Gezi

Makedonya – Üsküp’te Gezilecek Yerler

Son güncelleme tarihi: 27 Ocak 2019

Avrupa’nın tıpkı Saraybosna gibi fazlasıyla Osmanlı etkisini üzerinde taşıyan şehirlerinden biri Üsküp. Gittiğinizde fazla yabancılık çekmeyeceğiniz, birçok kişinin az veya çok Türkçe de konuşabildiği bir yer burası. Makedonya’nın, ya da resmi adıyla Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya’nın en büyük, en önemli şehri. Türkiye vatandaşlarından vize istememesi ve bol miktarda ulaşım aracının bulunması da burayı ziyaret etmeyi daha olanaklı kılıyor. Ancak Üsküp çok büyük bir şehir olmadığından 2 gün içinde görülesi her yerini ziyaret etmeniz mümkün.

Üsküp’e nasıl gidilir?

Üsküp’e Türkiye’den giden otobüsler bulunsa da AB ülkesi Bulgaristan’dan geçtiği için Schengen vizeniz olmadan oraları geçmeniz pek mümkün değil. Bu nedenle İstanbul’dan kalkan uçaklar tek mantıklı seçenek gibi görünüyor. Zaten 1 saat 10 dakika sürdü yolculuğumuz. Diğer eski Yugoslav ülkelerinden, Arnavutluk’tan ve Almanya gibi Batı Avrupa ülkelerinden de buraya otobüsler bulunuyor.

Üsküp Büyük İskender Havaalanı çok büyük değil. Havaalanı kontrollerinde sıkı davranıldığına dair yazılar okuduğum için üzerimde biraz tedirginlik vardı, nitekim Balkan turumun geri kalanında tam olarak nereye gideceğim belli değildi indiğimde. Pasaport memuru bana kaç gün kalacağımı sordu, toplam gezi süremi söyledim. Kalacak yere dair birşey sormadı. Bir de İstanbul’a hangi havaalanından döneceğimi sordu. Yine Üsküp’ten döneceğimi söylediğimde başka bir soru sormadan mührü vurup pasaportumu geri verdi. Ama hiçbir rezervasyon belgeme bakmadı. Başka bir havaalanından dönecek olsaydım ne olacağını hiç bilemiyorum. Yine de havayolu şirketletinin Üsküp bileti aldığınızda dönüşü de oradan zorunlu kılmalarının nedenini anlamış oldum.

Havaalanındaki danışmada çalışan güzel bir hanımefendi, şehir haritası sorunca kendilerinde olmadığını, merkezden almam gerektiğini söyledi. Para bozdurmak için büro sorduğumda ise açık yüreklilkle havaalanında çok düşük oranla bozduklarını söyleyip onu da merkezde halletmemi tavsiye etti. Shuttle otobüsü Euro da kabul ediyormuş. Bana 3.5 € olduğunu söyledi ücretin. Ben de buna güvenerek para bozdurmadım ve şoföre Euro uzattım. Şoför önce almayacakmış gibi tavırlar takındı, sonra 4 € isteyince itiraz etmedim. Halbuki Makedonya Dinarı olarak öderseniz 180 MKD, yani 3 €. Verdiğim 5 € karşılığında 60 Dinar (1 €) para üstü aldım. Otobüs 20 dakikada şehir merkezine varıyor.

Üsküp Havaalanından şehir merkezine gelmek için taksi ya da Manora ve Vardar Ekspres firmalarının çalıştırdığı otobüsler kullanılıyor. Taksi ücreti 20 €. Sadece şehir merkezine değil, Makedonya’nın her yerine, hatta Kosova’da Priştine gibi yerlere kadar gidiyorlar, hepsinin farklı ücretleri var tabii. 3-4 kişilik gruplar ya da acelesi olanlar için mantıklı olabilir. Ben biraz daha bekleyip 3.5’tan 4 €’luk otobüse bindim.

Not: Ben ziyaret ettiğimde (Mart 2018) 1 Türk Lirası yaklaşık 13 Makedonya Dinarı (MKD) değerindeydi. 1 € ise 60 MKD ediyor.

Üsküp şehri merkezinin en merkezi yeri olan Makedonya Meydanı’nın girişindeki kemer bayağı kocaman…

Üsküp’te gezilecek yerler

Üsküp çok büyük bir şehir değil ve gezilecek yerleri genelde küçük bir alana sıkışmış durumda. Bu ‘küçük’ alan dediğim yer, Taşköprü’nün kuzeyindeki eski şehir merkezi ve birkaç müzeyle güneyindeki meydanlar ve bol miktarda heykellerden oluşuyor diyebiliriz. Ama öncelikle bence Üsküp’e gelenlerin mutlaka ziyaret etmesi gerektiğini düşündüğüm yerin, Matka Kanyonu’nun adını anayım. Üsküp’e otobüsle yaklaşık 1 saat mesafedeki Matka’ya yaptığım yolculuk ve orada yaşadıklarımı anlattığım Matka Kanyonu yazısını da incelemenizi öneririm.

Hazır şehir merkezinde olmayan yerlerden başlamışken, Sredno Vodna’daki Milenyum Haçı’nı (Millenium Cross, Milleniumski Krst) da anlatayım. Makedonya topraklarında Hıristiyan varlığının 2000. yılı şerefine, şehre yukarıdan bakan tepenin zirvesine metalden yapılmış, geceleri ışıklandırılıyor ve şehrin birçok yerinden görülebiliyor. Nihayetinde şehir merkezinin rakımı 250 metre civarı, yarım saat civarında süren otobüsle ulaştığınız Sredno Vodno’dan bir de 7-8 dakikalık teleferikle varılan zirvede ise 1000 metreyi geçiyor.

66 metrelik Milenyum Haçı bence biraz manasız olsa da oldukça uğraşılıp para harcandığı belli…

Buraya varmanın en mantıklı yolu belediye otobüsüne binmek. Belediye otobüslerini Skopska kartıyla kullanabiliyorsunuz. Kartla birlikte 2 biniş kredisi almak için 150 MKD ödedim. 25 numaralı otobüs buraya gidiyor. Otobüs, Üsküp’ün otobüs ve tren garlarının da bulunduğu, ayrıca belediye otobüslerinin merkezi konumundaki Transporten Centar ve şehrin en merkezi yeri Makedonya Meydanı’ndan geçiyor (Üsküp’ün otobüslerinin büyük bir kısmı da Londra’daki iki katlı otobüslerden bu arada). Otobüsün tek binişi 35 MKD. Kartı Transporten Centar’dan alabilirsiniz.

Otobüs şehir merkezinden çıkıp dağlara doğru sürekli zigzaglar çizen ve tırmanılan bir yoldan geçerek 40 dakikada falan Sredno Vodno’ya varıyor. Merkezden kalkan son otobüs 15.30 civarı, ona göre fazla geç kalmayın. Son durakta asıl zirveye çıkan teleferiğe binmeniz gerekiyor. Bu son otobüsle geldiğinizde zaten teleferiğin son çıkış saatine yaklaşmış olduğunuzdan fazla oyalanmayın. Teleferik bileti, çıkış ve iniş dahil 100 MKD. Zirveden geri iniş için ise 16.30’u geçirmemeniz gerekiyor.

Zirvede bu heybetli haça yakından bakabileceğiniz gibi Üsküp şehrinin ve tepenin ardında kalan yeşillik köylerin güzel manzaralarına erişebilme imkanınız oluyor. Güzel yürüyüş ve koşu parkurları da var. Şehir merkezinden sıkıldığınızda buraya çıkmanızı öneririm. Son dönüş otobüsü 17.30’da. Her ne kadar şehir görüş alanınızda olsa da mesafe kısa değil, ‘yürüyerek inerim ben’ diyenlere otobüsün dönüş yolundan ayrılmamalarını şiddetle tavsiye ederim. Benim gibi dümdüz ormana dalarsanız üstünüz başınız çizik içinde kalır, kıyafetleriniz yırtık pırtık olur. Yapmayın.

Üsküp Old Town, camiler, dükkanlar, pazarlar

Üsküp denince akla gelen ilk görüntü Taş Köprü oluyor. İlk olarak Bizans devrinde inşa edilen, günümüzdeki halini 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet zamanında alan köprü, Osmanlı’nın Balkanlar’da yaptığı birçok köprü gibi oldukça güzel ve günümüze dek çeşitli bakım çalışmalarıyla birlikte ayakta kalmaya devam etmiş.

Üsküp’ün simgesi Taş Köprü’yü gece de görmelisiniz.

Köprünün hemen yukarısında, kuzey-doğu tarafta eski Türk Çarşısı bulunuyor. Saraybosna’daki Başçarşı’ya benziyor, ama daha büyük ve orijinal halini daha iyi korumuş gibi. Benim gibi Türkiye’den gelmiş insanlar için herhangi bir Anadolu şehrinin çarşısından çok farklı bir yer değil tabii. Burada dükkanların isimleri genellikle Türkçe, konuştuğunuz birçok kişi Türkçe biliyor. Çok sayıda camisi, dar sokakları, pek kullanılıyor gibi görünmeyen hanlarıyla kendinizi hiç de Türkiye dışındaymış gibi hissetmeyeceğiniz bir bölge burası. Ayrıca çeşmelerinden boş şişenize su doldurup içebilirsiniz, suyu gayet iyi.

Üsküp’ün eski çarşısında Türkçe konuşan çok…

Çarşının köprüye yakın girişinden girip yukarı doğru yürüyerek ulaştığınız çıkışında -Ankara’yı bilenler için söyleyeyim- Maltepe Pazarı’nın 15 yıl önceki halinden farksız bir pazar var, teypler, kocaman kasetçalarlar CD’ler aklınıza gelebilecek ama artık geride bıraktığınız her türlü ıvır zıvırı bulabilirsiniz. Sattıkları CD’ler de Adnan Şenses, İbrahim Tatlıses gibi kişilere ait. Alışveriş yapmak için olmasa da sırf görmek için bile gidin derim, zamanda bir yolculuk yapın.

‘Old town’ kısmına ve Vardar Nehri’ne yukarıdan bakan Kale (orijinal adı da böyle) 1500 yıllık bir tarihe sahip. Her ne kadar içinde fazla birşey kalmamış olsa da güzel şehir manzarası görmek gidilmeli.

Üsküp’ün eski çarşısı ve şehre hakim bir yere kurulmuş ‘kale’

Üsküp çok fazla müzeye sahip değil. Var olanlarda da Makedonya resmi tarihine yoğun bir şekilde maruz kalıyorsunuz. Ben bu tür müzelerden 2 tanesine gittim. Biri Makedon Mücadelesi ve Bağımsızlık Müzesi (Museum of Macedonian Struggle for Statehood and Independence), Taş Köprü’ye çok yakın ve benim gitmediği ama merak edenlerin gidebileceği Makedon Yahudileri Soykırım Müzesi’nin yanında: Giriş 300 MKD. Müzeyi sadece rehberler eşliğinde gezmenize izin veriliyor, çok kalabalık olmadığı için de tek başınıza olsanız bile size 1 tane rehber atayabiliyorlar. Burada rehberler Makedonlar’ın 19. yüzyılın ortalarında Osmanlı’ya isyan ederek başladıkları bağımsızlık mücadelesi, 1878’de 10 gün boyunca kurtardıkları Kumanovo’da kurdukları Kumanovo Cumhuriyeti’nden, aralarında Atatürk’ün de bulunduğu Jöntürk’lerle işbirliği yapışlarından bahsediyorlar. Jöntürkler’le yaptıkları pazarlıklarda bağımsızlık değil, Osmanlı bünyesinde federal bir özerklik istediklerini belirtti rehberimiz. Ülke tarihinde yer etmiş birçok önemli olay ve figürün tablo ve balmumu heykelleri de var (ne yazık ki fotoğraf çekimine izin verilmiyor). Atatürk ve ‘ilk aşkı’ Eleni Karinte’nin de dahil olmak üzere çok sayıda balmumu heykel bulunuyor. Sonrasında da 1. Dünya Savaşı’nda tarihsel olarak ‘Makedon’ toprağı olan Selanik’i Yunanlılara, başka bazı yerleri de Bulgaristan’a ve Arnavutluk’a kaybedişlerinden bahsediyorlar. Sonrasında da Yugoslavya ve Tito yıllarındaki çilelerden, çalışma kamplarından, öldürülen rejim muhaliflerinden bahsedilen kısımlar bulunuyor. Oldukça emek harcanmış bir müze olduğunu söyleyebiliriz, görmenizi öneririm.

Üsküp’teki tabelalar çoğunlukla 3 dilli, Makedonca, İngilizce ve Arnavutça…

Bu müzenin tamamlayıcısı nitelikte olduğunu söyleyebileceğimiz Makedonya Ulusal Müzesi ise tarihi şehir merkezinin içinde yer alıyor. Burada da tarihsel olarak Makedonya coğrafyası içinde kalan ve Yunanistan’la Makedonya arasında halen bir sorun teşkil etmeye devam eden Selanik civarındaki bölgedeki Makedon nüfusunun 20. yüzyılda yaşadıkları, 2. Dünya Savaşı sırasında Mihver devletlerine karşı mücadeleleri, savaştan sonra da oradan göç eden insanları hayatları geniş bir sergide veriliyor. Bunun dışında tipik bir etnografik müze olarak yöresel kıyafetler, evler ve kırsal yaşam tarzının sembolize edildiği bölümler yer alıyor. Açıkçası Belgrad’da gördüğüm Etnografya Müzesi’ne çok çok benziyordu. Giriş 100 MKD.

Müze niteliğinde bir başka yer de Rahibe Teresa anısına yapılmış ev. Rahibenin vaftiz edildiği kilisenin yerine yapılmış, 3 katlı bir bina. Girişi ücretsiz. Burada Nobel ödüllü Rahibe’nin doğumundan ölümüne kadar yaptıklarıyla ilgili bilgi edinebilir, özellikle kendisiyle özdeşleştirdiğim mavi beyaz sarisi gibi birçok kişisel eşyasını görebilirsiniz. Küçük ama görülesi bir yer bence.

Rahibe Teresa müzesi hariç saydığım yerlerin tamamı Taş Köprü’nün kuzey-doğu istikametinde kalıyor. Güney-batı tarafında şehrin biraz daha modern kısımları yer alıyor. Şehrin merkezi, Makedonya Meydanı Taş Köprü’nün diğer taraftaki bitiminde başlıyor. Geniş meydanın ortasında devasa bir heykel var, “At Üzerindeki Savaşçı”. 40 metrelik kaidenin üzerinde 15 metrelik bir heykel yapılmış, fazla büyük. Kimi sembolize ettiği son derece bariz olmasına rağmen Yunanistan’la malum sorunlardan dolayı resmi adı ‘Büyük İskender’ olamıyor.

Üsküp’ün çehresini değiştirmek amacıyla ‘Skopje 2014’ adlı bir proje kapsamında bu heykel gibi birçok heykel Makedonya Meydanı’na ve şehrin birçok yerine serpiştirilmiş. Çeşitli binalar, müzeler yenilenmiş, şehrin özellikle merkezi kısımlarının çehresi bayağı değişmiş. Açıkçası birim alanda bu kadar yüksek heykel yoğunluğu olan, hem de heykellerin son derece heybetli olduğu başka bir şehir gördüğümü hatırlamıyorum. Tabii ki deli gibi para harcanmış, bence çok gerek yokmuş bunlara, çünkü Üsküp’ü genel olarak ‘modern’ veya turistik bir görüntüye kavuşturacak hamleler olmamış bence bunlar. Eğreti durmuş ve şehrin geri kalanı dökülürken bu kadar yüksek maliyetli işlere girişmeyi de kendi adıma doğru bulmuyorum. Zaten proje durdurulmuş ve heykellerden bazılarının sökülmesi gündemdeymiş, ‘Büyük İskender ‘dahil.

Üsküp’ün en hayvani heykeli ‘ata binmiş savaşçı’ ve ülkenin en tanınmış birası ‘Skopsko’

Evet, şehrin geri kalanı dökülüyor. Birkaç tane AVM dışında gayet köhne binalar bulunuyor merkezin hafif dışında. Sokaklarda dolaşırken tesadüfen bir pazar yerine rastladım. Bölge ülkelerinde çok gördüğüm türden, meyve sebze ve başka birçok günlük eşyanın satıldığı bir pazar. Bu tür pazarların dışında evde kendi kullanmadıkları eşyaları satmaya çalışan yaşlı insanlar bulunur. Üsküp’te de bolca gördüm. İnsanların orada çatal, tabak, eski püskü televizyon kumandaları, kanepe yayı, hatta dümdüz civata sattıklarını falan gördüm. Böyle bir ortamda milyonlarca Euro gömüp milliyetçilik duygularını okşayacak, onu da ülkedeki özellikle Arnavut kökenli azınlığı hiçe sayarak yapacak bir hareket, her ne kadar Avrupa’da yer alsa da 3. Dünya Ülkesi kafasıyla yönetilen bir ülkede olurdu.

Bütün bunlara rağmen Üsküp, ucuza farklı bir ülke görmek isteyenler, vizeyle uğraşmadan kısa boşlukları değerlendirmeye çalışanlar için bir seçenek oluşturuyor.

İletişim

Bu yazıyla ve diğer yazılarımla ilgili her türlü sorunuzu, yazıların altına yorum yaparak bana iletebilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir