Gezi,  İsviçre

Zürih’te gezilecek yerler – İsviçre’nin en büyük şehrinden notlar

İsviçre Konfederasyonunun resmi bir başkenti bulunmadığını biliyor muydunuz? Ben yakın zamana dek bilmiyordum, federal meclis binasının bulunduğu Bern’in başkent olduğunu varsayıyordum. Ama değilmiş. Yine de düşünüyorum, eğer bu refah ülkesine bir başkent seçilmek istenseydi herhalde Zürih favori olurdu. Nitekim ülkenin en büyük ve kalabalık şehri olmasının yanında, ulaşım ağlarının en çok kesiştiği, ülkenin ekonomik anlamında merkezi durumundaki bu pahalı şehri başkent seçmek çok zor olmazdı herhalde.

İsviçre dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan milyonlarca insan tarafından Alpleri muhteşem doğası, bunun yanında yüksek refah seviyesiyle biliniyor. Özellikle doğayla yüksek teknolojiye sırtını dayamış şehir planlamacılığını bir araya getirebilmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Ülkenin en büyük şehri Zürih’te bile bu ikisinin belirli bir standardın üzerinde bulunması ülkenin kalanıyla ilgili fikir veriyor bence. Zürih Gölü’nün Limmat Nehri’ne döküldüğü bölgeye kurulmuş şehir, hem doğası, hem de imkanlarıyla insanı cezbetmiyor dersem yalan söylemiş olurum.

Zürih Gölü’nün kıyıları, adeta Kuğulu Park gibi kuğu, ördek ve diğer deniz kuşlarıyla dolu

Zürih, gördüğüm kadarıyla yeterli parası olanlar için son derece yaşanabilir bir şehir olmasının yanında paraya kıyıp ziyaret eden turistler için de birçok farklı seçeneği bünyesinde barındırıyor. Bu yazıda sizlere görme fırsatı bulduğum yerleri aktarmaya çalışacağım. Ön not: ben gittiğimde (Ekim 2021) bir İsviçre Frangı (CHF) yaklaşık 9.5 TL’ye eşitti.

Zürih’e nasıl gidilir?

İsviçre, bildiğiniz üzere AB üyesi olmamasına rağmen Schengen bölgesinde yer aldığı için, buraya İsviçre vizesi haricinde geçerli bir Schengen vizesiyle ulaşmak mümkün. Türkiye’den Zürih’e gitmek için elbette öncelikle geçerli İsviçre vizenizin veya -öncesinde başka bir ülke üzerinden giriş yapılmış- Schengen vizenizin olması gerekiyor (Ankara’dan İsviçre vizesi alma deneyimlerimden bahsetmiştim). Zürih, İsviçre’nin en büyük ve yoğun havaalanına sahip. Bu nedenle Türkiye’den hava ulaşımı anlamında birçok seçenek bulunuyor. THY, Pegasus gibi şirketler çoğunlukla İstanbul’dan, Corendon ve Sunexpress gibi şirketler ise diğer şehirlerden Zürih Havaalanına seferler yapıyor.

Zürih’e İsviçre’nin neredeyse tüm şehirlerinin yanında komşu ülkelerden (Avusturya, Almanya, İtalya) direkt tren seferleri yapılıyor. Ana tren garına yakın sayılabilecek bir noktada bulunan Limmatstrasse’deki otobüs durağına kadar gelen şehirlerarası otobüslerle de Zürih’e gelinebilir.

Zürih Havaalanından şehir merkezine gidiş

Zürih’in ana tren istasyonu Hauptbahnhof (HB) oldukça merkezi bir konumda bulunuyor. Bu nedenle birçok otobüs ve tramvayın aktarma noktası. Zürih’e uçakla geldiyseniz, buradan ilk HB’ye gitmeniz makul bir hareket olacaktır. Zürih HB’ye ulaşabilmek için ilk önce havaalanında çıkış yaptığınız terminalin hemen karşısındaki tren istasyonundan şehir merkezine giden trenlerden birine binebilirsiniz. 3 ve 4 numaralı platformdan kalkan trenler (IC8, IR36 ve daha nicesi) sizi 10-12 dakika gibi bir sürede merkeze ulaştıracak. Şehirde kullanmak üzere Zurich Card aldıysanız ilk kez burada kullanacağınız için biletinizi platformlara inmeden önce göreceğiniz turuncu makinelerde onaylattıktan sonra (validation) ücretsiz bir şekilde merkeze gidebilirsiniz. Zürich Card’ınız yoksa da bilet alıp (3 zone geçmeniz gerektiği için ücreti 6.80 CHF) bu yolculuğu yapabilirsiniz.

Zürich Card

Hazır bahsetmişken biraz Zürih şehrinin resmi ulaşım ve turistik gezi kartı Zürich Card’a dair biraz daha bilgi vereyim. Şehirde geçireceğiniz zaman ve gitmeyi düşündüğünüz yerleri kararlaştırdıktan sonra Zürich Card seçeneğini bir değerlendirmenizi öneririm. Nitekim çeşitli faktörlerden ötürü mantıklı da olabilir, mantıksız da…

Zürich Card, Zürih ve etrafını çevreleyen bütün seyahat bölgelerini (zone) kapsayacak şekilde ücretsiz ve sınırsız ulaşım hakkı veriyor. Buna havaalanında şehre gidiş de, birazdan daha ayrıntılı bahsedeceğim Uetliberg yolculuğu da dahil. Bu bölgedeki her türlü otobüs, tren, tramvay ve gölde çalışan deniz teknelere ücretsiz binebilirsiniz.

Bunun haricinde Zürih’in birçok önemli müzesine ücretsiz giriş hakkı tanıyor bu kart. Bunlara oldukça büyük Ulusal Müze (Landesmuseum), Sanat Müzesi (Kunsthaus) ve Tasarım Müzesi de dahil. Müzelerin normal giriş ücretlerini aşağıda ilgili bölümlerde vereceğim. Siz de gitmeyi düşündüğünüz yerlere göre hesabınızı yapabilirsiniz.

Zürih Card’ın 24 saatlik ücreti 27, bizim de aldığımız 72 saatlik ücreti ise 53 CHF. Fiyatı yüksek görünebilir, ancak hatırlatmak isterim ki Zürih’te Bern ve Basel’in aksine otel rezervasyonu, ücretsiz ulaşım imkanı vermiyor. Bu nedenle her şekilde ayrı bir ulaşım kartı almaktansa veya her tramvaya binişinizde ayrı bilet almak veya bilet kontrol korkusu yaşamaktansa Zürich Card’ı baştan alıp kafanız rahat bir şekilde tüm ulaşım araçlarını kullanmayı tercih edebilirsiniz. Bu kartı havaalanındaki bilgilendirme noktasında kağıt olarak alabileceğiniz gibi internetten alıp telefonunuzdan göstermek suretiyle de kullanabiliyorsunuz.

Zürih’te gezilecek yerler

İsviçre Ulusal Müzesi (Landesmuseum)

Zürih’te görmeniz gereken birincil yerin İsviçre Ulusal Müzesi olduğuna inanıyorum. Nitekim dünyada konfederasyon mantığını belki de en başarılı şekilde uygulayan, farklı etnik ve kültürel yapılara sahip unsurları bir arada tutmayı bu kadar iyi bir şekilde başaran İsviçre’nin hangi aşamalardan geçerek bu noktaya geldiğini bu oldukça büyük müzede bir miktar anlamak mümkün oluyor.

Zürih Ulusal Müzesi, veya diğer adıyla Landesmuseum binası

Zürih tren garı Hauptbahhof’un bitişiğinde bulunan müzede ülkenin hem siyasi hem de kültürel tarihine dair çok sayıda salonun bulunduğu bina, 1898’de yapılmış ve İsviçre’nin ulusal müzesi olabilmek için açılan yarışmada, farklı şehirlerin önerdiği binaları (örneğin Basel’de günümüzde şehir müzesi olarak kullanılan bina) geride bırakarak İsviçre Ulusal Müzesi olmaya hak kazanmış.

Müzede gireceğiniz ilk odada, İsviçre tarihine damga vurmuş kavramlara ait eserler sergileniyordu. Alplerin turistik bir destinasyon haline gelişi, Cenevre Sözleşmesi, Heidi, steoroskop ve panoramik fotoğraflar gibi İsviçre kökenli kavramlar hakkında detaylı bilgi vardı mesela.

Arkasından İsviçre’de bulunmuş mezar taşı görünümlü büyük taşların (stel) sergilendiği bölüm yer alıyor ki burada binlerce yıl öncesinden kalma çok etkileyici taşlar bulunuyor. Bu steller, İsviçre’nin yer aldığı topraklarda kadim çağlardan beri insanların yaşadığını kanıtlar nitelikte. Ayrıca başka arkeolojik buluntular da sergileniyor.

Bunun dışında İsviçre’nin ilk kantonların birleşmesinden itibaren tarihini anlatan birçok eser sergileniyor. İsviçre’nin Avrupa’nın büyük devletlerine paralı asker sağladığı dönemlere de ait kıyafet ve silahları görebilmeniz mümkün. Özellikle 19. yüzyıldan itibaren ülkenin geçtiği aşamalar, 20. yüzyılda girmediği savaşlar ve sonrasında sürdürmeye çalıştığı tarafsızlık ilkesi ve 2. Dünya Savaşıyla birlikte aldığı göçlere ve göçmenlere dair bilgilendirici bölümler yer alıyor. Benim çok ilgimi çeken bir başka bölüm de afişlerin yer aldığı kısımdı. Federal bir devlet olarak İsviçre’de 1848’den beri kamuyu ilgilendiren birçok konuda hala halk oylamasına gidiliyor ve yanıtı “Evet” veya “Hayır” olan sorular halka soruluyor. Özellikle son 100 yıl boyunca halka sorulan birçok sorunun yanıtına göre belirli konularda devlet politikası politikası şekillenmiş. İşte bu referandumların çok farklı temalara sahip afişlerini buradan görebiliyorsunuz.

Zürih Ulusal Müzesindeki görkemli stellerden biri

Müzede sadece tarihi bilgiler veya sanat eserleri bulunmuyor. Belirli konseptlere ayrılmış odalarda çok farklı eşyalar bir araya getirilmiş. Örneğin İsviçre genelinde birçok şehirde gördüğüm harika kilise camı boyama sanatının (vitray) örneklerinin sergilendiği, kiliseyi hatırlatan bir tasarıma sahip büyükçe bir oda, çeşitli dönemlere ait madalyaların sergilendiği bir başka oda gibi çok sayıda oda yer alıyor. Buraya en azından birkaç saatinizi ayırmanız yerinde olacaktır. Zürih’e gelirseniz kesinlikle görmenizi önereceğim müzenin normal giriş ücreti 16 CHF, Zürich Card sahiplerine giriş ücretsiz.

Bir de şunu belirteyim, biletinizi alıp müzeye giriş yapacağınız yerde dağıtılan kalemden bir tane alın, böylece elektronik bilgilendirme ekranlarını istediğiniz dile çevirip okuyabilirsiniz.

Kunsthaus Zurich

İsviçre şehirleri sanatseverler için tam bir cennet diyebilirim. Zürih de doğal olarak diğerlerinden farklı değil, bu nedenle devasa bir sanat müzesine ev sahipliği yapıyor. Birkaç binaya yayılmış devasa sanat müzesi Kunsthaus’da hem klasik, hem de modern döneme ait binlerce eser sergileniyor.

Müzede tabii ki İsviçre çıkışlı sanatçıların eserleri önemli bir yer tutuyor. Ancak bunların belki de en önemlisi, en çok yer kaplayanı Alberto Giacometti desem yanlış olmaz. Sanatçı bir babanın oğlu olarak sanat dünyası içine doğmuş olan Alberto Giacometti, önce resimlerle başladığı kariyerinde asıl ünü yaptığı kendi özgü heykellerle elde etmiş. Çoğunluğu metal olan heykeller insana antik çağlarda yapılmış figürinleri hatırlatıyor.

Alberto Giacometti’nin en bilinen eserlerinden Chariot

Van Gogh’tan, Monet’den, Kandinsky’den, Dadaizm’in öncü isimlerinden ve başka birçok ünlü sanatçıdan eserleri sergilendiği, sadece klasik değil, modern sanattan da pek çok esere geniş yer ayıran müzeye ciddi birkaç saati ayırmanızı öneririm, nitekim burası oldukça büyük ve gezmesi hem zaman, hem de enerji gerektiriyor. Buraya giriş ücreti 10 CHF, Zurich Card’ınız varsa ücretsiz. Bizim gittiğimizde müzenin yeni açılan Chipperfield binasının şerefine giriş tüm ziyaretçilere ücretsizdi, dolayısıyla karttan burada yararlanamadık.

Tasarım Müzesi (Museum für Gestaltung)

1933’ten beri aynı binada hizmet veren Tasarım Müzesi’nde İsviçre’nin gerek yaşam alanlarını, gerekse 2 boyutlu görsel tasarımlarıyla halka açık alanlarını dolduran çok çeşitli tasarımların sergilendiği bir müze. Benim açımdan bir Kopenhag veya Helsinki‘deki örnekleri gibi çok daha geniş ölçekli tasarımlardan müteşekkil olmasa da gayet güzel bir müzeydi.

İsviçre’nin kültürel olarak afiş konusunu referandumlar aracılığıyla ne kadar önemsediğini yukarıda Ulusal Müze bölümünde anlatmıştım. Ancak İsviçre’de afişler turistik bölgelerin reklamından tutun, çeşitli etkinliklerin tanıtımına kadar farklı farklı amaçlarla yıllardır kullanılıyor. Bu afişlere ayrılmış geniş bir koridor da benim oldukça ilgimi çekti.

Alt katta yer alan koleksiyonda ise dünyaca meşhur İsviçre saatlerinden çikolata ambalajlarına, havayollarının evcil hayvan taşıma kutularından telefonlara dek yüzlerce enteresan tasarım yerini alıyor. Yine bu alt katta yer alan sergide, çeşitli sanatçılara ait modern tasarımların bulunduğu bir bölüm de bulunuyordu. Giriş katındaki büyük sergide ise ünlü İsviçreli fotoğrafçı Alberto Venzago’nun dünyanın birçok farklı bölgesinde çektiği fotoğrafların olduğu güzel bir sergi yer alıyordu. Venzago İran, Doğu Almanya, Japonya, Filipinler, Endonezya ve Afrika gibi birçok farklı coğrafyada oldukça etkileyici fotoğraflar çekmiş, dünyanın farklı yerlerindeki savaşlara ve kronikleşmiş insanlık dramlarına ışık tutmaya çalışmış.

İsviçre Demiryolları ile özdeşleşmiş meşhur saat, bütün tren istasyonlarında ve tasarım müzesinde karşınıza çıkıyor

Limmatstrasse’den geçen ulaşım araçlarıyla kolayca ulaşabileceğiniz, Ausstellungsstrasse üzerinde bulunan bu güzel müzeye giriş ücreti 10 CHF, Zürich Card sahiplerine ücretsiz.

Opernhaus

Dünyanın en iyi birkaç tanesi arasında olmasa da Zürih Operası, oldukça saygıdeğer bir topluluk olarak her yıl yüzlerce temsile ev sahipliği yapıyor. Opera binası Opernhaus da oldukça güzel bir bina. Fırsat bulursanız bir opera veya bale seyretmek için bilet kovalamanızı tavsiye ederim, nitekim internet üzerinden bilet alması oldukça kolay. 29 Frank’tan başlayan bilet fiyatları bizim için biraz tuzlu olsa da oyunun başlamasına yakın salondaki boş koltukları doldurmanıza izin veriliyor ve aslında verdiğiniz paradan çok daha pahalı koltuklara oturup unutulmaz bir opera deneyimi yaşamanız mümkün hale geliyor. 3 katlı opera binasının içi de oldukça güzel ve temsillerini İngilizce altyazıyla yaptıkları için, Almanca bilmeseniz bile temsili takip etmeniz mümkün. Kesinlikle tavsiye ederim operaya ilgisi olanlara.

Zürih Opernhaus, oldukça güzel bir binaya kurulmuş

Uetliberg

Zürih şehri içinde, özellikle göl kenarına yakın yerlerde çok sayıda park bulunsa da bence şehrin en görülesi doğal alanı Uetliberg tepesi. Bir yanı Zürih şehir merkezine tepeden bakan, diğer yanı uçsuz bucaksız dağlara, ormanlara ve vadilere dönük Uetliberg, bence Zürih’in en güzel yerlerinden biri. İsterseniz zirvedeki restoranda manzara eşliğinde birşeyler yiyip içebilir, isterseniz yanınızda getirdiğiniz yiyecekleri yiyerek küçük çaplı bir piknik yapabilirsiniz. Burada çok güzel göl ve şehir fotoğrafları çekeceğinize de şüphem yok. Zürih merkezinden çok uzaklaşmadan doğayla iç içe bir yere çıkmak için buraya gitmeyi düşünmenizi öneririm.

Uetliberg’de bulunan Aussichtsturm adlı çelik kuleye ücreti karşılığında çıkıp daha da yüksek yerleri görebilmeniz elbette mümkün, ancak çok da şart değil bence. Manzara yeterince iyi.

Uetliberg’den müthiş bir Zürih ve Zürih Gölü manzarası

Buraya çıkabilmek için Zurich HB’den kalkan S4 numaralı trene binip Uetliberg eteklerine kadar çıkmak mümkün, ardından 15 dakika kadar orman içinden giden bir yolu yürüyüp zirveye ulaşabilirsiniz. Ancak biz gittiğimizde S4’ün bazı duraklarında yol çalışması vardı, bu nedenle Hauptbahnhof’tan direkt gitmek yerine 14 numaralı tramvaya binip son durak Triemli’de indikten sonra, 300 metre kadar yürüyerek Triemli tren istasyonuna ulaşıp oradan S4’e bindik. Eğer Zürich Card’ınız varsa bütün bu ulaşım araçları ücretsiz.

Fraumünster

Zürih şehrinin en ünlü dini yapısı Fraumünster’dir desem abartmış olmam sanırım. Nitekim burayı diğerlerinden ayıran çok önemli bir detay mevcut, o da cam vitrayları. İsviçre kiliselerinde vitrayın yaygın olduğunu biliyoruz, Ulusal Müze’deki cam vitray bölümünden yukarıda bahsetmiştim. Ancak burada ünlü Rus Yahudisi sanatçı Marc Chagall’in yaptığı 5 adet muazzam cam vitrayının bulunması. Bir Yahudi olarak İncil’den hikayeleri 10 metre yüksekliğindeki camlara çok etkileyici bir şekilde aktarabilmiş. Kilise içinde ünlü İsviçreli sanatçı Alberto Giacometti’nin de cam vitrayları bulunuyor, bunlar da görülmeye değer. Ayrıca adından anlaşılacağı üzere (Kadınlar Manastırı) 2 kadın tarafından kurulmuş kilisenin kuruluş efsanesini anlatan tablolar da görülebiliyor.

Marc Chagall’in harika cam vitrayları, Fraumünster’in altar camlarını süslüyor

Kilisenin alt katı ise kilisenin tarihine ve arkeolojik geçmişine adanmış. Nitekim Reform hareketlerinin en güçlü şekilde yaşandığı yerlerden biri olan İsviçre topraklarında birçok Katolik kilisesinin yıkılıp veya ciddi değişimlere uğrayıp Reform’a uygun hale getirilmiş. Alt katta da eski kilisenin yapı taşlarının yeni kilisenin şimdiki haline kavuşturulmasında nasıl kullanıldığını görebilmek mümkün.

Fraumünster’e giriş 5 CHF ve Zurich Card burada geçerli değil ancak bence giriş ücretine değiyor kesinlikle verdiğiniz para.

Grossmünster

Fraumünster kadar göz kamaştırıcı olmasa da adı gibi büyük ve yüksek çan kuleleriyle şehrin manzarasında yerini bulan Grossmünster, Zürih’te görebileceğiniz dini yapıların en önemlilerinden biri. Diğer Protestan kiliseleri gibi gösterişsiz bir iç kısmı olsa da 187 basamaklı bir merdivenle çıkılan kulesinden (Karlstrum) çok güzel Zürih merkez manzaraları yakalayabilirsiniz. Kiliseye giriş ücretsiz, kuleye çıkış ücreti 4 CHF.

Grossmünster ve çifte çan kulesi

Rathaus

Rathaus, yani belediye binası (Town hall) İsviçre’de neredeyse her binada görülebilecek, şehrin en merkezi yerine kurulmuş yapılar oluyor genellikle. Zürih’teki de bundan çok farklı değil, Fraumünster’in bitişiğinde ve hala şehrin yönetim merkezi olarak varlığını sürdürüyor. Dolayısıyla burası bir müze değil, içeri girmek de ücretsiz, ancak içeride şehrin bazı duvar tabloları görülebiliyor. Hatta biz gittiğimizde İsviçre’de kadınların oy hakkı kazanmasının 50. yılı şerefine açılmış bir sergi de vardı, ama yazılar hep Almanca olduğundan fazla birşey anlayamadık. Yine de Old Town’da dolaşırken 15 dakikanızı ayırabilirsiniz buraya.

Zurichhorn

Zürih bildiğiniz gibi Zürih Gölü’nün etrafına ve göle dökülen nehrin etrafına kurulmuş bir şehir. Şehir merkezinin güneyine denk gelen gölün (Zurichsee) her iki yakasında da parklar, yürüyüş ve denize nazır oturma alanları yer alıyor. Bu bölgenin en bilinen parklarının başında da Zurichhorn geliyor. Geniş yeşil alanlarıyla Zürih’te kafa dinlenecek yerlerin başında gelen bu parka uğramanızı öneririm. Zurichhorn içinde Le Corbusier evi ve Çin Bahçesi de bulunuyor. Ünlü İsviçreli mimarın kendi adını taşıyan son eseri Le Corbusier (Gesamtkunstwerk adıyla da biliniyor), mimariye ilgisi olanların görebileceği küçük bir bina.

Le Corbusier binasını mimari severler görebilir

Çin Bahçesi (Chinesegarten)

Chinese Garden, Zürih’te biraz farklı bir ortam görmek isteyenler için küçük bir seçenek sunuyor. Küçük bir seçenek diyorum, çünkü gerçekten küçük bir alana kurulmuş ve daha önceden benzer Asya temalı yerleri gördüyseniz çok farklı bir seçenek oluşturmuyor bana kalırsa. Yine de Zurichhorn’a gittiyseniz buraya da uğrayabilirsiniz, nitekim buraya giriş ücretsiz ve modern Avrupa ortamı içinde farklı bir hava almanıza yardımcı oluyor. İçeride Çin’e özgü birkaç yapı, küçük köprüler ve havuzlar bulunuyor. Zaten Zürih’in Çin’deki kardeş şehri Kunming tarafından hediye edilmiş. Zamanınız kısıtlıysa görmeseniz de olur açıkçası.

Botanik Bahçesi (Botanischer Garten)

Zürih Üniversitesi’nin mülkiyeti ve gözetiminde bulunan Botanik Bahçesi, Zürih’te park bahçe ve yeşillik görmek isteyenler için bir başka seçenek. Dünyanın birçok farklı coğrafyasından (Türkiye de dahil) getirilmiş binlerce bitki çeşidi ve ağaç burada yaşamını devam ettiriyor. Ayrıca birkaç sera var ve buralarda daha spesifik koşullar gerektiren bitkilerin bakımı sağlanıyor. Bunların dışında, küçük bir derenin etrafındaki geniş yeşil alanda sandalyelerde oturup güneşlenmek için de güzel bir alan burası. Girişi ücretsiz.

Zürih Botanik Bahçesinde farklı iklimlerin bitkileri bu seralarda yetiştiriliyor

Platzspitz

İsviçre Ulusal Müzesi’nin arkasında yer alan bu park, Limmat nehrinin ikiye bölündüğü yerdeki çıkıntıya kurulmuş. Sizi oldukça yoracak Landesmuseum gezinizin ardından soluklanıp dinlenmek için ideal olmasının yanında, Zürihliler tarafından tek başına veya arkadaşlarla vakit geçirmek, bocce oynamak, nehir kenarında oturup birşeyler yemek gibi amaçlarla kullanılan küçük ama güzel bir park. Buraya da bir uğramanızı tavsiye ederim.

Langstrasse ve Bahnhofstrasse

Zürih’in en hareketli gece hayatının olduğu yer, nehrin ve Hauptbahnhof’un batısında yer alan Langstrasse. Burada çok sayıda bar ve gece kulübü yer alıyor. Zürih’in “red light district”i olarak anılan cadde civarında, şehre yerleşmiş göçmenlerin de yoğun olarak yaşadığını söyleyebilirim. Birçok farklı milletin bakkalı, marketi, restoranı ve dükkanı yer alıyor. Aşırı nezih olmasa da herhangi bir tehlikeyle karşılaşmadan gezebileceğinizi düşünüyorum. Ayrıca şehrin diğer bölgelerine göre nispeten daha ucuz konaklama olanaklarını da burada bulabilirsiniz, aklınızda olsun.

Bahnhofstrasse ise tren istasyonundan başlayıp güneye, Zürih Gölü’ne doğru inen çok merkezi bir cadde. Burada çok sayıda ünlü mağazanın şubelerini görebilir, pahalı alışverişlerinizi yapıp insanları gözleyerek yürüyebilirsiniz. Zürih’in bir çeşit İstiklal Caddesi de diyebiliriz.

Şehrin kuzeyindeki Kornhausbrücke’den Limmat Nehri ve başka köprüler

Kendi gitmediğim yerlerden birkaçını da anmadan geçmeyeyim. Lindenhof, Old Town (Altstadt) içinde, nehrin karşı yakasının güzel manzaralarını yakalayabileceğiniz, yerdeki büyük karelerde satranç oynayan şehir sakinlerini izleyebileceğiniz güzel bir park ve manzara tepesi. Bunun haricinde bir de FIFA Dünya Futbolu Müzesi var. Merkezi Zürih’te bulunan FIFA’nın, Enge bölgesine yakın bir konumda bulunan müzesinde modern futbol tarihine dair birçok eşya sergileniyor. Yine şehrin önemli müzelerinden biri olan Rietberg Müzesi‘nde de, Kunsthaus’da kendine yer bulamayan, Asya, Afrika ve Güney Amerika gibi kıtalardan gelen oldukça zengin bir koleksiyon sergileniyor. Ayrıca Urania Sternwarte adlı, şehrin merkezinde yer alan bir gözlemevi bulunuyor, gitmeseniz bile dışından güzel kubbesini görüp fotoğraflarını çekebilirsiniz.

Zürih, dünyanın en pahalı şehirleri sıralamasında hep zirveye oynayan bir şehir. Özellikle kalacak yer anlamında diğer şehirlerin bir adım önündeydi bu anlamda, üstelik şehirdeki müzelere girerken veya toplu taşımadan yararlanırken avantaj sağlayan bir kart da rezervasyonla birlikte otomatik olarak gelmiyordu. Ancak yine de bir İsviçre ziyaretinin

2 Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir