak filmin bu sahneleri tabii ki Türkiye’de çekilmedi. İşte Indiana Jones çölleri aşıp kasenin bulunduğu yere geldiğinde Petra’nın El Hazne’sini görürüz, kutsal kasenin saklandığı tapınak olarak. Filmin sonunda babası ve diğer arkadaşlarıyla birlikte uzaklaşırken de yine El Hazne’nin önünden atlarını şahlandırıp Siq‘in içine dalarlar. Belki de dünyada birçok insan Petra’nın nerede olduğunu bilmese de o muhteşem giriş kapısını bu sayede tanımış ve aklına kazımıştır.

Dolayısıyla Petra’da -hatta Ürdün’ün genelinde- Indiana Jones’un anısı sürekli yaşatılıyor. Petra’daki dükkan tabelalarında Harrison Ford’un Indiana Jones olarak fotoğrafları yer alıyor, tişörtleri var, adı Indiana Jones olan dükkanlar bile var ve dükkanlarda Dr. Jones’un ünlü kamçısı da turistik bir eşya olarak satılıyor. Bu nedenle Wadi Rum için Arabistanlı Lawrence neyse Petra için de Indiana Jones odur desek yanlış olmaz. Bu arada Ürdün’ün bu popüler kültür unsurlarını turistik bir metaya çevirme becerisini takdir etmek gerekir.

Indiana Jones Süpermarket, Petra, Ürdün
Indiana Jones adı Petra’da süpermarketlerde yaşatılıyor

Evet, Petra’yı da gördükten sonra dünyanın yeni 7 harikası içinde görmediğim 5 tane kalmış oldu. Diğerlerini görür müyüm bilmiyorum ama Petra gibi bir yeri görmüş olmak bile son derece müthiş bir deneyimdi. Burası sadece “binlerce yıl önce bunları nasıl yapmışlar” dedirtecek bir yer değil. Hem dönemin teknolojisinin zirvesine çıkması, hem de inanılmaz doğal oluşumlara entegre oluşuyla, sadece teknoloji açısından değil, estetik açıdan da böyle bir yerin benzerini göreceğimi hiç sanmıyorum, dolayısıyla diğer 5 harikayı görmesem de gam yemem herhalde.

İletişim

Bu yazıyla ve diğer yazılarımla ilgili her türlü sorunuzu, yazıların altına yorum yaparak bana iletebilirsiniz.

Özetle söylemek gerekirse, gezmeye meraklı bir beyaz yakalıyım. Üniversiteyi bitirene kadar hiç yurt dışına çıkmadıysam da, sonrasında elimdeki imkanları olabildiğince kullanmaya çalışarak 40'tan fazla ülkeye gittim. Ülkeleri sokaklarında yürüyerek, bütün müzelere ve tarihi yerlere gitmeye çalışarak, az konuşarak, az yiyip içerek, çok yürüyerek, erken kalkıp erken yatarak gezmeyi severim.

2 Yorum

  • Furkan Atalay

    Merhabalar, deneyimlerinizi büyük bir hevesle okuduk. Aralik ayinin basinda 4 gunluk bir İsrail gezimiz var. İsrail e gitmisken Petra ve Ürdün deki gezilecek diger yerleri de gormek icin bir plan yapabilir miyiz diye düşündük. İsrail’ den Ürdün e karayolu ile gecisin olup olmadigi, varsa hangi sinir kapisindan gecmenin daha mantikli olacagi, vize gibi konular hakkinda bilgi sahibi olup olmadiginizi merak ediyoruz 🙂 Gezimizin süresini de uzatmayi düşünüyoruz Ürdün e gecisle alakali bir sorun yasanmazsa.

    • Geç Kalmış Yolcu

      Merhabalar Furkan Bey,

      Okuduğum yazılardan öğrendiğim kadarıyla İsrail’den Ürdün’e geçişte sıkıntı olmuyor, pek çok Batılı turist de bu yöntemle iki ülkeyi birden geziyor. Yine öğrendiğime göre Petra’ya İsrail-Filistin tarafından gelmek isteyenlere Jericho yakınlarındaki Kral Hüseyin Köprüsü’ndeki sınır kapısı üzerinden Ürdün’e geçiş tavsiye ediliyor. Türkiye vatandaşlarına Ürdün vize uygulamıyor, ancak Ürdün’de sadece 1 gün kalıp dönenler için Petra giriş ücretinin 50’den 90 dinara yükseldiğini yazıda zaten belirtmiştim. Bu paranın kesildiği yer sınır kapıları mı yoksa Petra’daki bilet gişesi mi onu kesin olarak bilemiyorum.

      Size naçizane tavsiyem Ürdün’de en az 2 gün kalıp hem Petra’nın yanında Wadi Rum, Jerash veya Amman gibi yerleri de görmeniz, hem de fazladan para verme ihtimalinden kurtulmanız yönünde olur. Size keyifli geziler dilerim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir